bugün
yenile
    /
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yanında olmak, dibe yol almaksa ben çoktan geçtim o yolları şimdi bir hüznün kıyısında bekle beni birazdan geleceğim elimde söylenmemiş bir kaç söz uyumakla heba edilmemiş bir kaç dakikam daha var... elinde feneriyle, aforoz edilmiş üç büyük dinden dağınık saçlarıyla bir kadın olarak sen! bekle beni zor zamanlar için saklayıp esirgediğim bir kaç tebessümüm daha var.. yoksun sen üstüne oynuyorum ömrümün kalan yıllarının elimdeki kağıtlar en rezilinden kaybetmek kaçınılmaz sevgili dediğin, bu hayatın kahrına katlanmak için en geçerli mazeret değilmidir..? hayat dediğin, ertesi yarınlarla biriken mutluluk yumağı... yalnızlık, tek başınayken kaçtığın... huzur, en uzağında baktığın yerden... baktığın yer hala ateş içinde ve sen yanmamak için gölgesine sığınırken en kuru ağacın uyumaya çalışırken uykusuzluk, en derinine işleyen, bir kanser gibi her gece soğuk yatağında yatarken diğer yarısı boş, hic bir iz yok yanındaki yastıkta aklının tamamını meşgul ederken o kadının kokusu, serserilik kanında var... ama o serserilik bu sevda da hüküm sürmez... bu gerçeklik kanımda var. yokluğunun etkileri uzun yıllar sonra derideki lekeler saçlarındaki döküntüler gibi iş işten geçtikten sonra ortaya çıkacak... erken teşhisi yok bunun bu beden baska hiçbir kadın tarafından bu denli kullanılmayacak...
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      seninle konuşurken saate durmadan bakıyor olmamın bir anlamı olmalı geçmesin diye belki de uykun gelmesin diye belki de uyumıyayım diye belki de ne bileyim çocukca mazeretler uydurup kalalım diye seninle konuştuklarımı altalta yazıp birleştirince şiir oluyor biliyorsun değil mi? sen gidince ben bunların hepsini alıp alt alta koyup yeniden okuyorum sınır devriyelerinden kaçmayı başarmıs tüm kontrollere rağmen sanki gizli bir geçidi var yüksek dağları arasından aklımın.... su yatağını bulmuş akıp gidiyor sana doğru sanki farkında değilmişim gibi rol yapıyorum hani uluslararası casusluk yapanların yakalandığında ülkesi tarafından tanınmaması gibi inkar edeceğim gördüm seni sobe desen... ben değilim diyecegim ama bizden başka kim okusa bilecek bariz bir şekilde ortada prosedürlere uydurup kanunlardaki boşluklardan faydalanıp kendimizi aklayabileceğiz bu mahkeme düşecek ve kimse suçlanmayacak tutanaklara geçecek sadece o kadar o tutanaklar metal gri yeşil renkli bir dolapta küflenmeye bırakılacak ve yangın anından hiçbir önceliği olmayacak kurtarılacaklar arasında... aklımın oyunları bunlar hastalıklı bir beynin sınırların ötesine geçmesi gibi mazeretim kusurlu açıklaması saçma yine de burada olman ve bilmek bunu... okuyorsun öyle değil mi? tutabiliyorum yani seni yanımda aklıma gelen herşeyi yazarak...
      1ulan çok güzel yazmışsın seni döverim - simdibizneyiz 28.06.2017 16:48:53 |#3701012
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      içine kanadın mı beni düşününce? başka bir yabancının teri düşerken tenine nefesinde bir yabancı nefesi ısırırken dudaklarını gözlerin sımsıkı kapalıyken karışıyorken inlemelerin gecenin gölgelerine aklına geldim mi? beni mi aldatıyordun o an, kendini mi? sarılıp uyuyabildin mi sabaha kadar? bana sarıldığın gibi...
    4. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      birazdan gelmem usta bekleme beni... bu kadeh bitsin kalkarım. bu sarhoşluk başa bela, insan alışmaya görsün, ayılmak istemiyor... birazdan gelmem usta bekleme beni... sen bırak sofrayı yarın gelir toplarım bu sevda başa bela. alışmaya görsün insan her sarhoşluğunda, sevdiği kadına daha fazla tutuluyor. birazdan gelmem usta bekleme beni... söz biter burada, abartısı yalan olur... insan susması gerektiği yerde susmadığı için, en güzel sofralar içkiye meze olur... birazdan gelmem usta bekleme beni... bu sofradan doymuş bir fani gibi kalkmalı. yenilere yer açmalı. ben göreceğimi gördüm... bundan sonrasını olduğu gibi bırakmalı... birazdan gelmem usta benden geçti... en kırmızısından seçtiğim kafiyeleri, en koyusundan düşkırıkları, kangrene dönmüş yaraları, antibiyotik fayda etmez, kes gitsin gayrısını... birazdan gelmem, gelemem usta affet beni... vakit tamam. demir almalı bu limandan. geçici heveslerle aldattık kendimizi, ten kokusuyla büyülendik, bir kadın öptü diye iddialı laflar ettik, gel gör ki öpüldüğümüzden beri büyüyemedik. sevda iklimindendir diye, her kahra eyvallah dedik, sevdamız gitti... biz basit bir yenilgiyi bile kabullenemedik... ben artık gelmem usta bekleme beni! istesemde gelemem... ben bu kumarı değil ama, bu hayat beni kaybetti...
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kafiyeli değil kalifiyeli şiir
    6. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      monologlardan sıkıldım. çift kişilik sevdanın, tek konuşanı olmaktan... ve eşitleniyorken paydası susmaktan... hazırken varlığına yokluğunla terbiye edilmekten yoruldum daha fazlası gerekli güçlü olmaktan güçlü olmaktan bıktım ağlayamamaktan utandım aklım fikrim varlığında adam olmak bana göre değil sensiz bir ömrü sonlandırmaktan öyle basit ve düz bir mantıkla bu kadar gerçek olabilecekken yanılıyor olmaktan yanılmaktan bir sevdayı başka bedenlere taşımaktan oynamaktan ki bu kadar iyi oynamaktan en hakikisi benim bu yalancıların yalancıktan yazmaktan ve yazmak sensiz bir hayata katlanmak icin mastürbasyon çabalarından uyuyorsun ya şimdi o soğuk yatağa yalnız girmekten alnımı yaslayıp sırtına uyumak varken uyumak icin her gece şişelerce alkole sarılmaktan sarılmak dedim ya kokun üzerimde hala bir kadın en güzelinden... en güzel kadın sensin! yoksun 'canım yoksun' diye diye yanarken öyle işte çok söyleceği varmış gibi dolu dolu yazıp ansızın susarken olmadığını anımsayıp şimdi tüm bunları sana hazırlayıp okumazsın nasıl olsa deyip silip atarken günaydın bebeğim.. ben'li bir güne uyandıramadığım için seni suçluyum eğer bensiz bir hayat yasamak ağırsa senin için
    7. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ayıp mı bu? günahların en büyüğü mü? öpülmek bir yabancı tarafından? ya sevilmek kaç aşk sığardı sıradan bir insan kalbine ya bir kadın kaç erkek tarafından sevilebilirdi aynı anda? neresinden bakarsan bak akıl almaz mantık sınırları yetersiz kalır düşündükçe ne ben korkusuzca dokunabilirim sana ne de sen ben dokunduktan sonra eskisi kadar masum kalabilirsin şeytan bunun neresinde? parmağındaki metal halka ben seni öptükten sonra bir halta yarayacak mı? bahane olacak mı? sonsuza dek birlikte olacağız yalanına... sana dokunmadığım her an ve düşlemediğim zaman seni benden uzakta uyumaya çalışırken kasıklarında hissettiğin o sancı sıcaklık dokunmak isteyipte utandığın kendinden o kaçış tutkusu sahip olduğun hayattan bir fırtına içinde yol almaya çalışmak gibi eline artık ağır gelen parmağındaki o metal halka ben öpsem seni en ıslak yerlerinden benden sonra sen yanmazmısın artık her aklına düştüğümde... ayıp mı bu? günah mı? bu kadar isterken seni yazamamak hangi mezhepte inkardı? ansızın kaçıp giderken kollarımın arasından dudaklarını yalayıp durduğunda aldığın tad bu günah karşılığında alacağın cezaya isyan olmayacak! hepsi bundan ibaret an'ı yaşarken kollarında tüm bir hayatı çöpe atmayı göze alırken gelirken kollarımın arasına ne bir aile ne sadakat ne de inançların içindeyken ben en tatlı anında hiçbir anlamı kalmayacak üstleniyorum her günahını tenindeki her yer terle ıslanarak senin olmak parmağındaki o metal halkaya rağmen ve attığın imzaya verdiğin söze inat benim olmak ayıpsa bu eğer beni taşlasınlar günahsa eğer en sıcak kazanlarında cehennemin beni yaksınlar !!!
