bugün
yenile

    talkan ve curcan katliamları

    17
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Uzun ve biraz da dağınık bir yazı ile karşınızdayım, konu dağınık olduğu gibi sonuna kadar okunmadan anlaşılamayacağım bir konudur lütfen o duruma dikkat ediniz. Okuyan olursa bu saatte artık... Başlıyoruz. Fon: Beethoven- Silence Talkan ve Curcan katliamları erken dönem islam tarihi kaynaklarından itibaren kayıtlara geçmiş 2 türk şehrine yapılmış saldırı, kıyım, katliam ya da çatışmasıdır. Araplarla Türklerin ilk olarak karşı karşıya kaldığı tarih aslına bakarsanız biraz daha öncelerine dayanır ki Hz. Ömer'in İran seferlerinde Türk sınırlarına dayanan islam ordusu ile türk boylarının sıcak çatışmaları da olmuştur. Pek ehemmiyeti olan çatışmalar değil daha çok sınır sürtüşmeleri olarak görülür. Ancak bu 2 şehirde yaşanan olaylar nedense daha çok ön plana çıkartılır. Emevilerin güçlü komutanlarından Kuteybe bin Müslim tarafından yapılan saldırı ya da katliamlardır. Şimdi önce bilinen durumu aktarayım; en eski islam tarihi eserlerini vermiş olan Ebu Cafer Taberî islam tarihinin psikopatı olarak görülebilir yani ben öyle görüyorum biraz. İnanılmaz bir tarih yazıcılığı iradesi vardır ki eserleriyle alakalı küçük bir alıntı vereceğim birazdan ancak konuya gelirsek kendisinin günümüze ulaşmış eser sayısından daha çok ulaşmamış eserleri vardır. İslam tarihi, emevi ve abbasi tarihi ve hadis külliyatının ilk örneklerini bu arkadaşta görüyoruz ilk olarak. Emin olmamakla birlikte kendisinin hali hazırda bulunan 34 ciltlik dev bir külliyatı vardır günümüzde. Neyse bu kaynaklara göre; Kuteybe bin Müslim yağma ve talan için ya da fetihler gerçekleştirmek için, türk zenginliklerini ele geçirmek için türklere saldırmıştır. Yine en eski kaynaklara göre bu olaylar anlatılırken arap orduları türk şehirlerine musallat olmuş, defaatle kılıçtan geçirmeler olmuştur. Ayrıca kuteybe cuma günleri namaza gelen halka para dağıtmaya başladığı, islama ısındırmaya çalıştığı, namazlarda halkın öğrenmesi için "türkçe ve farsça" dillerde namaz anlatımlarının gerçekleştirildiği de yazılmıştır. Ve en meşhur hadise olarak bu talkan ve curcan katliamları örnek gösterilir. Bu şehirlerde Kuteybe'nin çok ciddi katliamları olduğundan bahsedilir. Ben bu olayları ilk olarak Turan Dursun'un kitaplarında okumuştum. Daha eski yıllarda bu konu ne kadar gündeme geldi, ne kadar ciddiye alınıp sosyolojik sebepleri ortaya koyuldu bilmiyorum ama bu mevzunun yani "türkler kılıç zoruyla müslümanlaştırıldı/asimile oldu" söylemi sanırım çok yeni, öyle ki ekşi sözlükte bile başlıklar bir kaç yıllık başlıklar olmuş hep. Bu konuyu Turan Dursun'dan daha önce dile getiren varsa yeşillendiriniz. Şimdi bu katliamlar üzerinden söylenen şu ki; "kuteybe sadece talkan şehrinde "100.000" türkü öldürdü, aynı kıyımı curcan'da da yaptı biz türkler olarak işte bu katliamlardan dolayı müslümanlaştık reröröereö!" Öncelikle bu kılıçla müslümanlaştık söyleminin içini açmadan önce bir şeye değinmek istiyorum. Emevi devleti'nin nasıl bir devlet olduğunu biraz fark etmemiz gerekiyor sanırım. O devlet ki arap milliyetçiliğini ve despotizm haline getirdiği sert müdahaleleri ile hakimiyet kurduğu halkların üzerinde daima dayatmalarda bulunmuş zorba bir devletti. Bunu inkar eden adamın alnını karışlarım ben. Bunların hepsine tamam. Emevi devleti dediğimiz devlet; islam tarihinin en büyük skandallarından birisi olan kerbela olayına ev sahipliği etmiş ve bu kanın üzerine kurulmuş bir devlet bunu unutmamak gerek. Ayrıca o dönemlerde çeşitli sebeplerle fetih politikası uygulanmış, ülkeler fethedilmiş, büyük bir faşizan bir