alarmı kurmadan uyuyabilmek, duş alırken en sevilen şarkıyı son ses söylemek, bilerek evden geç çıkmak için manasız hareketler yapmak, ders çalışmamak için binlerce anlamsız tavır sergilemek, gecenin 4 buçuğunda şortu giyip de bir çorbacıya gitmek, bir çorba içip de dönüşte türk kahvesi içecek leziz bir mekan bulabilmek, türk kahvesini içtikten sonra arabayla şehir turu yapmak, güneş doğmaya yüz tuttuğunda duvarları bembeyaz odadaki simsiyah çarşaflı yatağa çırılçıplak uzanmak...
kuş sessleri ile uyanmak. sevdiceği yatakta görüp de sıkıca sarılmak. sarılmak. sarılmak...
özgürlük yaşamak aslında. hiçbir insanın sana biçtiği akademik ünvanları ve kimlikleri giymeden yaşamak. çok sevilen bir yazarın yeni çıkan klitabını alıp da ilk fırsatta okumaya başlamak. gösterime yeni giren usta bir yönetmenin son filminin her karesini kaçırmamak için çabalamak. yeni keşfedilen enfes bir şarkıyı defalarca dinlemek. bıkmadan. usanmadan.
güneşli bir pazar sabahı dışarı çıkmak. gözler kamaştığı için ard arda 3 kez hapşurmak. kendi hapşuruğuna gülmek. ıslak saçları güneş ışınlarıyla kurutmak. sahile gidip, o günün gazetelerini okumaya çalışmak. martıların çığlığını dinlemek, küçük kız çocuklarına bakmak, elele gezen sevgililere bakıp gülümsemek, kanıksamak hayatı. içeri çekilen oksijen sayesinde sonsuz olabilmek.
atılan her adımda, alınan her nefeste hayatla sevişmek. orgazm olmadan. bencilce davranmadan.