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      0neyzen fikret kim olum? - devriksekiz 03.07.2017 00:59:14 |#3713365
      1hayda yeni fark ettim telefonun azizliği - rache 03.07.2017 01:03:27 |#3713453
    9. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ağzımın içinde geveleyip durduğum ne? imlasına da kuralına da her okuyanın anlayışına da susasım geliyor bazen yorgunum, her yorulduğumda bunu söylemekten.. bir ter damlası süzülüp inerken sırtımdan günde 12 saat çalışmaktan yoruldum her akşamın oluşunda hiçbir şey olmamış gibi eve gelip gülümsemekten yoruldum aynı nakaratların benzer bestelere meze olmasından... durmadan içmekten ve her sabahında ayılmaktan yoruldum sarhoşluk tadında bir hayat sürmek isterdim zengin olamasamda kasım'ı beklemekten ekim'in kızılından eylül'ün vurdumduymazlığından ve her birine ayrı anlam yüklemekten yoruldum... aynı insan muhabbetlerinden, sevda sözleri tüketmekten çok yaşamış, çok öğrenmiş gibi bilge edalarından ben bunu böyle yazıyorum diye var ben sussam kışa döner baharların ben gidersem ardımdan doğmaz güneş ben geldim diye mi bu kadar güzelsin? her zerafetini hayra yormaktan yoruldum... kısacası aklımın kahverengi saçlı kadını durup durup sana gelmekten yoksan birine bakıp çıkacaktım diye bahaneler uydurmaktan dahası sensiz bir hayatın gizli öznesi olmaktan yoruldum... şimdi azat et beni bırak zincirlerim boynumda kalsın senden sonra hangi kadın görse bir enkaz devralacağını anlasın...
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      inceldiği yeri yok bunun kırılmayacak! kaç şişe daha birayla cilalasan bu kafa sarhoş olmayacak! biriktikçe büyüyor çaresizlik ertelemek hala, kuru sıkı bir tabancayla ateş etmek çok gürültülü ama çok etkilemeyecek... her aşk şarkısıyla tazelenen gerçeklik ayıldığın zaman ki başağrısıyla sersemletmeyecek büyülü bir kara evde uyanmak gibi tüm renklerin ihanetiyle başlamak güne gördüklerin, göreceklerinin teminatıdır bundan sonra söylediklerin, duyacaklarının... berrak bir su limanında sığıntı olmaktan başka birsey gelmiyor elinden yorgun bunca yıl fırtınalarda yol almaktan çürümüşlük ruhunda gizli bedenin hicbir zaman seni ele vermeyecek gülümsemen, takındığın masumiyetin kaç el daha değdikten sonra tenine artık eskisi kadar güzel gelmeyecek baktığında aynalara... söylediğin sözler yalanlar kadar içten bir o kadar soyutlanırken dünyadan başka bir doğum seni temizlemeyecek başka bir dokunuş hafifletmeyecek alacağın cezaları sonraki otobüsü beklesen bu satte hiç bir otobüs o kaçırdığın kadar boş gelmeyecek başka kadını sevsen bundan sonra hicbir kadın onun kadar seni sevmeyecek...
    11. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sığ bir düşünceye tutunup kıyıya vurmuş bir balina gibiyim oradan geçenler intihar ettim sanıp ellerinde kovalar su taşımışlar bedenime, dualarıyla umut... minicik elleri gövdemde yanık sesli bir çingene şarkı söylerken kapanmış gözlerim hüzün dizboyu dalgalar yetmemiş susuzluğumu gidermeye ne de ıslak örtüler üzerimdeki ağlarken kadınlar ben bir sığ düşüncenin içinde aklım karışmış yorgunluğunun gökdelenine, çatısından kendini boşluğa bırakan senmisin? benim anlamaya zorlandığım belki de yılların ardından biriken ihtiyarlığım intihar süsü verilmiş kıyıdaki yalnızlığım benim için sende ağlarmısın?
    12. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      akla zarardı kurduğumuz düş diye... bir türlü kafiyesi tutmayan şiir gibi, neresini yazsan, yazamadığının hatrı kalır... akıl almazdı hissettiğimiz. ne kadarını düşünsek, düşünemediğimiz aklımızı başımızdan alırdı... akıl karı değildi bu sevda, belki de bu yüzden daha başında zarardaydı bilançolarımız... akılsızlık örneğiydi belki tarifinde kullanılan, olmayacakların... olan biten aramızda toplasan üç satır sevdaydı biz bilemedik neresinde nokta koyulacağını... belki de bu yüzden inatla yüklemden kaçma çabalarımız, devrik cümleleri sevip vazgeçemememiz... seni düşürüp aklıma, kapatmak gibi kepenkleri. seninle yalnız kalma çabası koca bir kabalıkta, bir aksam üstü belkide iş dönüşü trafikte, şarkı tutmak radyodan sonra kendine gelmek bir düş dünyasından ilk otobüsle, gerçeklerinden yoruldum! hayallerinle ısıt beni geleceksen haber ver önceden yokluğuna alıştırayım kendimi, varsan hayatımda bir türlü eksiltemediğim hangi tanrıya isyan etmeli? bir çaresi var mı? yoksa bir şehir efsanesi mi olacak, tenine dokunmak icin yanıp tutuşurken ben, sen bir kadeh şarapla avuturken kendini, hangi yeni yıl teselli edecek? eskiyen kalplerimizi..
