sen yürekli mağrur kadın
yaklaş yavaş yavaş
fısılda kulağıma
söyle nedir adın
döner, döner durmaz dünya
beklemez seni gördün ya
bıkmadın mı savaşmaktan
caymadın mı kamaşmaktan
kazanamazsın,
kurtulamazsın sevişmekten
5
+
-entiri.verilen_downvote
(sevdiğim kızın saçından 1 tel koparmıştım)
cağnım hatunum,
bugünlerde ben herşeyimle sen'ken
farkediyorum ki;
senden olan tek şeyim,
koklanmaktan büzülmüş,
bakılmaktan bükülmüş,
sevilmekten ürkmüş,
sevmekten kaçmış,
-ama aslında sevgiye çok açmış-
bir tel, saçından.
saçların bir enstrüman,
içinden sonsuz ezgi, kuş, sevgi çıkaran
elimde ise bu enstrümandan bir tel,
kulak veriyorum bu nacizane tele,
her gün gözyaşlarımla suladığım,
sigarayla beslediğim,
arada sırada rakıyla şımarttığım,
bu nacizane tele kulak veriyorum;
evet evet duyabiliyorum
ve de mest oluyorum
bu enstrümanın do teli.
zaman geçiriyorum bu telle,
dertleşiyorum mesela,
geçen gün seviştik
ama biraz,
gözyaşı istiyo canlı kalabilmek için,
acıkıyo, hemen "sigara" diye bağırıyor,
-çakmak zaten dünden razı-
şımart beni diyo , peşinden tekele sürüklüyo,
kısacası "sev beni" diyo,
"seviyorum ulan"diyorum,
karşılık veriyor,
anlamak için daha da yaklaşıyorum,
evet evet duyabiliyorum
ve de mest oluyorum
bu enstrümanın sol teli.
üşüyorum,
sarıl diyor;
yapamıyorum diyorum,kendisi sarılıyor.
ağlıyorum,
sil diyor;
incitmekten korkuyorum diyorum, kendisi siliyor.
aşığım ulan diyorum,
"o ne?" diyor,
sensin ulan diyorum,
ben kimim diyor,
kendimi gösteriyorum,
susuyor;
yalnızım diyorum, yıldızlar kadar yalnız
ne güzel diyor,
şaşırıyorum, uzun uzun bakıyorum
bakma öyle diyor,
"artık baş başa değiliz,
sen ve ben yok, artık tekiz, biziz" diyor.
suratımda kayık bir gülüş beliriyor.
sarılıyorum düşünmeden,
onunla siliyorum göz yaşımı korkmadan,
kulak veriyorum tele,
evet evet duyabiliyorum
ve de mest oluyorum
bu enstrümanın la teli.
ve o mucizevi anda
tüm notalar, ezgiler ve sonsuzluk,
sahip olduğum tek telimden çalıyor.
bir anda ışık oluyor her yer,
sadece bizi görebiliyorum,
öpüyorum, öpüyorsun, öpüşüyoruz.
aslında ben hâlâ sadece seviyorum,
bu kadar.
insanların saçmalık diyeceği tınısı,
hoş geliyor,
bu sonsuzluk içerisinde
sarıyorum ve sarıyorsun, hoş oluyoruz,
şuanlarda her şey ziyadesiyle hoş.
evet beyler bayanlar,
bu saçların 9. senfonisi.
edit: reddedildim beyler, kız şiirlerden hoşlanmıyormuş
ben seni geceyle gündüzün arasında sevdim yar,
kaybolan yılların, doğanın o acımasız kanununda sevdim ben seni
kahretsin işte oyle sevdim oyle yandım ben sana yar
ben seni geceyle gündüzün arasında sevim yar
bedenimi almaya gelen azrailin pençesinde sevdim ben seni
kahretsin işte oyle sevdim oyle yandım ben sana yar
4
+
-entiri.verilen_downvote
diyelim yağmura tutuldun bir gün
bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
öbür yanda güneş kendi keyfinde
ne de olsa yaz yağmuru
pırıl pırıl düşüyor damlalar
eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
dar attın kendini karşı evin sundurmasına
işte o evin kapısında bulacaksın beni
diyelim için çekti bir sabah vakti
erkenceden denize gireyim dedin
kulaç attıkça sen
patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
ege denizi bu efendi deniz
seslenmiyor
derken bi de dibe dalayım diyorsun
içine doğdu belki de
işte çil çil koşuşan balıklar
lapinalar gümüşler var ya
eylim eylim salınan yosunlar
onların arasında bulacaksın beni
diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
çakmak çakmak gözleri
meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
herkes orda sen de ordasın
herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
özgürlüğe mutluluğa doğru
her işin başında sevgi diyor
gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
bi de başını çeviriyorsun ki
yanında ben varım
can yücel
10
+
-entiri.verilen_downvote
şimdi sorsan bana aşkı;
ne yarım kalmalı
ne tamamlanmalı..
