bugün
yenile
    /
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      elimizdeki maddi imkanlara göre yapabildiklerimizle sınırlıyoruz özgürlüklerimizi ama daha fazlası var. var olan özgürlüğümüzü bilmeden yaşıyoruz. birilerine başkalarına borçlu olmadığımız halde borçluymuş gibi hesap verircesine yaşamak sınırlıyor özgürlüğümüzü. kendinizce bir seyahate çıkın, şehrinizden 250-350 kilometre uzaktaki başka bir şehre gidin. kimseye bunu açıklamak zorunda değilsiniz. kimseye bu seyahatin mantıklı bir açıklamasını yapmak zorunda değilsiniz, kendinizine bile. i̇lla bir işiniz mi olmalı? gittiğiniz şehirde gezilecek tarihi bir yer veya bir etkinlik mi olmalı? hayır. sadece gidin, bir otelde kalın, bir cafede yemek yiyin. uzun süredir yaşadığınız çevrenizden hiçbir farkı yok. sadece insanları tanımıyorsunuz ve tanıdık insan denk gelme ihtimali çok düşük. kendinizce olun kendinizce yaşayın. sadece kendinizi düşünmek olsun amacınız. başka birisine açıklamak zorunda olmadığınız şeyler yapın. özgürlüğünüz adına çok daha derinlemesine şeyler göreceksiniz, hayatınızla ilgili farkındalığınız artacak ve kişiliğinizin duruşu sağlamlaşacak. başkalarının bahsettiği özgürlük değil sizin özgürlüğünüzü yaşayın.
      1hayatımda okuduğum en anlamlı yazı - ifyougoaway 13.05.2017 14:28:29 |#3430920
      1i̇nsanlara "kendilerinin" önemli olduklarını anlatabildiysem ne mutlu. - markanyus 13.05.2017 17:23:44 |#3431735
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      dünyada insanların uğruna en çok ölmek, öldürmek ve ölmemek istediği doğuştan içgüdüsel olarak insanda varolan istemli hareket etme isteğidir. ..
    3. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      her zaman düşündüğüm bir kavram oldu bu. ama bunu düşünmekle ne kadar "özgür" olduğumu galiba bilmiyorum... teoride tuhaf olsa da kafamda biraz determinizm, biraz indeterminizm, biraz da otodeterminizm kırıntıları bulunan bazı şeyler var; şimdi, "özgürlük" kavramının kitaplarda geçen tanımı şu; "herhangi bir kısıtlama ya da zorlamaya bağlı olmadan düşünme ve davranma. serbestlik, hürriyet." buraya kadar her şey normal ama işin içine şöyle bir tez giriyor; "bir kişinin özgürlüğü başka bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde biter." peki özgürlüğümün bitmesi için gerçekleşmesi gereken "tek" etken bu mu? demek istediğim; ben hiç kimsenin özgürlüğüne müdahale etmediğim sürece "tam" anlamıyla özgür müyüm? sizce yukarıdaki basmakalıp tanımda "özgürlük" layıkıyla tanımlanabilmiş mi? biraz lafügüzaf bir yanı var sanki... neyse. zannımca, yukarıda yapılan tanım; "dar anlamda özgürlük" "geniş anlamda özgürlük" ise hiçbir zaman mümkün olmadığı gibi hiçbir zaman tanımı da yapılamadı. bugüne kadar düşünce yapısını takdir ettiğim, bakış açılarına güvendiğim hocalarımla/tanıdıklarımla bu gibi konuları çok konuştum. bu konu hakkında hemen hemen hepsinin ağzından aynı sözler döküldü. vardıkları ortak kanı şu; özgürlük sınırsız değildir. ama "özgürlük" kavramı için "sınırsız değildir." demek haddinden fazla ironik gibi sanki... neyse. "muhafazakar bir insan ne kadar özgür?" veyahut "ateist bir insan ne kadar özgür?" muhafazakarın kırmızı çizgilerini çizen din/tanrı kavramları ateiste göre olmadığına göre bu durumda ateist muhafazakardan daha mı fazla özgür? çok mu karmaşık oldu? peki şöyle yapalım. olaya hiç olmayacak bir pencereden