hakimiyet kurmuştur ya da kurulmuş olabilir benim bunların hiç birine itirazım yok. Zira hepsi islamdan bağımsız tarihsel iddialar. Ancak kuteybe kılıçla türkleri zorla müslüman yaptı derseniz orada durun demek zorundayım! Zaten yazının konusu da tüklerin kılıçla müslümanlaştırılmış olabileceği ile alakalı ama biraz durup düşünmek lazım velev ki bizim atalarımız arapların zorbalığı ile müslüman olmuştur ne olacak? Bu lafın ardından bu din arabın dini, seni zorla müslüman yapmışlar derseniz bu laf beni ilgilendirmez. Zorla müslüman olmuş olmak dine karşı antipati toplamak için geçerli bir sebep ise türklerin kılıçtan geçirilmiş olması gerekmez zaten müslüman bir ailede doğan her insan temelde zorla, dayatılarak müslüman olmuştur. Ee bir zahmet öyle müslümanlık da olmaz olsun diyeceğim neredeyse. İsterse bütün atalarım kılıçtan geçirilmiş, hepsi zorbalıklarla müslüman yapılmış olsun beni zerre ilgilendirmez bu konuda dert yanacak olanlar atalarının izinden gitmeyi din sananlardır. Ben dinimi atalarımın dini diye seçmedim, doğrusunun da bu olduğu kanaatindeyim. Bu noktada talkan şehrinde değil 100 bin, 1 milyon türk kesilmiş olsun bu islama zerre leke sürecek bir şey değildir benim gözümde. Birilerinin yaptığı zulmü dine atıp, dine küsecek kadar ahmak değilim ben. Bu yazıyı neden yazıyorum derseniz, şahsen büyük bir tarihi çarpıtma hakkında kendi ırkıma yapılan saygısızlığa biraz bakış açısı kazandırmak istiyorum sadece. Yani derdim islam değil, konunun islamla bir alakası yok arap-türk ilişkileriyle doğrudan ırkımla alakalı bir durum. Neyse konuya gelirsek, türkler talkan ve curcan'da olanlar yüzünden mi müslüman olmuştur diyorduk en son. Şimdi bu konuyla alakalı en eski kaynak olarak bilinen kaynak Ebu Cafer Taberî'nin aktardıklarıdır. Ve yine bu anlatılarda her bir şehirde 100.000-40.000 arası türkün kılıçtan geçirildiği söyleniyor. Aktarılanlar bunlar. Talkan ve Curcan olaylarının geçtiği iddia edilen tarihler 670-740 yılları arasıdır. katliam denilen şey aslında bir kaç günlük/haftalık olaylar olmakla beraber hadi diyelim bu katliam 70 yıllık bir süreç olsun. 2 şehir ve her birinde en azından 50.000 türk'ün katledilişi. Konu buram buram islam tarihi kokuyor aslında o yüzden şu eski yazı alıntısını yapayım hemen: ---Reklam--- islam tarihi kaynaklarının tarih bilimi açısından hiç bir geçerliliği ya da nesnelliği yoktur. sırf bu nedenle kimi non-teistler muhammed diye birinin tarihte yaşamamış olduğunu bile düşünürler. mesela bu iddia, hadisleri keyfe göre ciddiye alan non-teistlerden daha tutarlı bir iddia. çünkü tarih yazıcılığı kültürü hiç ama hiç oluşmamış olduğunu anlayabiliyoruz. bu talkan ve curcan katliamı için de aynı şey söylenir hemen örnek vereyim. mesela peygamberle arasında 250 yıl olan bir hadis toplayıcısı ravi olarak naklettiği kişiden hadisi kitabına alırken zincirini de ekliyor. bahsedilen hadisi aldığı kişi peygambere kadar bir isim zinciri oluşturuyor. ben a kişisinden duydum, o da b'den duymuş, ona da c kişisi söylemiş, o da sahabe olan d kişisinden işitmiş, o kişiye de peygamber söylemiş. adamın kayda aldırdığı bu hadisi ve zinciri teyit ettirmeye kalksan muhtemelen bahsi geçen şahısların büyük kısmı zaten ölmüş oluyorlar. bu nedenle hadis uydurup bunu kayda aldırabilmek çok daha kolay hale gelebiliyor. zincir halkasının her hangi bir yerinde kötü niyetli bir kişi olsa ve olmayan şeyi olmuş gibi 200 kişiye anlatsa örneğin ebu hureyre kaynaklı onlarca farklı zincir oluşturan aynı hadis bulunabilir. eğer bu ana kaynakta bir uydurma varsa bu hadis sanki çok fazla kişiden nakledilmiş gibi olabilir. o dönemde yaşayan biri olsam ve