bugün
yenile

    islam tarihi

    12
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Stres! Stres! Stres! Kendimi mi asayım, bir kahve yapıp bir şeyler mi yazayım diye kafayı yemek üzereyken bir şeyler karalamaya karar verdim. Yalnız dikkat bu yazıyı sonuna kadar okumayacaksanız kesinlikle okumayınız. Aksi halde hangi fikir ve ideolojiden olursanız olun yazının maksadına ulaşmanız maalesef mümkün değildir. Kızmaca gücenmece yok, okumayacaksanız da zorlamayın olum ya? Bu nedenle birazcık sabır istiyorum sizden çünkü hem kendim bir şeyler yazacağım(kısa), hem kendimden hem de bir başkasından iki ayrı alıntı yapacağım. Yazı epey uzun olacaktır. Başlamadan klasik bir fon bırakayım önce. Yaklaşık 2 saat önce facebook'tan bir arkadaşım bir metin gönderdi bana. Hem yazının sahibini, hem ilgili yazıyı, hem de içeriğindeki bilgileri daha önceden zaten biliyordum ama tekrardan hatırlatması benim için güzel oldu. Önce onu bırakayım sonra üzerine konuşalım. Yazıyı aslında inanç başlığında yazmayı düşünmüştüm ama özellikle bu paylaşacağım metin doğrudan islam tarihine yönelik bir eleştiri yazısı olduğu için bu başlık daha uygundu. Lütfen içeriğindeki propagandayı bir kenara bırakın ve her cümlesini son derece büyük bir dikkatle okuyun. Muazzam kapılar açacaktır size. En azından öyle umuyorum. Olay örgüsü, zinciri, seçilen kelimeler ve bilgilere dikkat ediniz. Sonra konuşacağız. --- spoiler --- Peygamber Muhammed; Ne Zaman ve Nasıl Doğduğu Bilinmiyor... Sıradan Bir Deve ve Keçi Çobanı... Hakkındaki Her şey Öldükten 120-130 Sene Sonra Yazılmaya Başlanmış... Yazan kim? ibn ishak, eserin adı es-Sire ama eser ortada yok onun eserini alıp ayıklayan kim? ibn Hişam , eserin adı Siret ama o da yok! Kayıp peki bunu nereden biliyoruz? Ondan yaklaşık 150-200 sene sonra yaşamış Taberi'den, o Siret adlı eserde yazan Muhammed'in hayatını kendi islam tarihine almış ve bütün islam alemi bugüne kadar da bu kaynağı kullanmış. Yazılanların hiçbirinin orijinal yazılı belgesi ve mesnedi Yok... Muhammed, Kuran, Halifeler, o dönemdeki savaş ve olaylar vb. islamın ortaya çıkışı konularının tek dayanağı hadis derleyicilerinin, özellikle Buhari ve Taberi'nin eserleri... Bütün bu olayların alıntılandığı tek bir isim mevcut Abdülmelik döneminde yaşayan ibn Şihab ez Zühri isimli bir ravi. Muhammed ile ilgili günümüze gelen bütün bilginin dayanağı bu ravi ancak bu ravinin bile yaşayıp yaşamadığı şüpheli. Hemen hemen herkes buralardan alıntılayarak devam etmiş. Zaten bu hadisçilerde ibn Mace, Tırmızi vb. Kütüb-i Sitte'yi oluşturmuş... Bu hadisçiler olmadan da islamiyet tekersiz, benzinsiz araba gibi. isnat Edilen Dogum Tarihi 571 Yılı ve bu tarihten 760 Yılına Kadar islamiyet ile ilgili Arap Yarımadası dahil yeryüzünde çakıl taşına yazılı bir cümle orijinal yazılı belge ve kaynak yok... Gökten indiği sanılan kitabı(Kuran) dahil tüm hayatı, sözleri 750 Yılından sonra kulaktan dolma rivayetlere, hikayelere dayanılarak kaleme alınıp yazılı metinler haline getirilmiş... Taberi ve Buhari'den okuyoruz sahabeleri ve diğer halifeleri, peygamberin hayatını ve tamamı rivayetten ibarettir. Tek bir kaynağa dayanır başka da gören, duyan yoktur koca islam Tarihinde! Aslına bakarsanız islamiyet tamamiyle rivayet dinidir. Halbuki Kur'an kendisinden kitap olarak bahseder. Ama biz onun parça parça geldiğini okuruz. Ne der Tur Suresinde; "Vet turi ve kitabin mesturin fi rakkın menşurin vel beytil ma’mur ves sakfil merfui vel bahril mescuri,inne azabe rabbike le vakı’un." Hani nerede satır satır dizili kitap? Daha vahiylerin bitmesine neredeyse 15 sene var bu sure geldiğinde, ortada henüz Hicret olayı yok, kitap falan yok. Sadece tamamlanmamış sağda solda hafızalarda vahiyler var. Muhammed ile ilgili hadislerin hepsi karışık, doğru düzgün metin isnad analizi yapmak da çok zor veya mümkün değil. Muhammed'e kadar ulaşan tek bir rivayet yok. Metin isnad analizi yapılarak ulaşılabilen en yakın tarih ölümünden 80-100 yıl sonrasından başlayabiliyor. Hani bu adamın Veda Hutbesini abartılı 100 bin hatırım kalmasın! 