    13. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ansızın içinde hissedersin, özenle kendine uzak tuttuklarını inkarların işe yaramadığını anladığında geç olur yeni bir yalan için yeni bir şehir beğenirsin haritadan gitsen hayalini kurarken yaşadığın tutsaklık kaçsan nereye? kimden? yel değirmenleriyle savaşmaktan yorgun kılıcı kınında zırhı üstünde ağır gelir aşkı yüreğinde aklı bir ayılsa neler yapacak... gözlerinden anladıkları bir orgazm ertesi üşümek gibi gelir tenine neye sarınsa kime sarılsa ürkekliğinin esrinde uykusuyla içini çekse kollarında açar gözlerini sanmış gidecek gibi usulca sarılmak geçer içinden uyanmasın diye duasına sığınır dokunsa ayılır belki sarhoşluğundan şehrine geri döner göçebe kavminden geldiğin için mi her şehrin aşinası kaldığın her ev biraz daha yabancı her yattıtğı yatak kalk git artık diyecek her kadın içini çekse kendinden bilecek... yar'dan düşmüş yarısını yazmış yarasının sustuğu yer yeni bir şehir alıp başını geldiği aklı geldiği yerde kalmış kalbi kadında içini çeken ayağını çarpsa yürürken kendinden bilecek... hakkını verdik her sevişmenin iklimi bozulmuş bir cografyanın ansızın başlayan sağanak yağmuru gibi dur durak bilmezken durmuş aniden ıslanmışız iliklerimize kadar yorulmuşuz karışırken birbirimize uyanmayacakmış gibi uyandık diyelim inanmayacakmışız gibi yalnız olduğumuza kalbi kırıkların ülkesinde görmemeyi öğrendik ağlarken belli etmemeyi dolu dizgin sevişirken yorulmamayı her bitişin ardından daha büyük şehvetle sarılmayı şimdi senin içinde çarpan kalp benim benim içimdeki kanatlarını açmış yükseliyor alabildiğine... öpüyorum tuzlu teninden bu kokun var ya siniyor ya üzerime uyandık diyelim birbirimizden izler bulacaklar üzerimizde biraz sen kalmış ben de biraz ben aklında uyanmak buna engel mi?
      0hoşgeldin. - devriksekiz 08.10.2017 01:33:14 |#3518764
      1teşekkür ederim... - raansunguralp 08.10.2017 01:34:18 |#3518893
    14. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      serbest şiirlerdir. cemal süreya'dan gelsin. "biliyorum sana giden yollar kapalı üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni"
    15. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      dört duvar yalnızlık üç yanı sularla kaplı şehrim iki yanı kentsel dönüşüme kurban edilmiş iki daire verecekler ya ikisi bahçemdeki erik ağacı etmez... kadınım yorgun binlerce kilometre yol gözlemekten haritasından çıkmış çaresizlik coğrağfi enlemler yüzölçümü gibi çaresizliğin... açık arttırmada önemsenmemiş elde kaldığı için değerinden ucuza satılmış alan kişi öfkeli yer kaplayacak deposunda öyle bir hayat işte ne yazsam türk dil ve tarih kurumuna uymayacak... gerçeklik bulaşıyor düşlerime doğru düzgün hayaller bile karaborsa seni duşunebilmek için verdiğim rüşvetler yeni cami temeline atılmış her vaktini kazaya bıraktığım kazası ahiretimde... uyuyorsun şimdi ne çok istedim seni sabahım inkar yüklü kızlık soyadım kadınlık adımdan önemli sanki? yağmur bahanem var benim yakalanmışım ansızın sana geç kaldım mazeretim yok bu yağmur örtmez günahımı ne çok sevdim sonuna denk geldin öpsem seni koynumda uyuyacaksın ya ihanetim unuttugum kadınlara ah'ları bulmaz mı beni...
    16. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "bozuk" değildir. serbest kafiyedir o.
    17. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yeni mesajınız yoktur yazısını görmekten yorulup kapatıp tüm pencereleri kendimi şarkının melodisine bırakmak neler oluyor.... iliklerine kadar istemediğin bir işe giderken sabahın ayazı kalabalığın umursamaz tavrı ne çok insan gömülmüş kulaklıklarına yoruluyorum görmekten onlar sessizce bakıyor ekranlarına ellerindeki pencerelerin nasıl kapatmışlar kendilerini nasıl beceriyorlar bunu tutunmaya gerek bile duymadan neler oluyor... usulca cebimden çıkarıp kulaklığımı bende bırakıyorum kendimi çılgınca eğlenen ama farkettirmeyen yığınların arasına masamın başına oturmuş eşlik ediyorum şarkıma panceremin ardındaki yağmur içime yağıyor sakinleşiyorum neler oluyor... tanımadığım bir kadının çıplak kolu üzerimde saçlarının kokusunu anımsamaya çalışırken otobüs durağında buluyorum kendimi çok dolu diye binmemiş az öncekine sonraki farklı gelecek sanki kimin umrunda? neler oluyor... alnıma çarpan her damlada biraz daha yukarı kaldırıyorum başımı gözlerim kapalı yüzümden süzülen sular kollarımı iki yana açtığımda yükseliyorum sanki teras katında bir sandalyenin üzerinde oturmuş mırıldanıyorum şarkımı tanrıma daha mı yakınım artık? neler oluyor... lobotomi öneriyor doktorlar beynim için bitkiye çevirecekler beni açık mavi önlük üzerimde bu hissizlik tenimdeki çiçekler de acı hissetmez mi? koparılırken mırıldanır mı benim gibi şarkısını... neler oluyor? deniyorum her gün yeniden dua ediyorum bir devrim için! kollarımı iki yana açıp avazım çıktığım kadar bağırıyorum! neler oluyor... söylemeyi beceremediğim şarkım dudaklarımın arasından çıkarken babamın umursamaz bakışları üzerimde omzuma dokunan elinin ürpertisi çekip alıyor beni kalabalıklardan gülümsüyorsun ve bunu başka kimse görmüyor gülümsüyorum herkes kendime güldüğümü sanıyor eşlik ederken şarkıma yutkunuyorum sözlerimi eğilip dudaklarına yaklaşırken bilmem kaç bin santigrat sıcaklık yayılıyor damarlarıma kulaklarımdaki uğultu parmak uçlarımda karıncalanma lobotomi işe yaramamış doktorlar şaşkın otobüsün sıkışık yerinde şarkımı daha yüksek sesle söylüyorum uzaklaşıyor kalabalık benden deli midir nedir sabahın köründe! neler oluyor... kapısına bir çift ayakkabı bırakılmış evin önünden geçiyorum nasıl sessiz nasıl kapanmış içine biraz daha sokulup çıplak kolu üzerimdeki kadına fısıldıyorum saçlarının arasından belli belirsiz görünen güzel küçük kulağına neler oluyor...
    18. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir heves diye başladıklarım kaçmasaydı kursağıma bu kadar umursamaz olmazdım beklenen güneş tutulması gibi yaşayacağım felaketler sadece zaman meselesi uyuyarak da gidebiliyormuş insan istediği yere gitmemek için isyan etse de... çok havalı olmazmıydı sabahın köründe kalkıp nereye gidiyorsun diye sorduklarında okula demek kırk yaşından sonra... hayat en ulaşamayacaklarımın fragmanını yapmış sanki en güzel sahnelerinden kolaj sıkıcı ayrıntıları özenle saklamış vazgeçsem dedikçe seni vuruyor yüzüme hadi sıkıysa vazgeç! ulan dilenciye versen yaşamaz bu hayatı hangi dilencinin var senin gibi sevgilisi! tam bitti diyorum sesin düşüyor aklıma öpmek istiyorum diyorsun ya öpülecek her yerim kendini adam sanıyor! bir iktidar kavgası başlıyor içimde derdine düşüyorum düştüğüm en güzel yer... kalkmasam umrumda olmaz uyanmasam bir gün yanında uyandığım tek bir sabah tüm uyanmamalara değer...