işte o yüzden azizim,
en iyisi hiç başlamamalı
4
+
-entiri.verilen_downvote
bilmiyorum ne vardı saçlarında.
rüzgar mı delice eserdi,
bana mı öyle gelirdi yoksa.
saçının her hali hoşuma giderdi.
4
+
-entiri.verilen_downvote
- vazgeçtim senden -
gezip durdum perişanlar gibi,
kah sahillerde kah cadde boylarında.
hayal kurup sen diye,
ağaçlara dağlara taşlara sarıldım,
elleri güldürecektim halime.
ihanetin aklıma geldi,
vazgeçtim!
açıp ellerimi yalvardım allah'a!
bir defacık tutmak için ellerini.
koklamak için saçlarını,
adaklar adayacaktım evliyalara!
umursuzluğun aklıma geldi,
vazgeçtim!
kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin?
acıları zevk alır hale getirmiştin.
yine de görmek için seni şeytana uyup ;
bir daha bozacaktım yeminimi.
vedalaşmadan gidişin aklıma geldi,
vazgeçtim!
paylaştığımızı sandığım
güzel günler hatırına.
suçlu benmişim gibi,
af dileyecektim gözlerine bakıp.
her türlü cezana razı olacaktım.
boynumu büküp,
bir daha gelecektim kapına.
başkasını sevdiğin aklıma geldi,
vazgeçtim!
- neyzen tevfik -
2
+
-entiri.verilen_downvote
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
4
+
-entiri.verilen_downvote
"şimdi senin soluğunda akşam
çiçekler ve sular kadar yalnızım.
bir o kadar da esmer saçların
bin kuş esiyor sanki ayışığından."
6
+
-entiri.verilen_downvote
toprak utandı çocukları bağrına basarken,
kuşlar utandı masmavi gökyüzünde süzülürken,
ağaç utandı,
çiçek utandı,
bu neyin nesi diye.
gül utandı rengini kan kırmızıdan aldı diye.
barış utandı kanatlarına ölü çocuklar takıldı diye.
bir insanoğlu utanmadı yaptığından..
5
+
-entiri.verilen_downvote
ben pencereden bakarken
kimseler ölmemişti
ölüm diye bir şey yoktu ki hilmi bey
var mıydı?-
yüzümden bir şeyler aktı aktı
içim de menekşelendi hilmi bey
gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor.
2
+
-entiri.verilen_downvote
her gece yatmadan okuduğum
bir kitap olmanı isterdim
kırardım ışıkları söndürmeden
yarım kalan sayfanın ucunu
ki sen buna tenim kırışıyor
yaşlanıyorum derdin
11
+
-entiri.verilen_downvote
ölüyorum tanrım
bu da oldu işte
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım
ama ayrıca aldığın şu hayat
fena değildir
üstü kalsın...
( cemal süreya )
3
+
-entiri.verilen_downvote
fakat allah kahretsin! insan anlatmak istiyor albayım,
öyle budalaca bir özleme kapılıyor.
bir yandanda hiç konuşmak istemiyor
tıpkı oyunlarda ki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.
fakat benimde sevmeye hakkım yok mu albayım?
yok.
peki albayım.
bende susarım o zaman,
gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim.
fakat albayım, adresimi bilmeden nasıl bulup anlayacaklar?
sorarım size, nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı?
ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.
bir yandan da gözucuyla ölümümün nasıl karşılacağını seyretmek istiyorum.
tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan,
bir yandan da kılına zarar gelsin istyemiyor.
küçük oyunlar istemiyorum albayım.
kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor…
oğuz atay / tehlikeli oyunlar
3
+
-entiri.verilen_downvote
gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
kayboluyorum...
yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
4
+
-entiri.verilen_downvote
kırık bir plağım ben. beni onarabilirsin lakin sesim de huzur araman boşuna …
4
+
-entiri.verilen_downvote
ram ol bana,ruhun yeni bir aleme girsin...
yazmış kaderin:aşkıma ömrünce esirsin!
aklınla,şuurunla,hayalinle bilirsin.
mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın...