10 bin kişi dinlemiştir herhalde? Ya Hu nerede bu adamların rivayetleri?, hadi Veda Hutbesinde dinleyen on binleri geçtim çevresinde var olduğu söylenen Asr-ı Saadet içinde beraber yaşadığı sahabeler nerede? Bu meşhur sahabelerden tek bir rivayet silsilesi kurulamıyor. Taberi ile günümüze ulaşan ve Muhammed'in hayatını çok detaylı anlatan bu rivayetler de Muhammed'in Kur'an ayetlerini nedense kitaplaştırmadığını, bir çok vahiy katibi var denmesine rağmen ölümünden yıllar sonra yapılan derleme çalışmalarında sağdan soldan sahabelerin ellerinde, akıllarında ne kaldıysa yazdırmalarını varsa yazılı kemik tahta vb. getirmelerini istediklerini görürüz. Onları derleyen de 21 yaşında Kureyş'li olmayan Yesrib'li Yahudi genci Zeyd'dir! hem de Kureyş Lisanı ile! Nihayetinde de orijinal belgelerin yani Allah'ın sözlerinin yakıldığını anlarız. Baştan sona kurmaca olduğu son derece aşikar ve şüpheli bir rivayetler dizisi. Bir diğer husus da el-Ahrufu’s-Seb’a meselesidir birçoğu sahih olan hadislere göre Kur'an 7 harf ( 7 kıt'a) üzerine iniyor ama mushaf derleme esnasında tek harf olan Kureyş kıt'asına göre derleniyor.Ne oldu şimdi? 7 harf ile indirilen Kur'anı sen tek harf üzerine kitaba geçirdin mi ortada mana mı kalır? Günümüzde Dedesinin dede ismini bilen kaç kişi var ? Bana 571 Yılından 632 yılına, Hatta 571 yılından 750-800 yılına kadar Muhammed'in hayatı ile, ve de KURAN'A ait orijinal belge,mesned gösterebilecek bir kişi Var mı? Bir de mektup furyası var ortada en son 9' a çıkmıştı sayısı! Bu mektupların içeriği ortada dolaşır durur ama orjinali ortada yok! Bu konuda tek ciddi çalışma Prof. Dr. Muhammed Hamidullah' a aittir ancak o da mektupların orijinal olduğunu iddia etmekten öteye geçmez. Bu mektupların orjinalini gören bilen araştıran yok. Bu mektupların metaryali nedir? Neyin üzerine yazılmış!? Hepsi uydurmadır. Topkapı Sarayında bir dönem bir tanesini sergilediler ama şimdi o da ortada yok! Bu mektupların ilk çıkışı ortaya 1847 yılı daha sonra da 100 yıllık dönemde farklı tarih ve yerlerde ortaya çıktılar güya ama nedense hiçbiri ortada yok! Hele dönemin çok güçlü Bizans imparatoru Heraklıos'un Muhammed'e yazdığı mektup diye ortalarda dolaşan Bizans imparatorunun Muhammed'e "ayaklarını yıkardım!" diye hitap etmesi tam evlere şenlik! Hadi onu da geçtim Müseylime'ye yazdığı mektup var ortada yahu! Dolandırıcılığın son noktası. Hz. Osman dönemi kuranları tam bir palavradır... Taşkent'te bulunan Kur'an ki bu Kur'an kağıt kullanımı, yazım şekli olarak bakıldığında en eskisi kabul edilir ve 8. yy diye kaydı tutulur. Sadece bir iki fragment 8. yy ortalarına aittir gerisi farklı zamanlarda yazılmıştır ve tamamen kayıptır günümüzde. Dünyadaki en eski Kur'an Kuwait’de müzededir. Yazıldığı tarihi de söyleyeyim hicri 393 miladi 1002 yılıdır. Eski metinlere uygulanan bütün kriterlerden geçmiş ve bilimsel olarak kesin tarihlemesi yapılmış eksiksiz en eski Kur'an budur. Şimdi biri çıkar Topkapı Sarayındaki Kur'an diye heveslenir! Onu da yazayım ki eksik kalmasın! O Kur'an eski falan olarak ciddiye alınmaz çünkü 10. yy sonrası yazıldığı bilinir. Unutmadan yazayım üstündeki de kan lekesi değildir! Osman'ın falan değildir. Sadece nispet edilir. Kutsal emanetler denen yalanların hikayesini ise hiç yazmayayım uyanık Arapların çuval çuval altın karşılığı Osmanlı sarayına sattığı daha doğrusu dolandırdığı eşyalar. Konu uzun ama bir iki örnek vereyim ki o da eksik kalmasın "Fatıma Anamız"ın seccadesi denen seccade, 17. asırda dokunmuş bir halıdır! Peygamber'in teyemmüm taşı olarak saklanan taş ise bir Asur tabletidir! Muhammed'in hırkası bizans motifleriyle örülüdür. O motiflerde 14-15. yy dönemlerine ait! Hadi bakalım ne olacak şimdi! Bir tane ciddi araştırma çalışma yapılmaz çünkü izin vermezler bunları bu ülkede duymak istemezler. islam ülkelerinin bilgiye gözü, kulağı, kısaca aklı tamamen kapalıdır... Antik Sümerden (MÖ4000), Akadlardan, Antik Yunandan, Antik Mısırdan, Antik Çin'den, Orhun Kitabelerinden vb. Günümüze Bir Çok Orjinal Yazılı Belgeler ulaşabilmişken islamiyetin ilk 200 yılı ile ilgili bir zerre, bir kırıntı bile yoktur ! Muhammed ve Kur'anla ilgili her şey 750-800 Yılından Sonra Yazılmış.. Uydurulmuştur... 