    19. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      büyük puntolarla yazılıydı oysa görmemek için ya kör ya da gözlerini kapamak gerekirdi. kapattım. kör olmaya hazır hissetmiyordum kendimi. zamanı gelince beyazlamadığı için mi saçlarım kendimi çocuk hissetmem? üzerime gelmeyin dediklerimin beni umursamadıklarını hissettiğim zaman yanlışlığın soğuk şakasına takıldım gülümsemeye zorladım kendimi herkes kartopu oyunuyor diye ceplerimden çıkarıp üşüyen ellerimi pişman olacağımı bile bile mazeretim vardı ya herkes oynuyordu işte oynadım sonra ıslak ellerimi soktum soğuk ceplerime canım yandı diğerlerinin de yanmış mıdır? kına gecesinden dönen damat tarafının yorgunluğu var üzerimde tüm bu hengame eğleniyormuş gibi yapan insanlar mutluymuş gibi etrafına sırıtanlar küçük kağıt parçalarına sarılmış kınaları aldığı için aldıkları kınayı neresine yakacaklar? tüm bu hazırlıklar hazırlıksız yakalanmayı engeller mi? masaya oturduğunda sorulan hastalıkta ve sağlıkta yanında olacak mısın sorusuna? yıllar sonra anlıyorsun oluyorsun yetmiyormuş yüce türk milleti adına! karar veren başka bir kadın ayırıyormuş kutsal müesseseyi sonlandırırken hangi meleği kör taklidi yapmış tanrının? birlikte girdiğin o kapıdan ayrı ayrı çıkarken verdiğin o sözler geçersizmiş asıl yazı için süre geçmeliymiş kanun önünde ayrılanlar tanrı katında ayrı mı yargılanırlar? birlikte işledikleri günahlardan?
    20. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      canın sıkkın ve bunun nedeni ben değilim... ... aradan zaman geçer yollar geçer sessizlikler geçer geçmez sustuğu yerde kalır insan simetrisine takılırsın kaldırım taşlarının ne çizgilerine basmak umurunda artık ne basmamak karanlıkta hepsi bir soğuksa her yerde üşür insan yalnızsa bunun bir açıklaması yok yalnızsın işte kapanır bar ışıkları kalabalık dağılır sokaklar ıslak bir ev var geri dönülecek uyansan yabancı ama sıcak hayatına aldığın adam bildiğin yavşak bile bile alıyorsan kırıldığın yerde ara beni girdiğin koynuna sığmıyorsa aklıma affet ihmal ettiysem seni affediyorum kimle seviştiysen benimle uyan kiminle yorulduysan bende soluklan sonra yine git bildiğin gibi bekleyeceğimi...
    21. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      esmer teninin gölgesine sığınmışım öpsem kasırgalar kopacak kasıklarında nefesimi bıraksam meraktan ölecek gibisin değse düşüm döşüne cennet bahçesi tasviri az kalırdı kutsal kitaplarda inkardan korkan münafık gibi ne sana gelebiliyorum ne uzağımda tutuyorum alnım secdeden kalkmaz aklım senden nasıl bir ikilemdeyim dursam sen durmasam gideceğim sen yumuşacık göğüslerin başımı yaslasam uyuduğum sen olacaksın uyandığım hiç uyanmasam diyorum ya bazen tenin kokusu henüz bırakmamışken beni ıslanmış kasıkların alabildiğine arzuluyorken dokunsam diyorum bazen o narin teninin altında çağlayan kanın nasıl da kulaklarında uğulduyor şimdi bacaklarını aralıyorken cennet tasvirlerinin şaşası renk cümbüşleri, binbir şekli mutlulukların huzur öperken kasıklarını kıskanır seni kapattığında gözlerini başka dünya yok yalanları nasıl da çaresizce uzaktan izler bizi yeni bir dünya yaratırken başım ellerinin altında bastırıyorken içine dilimi nasıl da kendinden geçiyorsun dudaklarını ısırırken kaç çığlık daha gömeceksin içine? kaç iç çekiş boğazına düğümlenecek kaç defa tutacaksın kendini için bir yanardağ gibi patlarken...
    22. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bitiremedikleridir insanı en çok zorlayan yeni başlangıçlarda bir çeyrek alır giderdik evlilik merasimine arka planda ucuz iyi temenni sözleriyle görevini yerine getirmiş olmanın bilinciyle mutlu bir yuva kurulmuş olurdu toplum vicdanında herkes ne güzel de huzurlu girerken sen başkasının koynuna uyandığında bir yabancının yatağında daha çocuk sevecektik sanki çocuk üretme fabrikasında kalite kontrol şefinden indirim isterler gibi siz yaparsınız severiz biz yaparız biz de uzaktan sevmeniz zavallı vicdanlarınızın zekatı olacak sadece biz evlendirdik diyeceksiniz çocuğu kucağınıza aldığınızda sanki evlendirmek yetiyormuş gibi mutlu bir gelecek vermek için o çocuğa... yarın çıkıp protesto edeceğiz bir şeyleri meydanlarda neyi bilmiyorum zaten akşam unuturuz nasıl olsa her gün yeni bir isim veriyorum balığıma öncekini unutmuş nasıl olsa uyusam unutur muyum? verdiğim adları... sakinliğime bakma ne olur etkisiz hale getirilemediği için patlatılan bomba gibiyim kontrollü bir o kadar korkutucu sen korkma emniyet şeridinin dışında dur eline telefonunu alıp çekim yapanların arasında...
    23. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir beklemektir tutulmuş hani uyuyunca geçer gibi oluyor ya sabah nasıl olsa katlanıyorsun o geçimsizliğe bir film daha açıyorsun sonra bildik sahneler replikler aklında bir kez daha izlesen ne olacak sanki diye diye tekrarlıyorsun hayatı aynı kadınlara sevdalanıp aynı yokluklarda tatmin ederken buluyorsun kendini son kullanma tarihimin okunamıyor olması benim suçum değil tüketmeseydiniz beni! hala yeterli değil alkol oranlarım kendimi kandırmaya çalışıyorken araya karışmayın n'olur ayıramıyorum sonra sizi yangın anında ilk kurtarılması gerekmeyenlerden.... ne çok kızıyorsunuz bana sevemiyordum diye sevsem bu kadar beklemezdiniz ya hiç girmeyelim o mevzuya uyusak geçer belki dediklerimiz uyanıkken geçmiyorsa cehennemin dibine girsek geçmez saçma sapan sosyal medya hesaplarımızla bir de buradan çek kankilerimizle aldığımız beğeni oranlarıyla geçmez ne senin beklediğin gelecek yanına ne benim özlediğim şimdi uyu uyuyabiliyorsan dibine kadar yalnızsın ağzınla kuş tutsan da, milyon tane beğeni alsan da o yatakta yalnız yatıyorsun! en az şimdi benim olduğum kadar...
    24. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      saçındaki tokan düşmüş. nasıl da kıvrılmıştır şimdi çenene doğru. tenine gölgesi düşmüş, elinle alıp kulağının ardına götürmüşsündür. oturduğun yatakta dizlerini toplamışsın göğsüne, kollarını sarmışsın etrafına, güzel çeneni dizine dayayıp. bakıyorsun anlamaya çalışır gibi, saçmalıklarımı... sığdıramadıklarımla yargıla beni, mesela aklıma seni sığdıramıyorsam, hayatıma alamıyorsam hayalini, gerçeğime sığmıyorsa elini tutma heyecanı, öpmek krizantem çiçeği gibi, ne rengini ne kokusunu bilmiyorsam, bununla yargıla beni! nasıl gittiğimle değil, her defasında nasıl sana geldiğimle yargıla beni nasıl vazgeçip dizlerinin dibinde koynuna girme yüzsüzlüğümle suçla beni! uyandığında kokuma hasret uyandığımda tenin özgürlüğüm en son öptüğüm yerinden ayırsana beni yapabiliyorsan en yandığından uzak tut ne yapsam canını yakıyorum ya yapmadığımla yargıla beni! yatağına gelmediğimle hayaline girmediğimle ne çok dokunmak istedin uzandığın yerde olmadığımla yargıla beni! üstleneceğim çok sevdim o sevmedi beni de! gidişine bir kadeh daha dolduracağım...