10
+
-entiri.verilen_downvote
sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
“ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz”.
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
masada tabaklar neşesiz
koridor ıssız
banyoda havlular yalnız
mutfak dersen - derbeder ve pis
çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
vantilatör soluksuz
halılar tozlu
giysilerim gardropda ve şurda burda
memo'nun oyuncak sepeti uykularda
mavi gece lambası hevessiz
kapı diyor ki açın beni kapayın beni
perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
radyo desen sessiz
tabure sandalyalardan çekiniyor
küçük oda karanlık ve ıssız
her şey seni bekliyor her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi
en sevdiğim cemal süreya dizelerindendir. mutlu günler...
3
+
-entiri.verilen_downvote
aşk seni harab etmez mi?
takatını tüketmez mi?
sendeki ateş bitmez mi?
yetmez mi gönül, yetmez mi?
aşkına yoktur enzade,
aklını aldı o taze,
aleme oldun kepaze,
yetmez mi gönül, yetmez mi?
yar yoluna baktırdığın,
uykusuz bıraktırdığın,
aşk yüzünden çektirdiğin,
yetmez mi gönül, yetmez mi?
hangi derdimi sayayım?
aşka nasıl dayanayım?
yandım, daha mı yanayım?
yetmez mi gönül, yetmez mi?
göğsümde tıkanır sesim,
yok yaşama hevesim;
ben bir dermansız bikesim.
yetmez mi gönül, yetmez mi?
3
+
-entiri.verilen_downvote
artık asla bağışlatamazlar bana,
işledikleri o büyük suçu
gözlerim, kör olmazlarsa eğer,
bakıp da garisenda kulesine güzel görünümlü
göremedikleri için (lanet olsun onlara)
en yücesini sözü edilenlerin.
bu yüzden, iyice anlasınlar isterim:
artık barışmayacağım onlarla;
önceden sezmeleri gerekeni,
akılla görmeden görüp de
tanımadıkları için; çok acı çekti tinlerim
hataları yüzünden.
sözüm kesin,kararım değişmezse,
bizzat ben öldüreceğim o densizleri!
dante- rime (şiirler)
5
+
-entiri.verilen_downvote
yürümek;
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak yürümek!..
yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek!..
yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek...
yürümek;
yürekten
gülerekten yürümek...
(bkz: nazım hikmet)
1
arda turan'ın değil mi bu şiir? - berkayu 02.11.2017 23:18:42 |#3478453
3
+
-entiri.verilen_downvote
çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
bir bakıyorsun ki
ana avrat söver gibi, azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum,
sonra bir de bakıyorsun ki
ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü
sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün.
ve beni çileden çıkartıyor büsbütün
kendime karşı duyduğum nefret
ve merhamet...
çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
yine her seferki gibi haksızım.
sebep yok,
olması da imkânsız.
bu yaptığım iş ayıp
rezalet.
fakat elimde değil
seni kıskanıyorum
beni affet...
2
+
-entiri.verilen_downvote
gözler ki bir parçasıdır sende ilahın
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
sen öldüyorken de vururken de güzelsin
5
+
-entiri.verilen_downvote
insan olan vatanını satar mı?
suyun içip ekmeğini yediniz.
dünyada vatandan aziz şey var mı?
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
#kayseri
4
+
-entiri.verilen_downvote
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.
özdemir asaf
4
+
-entiri.verilen_downvote
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
1
''hiçbir kilisenin benim için ayin yapmasını istemiyorum. bütün ruhlardan benim için dua etmelerini rica ediyorum. tanrı'ya inanıyorum. '' diyen reisin şiiri. - seferkant 17.12.2016 18:50:21 |#2571581
1
+
-entiri.verilen_downvote
beni her ölüm etkiler
tanımasam bile üzülürüm yitirilmiş ümitlere
hiç gerçekleşmeyecek ideallere
yaşanmamış sevgilere üzülürüm
bu yüzden korkarim yaşamı ertelemekten
ne yapılması ne söylenmesi gerekiyorsa
söylenmeli, yapılmalı
seviyorsanız sevdiğinizi bugün söyleyin
sevdanızı bugün yaşayın
yarın çok geç olabilir....