bakalım; magazinden. şeyma subaşı ne kadar özgür? çoğu insan bu kadından hazzetmez. herkes bu kadının acun'la yaşadıklarından sonra, bu kadına "hayatı kurtuldu." gözüyle bakıyor. benim değinmek istediğim mesele şu; sorsan çoğu kişi bu kadın için; "istediği zaman istediği ülkeye tatile gider, istediği kadar alışveriş yapar, istediği kadar gezer." der. ama şeyma subaşı'nın o denilen şeyleri yapabilmesi için acun'a yani acun'nun parasına ihtiyacı yok mu? demem o ki; bir kişiye, bir işe, bir topluluğa, bir görüşe ya da bir tanrıya bağlı kalan/ona ihtiyacı olan birisi "tam" anlamıyla özgür müdür? ne de olsa beyaz güvercinlerin özgürlüğü bile kanatları kırılana kadar öyle değil mi? kanımca "tam" olarak özgür birisi herhangi bir şeye bağlı kalmamalı. "tam" anlamıyla özgürlük sadece tanrıya mahsustur. ince düşündüğümüz zaman hepimiz doğamız gereği bir şeylere bağlıyız. peygamberinden tut, inşaat işçisine kadar bu böyle. mesela ben bu yazıyı sözlük formatı dahilinde yazıyorum. bu sadece farkında olduğum bir bağlılık. farkında olmadan bağlı olduğumuz binlerce unsur var. aldığımız her nefeste tanrıya bağlı olduğumuz gibi, kapımızı elbet çalacak olan ölüme engel olamadığımız gibi. muhtaç olduğumuz şeyler var. insanoğlu olarak aciz varlıklarız. gerçi gezegene verdiğimiz zararı baz alırsak kendimiz için "yaratıklarız" demeliyiz ya... neyse. velhasıl kelam; bize sunulmuş özgürlüklerin hepsi akvaryumdaki balıklara sunulmuş yaşam alanları kadar dar. bize vadedilen özgürlüklerin hepsi dar alanda gerçek, geniş alanda yalan. kurulan hayallerin hepsi ütopik, lakin cennet hariç. (yani öyle umuyorum.) yine de her şeye rağmen ütopyalar güzeldir... (bkz: zincirlerini kırarsan özgürlük olur senin suçun)
      1gerçekten çok güzel anlatmışsın:) - missmiyeon 31.01.2019 02:01:34 |#3749486
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      elbet bir gün buluşacağız.
    5. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      galiba parmağıma yaptıracağım dövme
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sonunda :))
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      özgürlüğün olmadığı bir dünyayla başa çıkmanın tek yolu,kendi varoluşunu bir başkaldırı haline getirecek kadar özgür davranmaktır. albert camus
    8. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    9. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: tebiyrsizlik) ile karıştırmaması geren bi'şey
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sürekli baskı altında yaşadım. sonra sessiz düşünürken bile bir baskı vardı üzerimde düşüncelerimi yasaklayan. bu baskıların bir kısmı ailem ve toplum tarafından yapılan baskılardı. bunlardan kurtulmam zor olacak lakin en büyük baskıları yapan, cenneti vaad edip cehennem ile tehdit eden tanrıdan kurtuldum. üç senedir özgürüm. çünkü artık sorgulamaya cesaretim var. korkmuyorum. asırlar önce insanları korkutup kendilerine itaat ettiren din adamlarının uydurmalarına inanmıyorum çünkü. kadının saçı, kolu, bacağı ve diğer uzuvlarının erkeği kışkırtıcı nitelikte olması nedeniyle tesettürlenmesi gerektiğini, kadın olarak kendime bir hakaret sayıyorum. i̇badet edip sokak hayvanlarına eziyet eden bir insanın ateist olup sokak hayvanlarını besleyen bir insandan üstün tutulmasını büyük bir haksızlık olarak görüyorum. tanrı bile bu kadar adaletsizken yarattığı düşünülen varlıkların adaletli olması nasıl