    25. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      dönüp durma başımda geldin diyorum iki veledin koşturarak inme sesi geliyor apartman boşluğundan nereden biliyorlar beklediğimi gidip gelip benim zilimi çalıyorlar sokakta gülüp geçiyorlar yanımdan çok mu belli oluyor taşıyamadığım başım önümde yürüyorum diye mi yalnız diyorlar... uğultusunu da soğuğunu da gelmişini de geçmişini de geçmeyenini de geçer değil mi? kızmıyorum çocuklara bazen boş bulunuyorum işte ayakkabının tekini tutup fırlatıyorum arkalarından sonra inip alıyorum ama geçiyor öfkem hatta yine gelip çalsınlar zilimi yine sen gelmişsin gibi heyecanlanayım sığmasın kalbim göğsüm kafesine bu yüzden sevmiyorum akşamları hepsinin annesi çağırıyor yarına kadar gelmeyecekler geriye... sanki biri çalıp gitmiş zilimi yeri boş sen gelirsen diye gecenin yarısı duymam geldiğini duyayım diye sandalyemi kapının önüne koydum bekliyorum bazen üst komşuya geliyor biri ayak sesleri yabancı senin ayaklarının sesi usul usul susar kapımın önüne gelince açmamı beklersin belki duymam diye ardında bekliyorum bazen akşam iş dönüşlerinde kapının önünde durup çantanda ararken anahtarlarını hissederdim yorulmuşsundur koşarak gelir öteki odadan açar, elindeki çantayı alır botlarını çıkarırdım bağcıklarını çözüp bir elin omzumda diz çökmüşken önünde küçük ayakların şair yanılmış sadece ellerin değil hiç kimsenin böyle küçük ayakları yoktu yağmurun bile... avucuma alırdım nasıl da üşümüş sonra gelmemeye başladın ne anahtar sesi ne küçük ayaklarının avucumdaki yeri sanki aynı anda gittiler şimdi çocuklar var unutturmamak ister gibi tamam bazen sinirleniyorum ama hep o kapıyı açınca göremediğim için seni onların suçu yok... evlerine sığmayan insanlara öyle şaşırıyorum ki nasıl dolduruyorlar oturma odası, yatak odası, mutfak, banyo arada bir hol bir başka misafir odası hatta balkon bir oda daha kullanılmayan eşyalar ofisi zor zamanda açılıp yatak olan koltuklar hepsi ne kadar kalabalık hepsi rahat şimdi istedikleri gibi yayılsınlar ben dolduramıyorum artık kapımın ardındaki o küçük boşluğu ayakkabı dolabının canımı bu kadar yacağını bilseydim o dolabı yakardım sen gittiğinde otuzaltı numara ayakkabılarınla dolmuş yazlık babetlerin, parmak arası terliklerin yürüyüş ayakkabıların, kışlık botların uzun diye bileklerinin üst tarafını kestiğimiz çizmelerin kestiğimiz... o küçük ayakların giyerken yine omzuma tutunurdun ya sakallarım eline değerdi elin sakallarıma avucuna alırdın yüzümü tutup kaldırırdın öperken dudaklarını sarılırdın ya ayakların yerden kesilirdi kalbim yerinden o akşam gelmedin sonraki akşamda ne çok kızdım o dolaba çabuk geçti ama çocukların da suçu yok anneleri çağırdı yoksa mutlaka gelirlerdi geri ya sen neden gelmedin? kim çağırdı seni...
    26. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      senin yapacak işlerin vardı benim sabrım yokken seni beklemek için yorulurdun çok uykun gelirdi benimki deliler gibi kaçarken giderdin görüşürüz deyip aklım görüşmede kalırdı bir milyon tane hayal peydahlardım yasak sevişmelerden hepsi ölü doğar sen uyur ben sabaha kadar dört film iki şiir bir ayyaş çıkarken...
    27. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      konuşurken bazen durup iç çekiyorum ya, alma üzerine! bazen nefesim yetmiyor. dalıyorum. kendime gelince, geldiğim yerde sen olmayınca, gitmek istiyorum. gidemiyorum ya, ona iç çekiyorum. seninle ilgisi yok. olmak istediğim yer olduğum yere uzak düşünce, daralıyorum. hepsi bu...
    28. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      beklediği yerde üzeri toz tutacak kadar uzun süre geçmiş. o gelecek bir gün diye gelmeden önce alınır diye o tozlar kimse ellememiş alınmamış uzaktan bakılmış beklenen gelmedikçe akıldan çıkarılmış toz tuttukça takvim geriye sardıkça unutur sanmış insan bir başkasının kollarında nasıl da çabuk ihtiyarlarken toz vazgeçmemiş kaplamış üzerini kadın kaç defa sevişmiş adam kaç defa düşünmüş akıl yetmemiş ama yaşamışlar işte adam köşesinde odanın kadın uğramamış yanına kimse tozunu almamış gelmemiş çünkü kadının çocuğu büyümüş adamın tozu gel zaman git zaman zaman bu ne isteyince geri geliyor ne istemeyince gitmem diyor kadın mutlu ikinci oğlu da büyümüş adamın ikinci kitabı yaşıtlar adamın beklediğiyle kadının oğluyla kitabın sayfasıyla yaşıtlar yeni bir yıl daha diyorlar ya şimdi sanki mutlu olmaya yetermiş gibi yeni olması kadın gelmemiş izleyecek filmleri sevişecek geceleri sabahında uyanıp alınacak tozuyla evi varmış iki oğluyla mutlu mesut zaten hep mutlu mesut tekelindeymiş gibi adama mutsuz tozlarıyla bir hayat düşmüş elmaların canı cehenneme bir elmasını yedik diye cennetinden kovuyorsa tanrı biz zaten doğuştan kaybetmişiz
    29. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir televizyon repliği ardına sakladık içimize sinmeyen ne varsa özenle kaçırıyorduk birbirimizden senin duymak istemediklerin benim söyleyemediklerim bazen damarıma basıp soluğumu kesiyordun sorgulama esnasında işkence yapar gibi yarısı çıplak terlemiş canı çok yanmış ama hala konuşmamış bedenime bir süre geçince bu senin için dakikalar benim için ihtiyarlamalar tamam diyordum yeter! söyleyeceğim, yeter ki dur artık! ne istiyorsan söyleyeceğim! şakaklarımdaki elektrodları söküp gözyaşlarımı silip öpüyordun dudaklarımdan ''konuş hadi...'' yutkunurken, milyon tane söylenecekleri 'ne istiyorsun?' bir nefes gibi çıktı dudaklarımın arasından 'sadece konuş...anlat, nasıl geldik buraya?'' önce hangimiz vazgeçti, zaman haritasının neresinde yoldan çıktık, bilmiyorum dedim. yüzüm avuçlarının arasında oturmuşken dizlerimin üzerine uzaktan baktığını gördüm yanımdayken sanki bir böceğe yukarıdan bakar gibi tiksinerek acırken üzerime basmamak için parmak uçlarında gezmeye başladın o evin heryerini sen döşememiş gibi bir yabancının yanına girer gibi uzandın yatağa oysa nasıl da uykuya dalmadan her gece sıçrar fısıldardım kulağına buradayım ben... sabah kahvaltıları azaldı sonra, akşam yemekleri bir evliliğin monotonluğu damarlarımızda yayıldıkça hareket kabiliyetimizi yitirdik bir süre sonra zoraki sevişmelerde kalp ritmimizi temmuz ayıydı ilk defa terlemeden boşaldık