bugün
yenile

    bilinç

    11
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bilinç... hissedebildiğim tek şey. daha önce yazmıştım. anlamak/anlamaya çalışmak ile "hissetmek" arasında çok kalın çizgiler, çok derin uçurumlar var. anlarsın, fark edersin, farkındalık yaratırsın, görürsün, kavrarsın, şekle sokarsın... ama en nihayetinde tüm bu farkındalık denemeleri sadece beyin kıvrımlarının sana sunduğu ihtimallerin sonucudur. (#1787598) şurada bir yazar şöyle demiş: "ikisi de sen değilsin ve kim olduğunu başkasının gözünden kendini görmediğin sürece anlayamazsın. aynada yansıma kuralları, fotoğrafta piksel derinliği devrede. lakin insan gözü öyle bir şeydir ki, diğer bütün yansımalardan farklı bir sonuç çıkarır ortaya. hiçbir zaman başkasının gördüğü gerçek seni göremez ve nasıl bir şey olduğuna dair fikir yürütemezsin. insan en fazla kendine yabancıdır aslında. ne görüntüsü ne sesi. hiçbirini gerçek olduğu şekilde görüp duyamaz" son cümlesi haricinde hepsine katılıyorum. görmek beyin fonksiyonlarından sadece birisi. ama görmek başlı başına dev bir varsayımdan ibaret. ama sadece kendini görmek için değil başkasının seni görmesi için de geçerli bir kural bu. görmek de bir varsayımdır. materyalist insanlara bunu anlatamazsın tabii. görürler ama kabul edemezler hiçbir zaman. görmek kocaman bir varsayımdır. ama sırf bu nedenden ötürü "insan en fazla kendine yabancıdır" da diyemezsin. çünkü görmek, çünkü duymak, çünkü fark etmek hiç bir zaman tanımak değildir. i̇nsanın birisini tanıması bunlardan tamamen bağımsız olarak hissetmekle mümkündür. i̇şte bu yüzden insan en çok kendini tanır aslında. ve diğerleri her seferinde biraz daha... biraz daha... biraz daha yabancılaşırlar sana! hissetmenin dışındaki tüm farkındalıklar, sana yabancı olanları kademeli olarak sıraya sokmaktan ibarettir. dahası değil. i̇şte bu yüzden hissedebildiğim tek bir gerçek var: bilinç. şimdilik ismini vermediğim yazının sonunda vereceğim bir filmde adam karşısındakine şöyle diyor: "seni, kendini tanıdığından daha iyi tanıyorum." aldığı cevap ise her şeyin özetidir aslında: "hiçbir zaman kafamın içine kamera koyamadın." tüm varlığın sadece bir varsayım olduğunu düşünsem de tümden birer yanılsama olduğumuzu inkar etmemi sağlayan en büyük faktör, bilinç... varlığından haberdar olduğum tek farkındalık bilinç. nihilizmden kurtaran tek gerçeklik bilinç. bilinç, sende başlıyor ve sende bitiyor. i̇smindeki ironi biraz da buradan kaynaklanıyor. bilinç kendinden başka geri kalan her şeyi bilmemeye deniyor galiba. i̇nsan kendini bildiği anda ilk olarak haddini sonra da potansiyelini biliyor. geri kalan her şeyin kocaman bilinmezlikler olduğunu biliyor. bilinç, aslında hiçbir şeyi bilmediğini bilmeye deniyor. sırf bu bilincin gerçekliği ve geri kalan her şeyin bilinçten eksik kalmışlığı, kendimi kocaman bir fanusta hissettiriyor. her şey yapay, her şey bir varsayım, her şey aslında hiçbir şey. senden başka gerçek olan hiçbir şey yok. senin dışında kalan insanların hepsinin birer bilincinin olduğunu düşünmek kocaman bir varsayımdan ibaret. ben sadece kendimi biliyorum. ne evreni, ne uzayı, ne dünyayı, ne hayvanları, ne de insanları... ne annemi, ne arkadaşlarımı, ne sevgilimi... hepsinin gerçek olduğunu düşünmek, sadece bir tutam rahatlamaya yarayan iyimser varsayımlardan ibaret. belki de bu kocaman dünya aslında o kadar da büyük değil. hepsi yalan. ben sadece bir kumar oynuyor ve doğruluğuna bahse girip bir varsayımda bulunuyorum. kocaman gibi