beklenebilir ki? öz annemin bile sırf "anne ben müslüman değilim" dedim diye "böyle konuşma! sen böyle konuşunca soğuyorum senden" demesi nasıl can yakıcı bir cümle. annem bile bu konuda yanımda olmuyorsa, saygı duymuyorsa, ben kime anlatacağım ki derdimi? özgürüm artık. beni tehdit eden, kabuslar görmeme neden olan bi tanrım yok artık. nietzsche'nin dediği gibi "tanrı öldü, insana acımasından öldü tanrı." benim için de öldü tanrı. geç oldu biraz ama oldu. her şey sokaktaki terliksiz çocuğu gördüğümde başladı. neden dedim. i̇lk sorum buydu. sonra aldım cevabını, onun sınavı bu dediler. i̇kinci sorum ise benim sınavımın onun sınavından kolay olmasının nedeninin ne olduğuydu. cevap bulamadım. her soru yeni bir soruyu doğurdu. sorularımı bazen yıldızlara, bazen din öğretmenime, bazen felsefe öğretmenime sordum. bazen de kitaplarda aradım cevapları. o kadar baskı altında hissediyordum ki sorgularken bile, islamdan uzaklaşmamak için elimden geleni yaptım. ağladım, bu süreçte kimse olmadı yanımda. yıldızlar ve ay dışında. onlarla konuştum durdum. cevap veremiyorlardı belki ama varlıkları güvende hissettiriyordu. arkadaşlar daha anlatmak istediğim birçok şey var ama anlatamıyorum. ne demek istediğimi ben de bilmiyorum ama özgürlük güzel şey. hiçbir şeyin özgürlüğünüzü kısıtlamasına müsaade etmeyin derim.
      1ne güzel yazmışsın,dusuncelerine sarılmak istedim. - nothankyy 14.08.2017 00:41:03 |#3359624
      1çok teşekkür ederim :) yorumun çok mutlu etti :) - la esperanza 14.08.2017 00:55:36 |#3360186
      2buradaki; #1869419 bazı düşüncelerimi geliştirecek bazı detaylar yakalım. öncelikle bunun için teşekkür ederim. ama mesela şuna takıldım; "hiçbir şeyin özgürlüğünüzü kısıtlamasına müsade etmeyin." demişsin. ama entryden anladığım kadarıyla sadece din/tanrı açısından özgürlüğüne kavuşmuşsun. - louis froziel 14.08.2017 01:36:09 |#3361819
      butun yorumlari goster (7)
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      uğruna kan akıtılıyor, can veriliyor. hukuki metinlerde ise çoğunlukla hak ve özgürlük arasında simetri kuruluyor. devletler tarafından ise genellikle birey/vatandaş/insanları hizaya getirmek için kullanılıyor. oysa ögürlük, bir otorite tarafından bahşedilen -ve tabi ki karşılığında bol miktarda külfeti olan- bir nimetten çok daha fazlası. ve bu nimeti geri almanın tek yolu da bileğe kelepçe takmak değil. şu an yaşadığımız dünya için özgürlük, çırpındıkça daha çok battığımız bir bataklık gibi. "çağa ayak uydurmak" veya "teknolojinin nimetlerinden yararlanmak" adı altında attığımız her adımda, yaptığımız her hamlede bileğimize kelepçe, boynumuza yular, ayağımıza pranga geçiriyoruz. bir şeyleri seçmek için onlarca alternatifimizin olması, o şeyi seçmek zorunda olduğumuzu/ seçmeye zorlandığımızı bize kolayca unutturuyor. belki de özgürlük, bir insanın istediğini yapabilmesinden çok istemediğini yapmamasıdır.
    12. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      özgürlüğün değerini en çokta cuma günü yatılı okuldan çıkarken anlardım
    13. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      özgürlüğüme dokunanı incitirim.
    14. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ünlü bilim kadını hadise'nin de dediği gibi; özgürlüğüme gölgeyi hakaret sayarım 🤷🏻‍♀️
    15. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      william wallace abimizin son sözü.