sıvı transferindeki başarımız içimzde kırılan hayallerin gölgesinde kaldı yardım almaya başladık indirim kuponlarından ucuza konaklama kışın ortasında zararını kurtarmaya çalışan üç yıldızlı otellerden kaçamak yapan çiftlerden ayrımız yoktu yakalanmamak için köşe bucak kaçanlardan ben alkol döküyordum içimdeki yangına sen öfke bir şekilde işe yaradı kısada olsa yaktık birbirimizi ben yorgun uyandıkça düşünmeyi bıraktım sen beni gördükçe acımayı ne batan ne zincirinden kurtulup yüzeye çıkan transatlantik gibi kaldık ortasında denizin rotası yanlış hesaplanmış gözcüsü sevişirken yakalanmış bir çarpışmanın üşürdün bazen uyurken sen hatırlamazsın sarılmak isterdim sana ellerim geceden soğuk kalkar sobadaki ateşi canlandırırdım usulca sonra oturup izlerdim seni sıcak su torbanı sırtına yaslarken oturup bir sigara daha yakardım... sonra odaları ayrıldı evin kıta sahanlığımıza saygı duyduk bir süre tahrikten kaçındık sen alkol şişelerimi görmezden geldin ben telefonundaki mesajları zaman kazandık, kaybettiğimize aldırmadan inceldi kopmadıkça sinirlendin ben imtiyazlar verirken sormadım söylemedin sordukların yankılanırken odanın duvarlarında sustum şimdi anlat diyorsun ya çoktan geçtik biz oraları bulaşıkları ben yıkadım çamaşırları sen astın hepsi buydu...
    30. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      en hazır cevabım susmaktı ne zaman çalışmadığım yerden gelse sorular ne zaman çalıştım ki? kendileri buldu insanlar vermediğim cevapları ben susarak onayladım yeni sorular yeni susmalara yol olurken kenarda durdum hiç mi sevmedin diye sordu kadın sustum ne anladı bilmiyorum gidiyorum, bir şey diyor musun? diye sordu kadın sustum kaç tane kal dedim anladı mı bilmiyorum önce siyah çantasını aldı sonra montunu giderken bekledi mi ardından seslenmemi beklemiştir değil mi? kızmıştı ne söylesem kızacaktı biliyorum sustum yine de kızdı ayrılırken yanımda bıraktı yarısını sanırım en çok da buna kızdı oysa ben istememiştim ne beni unutma dedim ne gitme en hazır cevabımdı sustum bu yüzden sevmemiş miydi beni şimdi giderken en sevdiği yerden ayırdım kendimi...
    31. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yaşadığımla düşündüğüm arasında bir yerde yoldan çıkıyorum navigasyon cihazlarının çevrimdışı olduğu ne yöne dönsem varacağınız yer için yeniden güzergah hesaplanıyor denilen bir türlü yolu bulunmayan güneşe mi baksak yön tayini için aksilik kış gelmiş bulutsuz gökyüzü güney yarımkürede göç mevsimini ıskalamış lodosun sıcağına kanmış turna yalnızlığım kargalar gülüyor bed sesleriyle kahkahalarıyla siyah bir çift boncuk göz çukurlarında diktiğim korkuların omuzlarına konmuşlar yaşamak artık bir anlamı kalmamış ama adettenmiş gibi yapmak gelenek ve göreneklerine bağlı bir toplumun bir türlü gelemeyen ne yapsa görülemeyen bireyi olmak bazen kalabalık bir caddede hareketsiz duruyorum biri adres sorsun diye kimse sormuyor... saati bile sormuyorlar! sanki görmüyorlar... nasılım? sizin olduğunuz yerden bakabilseydim bana ne görürdüm? merak ediyorum bazen... göç mevsimini ıskalamış bir turna gibi üşüyorum şimdi korkuluklarımın omzunda kahkaha atan kargalar bu kadar komiksem eğer neden ağlıyorum?
    32. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "... mesela sen gitmesen dur san -masam da bir şeyleri n külü gırtlağımı yakmasa ya da dur önce bir gelsen ya hem belki sen de gitmek istemezsin kim bilir"
    33. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mesela kalsam boğazına takılan canını yakan öpsem geçer mi?/se ama önce gelsem kalmak isterim belki iki satır daha bir sigara içimi kadar sonra mutfaktaki masanın diğer yanı boş kalır biliyorum daha kötü değil yatağının boş yanından...
    34. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben, şimdi beceremem ama bilirim daha kötü değil o başıboş sokaktan hiç geçmeyeceğini içim gibi bildiğim kaldırımdan kötü değil, duy ama inanma
    35. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sağ elinin üzerindeki sol anahtarı dövmesi hangi kapıları açıyor hangi kapılar yüzüne kapanmış bakışların uzaklarda kazayla çarpışmayasın diye biriyle ne çok mesafe koymuşsun insanlarla arana sözlerin sustuğun kadar uzak kimi kandırıyoruz şimdi? der gibi bakıyorsun etrafına aynada baktığın gibi çıplak vücüduna göğsünü avucuna alıp kim tutacak benden başka? der gibi... kurduğun her hayal yaşanmış daha önce başkaları tarafından ne çok öpüşmüşler sana hiç kalmamış bir otobüs durağında ıslanmamak için sokulmuşsun yanıma sağ elinin üzerinde sol anahtarı dövmesiyle rüzgar iliklerimizi ısırıyor kızarmış gözlerin gelen otobüs senin mi? üzerindeki hüzün bu gece kaçta uyutacak? her akşam bu saatte üşür müsün benimle? benim başka bir randevum yok beklerim gelirsen adetim değil ama yanımda bir şemsiye getiririm eve gidince o aynaya bakacaksın ya çırılçıplak göğsünü avucuna alıp kim tutacak benden başka? diyeceksin ya yarın yine gel sağ elinin üzerinde sol anahtarınla...
    36. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      vakit geçirmek için kendimi yere atıyorum bir süre daha biraz daha geçer belki kendiliğinden düzelir kendiliğinden bozulmayanlar kandığım yerden vuruyorum kendimi kaçınılmazı görmezden gelince geçer belki odasına sığamadığım bu ev yatağında uyuyamadığım aradığında konuşamadığım kadın özlediğinde dokunamayan birikiyor içimde kendime çok gördüklerim aramıza koyduğum mesafe değil olmayacakları çıkarıyorum bir bir başında sen geliyorsun sonrası köpüğü gibi biranın döksen dökülmez ya kalır bardağında barmen yenisini ver! der gibi yeniden başlansa bu defa köpürtmesek bu defa konuşacakmış gibi yapma n'olur olmayacakları çıkarıryorduk ya hayattan neden geri geliyorlar? yıllar önce öptüğün kadın ansızın karşına çıkınca naber nasılsınların ardında bakarken gözlerinin içine yeni bir olmayacak daha sabah uyanınca şehvet dolmuş kasıklarıma kan basıncı ha fışkırdı ha fışkıracak ne yeri ne zamanı bunun ne zaman yeri oldu ki? bu hayatta... ikinci sarıdan kırmızı görmemek için kendimi yere bile atamıyorum artık hayat tek kaleye çevirdi maçı ha yedim golü ha yiyeceğim bir kontra yakalasam koşacak nefesim yok uzun atma ne olur yine geri koşacağım...