5000 sene önce yaşayan firavunların yemek listesi bile British Museum'da vardır. Evreni yarattığını iddia eden yüce güç ile bağlantıya geçerek Onun mesajlarını insanlığa yaydığı söylenen Muhammed ile ilgili bir tane bile günümüze ulaşan toz bile yoktur. Tarih araştırmaları çok ciddi bir disiplin içinde yapılır. Bu disiplinin yöntemi şunlardır; 1-ZAMAN (Kaynak hangi tarhte , sözlu veya yazılı uretildi ?) 2-BÖLGE (Nerede uretildi ?) 3- YAZAR VEYA ÜRÜN SAHiBi (Kim tarafindan uretildi ?) 4-ANALiZ (Önceden var olan hangi urunden uretildi ) 5- BÜTÜNSELLiK (Hangi orjinal bicimde uretildi ?) 6-GÜVENiLiRLiK (Icerigini kanitlayici degerler iceriyormu ?) islamiyet içinde yer alan hiçbir eser, metaryal bu kriterlere uymamaktadır... Tekrarlamakta fayda var: Muhammed'den 4000 Yıl Önce Yaşamış Sümerlerin, Akadların, Mısırlıların bile Orjinal Belge ve Kaynakları Var. Ama Alemlere indirildiği Söylenen Muhammed'e ve Kur'ana Ait Tek Belge Yok, Çakıl taşına,Hurma yaprağına, Deri parçasına yazılmış bir cümle gösterebilen yoktur. Özellikle ilk 200 yıl tamamen karanlık bir sis perdesi altındadır. Aslında sorunun çözümü son derece basittir. ilgili yerlerde arkeolojik araştırma yapmak. Ama bu asla yapılamaz tabu vb. gerekçesiyle yanaşmazlar zaten en küçük bir eleştiri yazısı da yazılmaz araştırma yapılmaz çünkü ölümle tehdit edilirsiniz hatta tehditin ötesine geçilir öldürülürsünüz. Garanik olayı vb. gibi. Sıradan inanan bunları hiç bilmez. Bunları bilen bir avuç akademisyen de halka gerçekleri anlatmaz, söylemez.Ya korkulur ya da menfaat çatışması yaşanır. işin aslı herşey Uydurma,Masal ve Hayal Ürünü.. inanan inansın.. Ama Gerçekler Bunlar Maalesef. Sevgi ve saygılarımla… --- spoiler --- Şimdi yazıda çok önemli detaylar var. Ancak yazının misyonunun farkındayım. Ancak önemli bir detay var bu yazı bir adamı dinden de çıkartır, dine de döndürür benim nazarımda. Öyle etkili bir eleştiri yazısıdır. Bu nedenle inanmayan arkadaşların okumasını istediğim bir yazıdır. Ama işte yazıdaki alt metne takılıp asıl olayı bilerek veya bilmeyerek gözden kaçırmak tamamen insanın kendi inisiyatifinde olan bir durumdur. Yazıda bir kaç manipülasyon dışında çok ciddi bilgiler var. Gerçekliği olan ifadeler çoğunlukta hatta. Ancak bu ifadelerin zaten farkındayım ben. Hatta zamanında islam tarihi hakkında talkan ve curcan katliamları başlığında yazdığım yazdıda[1] şöyle bir paragraf yazmıştım; *** islam tarihi kaynaklarının tarih bilimi açısından hiç bir geçerliliği ya da nesnelliği yoktur. sırf bu nedenle kimi non-teistler muhammed diye birinin tarihte yaşamamış olduğunu bile düşünürler. mesela bu iddia, hadisleri keyfe göre ciddiye alan non-teistlerden daha tutarlı bir iddia. çünkü tarih yazıcılığı kültürü hiç ama hiç oluşmamış olduğunu anlayabiliyoruz. bu talkan ve curcan katliamı için de aynı şey söylenir hemen örnek vereyim. mesela peygamberle arasında 250 yıl olan bir hadis toplayıcısı ravi olarak naklettiği kişiden hadisi kitabına alırken zincirini de ekliyor. bahsedilen hadisi aldığı kişi peygambere kadar bir isim zinciri oluşturuyor. ben a kişisinden duydum, o da b'den duymuş, ona da c kişisi söylemiş, o da sahabe olan d kişisinden işitmiş, o kişiye de peygamber söylemiş. adamın kayda aldırdığı bu hadisi ve zinciri teyit ettirmeye kalksan muhtemelen bahsi geçen şahısların büyük kısmı zaten ölmüş oluyorlar. bu nedenle hadis uydurup bunu kayda aldırabilmek