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      poyraz karayel - özgürlük --- spoiler --- Sevgili mahkum kardeşlerim! Eğer size ‘Özgürlük nedir?’ diye soracak olurlarsa deyin ki, ‘Birader, yok öyle bir şey.’ Kardeşlerim, hepimiz mahkumuz. Adına dünya denen bu çukurda, adına beden denen bu zindanda hapsolmuş bulunmaktayız. Ruhları özgür olmayan bizlerin bedenleri özgür olsa ne olur? Şimdi bir de özgürlüğü satıyorlar bize. Yüzde yirmi indirimler, kredi kartına dört taksitler! Hani nerde o özgürlük ya? --- spoiler ---
    17. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      özgürlük ütopyaların en büyüğü ve her insan, her olgu, her nesne, her sorumluluk, insana ve hayata dair her şey özgürlükten bir adım daha uzaklaştıran gerçeklikler. biz insanlar ise özgürlüğün tanımını bilmiyoruz. i̇nsanın en "rahat" ettiği yer esaret altında olduğu yerdir. özgürlüklerimizi satarak özgürleşeceğimizi sanıyoruz. oysaki esareti seviyoruz. i̇yi geceler sayın amına koduklarım.
    18. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bireyin kendisine ve başkasına zarar vermeden istediğini yapabilmesidir.
    19. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendime anarşist bir ruhum var çocukluğumdan beri. bana söylenen emir kipli şeyleri hiç yapamadım. özellikle liseden mezun olduktan sonra, son üç buçuk yıldır; istediğim saatte uyuyup, istediğim saatte uyandım. ailemle yaşadığım dönemlerde bile, istediğim saatte yemeğimi yedim, dışarı çıktım, eve geldim. sokağın ortasında halay çekmişliğim de oldu, sevişmişliğim de. belki biraz da şanslıydım, yurtdışında yaşama imkanım da oldu.(ukrayna) orada da okula çoğu zaman gitmedim. gittiğim zamanların çoğunda derslere girmedim kızlarla takıldım. çok hızlı araba kullandım. ehliyetim yok ama ukrayna'da öyle bir dert yok zaten rüşvet verip geçebiliyorsun hem de çok uygun.(maks 10-20 lira) erkek çocuğu olmanın verdiği etkiyle heralde bütün bunlara çok karışan olmadı. karıştıkları zamanlarda da; '' ne yani? hayat bu mu? şimdi siz istiyorsunuz ki; ben okula gideyim, okulu erkenden bitireyim, askere gideyim, geleyim işe gireyim, evleneyim ve öyle yaşlanıp ölmeyi bekleyeyim. hayat bu değil. hayat belki de bu ama benim için şu an bu değil.'' gibi sözler kullandım. benim memleket elbistan ve sevgili arkadaşlar orada erkek çocuğu olarak yaşamak da zor. siz kız çocuklarının halini düşünün artık:) vakti zamanında converse giyenler parmakla gösterilirdi. sonra güneş gözlüğü takanlar vs. küpe takarım ben sol kulağımda 2, sağ kulağımda 1 delik var. saçlarım da uzun olur zaman zaman.(e kıvırcık yani çok hoş oluyor) amcalarım, dayılarım başta olmak üzere eş, dost, akrabalar benim bu kendime anarşist ruhuma karşı gelirler mütemadiyen. benim çok umrumda olmaz. mesela; geçen yıl tokat gaziosmanpaşa üniversitesi'ne yerleştim ama gelmedim. okulu da dondurmadım. hani binlerce bahane bulabilirim 'gelmeme nedeni' olarak. ama gerek yok. sadece istemediğim için gelmedim. bu yıl da çok iyi bir sıralama yapmış olmama rağmen tercih yapmadım. -bu çok ayrı bir konu ve uzunca yazmak isterim bir ara- okula geliş vaktimi, yine kendim belirledim. hiç tanımadığım insanlarla aynı eve çıktım. şanslıyım ki anlaşabiliyoruz çocuklarla. ama yine okula gitmiyorum. hatta neredeyse hiç gitmiyorum. bazen evde oturmaktan, yatmaktan bunalıp okula gittiğim oluyor. o da işte arkadaşlarla kantinde oturuyoruz ya da gidip onları toplayıp kafelere gidiyoruz. özellikle bu yazın sonundan itibaren ruhsal olarak kötü durumdayım. 'kendime anarşist ruhum' diye adlandırdığım şeyin kendime biçtiğim maskeler ve zararlar oluşu kafama 'dank' etti diyebiliriz. dank etti ama değişen ne bilmiyorum. genelde düşüncelerde iyiyim, icraatlerde sıfır :) son olarak vardığım kanı şu: özgürlük yukarıda yazılanlar değil. en azından tamamiyle o değilmiş. özgürlük; insanın kendi sınırını, limitini bilmesiymiş. tabii ki 'sistem' denilen şeye elini kolunu kaptırmak istemez kimsecikler. ama elini kolunu kaptırmadan sistemde düzenleme yapılamazmış. bu dünya çok garip bir yer. ve neleri değiştirebilirim bilmiyorum. ama en azından insanlara konuşabilmek, insanlarla konuşabilmek, insanlara kendini dinletebilmek gerekiyor. öyle kötü ki... kendi özgürlüğümün içine sıkıştım kaldım. çıkamıyorum.