    37. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gerçekten mutlu mu geceler? o seni, sen beni, ben kimi? onda gördüklerini benden beklerken ben otobüs geçmeyen bir durakta gibiyim tabelası bile olmayan kaldırımın kenarına dikilmiş bir direk bir zamanlar geçermiş belki uzun zamandır görmemiş kimse güzergahı değişmiş o gün bugün yürürmüş insanlar başka yerlere ne çok haklılık yüklü sorular soruyorsun bana kendimi savunmak bile istemiyorum öyle ki savcılık makamının tek tanığı sen olsan bile kırılacak kalemim iyi halden ceza indirimi mevzubahis bile değil! diyorsun ya ansızın arayıp sorsan beni nasılım, ne haldeyim... tüm anlarıma ipotek kondu bankalar tarafından geleceğimi borç alıp harcadım başka hayatlara ipotek konmasın diye şimdi elimdeki hayatı yaşamayı bıraktım bundan sonra her an başkasına ait ansızın arama isteklerime el kondu çünkü ben o anları çoktan harcadım... mutlu mu şimdi geceler? yorgunluğun geçecek mi artık benden uzak durduğunda... ne kötü biliyor musun? bilmiyorsun tabi ki... sana vazgeçme! bile diyemiyorum... öyle bağlı elim kolum, öyle vazgeçiyorum...
    38. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sana sarılınca sıyrılıp saçmalığından dünyanın ten kokusuyla başım dönerken kasılırken kollarının arasında bu heyecan bu kalp çarpıntısı bu zaman duracak şimdi kalacağız burada sen ve ben arasında gecenin karanlığında öperken omuzlarının arasından ellerinin iki yanında ellerimin altında tenim yanarken tenine değdikçe bedenini saran her titremede daha sıkı tutarken parmaklarımdan bu fırtına dinmeyecek kasıklarında kasıklarıma dayadıkça dudaklarını ısırırken parmak uçlarım parmaklarının arasında avuçlarına değerken nefesim dalgalanıyor saçlarında teslimiyetin fethedilişi bedenimin kölelik zorunluluk değil benim seçimim susturmak için dudaklarını dayadığında dudaklarıma kesik inlemelerimiz yankılanacak tablo asılmamış odanın duvarlarında en ıslak yerlerine kabul ederken beni nasıl da tutuyorsun asla bırakmayacak gibi her çektiğinde içini biraz daha biraz daha ister gibi sardığında bacaklarını bacaklarıma kimse bilmeyecek kimse anlayamaz nasıl yaktık birbirimizi nasıl yandık hiç sönmeyecek gibi...
    39. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      umut ekiyorsun toprağıma hiç anlamazdım mezarlarda büyüyen çiçeklerin nasıl oluyorda oraya geldiklerini kim sevmiş bu kadar elinde umut kalmayınca rengarenk çiçekler dikmiş toprağına toprağın altında yatan vazgeçmiş belki geride kalan o tohumları ekerken aklından neler geçmiş... neleri ekmiş tohumlarla birlikte, hangi hayalleri hangi yaşamadıklarını hiç yaşanmayacakları nasıl kabullenmiş ardında mı bırakmış yoksa sessizliğine hayran olduğu bir hayalet gibi evine mi almış alışkanlıktan mı yoksa vageçmek istemediği için mi her sabah iki kişilik kahvaltı hazırlamış tek başına... yıllar sonra yeniden gittiğinde o tohumları ektiği mezara sevdiğini okşar gibi dokunmuş mu filizlenen her yaprağa... hiç anlamazdım mezarlarda büyüyen çiçeklerin nasıl oluyorda oraya geldiklerini vazgeçmemiş belli toprağın altına girsede sevdiği ekmiş ya o çiçeği okşasın diye her geldiğinde can vermiş her yaprağına...
    40. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sarıl bana sımsıkı kollarınla bacaklarınla yüzüm boynunda parmakların saçlarımın arasında nefesim boynunda sen saçlarımla oynarken uyuya kal ben kokunla uyanmak hiç bu kadar güzel olmamıştı sabahında sıcaklığınla ısırmak istersin ya yanağını küçük bir çocuğun öyle tatlı öyle masum sakallarım değer tenine tutup göğsünü ağzıma vermek istersin nasıl aç uyanmışım kokuna, varlığına rüyalarda olur ancak bu uyanmak uyansam da inanamam sol bacağın üzerimde sol elin sırtımda nefesin koklar gibi saçlarımın arasında tenim tenine değerken bir yangın daha körükleniyor usulca girmemişim gibi gece koynuna düşünsene! uyanıyorsun ve ben yere göğe sığdıramadığın sığıyor kollarının arasına inanamıyorsun önce uyanmak istemediğin bir rüya öyle güzel öyle teslim olmuşsun alsan içine fırtınanı dindirse kasıklarındaki yangın sönse en hararetinde rüya nasıl olsa uyanınca geçecek bastırıp parmak uçlarını geçirmek ister gibi tenimden içeri gerçek bu! kokum, sıcaklığım, kalbimin çırpınışı kalbinin üzerinde kollarının arasında tuttuğun benim tutunduğum sen uyansak öylece yangın alarmları çalışmasa ve biz ilk kurtarılacaklar arasından çıkarsak kendimizi yangın esnasında nasıl aç uyanmışım tutup göğsünü ağzıma verirken rüya gibi sakallarım tenine değerken içime çektiğim her nefeste sen uyanmamış olmayı dilerken...
    41. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      uyuyalım şimdi belki bir mucize olur kalkmışsın sabah yatağında ben uzanıp öpmüşsün dudaklarımdan uyanmamışım pencresini açıp odanın içeri biraz ışık almışsın üşümiyeyim diye üzerimi örterken bir daha öpmüşsün dudaklarımdan parmaklarının ucunda yürürken uyanmıyayım diye yüzündeki gülümseme yayılmış tüm eve uyuyalım şimdi belki bir mucize olur sıkışıp kalırız bu zaman diliminde geçmişimizin gölgesinden geleceğimizin beklentisinden uzak sonsuz bir şimdiye mahkum her sabah seninle uyanmak gecesinde mucize beklemeden bilmek yanında uyanacağımı sarıldığım gibi yüzüm sırtında uyandığımız gibi o soğuk sabahlarda uyuyalım şimdi belki bir mucize olur sabahın beşinde yüz kilometre uzakta uyandığında ben yanında sen solumda ne çok isyan yüklü bu ayrılık ben aklında sen soluğumda... belki bir mucize olur olmaz ya iki ağaç arasına çekilmiş hamakta sallanırken ayakların ıslak toprak kokar avuçların kınalı saçların uyandırır beni en derin uykumdan bir kırlangıç çığlık atar göğün kırmızısı yüzüne çarpar uyanırsın sabahında yanında ben nasıl mutlusun nasıl sığmıyor için içine mucize olur belki saye'nde...