çok daha kolay hale gelebiliyor. zincir halkasının her hangi bir yerinde kötü niyetli bir kişi olsa ve olmayan şeyi olmuş gibi 200 kişiye anlatsa örneğin ebu hureyre kaynaklı onlarca farklı zincir oluşturan aynı hadis bulunabilir. eğer bu ana kaynakta bir uydurma varsa bu hadis sanki çok fazla kişiden nakledilmiş gibi olabilir. o dönemde yaşayan biri olsam ve ölmüş olan şahıslardan geriye doğru nakledilmiş zincir oluşturup bunu duydum hadismiş diye kayda aldırabilirim. neyse bu hadis meselesi çok fazla uzun ve hali hazırda 24 sayfa yazmış olduğum hadis eleştirisi de var. oraya girmek istemiyorum şimdi. ama rivayet kültürünün nasıl işlediğini anlamız lazım. birebir tarih yazıcılığının olmadığını ve sözlü aktarımın, abartının, dedikodunun ve uydurmaların olduğunu anlamamız lazım. bu nedenle bir metot koymak zorundayız. *** Anlayacağınız üzere bunlar bilindik olaylar. Bilindik gerçekler. Kimsenin inkar ettiği falan da yok. Ama işte "bilgi" bazen son derece manipülatif olabiliyor. Ben de dahil olmak üzere herkes bir noktadan sonra görmek istediği şeyi görebiliyor haliyle. Ne diyor bu yazıda amcamız? islam tarihine dair nesnel hiçbir kayıt kürek yok. Elimizdeki bilgi ve belgelerin hepsi 9.-10. yüzyıla ait alıntılar. O dönemden itibaren tarih yazıcılığı şerh usülü ile ilerliyor. Yaşadığı da, dürüstlüğü de hatta böyle bir ifadede bulunduğu da tamamen muamma olan karakterlerin silsileleri bir noktadan sonra kaleme alınıyor. A kişisinden şerh ediyorum, o da B kişisinden alıntılamış o da C kişisinden işitmiş ki şöyle şöyle olaylar oldu... Durum tamamen bundan ibaret. islam tarihi adı altında ortaya dökülen -kuran da dahil- neredeyse her şey "tarih bilimi" açısından zandır. Ayrıca bunu bilmeyen de neredeyse yoktur camiadan. Şimdi videoyu bulmakla uğraşmak istemiyorum ama Cübbeli Ahmet Hoca bile Buhari kaynakları dahil hadis kitaplarında çelişkiler ihtilaflar olduğunu kabul eder. Birinin güvenilir adam dediğine bir diğerinin zındık, yalancı dediğini kabul ediyor. Hatta ileri gidip güvenilir denilen insanlara kimisinin de kafir, yahudi, müşrik diye ithamlarda bulunduğunu kabul ediyor. Fakat bunu söylersek hadis sistemi çöker diyor kendileri. Haklı mı? Haklı. Güzel bir yere geleceğim bir saniye. :)) Hadislerde ayan beyan belli olan bir çelişki, kargaşa ve ihtilaf son derece aşikar bir durum. Bunun altında yatan asıl sebep de başta söylenildiği ve söylediğim gibi bir tarih yazıcılığı kültürünün olmayışı ve tarihsel kaynak belirleme açısından "kuran dahil" tüm islami verilerin bir nesnelliğinin olmayışıyla alakalı. "Söylenti" üzerine kurulmuş bir düzenin süregelmesi. Şimdi gelelim kuran'a. ilgili yazıda bu tarih bilimi açısında bir gerçekliğin üzerine bir fikir jimlastiği yapılmış ve Muhammed diye birinin aslında hiç yaşamadığı ve bütün islam tarihinin kurgulanmış bir senaryo olduğu dile getirilmiş. Buna ek olarak da meşhur sahabelerden nakledilen ravi zincirlerinin olmayışı öne sürülmüş. Şimdi bu düşünce "septik" bir düşünce biçimi olarak kendi içinde tutarsızdır diyemem ama en nihayetinde bu da bir senaryodur. Arkadaş bir takım bilgiler ışığında bir "inanç" inşa ediyor. Son derece saygı duyuyorum. Ancak bu inanç meselesine daha sonra tekrar döneceğiz. Şimdi biraz düşünelim. Elimizde bir islam tarihi külliyatı var. içerisinde kuran, sünnet, hadis ve tarihsel bir takım veriler var. Bunlar tarih bilimi açısından son derece sallantıda havada kalan bilgiler eyvallah. Hepsinin geldiği kaynaklar 9.-10. yüzyıla tarihlenen tek bir kaynağa dayanıyor eyvallah. Şimdi algılarınızı açın işte. Bütün bu kaynaklar insanların eliyle derlediği kaynaklar. Kuran rivayettir diyen tarihselci abiler çıkar hatta arada. Kuran, sünnet, hadis, siyer ve o döneme ait tüm tarihsel olaylar insanların kendi elleriyle yazdığı söylenti ve dedikodular, en iyimser ifade ile, rivayetlerdir. Elimizde olan bu bilgiyi üstte yazısını verdiğimiz amca gibi lütfen yorumlayalım. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve bütün ön yargılarınızdan sıyrılarak şu soruya kendi iç dünyanızda cevap verin. Kuran, sünnet, hadis, siyer ve tarihsel olaylar olarak 5 başlıkta ayırdığımız bu kaynaklar arasından hangi kaynak aralarında sırıtır durumdadır. Hangi kaynak diğerlerinden farklılaşmış durumdadır sorarım size? Siyer bilgilerinin tasnifi ile hadisleri ya da sünnet tasnifi ile tarihsel verileri bir kıyaslayın. Sonra bir de bu 4 kaynağı bir diğer kaynak olan kuran ile kıyaslayınız. Pratikte hepsi aynı yöntem ile bize kadar aktarılan bu kaynakların arasında yöntem/sonuç ilişkisi açısından hangisi farklılık kazanmış durumdadır? Bak o döneme dair tarihi olaylarla ilgili bilgilere rica ediyorum açın bakın. Kuranda bir kısmına değinilen Aişe'nin kolye olayına dair tüm erken dönem kaynaklarını inceleyin, qhadiri khum olayına dair bilgileri inceleyin, ömer'in kağıt kalem olayını inceleyin. Savaşlara dair bilgileri inceleyin. Dinin en önemli kaynağı olan elçi'nin doğum, risalet ve elçilik yıllarına dair bilgileri inceleyin bakalım ne bulacaksınız. Her anlatan olayı kendi perspektifinden ele almış durumdadır. Her kayıt olayı değiştirerek farklı şekilde ele almıştır. Çünkü bu söylentidir. Hatta bunu kendiniz de deneyebilirsiniz. Yıllar önce yaşadığınız olayı farklı aralıklarda kopya çekmeden kaleme alarak anlatın. Kendi yaşadığınız olayı birebir olarak anlatsanız bile 2 yıl arayla anlattığınız olayda irili ufaklı farklılıkları kendiniz de gözlemleyeceksiniz. Kader filminde bu olaya ufak bir gönderme var hatta. Hani şu meşur lafta olduğu gibi yani; "hafıza-i beşer nisyan ile maluldür." anlayacağınız. insan unutur. insan hata yapar. insanın hırsları, arzuları, çıkar ilişkileri, kurnazlıkları ve hinlikleri vardır. Tarihsel verilerdeki bu sapma ve kargaşanın asıl sebebi zaten insani zaafların eline mahkum edilmiş olmasından kaynaklıdır. Pratikte kuran da bu zaafa mahrum bırakılmıştır. Gören gözler için kuranın son derece açık bir mucizesidir bu güzel kardeşlerim. Elinizi vicdanınıza koyunuz lütfen. Çok sevdiğim, saygı duyduğum büyük büyük abiler, akademisyenler kuranın ilk mushafını bulabilmek için debelenip duruyorlar. Tamam akademik açıdan son derece kıymetli bir amaç ama bu haliyle kendi başına bir mucize hükmünde duruyor kuran. Eğer hadis ve siyer rivayet ile gelmiş olsaydı ama kuran mushafı ilk andan itibaren belgelenmiş olarak duruyor olsaydı açıkçası beni şimdiki kadar şoka sokmazdı bu durum. Hadis savunucularının bir argümanı vardır mesela. Şu an kullanmam lazım. Denilir ki hadislere şüphe ile bakarsak, onları şaibeli ilan edersek kuranın da hükmü düşer. Kurana güvenip hadislere güvenmemek olmaz çünkü kuranı da hadisleri getiren raviler getirmiştir. Çok doğru bu! Bingo! Asıl cevap tam olarak burada gizli. Hadis ve siyer kaynaklarını bugüne taşıyanlar ile kuranı bugüne taşıyanlar inanılması güç bir şekilde aynı kişiler. Bu sizin aklınızda bir şüphe, bir ışık yakmıyor mu oğlum cidden? Şia mezhebinin ellerinde bulunan tarihsel veriler ile sünni mezhebinin kaynaklarından ve hatta mezheplerin kendi kaynaklarının kendi içerisinde onlarca çelişki var. Hatta biraz akademik bir çalışma yapsak buhari imzalı bir basım ile başka bir buhari basımı arasında bile ihtilafların şerhlerin olduğuna ben neredeyse eminim. Peki mezhepler arasında bu kadar kavga varken neden bu mezheplerin ellerinde bulunan kuran metni tek bir metin olarak günümüze gelmiştir? Bu nasıl sizi şüphelendirmez? Her konuda son derece septik bir yöntem izleyen bu insanlar neredeyse en temel meselelerde bile kavga halinde olan mezheplerin kuran mushafı konusunda nasıl olur da fikir birliği yaptığını düşünme zahmetinde bulunmaz? Bak hatta bir başka örnek vereyim tam burada. Tarihsel kaynaklarda çok ciddi kuran manipülasyon denemeleri de görülür durumdadır. Şii ve sünnilik ve