      0yukarıdaki yazılara laf etmeseydin iyiydi, ben de yazmışım zamanında bir şeyler :/ neyse, bu entrynin altına şu sözü bırakmaya geldim; "bugüne kadar bütün filozoflar dünyayı yorumladılar. oysa önemli olan, onu değiştirmekti." - louis froziel 16.12.2017 03:42:32 |#3540847
      0kankam kendi yazdığım yukardakileri kastettim kdlfjgdf aq bizim işimiz harbiden çoğu zaman boş konuşmak oluyor :* - emeklisiirbaz 16.12.2017 03:44:32 |#3540848
      0hashsjhsh saat 4'e yakın, kafalar gidik, algılar uyuşuk.. belki de içimizdeki boşluğu dışa vuruyoruzdur? :* - louis froziel 16.12.2017 03:50:04 |#3540913
      butun yorumlari goster (5)
    20. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çoğu zaman mutlulukla çelişen bir kavramdır. Bu sebeple insanları ikiye ayırabiliriz. Mutluluk peşinde koşanlar. Özgürlük peşinde koşanlar. Bir de bu ikisi arasında sıkışıp kendisini bulamamış araftaki insanlar.
    21. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kalmak zorunda olmadığın yerde kalmaktır özgürlük
    22. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Özgürlük bir kuşun kafesinden gökyüzüne bakarak duyduğu özlemdir.
    23. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    24. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kişinin kendi sorumluluğunu kendisinin aldığı kendi olanaklarini kendisinin kullanacağı, çoğu kişinin isteyip sahip olup görünürde olduğu kadar kolay olmadığını anladığı durumdur.
    25. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sadece bir ütopya olarak kalacak bu gidişle...
    26. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (#2406110) Yukarıdaki entrye katılıyorum. Bir canlı tabiatına uygun hareket edebiliyorsa özgür edemiyorsa değildir. Öteki türlü kafa karıştırıcı bir mesele.
    27. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      İnsanın özgür olduğu tek yer kafasının içidir.
    28. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      insan maddi manevi olarak bir şeylere bağlı olduğu sürece asla özgür değildir bence. hatta insan ölümüne kadar asla tam analmıyla özgür olamaz diye düşünüyorum bir işe bir eve bağlanıyor ve bir hiç uğruna ömrünü tüketiyor.