ölmüş olan şahıslardan geriye doğru nakledilmiş zincir oluşturup bunu duydum hadismiş diye kayda aldırabilirim. neyse bu hadis meselesi çok fazla uzun ve hali hazırda 24 sayfa yazmış olduğum hadis eleştirisi de var. oraya girmek istemiyorum şimdi. ama rivayet kültürünün nasıl işlediğini anlamız lazım. birebir tarih yazıcılığının olmadığını ve sözlü aktarımın, abartının, dedikodunun ve uydurmaların olduğunu anlamamız lazım. bu nedenle bir metot koymak zorundayız. ---Reklam--- Burada en eski tarih yazıcılarından Taberi hakkında bir şeyler söylemek gerek. Psikopat bir adam olmadığım için oturup bu adamın eserlerini okumadım tabii ki ancak bu konuda kendini uzmanlaştıran, geliştiren ve tamamen tarafsız olan araştırmacı gazeteci yazar Lesley Hazleton'u referans gösterebilirim. Kendisi hem kitaplarında hem de röportajlarında Taberi'den özellikle bahseder ne kadar minnet duyduğunu, onun ne kadar iyi niyetli bir çalışma yürüttüğünden bahseder. İyi niyetli çalışması diyerek altını çizdiği durum da şudur; Kendisi islam tarihi adına kayıt tutmak için coğrafyayı karış karış gezer, geçmişteki olaylar hakkında anlatılanları kayda alırmış. Ancak hadislerde de net olarak gözüken bir durum var ki o da her hangi bir olay üzerinden her insan farklı farklı şeyler anlatmış olması. Taberi tabii ki bunun farkında olarak bir olay hakkında söylenen çelişkili, şüpheli, abartılı anlatıları kayda alırken daima yan yana, ardı sıra yazarak kararı okuyucunun kendisine bırakmış. Zaten o yüzden eserlerinin hacmi bu kadar astronomik boyuta ulaşmış. Şimdi bunları göz önüne aldığımız zaman düşünmemiz lazım taberi'de yazan 100 bin türkün katledilmesi ne kadar doğru. Anlatanlar müslüman, hatta emevi halkı. Kayıt tutulan topraklar emevi komutanlarının hüküm sürdüğü topraklar. Olay resmen kendi komutanlarını ve arap olarak ırklarını yüceltmek adına sayılar bu derece abartılmış bu çok normal. Olay halk arasında efsaneleşmiş, kulaktan kulağa yayılarak büyütülmüş de büyütülmüş. Şimdi ben birden bu yargıya nasıl birden sıçradım? Bunun için 2 delilim var. Birincisi 7. yüzyıl dünyasında en kalabalık şehirlere sahip olan çin şehirlerinde dahi 40 bin 100 bin gibi nüfusların yanına bile yaklaşılamıyor. Yani çin şehirleri bile bu sayılardan çok daha düşük nüfustayken bir türk şehrinde bu kadar insanın katledilmesine inanmak ciddi bir iman gerektirir. Bu mümkün değil. Tüm şehirde insan bırakmamış olsalar bile bu sayı mümkün değil ki neden öyle yapılsın ki canlı kalıp vergi almak, haraç almak varken orası da ayrı muamma. ikinci delilim ise aslında çok temel bir durum. Talkan ve Curcan olaylarının yaşandığı yıllar 670-740 yılları. Ebu Cafer Taberî'nin "doğduğu" yıl: 838. Ayrıca vikipediye göre uzun yıllar da eğitim almış. Olaylar arasında neredeyse 2 asır gibi ciddi bir zaman dilimi var. Ve Taberi bunları yazılı kaynaklardan değil bizzat halkın ağzından duyup duyup yazıyor. İşin bir üstünlük ve komutanları ya da islam(!) ordusunu yüceltip efsaneleştirmek üzerine olduğu ihtimali bence çok ama çok güçlü bir ihtimal. Ayrıca türklerin müslümanlaşma süreci de olaylardan 3 asır sonra yaygınlaşıyor. Türklerle araplar talkan'da savaştığı vakit coğrafyada araplarla iletişime bile geçmemiş türk toplulukları halen ayakta ve devam ediyorlar. 