içerisindeki kollarının tamamı recm ayeti diye bir ayetin olduğunu "iddia" ederler. Hem de öyle az buz zamanlarda değil 10. yüzyıl müfessirlerinden referans alarak bunu yaparlar. En eski kayıtlarda bile nice alim sıfatlı insanlar recm ayetinde fikir birliği etmişlerdir. Peki neden hiçbir hizip ya da fırka şu recm ayetini biliyoruz, yerini de biliyoruz hadi bunu kurana şerh düşelim dememiştir? Şiilerin inanışlarında yüzlerce kuran ayeti kuran mushafında eksiktir. Sünnilere göre de benzer eksiklik iddiaları vardır. Peki neden kimse kurana bunu geçirmemiştir? Ortalıkta neden bu iddiada kullanılan bir mushaf olmamıştır. Bütün mezhepler "nesh" diye bir kurumun olduğuna iman etmiş durumdadırlar. Yani iddialarına göre kuranda sayısı net olmamakla birlikte tedavülden kalmış ayetler vardır. Neden bu ayetlere gerek yok artık mushaftan çıkaralım gibi bir çabaya girişilememiştir? Hadis kaynaklarında bakara suresi, araf suresi, ali imran suresi, felak ve nas surelerine dair manipülatif onlarca ifade var. 2 surenin sure olmadığı ya da 2 surenin eksik olduğuna dair inanılan rivayetler var. Ama en nihayetinde fiiliyata dökülmüş hiçbir manipülasyon çalışması yok! Hem de ilk andan itibaren gruplaşmaların, kavgaların ve iktidar çekişmelerinin hep olduğu bir coğrafyada? Bakın kuran tahrifine dair bir takım iddialar yok değil. Edip Yüksel gibilerinin ortaya attığı bir takım iddialar var. Ya da Sevan Nişanyan'ın öne sürdüğü lafız farklılıkları var. Ya da kuran mushafında yapılan numaralandırma ve harekelendirme girişimleri var. Orjinal metinde harekeler yoktu mesela. Sakın bu iddiaları bilerek görmezden geldiğim falan düşünülmesin. 1 yıldır sırf bu konu üzerine kafa patlatıyorum. Hepsinin farkındayım. Ama bu bahsedilen durum ve ifadeler son derece komik detaylar. Benim dikkat çekmek istediğim olay kuranın ana mesajı. Genel olarak mevcut ana mesajda sapmaya delil olabilecek bir belge yok. Bakın şöyle örnek vereyim. Bu dinin en önemli karakteri Hz. Muhammed'ti. Ve bu elçinin insan olarak halkına hitap ettiği son metin ise "Veda hutbesiydi." Ve bu veda hutbesini en iyimser sayılarla 10 bin kişi abartırsak 100 bin kişi işitmişti. Ancak veda hutbesi adı altında tarihsel kaynaklara baktığımız zaman Size ardımda kuranı bırakıyorum, size ardımda kuranı ve sünnetimi bırakıyorum, size ardımda kuranı ve ehli beytimi bırakıyorum şeklinde ana mesajın çok ciddi şekilde sapmalar gösterdiği farklılıkları olan veda hutbeleri görüyoruz. Binlerce şahidi olan bu konuşmanın bile erken dönem kayıtlarında belgelenmiş ve hala kullanılan ihtilaflı halleri mevcut. Hal böyleyken aynı aksaklık ve manipülasyon kuran üzerinde neden yapılmamıştır ya da yapılamamıştır? işte bu sorunun cevabını verebilmek son derece güç bir durum. Ama denkleme tarihsel veriler insanların inisiyatifine mahkum bırakılırken kuran Allah'ın mesajıydı ifadesini eklediğiniz zaman bu absürt durum son derece anlamlı hale geliyor. Kuran ve diğerleri aynı şahıslar ve aynı yöntemlerle geldiği halde kuran aralarında neden sırıtıyor ve hepsinden daha tutarlı ve özgün bir şekilde birbirinden habersiz hatta kavgalı insanların ellerinden birleşebiliyor sorusunun en makul ihtimali kuranın Allah vahyi olmasıdır. En azından üzerinde düşünmeye ve şüphelenmeye değecek bir farklılıktır bu. Onlarca insanla görüştüm. Hepsinin konuşmalarının sonucu bir noktaya bağlanıyordu. Kuran ya değiştirildiyse? incil değiştirilmiş ama ya kuran da değiştirildiyse? Ben nereden bileceğim? Bu bir ilkeli soru sorma değildir arkadaşım kusura bakma. Bu sorulardan kaçış yöntemidir. Mesajdan kaçış yöntemidir. Hani Musa mesajıyla firavun'a geldiğinde Firavun gibi bencil ve gaddar bir insanın adil ve iyimser rolü yaparak peki ya bizden önceki nesillerin hali ne olacak o zaman? diye sorarak mesajdan kaçma manevrası gibi. Bu iki örnek insan psikolojisinin nasıl da birbirine benzediğinin bir delilidir. Aralarında