1
+
-entiri.verilen_downvote
sana yazmanın zorluğunu
yaşıyorum
sana seslenmenin mutluluğu
içinde
içimi ısıtıyor
bu soğuk kış gecesinde
dışarısı ayaz
dışarısı soğuk
dışarısı yalnız boş sokaklar
sönmüş ışıkları aralayan
bır tek odamın ışığı
artık
gece sabaha dem vuruyor
ve ben seninle
mutluluğu
1
+
-entiri.verilen_downvote
korku nedir bilmeyiz
biz dağların erleri
yuva yaptık göklere
baş döndüren yerlere.
engel tanımaz aşarız
yüce engin dağlara
el verir uzanırız mor siyah bulutlara.
ben türk komandosuyum
düşmanı çelik pençemle ezerim
her yerde ben varım.
havada,karada,denizde,çölde
çatakta ve batakta
her zaman ve heryerde
siirt'te,hakkari'de,tunceli'de
gökçeada'da,bolu'da
hazır
daima hazır
kim: komando
kim: komando
sabahın ilk ışıkları gibiydin ,
heyecanlı ama nazlı
ısıtan ama serin ,
sabahın ilk ışıkları gibi hızlı gittin...
2
+
-entiri.verilen_downvote
"...
seni aldım bu sunturlu yere getirdim sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım"
turgut uyar
0
+
-entiri.verilen_downvote
ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
1
+
-entiri.verilen_downvote
büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde senin için yok bile kinim
bence sen de şimdi herkes gibisin
2
+
-entiri.verilen_downvote
yıldızlar parlak
yollar kavşak
eski sevgilim
tam bi yavşak
2
+
-entiri.verilen_downvote
bana iyi geliyorsun sen
ya hastaydım
haberim yoktu
ya yastaydım
hüznüm çoktu
bana iyi geldin sen
gitme
iyi ki geldin sen
arifhan atilla
5
+
-entiri.verilen_downvote
dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.
şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
derman iskender över namı diğer küçük iskender - bir nedeni yok yalnızca öptüm.
0
yaşadıklarımı yazmışsın resmen kardeşim 💓 - esesyigit 07.02.2017 16:09:13 |#3079685
1
küçük iskenderin bu şiirinde hemen hemen her insan hayatından bir kesit bulabilir , şahsen favori şiirimdir :) - patatesyalayan 07.02.2017 16:12:00 |#3241968
2
+
-entiri.verilen_downvote
tahir olmak ta ayıp değil
zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil
bütün iş tahir ile zühre olabilmekte yani yürekte....
mesela bir barikatta döğüşerek
mesela kuzey kutbu'nu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
tahir olmak ta ayıp değil zühre olmak ta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..
seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahir'i zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi tahir ne kaybederdi tahir'liğinden
tahir olmak ta ayıp değil
zühre olmak ta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil...
1
+
-entiri.verilen_downvote
yasimdan yorgun,
yasimdan telasliyim bugunlerde
kac yasindayim sahi saymadim, bilmiyorum
belki kirklarimdayim
belki otuzlarimda
belki de doksan sene yuvarlandim
bu dunyanin sirtinda
1
+
-entiri.verilen_downvote
suratımda her suç bir ayrı imza,
benmişim kendime en büyük ceza.
nazım hikmet'in
tahir olmak ta ayıp değil
zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil
bütün iş tahir ile zühre olabilmekte yani yürekte....dediği gibi seviyorum...
yansın bu ibneler, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim. (bkz: neyzen tevfik)
gündelik hayatta çokca kullandığım güzel bir şiirin kendisinden bile güzel dizeleri.
1
+
-entiri.verilen_downvote
ben sevdim
çok uğraştım , sevdiğimi söylemek için
söyledim de , ne mi oldu ?
benim onun için okuduğum
nazım hikmetler , oğuz ataylar
hepsi tek cümleyle gitti
"ama ben seni sevmiyorum."
yaktı geçti be albayım yaktı geçti
ben sevdim ama bir nazım hikmet gibi
bir cemal süreya gibi sevdim
olanlarsa şu kalpten seven masumlar
hep üzülüyor albayım , hep üzülüyor.