3 asırlık zaman diliminde Kuteybe ölüyor, aradan yıllar geçiyor ancak türkler islamla tanışıyor, müslümanlaşıyor. Türklerin islamlaşma süreci tarihçiler olarak 10. yüzyıla dayanır. Bütün bunları göz önüne alıp türkler talkan'da katledildi ve zorla müslüman edildi demek islamı karalamaya çalışırken atalarımıza yapılan ciddi bir ihanettir. Böylesine köklü ve asker yetişen bir topluluk olan türk topluluklarının islamiyete geçiş sürecini kılıça dayandırmak hele hele çok önceden olmuş olan ve sayıların abartı olduğu çok belli olan bir olaya dayandırmak doğru bir saptama asla olamaz bence. Türklerin islam(!) ordusu ile tarihte illaki başı belaya girmiştir, illaki haksızlıklar, din dışı hukuksuzluklar, zorbalıklar olmuştur ama koca bir türklerin islamiyeti başlığını buna sıkıştırmak çok hatalı bir çıkarım. Türklerin islamiyete geçişinde mesela tekke kültürü ve tasavvuf kültürü çok ciddi önem teşkil etmiş olabilir. Sözlü edebiyat, derviş kültürü ciddi şekilde etkilemiştir. Daha da ilginç olan şu ki; her yerde araplar türkleri zorla müslüman etti denilirken islamın en temel kavramlarından olan namaz, oruç, peygamber gibi kavramlar arapça bile değildir. Sanılanın aksine türklerin islamlaşma sürecinde araplar kadar belki daha çok olarak iran/fars kültürü de etkileyici unsur olmuştur. Namaz farsçadır, arapçada salat'tır. Oruç farsçadır, arapçada savm'dır Peygamber farsçadır, arapçada resul ya da nebi kullanılır. Ayrıca talkan ve curcan bölgelerinde sadece türklerin değil farisi'lerin olduğu da yine aynı kaynaklarda mevcuttur. Benim kanaatim arapların ya da emevilerin milliyetçi ve zorba politakası türklerin islamlaşmasının çok ama çok küçük bir kısmını oluşturmuştur. Böylesi radikal bir değişikliği bu kadar kısır bir olaya bağlamak yanlı tarih okumasıdır. Benim arap seviciliği ya da olayı hasır altı edecek halim yok benim şimdilik ulaştığım kanaat bu yönde olmuştu. Haa zorbalık yoktur ama asimilasyon yapılmıştır denilirse buna katılabilir bir miktar. Ama bu topluluklarda görülen olağan sonuçlardır. Tarihçiler daha iyi bilir gerçi ama budizme geçmiş olan türk topluluklarında da bu yönde ciddi asimilasyon ve kültür taarruzu yaşanmıştır. Bunu inanca ya da zorbalığa bağlamak da pek masumane bir tutum değil gibi duruyor. Türkler islamiyetten sonra araplaşmıştır derseniz bu bir tık doğrudur ama burada da taklitçi din anlayışının etkileri çok fazladır maalesef. Arap milliyetçiliğinin din diye anlaşılması bu asimilasyona kapı aralamıştır. Bu da bir zorbalık değil aksine islamiyeti fazlaca benimsemiş olmaktan kaynaklanıyor bile denilebilir. Son bir örnekle bitirmek istiyorum. Mehmet Akif Ersoy ciddi anlamda panislamist bir düşünürdü. Kesinlikle milliyetçi bir insan değildi hatta türk bile değildi. şöyle bir şiiri var hatta; "Hani milliyetin İslam idi.Kavmiyet ne? Sarılıp sımsıkı duysaydın a. Milliyetine. Arnavutluk ne demek?Var mı şeriatta yeri? Küfrolur,başka değil,kavmını sürmek ileri. " Milliyetim islam diyen bir insan olan Akif'i okudukça fark ediyorum ki ciddi şekilde arap milliyetçiliğine ve taklitçiliğe karşı çıkan bir müslümandır kendisi. İnanılmaz bir idol benim için. Yazdıklarıyla arap milliyetçiliğine, hadis uydurmacılığına, şeriaat tahrifine ciddi şekilde karşı durmuş bir insandı. Asimilasyona karşı tepki koyabilen bir insandı. İslam adına türklerin asimile ediliyor tahrif ediliyor olması ayrı bir konu, zorbalıkla kılıçla müslümanlaştırıldı denilmesi ise son derece acımasız bir yargı olarak apayrı bir konu. Son olarak bu kadar tarih yazdım bir cümle bırakayım: "Tarihi severim ancak gerçeği daha fazla önemserim"
    0sabahları kafa açmaya birebirsin. eline sağlık ;) - juan martin del potro 23.02.2017 07:56:55 |#3112489
    0kafa açmak başka manalara geliyor olabilir yanlış anlaşılmadan düzelteyim. zihin açmak anlamında kullandım sayın devriksekiz ;) - juan martin del potro 23.02.2017 07:59:42 |#3112557
    1teşekkürler. :) - devriksekiz 23.02.2017 19:30:05 |#3062575
    butun yorumlari goster (7)
    ... diğer entiriler ...