bir fark göremiyorum. Şüphecilik maskesiyle sorunlardan kaçış manevrasıdır bu. Öncekiler ne olacak?, Diğer insanlara ne olacak o zaman? incil gibi kuran da değiştirilmediği ne malum? Bu sorular arasında fark göremiyorum. Mesajdan kaçış! Defalarca söyledim. Hadis külliyatı çok önemli. Çok önemli bir turnusol. Her şeyin bir hikmetinin olduğunu gözler önüne seren bir gerçeklik. "insanlar eliyle o zamandan bu zamana kuran dışında başka başka şeylerin de yazılmış olmasının bir hikmeti var!" "insanlar eliyle kuran dışında yazılanların turnusol gibi müminle münafıkı, Allah'a teslim olan(müslüman) ile Kafir(örten)'i ayıran bir fonsiyonu var!" "insanlar eliyle kuran dışında yazılanların, Kuran'ın Allah kelamı olduğunu gösteren bir mucizesi var." "O zamandan bu zaman insanlar bir şeyler yazınca ne oluyor, Allah yazdırınca ne oluyor, bunun farkındalığı var." "Kuran neden mi Allah kelamı? Önce o zamanda yazılan başka başka şeylerle kuranı kıyaslayarak teste başlayabilirsin." Karikateistle olmuyor bu işler! Tarihsel olarak her hangi bir olayı seçin ve hakkında taraflı tarafsız bilgileri ve anlatılanları tarayın. Sonra her hangi bir ayet hakkında tarihsel verileri inceleyin. Sonra aradaki bu inanılmaz uçurumun altında yatan sebebi bir açıklayın lan lütfen. Yazının en sonunda bu uçurumun sebebini de söyleyeceğim... Kuran ya değiştiyse? Nereden bileceğiz? Bak buna sağlam, gerçekçi bir örnek getirilse tamam diyeceğim haklısınız. Zaten öyle bir durumda benim için 2 yol kalır. Ya dinin gerçekten de uydurma olduğunu düşünebilirim ya da farklı açılardan ele alıp yeni bir argüman temellendirmeye çalışırım. Ama her koşulda soruyu ciddiye alırım. Ama bu haliyle sorunun ciddiye alınır bir durumu yok. Gereksiz evham ve yokuşa sürmek, mesajdan kaçmak dışında başka bir anlamı da yok. Burada bana göre düşünmeye değecek olan ve daha anlamlı olan soru geçmişten günümüze her konuda ihtilafa düşen anlatı ve metinler ve rivayetler olduğu halde aynı oyuncuların kuran metni konusunda nasıl oluyor da bu kadar tutarlı olabiliyorlar? Bence daha mantıklı, anlamlı ve değerli olan soru tam olarak budur! Şimdi son olarak gelelim bu inanç meselesine ve yazının başında alıntıladığım yazıda söylenen Hz. Muhammed'in yaşamamış olma ihtimaline. Gerçekten de o döneme dair nesnel bir belgemiz elimizde "şimdilik" yok. Peki nasıl olur da inanabiliriz ki o zaman? Merak ediyorum o döneme dair bilgi ve belgeler olsaydı ne olacaktı? Ben söyleyeyim bu tarihi boşluğu öne sürenler bu sefer de kuranın içeriği hakkında argümanları kullanmaya başlayacaklardı. Yine inanmayacaklardı. Çünkü amaç ahlaklı bir sorgulama falan değil. Üzgünüm baştaki yazının alt metni tam olarak buydu. Gerçekten de yazıda anlatılan kurgu mümkün müdür? Elbette mümkündür. Gerçekten de hepimiz kandırılmış olabiliriz. Büyük bir senaryonun içinde tufaya gelmiş olabiliriz. Böyle bir ihtimal elbetteki var. Aklımın bir köşesinde de yıllardır duruyor. Şüphecilik ve delile dayalı bir fikir yürütme son derece önemli bir ilkedir eyvallah. Ama böylesi uçuk fikirleri "ben belge istiyorum, delil istiyorum" maskeleriyle insanlara satmak bazılarında işe yarıyor ama ben yemiyorum. Neden biliyor musunuz? Bak burası çok önemli: Çünkü şüpheciliği ilke edinmiş sorgulayan(!) bu insanlar her sabah anne baba dediği insanlarla kahvaltı ederken ceplerinde anne ve babalarına dair bir DNA belgesi taşımıyorlar. Anne ve babalarına "inanıyorlar." Dünya'nın yuvarlak olduğuna "inanıyorlar." Pekin diye bir kentin olduğuna "inanıyorlar." Donald Trump diye bir adamın gerçekten var olduğuna ve hatta başkan olduğuna da "inanıyorlar." Günay Kore'liler milli takımlarının Dünya şampiyonu olduğuna televizyonlar sayesinde kandılar diye alay ederken ben de bir çeşit güney kore vatandaş muamelesine maruz kalıyor muyum acaba diye bir an olsun düşünmüyorlar. inanmaktan başka çarelerinin olmadığını görmemezlikten