    42. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      uyumalısın şimdi içinde ben olduğum düşümcelerden uzak benden uzak yanında olmayacağım bir rüyaydı bu kokun üzerimde kim yaklaşsa yanıma senden iz bulamayacak adli tıb çaresiz adil olmayanlar hükmümü verecek herkes gider mi? gitmiş oysa kaldırım taşına sığmış çaresizlik ciğerine sığmamış nefes herkes kendi yoluna almış....
    43. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaç kere vazgeip elin telefona gidip kaç kere vazgeçeceksin kaç kere sesimi duymak isteyip kaç kere kendine kızacaksın kaç kere beklediğimi bilip beklerken uyumaya çalışacaksın?
    44. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      güneşin döllediği toprak ayışığında büyütür rahmindeki hayatı ve tanrının gözyalarındaki sevgi doldurur dünyayı aşil'de biliyordu nereye gittiğini ama aklına gelmiş miydi? korkusuzca atılırken düşmanın üzerine o gün en zayıf yerinden vurulup kaybedeceğini kutsallığını o an neler geçti aklından huzur mu yayıldı damarlarında çekilmeye başlarken hayatın pınarı toksa yıkılıp kaldı mı? gerçeğin duvarına çarptığında aetık biliyordu annesi ayaklarına kapılıp ağladığında karşı çıkarken bir fani olduğuna ancak böyle bir onurlandırabilirdi babasını bedeni kuruyup geri dönerken toprağına var oldukça hayat tanrılarla birlikte anılacaktı adı...
    45. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      geçmiş ne kızgınlık var içimde ne sitem geçmiş ona göründüğün anda eski bir şarkı kulaklarımda günah değil bu yasak hiç değil istemişsin özlemişsin hissetmeyi bunun için nasıl suçlarım seni suçlama kendini istediğin yerden öpmüş seni ben olmamışım öpen bu benim değil mi? uyumuş şimdi uyumasaydı keşke derken içinden uyumasaydı keşke dedirten ben değilmiyim koynuma hasretken yanında olamıyorsam koynuna almak istiyorsa seni bu kadar yakınken bu saatten sonra gitme kal desem kalırsın belki ama kalan kim olur? ona göründün mü? derken dedikten sonra göreyim seni şimdi demek görünsen içini yatıştırmak ister gibi istedigin artık o değil mi....
      1nedense çok hoşuma gitti - kremalikahve 03.03.2018 04:16:19 |#3681278
      1keşke gitmeseydi... ama artık neyi değiştirir ki bu.... - raansunguralp 03.03.2018 04:20:33 |#3681411
    46. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      güle güle diyene güle güle denmez ki hoşçakal denir biri gider çünkü diğeri kalır gülümseyerek giderken biri hoşçakalamadığı için diğeri temenni yüklenir iki kelimeye hoşça kal... kendini benim gibi hissedemezsin onun karşısında öyleyse eğer seviyorsundur seni sevdiğim gibi seviyorsan bunu neresine koyacağımı bilemem aklımın seviyorsan sevme... bekliyorsun ya şimdi avuçlarından bırakmadan o telefonu bir mesajımı sesimi hatta aradım da görmemişsindir belki defalarca açıp bakıyorsun ya aramamışım yazmamışım görüldü yazmıyor hatta görmemişim öyle uzak ona olduğun gibi değil mi? böyle ertelenir hayat ben sana, sen ona, o diğerine... diğeri her şeyden habersiz uyku tutmaz seni tutmadığı gibi aklımda aklın aklın onun düşünde dokunmak istediği kollarımda kollarımdaki nasıl huzur dolu kırılır en ince yerinden tutulmak istenen kahrı kalır geriye söylenmemişler geceye kendini benim gibi hissedemezsin! öyleyse eğer benim seni sevdiğim kadar seviyorsun onu bunu neresine koyacağımı bilemiyorum kalbimin...
    47. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      öpsen ten yangını sussan çekilir yer ayaklarımın altından düşsem düş'sem gözlerin daldığında varsam kapadığında nereye varsam aklından uzağa düştüysem açtığında yanındaysam neye yarar yar'ar içini rahatlatan içime dar geliyorsa istiyorsan senin olsun istemediğin yaram...
    48. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ne zaman geldin? duydun mu sesimi? bu acziyet halim sarılsan geçer belki sarılmazsan hak ettim değil mi? yatağının kenarına oturmuşum uyansan giderim belki bu yüzden mi uyuyor numarası yaparken biraz daha kalayım biraz daha ben koksun odan nasıl olsa gideceğim uyandığında uyanma ne olur biraz daha seveyim... sırtın açık kalmış sarılayım ne zaman bıraktım seni ne zaman söyledim bunları konuş derken dilimi tutamadım affet pişmanlığım değilsin ki iyiki'lerime gömeyim seni ne çok özlemişim gidiyorum derken bile ihtimal vermeden sabah uyanınca günaydın diyecek gözleri aralık bakarken gülümseyecek diye aldatmışım kendimi...
    49. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bütün orgazmlarım dilimin ucunda kalıyor işesem geçer belki kollarımın arasında kadın nefesim hissetikçe kasılırken biraz daha alırken içine dudaklarını ısırırken geçmez bu an olur ya kalp durur, nefes alınmaz, alınsa o ciğerde durmaz çıkarsa içinden yangın yeri yeniden alsa buna yürek dayanmaz kasılır beden yeniden yeniden ister çok ister alsa delirir yangın yeri hangi yağmur dindirir hangi rüzgar körüklemez su yanar mı? nasıl anlar kadın? kasıkları yanarken su yanar mı? içindeki bu yangın, hangi akla sığar? tırnaklarını geçirirken avuçlarının arasındaki sırta ısırdığı dudaklarından kan sızar damağına tuzlu tuzlu zaman tutulması değil mi bu? akrep yelkovana küsmüş yelkovan çığrından çıkmış göğüs uçları delirmiş kadının içine aldığı sığdıramadığı aklı olan bitene ne çok özlemiş bilmediğini yeniden ve yeniden yağmur yamış da ıslanmış sıcacık su yanar mı? aktıkça yanmış...
    50. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bilmiyorum diyorsun ya sana ne zaman sorsam ben dolduruyorum bilmediklerini hoşuma gitmiyor her bilmediğin söylemek istemediğin gibi kazınıyor içime anlamıyorum ya seni anladığım hoşuma gitmiyor biliyorsun anlatamıyorsun bilmiyorum diyorsun bir çivi daha çakıyorum içime çok mu özlüyorsun çok mu istiyorsun engel miyim senin için olmasam olacakları düşünmekten yoruldum bilmiyorum diyorsun ya bildiklerini söyle ne olur bana bırakma bulmacaları ben doldurunca ikimizde taşıyoruz sen söyle bilmiyorum deme söyle canım yanar diye korkuyorsun ya korkma sensiz kabuslarım delirtiyor beni bir de sen damarıma basma bilmiyorum diyorsun ya bırak diyorum istemiyorsun istemiyorum demiyorsun neden diyorum bilinmezliğine gömüyorsun sözlerini kendine sakladıklarını bana susma istiyorsan söyle arafta bırakma beni lanetlenmiş ruhlar gibi bilmiyorsun ya ben biliyorum anlatmaya çalışınca kızıyorsun ya bana zamanla göreceksin korktuklarım başıma geldiğinde anlayacaksın şimdi söylesem kızacaksın söylemesem anladığında gideceksin yani her şekilde olacak ben bildiğimle kalacağım yolun açık olsun...
    /