    29. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bedeli ağırdır. Sanıldığı kadar da toz pembe bir ütopya değildir. Özgürlük zorbalıkla elde edilir ama onu muhafaza etmek zorbalıktan daha fazlasını gerektirir ve kazanmak korumaktan daha zordur. Bu başlıkta biraz özgürlük hakkında konuşacağız. (bkz: liberte egalite fraternite) Ben insanın özgürlük arayışını elma şekerine benzetiyorum. Başlarda aşırı çekici bir şeker, sonra ilki kadar tatlı olmasa da faydalı bir meyve ama günün sonunda elde kalan saptır. Daha en başında o sapın geleceğini biliyor ve o sapı düşmanlarınızla savaşmak için istiyorsanız sorun yok. Yolunuz açık olsun. Ama dışındaki şekere aldanıyorsanız, ve elinizde kalan sapla ne yapacağınızı bilmiyorsanız hatta sapın varlığından bile haberdar değilseniz dönüp dolaşıp yine siz özgürlüğünüzü misliyle aldığınız yere geri vermek isteyeceksiniz. Bu hep böyledir ve hep böyle olmuştur. Özgürlük düşmanlıktan beslenir. Özgürlük düşmanlıkla başlar, o şekilde de devam eder. Öyle toz pembe bir ütopya değil dememin sebebi kavramın kökeninde direkt düşmanlık olması zaten. Neye düşmanlık mesela? Babaya düşmanlık. Devlete düşmanlık. Otoriteye düşmanlık. Yeri gelirse aileye düşmanlık. Dostluğa düşmanlık. Topluma düşmanlık. Siyasete düşmanlık. fanatizme ve fundamentalizme düşmanlık. Şartlara bağlı olarak özgürlüğün önüne çıkabilecek her şeye düşmanlık. Peki ne için düşmanlık? Sadece ve sadece var olabilmek için, kendi başına olabilmek için, birey olarak ayakta kalabilmek için düşmanlık. Benim özgürlükten anladığm bundan eksiği değil. Evet zoonpolitikon için oldukça tezat bir kavram özgürlük. Sosyal hayvanlarız ve sosyal hayvanlar özgür değildir. Tam da bu yüzden insan ırkının pek özgürlük meraklısı olduğunu düşünmüyorum. Bir film vardı divergent diye. Oradaki ana karakterin başına gelen vaka, yani uyumsuz olmak özgürlükle ilişkili bir durumdur ve insan doğasına karşı bir anomalidir. Normali bu değildir. Sadece uyumsuz insan insan üretiminde bir anomalidir ve sadece uyumsuz insan özgür olmak ister. Onun dışında tüm insanlar özgürlük değil konfor ister. Konforla özgürlük birbirinin tam karşıtı iki kelimedir. Özgür olmak istiyorsanız konforunuzdan sonsuza dek feragat etmek istediğinizi de bilmeniz gerekiyor. Bunu bilmemek biraz şeye benziyor 15 yaşında babasına kızıp anlık bir hınçla evden kaçan çocuğun parası bitince götüm götüm geri evine geri dönmesine benziyor. Halbuki o evden kapıyı kırarak çıkmak ve bir daha dönmemektir özgürlük. Ha tabii kapısını kırarak çıktığınız evi bu defa komple yakmak için dönüyorsanız orası başka. İnsan özgür'den daha ziyade paternalisttir aslında. Birilerinin, birtakım mekanizmaların kendisi adına karar vermesi, ona tavsiyeler vermesi, akıl vermesi, onun için doğru olanı seçmesi için heveslidir. Aradığı daha çok budur. İnsan doğar ve hayatı boyunca hep kendisine bir baba arar. Devlete olan bağlılık buradan geliyor zaten. Hem devletçi hem özgür olmak bana çok oksimoron geliyor. Devletin tamamen ortadan kalkması gerektiğini falan düşünmüyorum ama gereğinden fazla devlet meraklısı insanların fazla evrimleşmiş evcil hayvanlara benzediğini düşünüyorum. Freud'un çok sevdiğim bir sözü vardır; "babasıyla savaşıp onu yenen adama kahraman denir" diyor herif. İnsanın özgürleşme manifestosu gibi aforizma gerçekten. Fazla babacıl, babasının sözünden çıkmayan insanlarla babasıyla ciddi problemli olan insanları şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Birisi birisinden daha evladır demiyorum. İki model arasındaki derin farka bakın diyorum. Savaş her zaman iyi değildir ama kabul edelim ki özgürlük savaş meydanına çıkmaktır. Ve ben 21. yüzyıl insanının bu tip mücadeleye meraklı olduğunu asla zannetmiyorum. O yüzden özgürlük naraları bana gereksiz şov gibi geliyor yemeyin beni diyesim geliyor. Devrimlerin çoğunun başarısız olması da entrynin ilk cümlesindeki durumdan kaynaklı bu arada. Özgürlük zorbalıkla elde edilse de onu korumak kazanmaktan daha zordur. Tüm devrimler otoritenin bir el değiştirmesi sürecinden ibarettir özgürlük mücadelesinden daha azıdır yani. Özgürlüğünüzün önüne çıkan tüm her şeyle ölesiye savaşın gibi bir önermem yok. Tam bir özgürlüğün mümkün olmadığı anlamında bir önermem var ama. Bu yüzden tam bir teslimiyetin karşısında durmak bence bu noktada önemli bir kazanım. nerden baksan 5bin yıldır insanoğlu mutluluk peşinde falan koşuyor. Ama ben özgürlükle mutluluğun birarada olacağını falan asla düşünmüyorum. Burada bir kavram karmaşası var. Genelde özgürlük denilen şeylerin çoğu taş ocağında çalışan zenci kölelerin ev zencisi olmak istemesine benziyor. Böyle bir kariyer planınız var: Ev zencisi olmak. Belki de ideal bir kariyerdir bilmiyorum. Ama ev zencisi olmak için çıktığınız bu yolda yolunuza bu kadar büyük anlamlar yüklemenize gerek yok. Sizin sandığınız şeyle gerçekte olan arasında epey ciddi farklar var çünkü. Not: Bu entry bir anarşizm propagandası değildir. Anarşist olmak için ya fazla iyimser, ya fazla hayalperest, ya da fazla salak olmak gerekiyor. 3'ünden de kurtulmaya çalışıyorum.