geliyorlar. Nereden bileceğim ben senin annem olduğunu diyerek analarını Dna testine sokmadıkları sürece kendilerinin bu tür argümanlarına saygı duymuyorum. Madem şüphecisiniz bunu böyle yapmalısınız. Ayrıca bu konuyla alakalı bir yazı yazmıştım [2] inanç hayatın gerçeği olduğu gibi gaybi bilgiye dair bir inanç da elbetteki islamın ve tüm diğer inanışların(ateizm dahil) son derece sert bir gerçekliği. islam açısından gaybi bilgilere iman tabiiki var. Muhammed'in yaşadığına dair hiçbir belge yokmuş. Bize ne oğlum? Kuran zaten içerisinde bizzar Hz. Muhammed'in kurandan önce ne din ne kitap ne iman bildiğini vurguluyor. Bizden önce hiçbir şeyden haberin yoktu diyor. Dostoğru bir ahlaka klavuzladık diyor. Hz. Muhammed ne öğrendiyse zaten bu kitaptan öğrenmiştir. Onun günümüze gelmesine gerek zaten yoktu. Kuranın anlayışı zaten tam olarak buydu. insan olan elçi "nefslerinizden bir elçi gönderdik" ayeti gereği şeriatın insani fıtrata uygulanabilir olduğunun bildirgesinden ibarettir. Öyle ki Rabbim çok şey istiyorsun insan halimle nasıl yapayım ben bunları diyemesin insanlar diye "insan" olan bir uygulayıcı ayetleştirilmiş/delillendirilmiştir. Kuran'ın yazıldığı dönem bilinmiyormuş? Bize ne oğlum? ister 600'de ister 300'de ister 1200 yılında yazılmış bir kitap olsun. ister inan, ister inkar et ama burada mesele ne tarihler ne şahıslar. Mesele ayan beyan mesajın ta kendisi. Mesajla yüzleşmek yerine mesajdan kaçmanın ne anlamı var? Bu yüzden ilk tıpkı basım eserlere ulaşılamamış olmasına dair bir takıp spekülasyonlara odaklanmak yerine benzer yollar ve kargaşalardan geçmiş aynı dönem eserleri ile kuran arasında neden böyle keskin bir farklılık ve tutarlılık/tutarsızlık var ona bakmak bunun üzerine kafa yormak her zaman çok daha zor olan, her zaman çok daha anlamlı olan bir düşünme ve harekete geçme noktasıdır. Ve tekrar hatırlatmakta fayda var; inanmak her şart ve koşulda kaçınılmaz olandır. Martin Heidegger şu sözü bilimsel yöntem için marx üzerinden şöyle söyler; "bilime inandıkları anda dini inanca sahip olurlar. tamamen modern bilime inanırlar. ve bu kesinlikle bir inançtır. bilimin verilerine güvenmek iman gerektirir. yine bu bir manada, insandan çıkan bir şeydir. bu sebepten ötürü bir dindir. hiç kimse inançsız değildir. her kişi bir bakıma kendi ötesine geçer. bu da bulundukları yerde olmamaları demektir." Aynı insanlar tarihsel olayları, tarihi kişilikleri ve tarihsel hükümleri anlatırken, aktarırken, yazdırırken, yazarken ve bugüne aktarırken ortaya çıkan bu kaos, kargaşa, çelişkiyi alın cebinize. Aynı insanlar aynı süreci ve yolculuğu bir de kuran için yapmıştır. Aynı tutarsız insanlar kuranı da anlatmış, aktarmış, yazdırmış, yazmış ve bugüne aktarmıştır. ikisi de pratikte "insanlar eliyle" bugüne aktarılmıştır. Hadis, siyer ve tarihsel olaylar insanların rivayet kültürü ürünüdür. Aynı insanlar aynı serüven ile "Kuran" da insanların rivayet kültürüdür. Peki tarihin ve siyerin başına gelen bu kaos ve kargaşa kuran nüshalarının(mesaj olarak) başına neden gelmemiştir? Ben söyleyeyim; Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür, Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır, O, değerli sahifelerdir, Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde, Kâtiplerin ellerindedir , Değerli ve güvenilir katiplerin. Kahrolası insan! Ne inkârcıdır! (Abese suresi/11-17) *** incil'in korunmuşluk iddiası ve kuran: (#1158265) Talkan ve curcan katliamları üzerinden islam tarihi eleştirisi: (#1493672) Hz. Aişe üzerinden islam tarihi eleştirisi: (#1859270) Şüpheciliğin ve inanma güdüsünün kaçınılmazlığı: (#1810774) ***
    1göz kanama enter - hedwig 08.06.2017 02:26:26 |#3600283
    1bunu okudun mu @devriksekiz - zelos 08.06.2017 02:39:19 |#3600418
    1yok ya ne okuması sadece yazdım. - devriksekiz 08.06.2017 02:40:01 |#3600402
    butun yorumlari goster (11)
    ... diğer entiriler ...