- bir garip şair ve aşkı -
harfler birbirine girdiğinde içindeki yumaklar sökulüp pörsüyor. sen ilmek ilmek örmek istediğin gerçeklerin ziyan oluşunu seyre dalıyorsun. ufacıkken kocaman kayıplara yüz tutuyor. elinde hiçbir şey kalmıyor tutamıyorsun, nefesini bile içinde saklayamıyorsun. acizlik perdesinin arkasında çömeliyorsun. iyice büzüşüyor yok olmak, ufak bir gölgenin dahi geride kalmamasını diliyorsun. istiyorsun. istemekle kalıyorsun. tüm gerçekler bu kadar ediyor. rüzgar esiyor. çok fazla. korkunun kapıları aralık kalmış. her esişte çarpıyor gıcırdıyor,korkuyor aldanıyorsun. gözlerini yumuyorsun. gözkapakların kırış kırış, kaşların çatık, dudakların büzülmüş, dışardan nasıl bir tabloya mahâl veriyorsun bilemiyorsun ama içinin yapbozu kül olmuş, parçalar bütünleşemiyor yüreğinin duvarlarında. rüzgar şimdi saçlarına değiyor. önceleri çok narin uysal kıyamıyor sanki, sonraları büyüyor hırçınlaşıyor saç köklerin tutunmaya, saç uçların savrulmaya başlıyor. yaprakların sesleri kulaklarına ulaşıyor.. dallar bir dansçı gibi ahenkle sallanıyor önceleri, sonra hırçınlığını onda da gösteriyor rüzgar.
0
+
-entiri.verilen_downvote
ahmet arif
onur da ağlar
gözlerinin pınarında
bir bulut,
boşandı boşanacak
nerdeyse.
aklımdan geçenleri
okuyorsun su gibi.
dünya gördü
bizi boğazladılar...
tutma gözyaşlarını
onur da ağlar...
bırak yıkansın gökyüzü,
lacivert, yeşil, altın
işıkları günbatının.
işte şafaktayız gene
çırılçıplak
ve mavi.
işte sanki dağ yeli
ve işte sanki meltem...
kimse toz konduramaz
kesip attığımız tırnağa bile.
sen en güzel kızısın
bütün galaksilerin
bense tözüyüm artık
akkor tözüyüm
prometheus'u yakan
kara sevdanın...
ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...
0
+
-entiri.verilen_downvote
....dön de bir bak ardına
neler neler gidiyor
sıra sıra yiğitler
omuzlarda şehitler
koskoca bir vatan gidiyor
ülkem gidiyor ülkem gidiyor ülkem gidiyor
sen gitmişsin çok mu züleyha
2
+
-entiri.verilen_downvote
günün doğacını güneşin batması mı, güneşin doğması mı haber verir.
insanları sevmeyi dostlar mı, düşmanlar mı öğretir.
yeniden doğmayı, ihanet mı düşmek mı öğretir bilemem
ben yıldızlara bakarım hiç gitmezler güneş doğmaz batmaz aslında hiç yeni bir gün olmaz
insanları severim, dostmu düşman mı ayırmam. hata yapanı silerim.
her gün yeniden doğarım, düşerim kalkarım ama asla yorulmam
hayırlı cumalar.
0
+
-entiri.verilen_downvote
yedi rekât günah kıldım bedeninde
dizlerinde yedi zikir secdeye vardım
ihmalin uzak meleğine teninde aldandım
yapayalnızdım kendi kalabalığım içinde
tarih kadar yalnız,
aşka âşina, acıya unutkandım
er yüzlerde tavaf ettim bunca yıl kalb evini
kırk yemin kurutmuştur sanırken içimin pınarlarını
inanmadığım allah'a
senin yüzünde inandım
adı dua olan sevgilim
yandım yandım yandım
sessizliğe borcum var birkaç kelime,
sessizliğe borcum var birkaç feryat,
sessizliğe borcum var birkaç çığlık,
sustum, yıllarca sustum kan içinde
ödeyemedim borcumu onca şiirle
adı dua olan sevgilim
yandı ruhumun gömleği
yedi deryalar içinde
aştım aştım aştım
aslında sen yoktun
yalnızca bir duayı sevdim ben
varlığın yalanımdı
aşktım aşktın aşktı
geçti gitti hepsi
geçti gitti işte
dudaklarım kilitli
yasin yasin yasin
çok şükür ölmeden
son duamı ettim ben
allah beni tek etti
kendi dağımı kazdım defterime
gün geldi burdan da gittim
murathan mungan