    30. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      erdem ve dayanışmayla birleştiğinde anlam kazanır. özgürlük denilen şey zorbalık değildir. yani, her şeyi reddedip sadece kendinden güçsüzleri ezmek. tam tersi, herkesin faydasına işleyen bir sistem varsa ve o sistemin adı her neyse, özgürlük ona dokunmaz. teşbihte hata olmasın ama özgürlükle demokrasi arasında sıkı bir bağ vardır. mesela; kongo da demokrat, isviçre de. peki hangisinde demokrasi daha doğru ve işlevsel? cevap basit. işte özgürlüğü bu minvalde düşünmek lazım. bu yüzden ilk başta erdem ve dayanışma gerekli dedim. yoksa hiçbir kavram sait kendinden ibaret ve işlevsel değildir. bu arada, dinler, ideolojiler veya felsefik akımlar özgürlüğü savunur en temelde. o özgürlüğünde bin tane kolu var. ekonomik, kişisel vb. özgürlük ve istenci iyidir. hele bir de bu bireyle toplumun ilişkisine uydurulursa şahane olur. hem ikisi birbirini dengeler hem de birbirine dayanak sağlar.
    31. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sabah sabah nerden çıktığını bilmediğim bir not kağıdı zamanın ötesinden fırlayıp ayağıma takıldı. Küçük bir kağıda şöyle bir not yazmışım: "Özgürlüğün önündeki esas engel acı çekme korkusu değil, acı çektirme korkusudur. İnsanı felce uğratan şey kendine değil başkalarına yaptıklarıdır." Ben yazmışımdır bunu. Ama tam ne zaman niye yazdım hatırlamıyorum. Hafızamda çok flu olsa da 1984 romanındaki önermeye karşı çıkmak için yazdığımı hatırlar gibiyim ama tam da emin değilim. Keşke tarih marih atsaymışım bir yerine.
    32. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      tam olarak şöyle bir şeydir. ahah
      0Köpek dönmeye başladığında içimde kopan tepki: weeeEEeeeeEEEeeee - uzunzamandirbekleyen 14.06.2022 04:20:00 |#4397481
      0:) - madridli bela 14.06.2022 16:51:54 |#4397748
    33. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sınırlı olmasıyla ironik olandır. lakin şu an bu konuya girmek istemiyorum. şu ahenkle var meselem; t: karaçalı şarkısı. eskimeyenlerden. "hayat özgürlük, inanç özgürdür. hayallerin özgürse inan sen de özgürsün. rüyan özgürlük, plan özgürlük. özgünlük tek yol ise direnmektir özgürlük." özgürlük
    34. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (#205656) (#205658) abilerim çok güzel anlatmış. nerdeyse aynı birebir cümlelerle hem de. Ağzınıza sağlık abilerim.
    35. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "Allah'tan başka hiç kimseyi razı etmeye ihtiyacın olmadığını fark edene dek, özgürlüğün ne olduğunu anlamayacaksın"
    36. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Arkadaş özgür bir ülkedeyiz. Bunu zaten siyasette rahatlıkla görüyoruz. Ama sen özgürlüğü pislik yapmaya yontarsan onun adı özgürlük değil.
    /