görünse de aslında komik sınırları olan dev bir fanusta olmadığımı iddia etmek için elimde geçerli hiçbir delil yok. belki bu insanların benim gibi farkındalıkları yok, benim gibi bilinçleri yok sadece bir varsayımlarla harekete geçiyorum. belki bu insanların hepsi birer piyon, tek gerçek olarak ben ise bu tezgahlanan oyunun ana faktörüyüm. bunun böyle olmadığını düşünmek için hiçbir delilim yok, hiçbir nesnel gerçekliğim yok. sadece rahatlamak için iyimser varsayımlarda bulunuyorum. burası çok önemli bak: sadece "inanıyorum." i̇nanma güdüsünü komik bulan insanlar eğer "gerçeklerse" çok gülüyorum onlara. i̇nanmaktan başka hiçbir çarenin olmadığının zerre farkında değiller. i̇nanmak tercih de değil, sonuç da değil. i̇nanmak hayatın her alanında dayatılan bir "zorunluluk." çünkü hiçbirinizi, hiçbir şeyi hissetmiyorum. sadece anlamaya çalışıyorum ki anlamaya çalışmak hissetmenin yanında koca bir hiçtir. mesela bunu da biliyorum ama bilmemezlikten geliyorum. anlayınca çözülecek zannediyorum. bunu böyle kabul ediyor ve hissetmenin çok daha gerçek bir farkındalık hatta tek gerçek farkındalık olduğunu görmemezlikten geliyorum. çünkü rahatlamaya ihtiyacım var. düşünmek istemiyorum. çünkü düşününce koca bir oyunun sadece bana oynanmış olabilme ihtimalinin %50 olduğu geliyor aklıma. devasa bir olasılık bu. ben bunu düşünmek istemiyorum. hayatta mutlak doğruların olduğunu ileri sürenlere inanmıyorum mesela gerçekliğin mümkün olmadığını "biliyorum" çünkü. i̇nanmak değil bilmek istiyorum diyenlere acıyorum mesela, çünkü inancın olmadığı her hangi bir kavram yok. belki biraz bilinç olabilir o da bu yazının hatrına ama aramızda kalsın o bile koca bir muamma. bununla alakalı şöyle bir entry vereyim: (#1325825) bir şeyleri referans alarak doğrular dizayn etmek referans noktalarına dayanarak bu doğruların nesnel ispatlarını öne sürmek bile o ispatları aslında geçerli kılmıyor. matematikte buna aksiyom deniyormuş. aksiyom matematikçilerin inanç esaslarına deniyormuş. i̇spatı yapılamayan varsayımlar... aksiyomlar... çünkü referans noktaları yok. hayat, yemin ediyorum bu varsayımların toplamından ne eksik ne fazla. varsayımlar... koca bir muamma! kendimi dev bir fanusun içerisindeymiş gibi hissediyorum. herkesin birer kurulmuş saatten ibaret olduğunu düşünmek istemiyorum. benden başka hiçbir şeyde bir bilincin olmadığını düşündüğüm zamanlar oluyor. çünkü bilmiyorum. sadece varsayımlarımla hareket ediyorum. herkes oyuncu, herkesin bağımlı görevleri var, herkesin yapmak zorunda olduğu şeyler var. özgürlüğe en çok yaklaşanın sadece ben olduğumu düşünürcesine makineleşmiş bir evren modeli var karşımda. hepiniz bilinçten yoksun kurulmuş düzeneklersiniz, tek bir başrol var o da benim. bu egoyla karışık paranoyaklık belirtisi değil. sadece böyle bir ihtimalin ne kadar da büyük bir olasılık olduğundan bahsediyorum. böylesi de aksi hali de kocaman bir varsayımdan ibaret. aynen, aynen haklısın. duyar gibiyim söylediğin şeyi. bunun filmini çektiler. bakmakla görmek arasında, görmekle, farkında olmak arasında, farkında olmakla hissetmek arasındaki fark da bu ya zaten. ya da bilmekle yapmak arasındaki fark. benden önce çektiler bu filmi, ama ben izlemeden önce gördüm bu gerçekliği. yapamadım sadece, gösteremedim insanlara o kadar. bunu daha çarpıcı hale getiren de bu zaten. bilincim, hissedebildiğim tek şey. bilincimin her şeyden bağımsız(!) hissettiklerini dünyanın öbür ucundaki bir adam çok önceden harekete geçirmiş oluyor. sadece benim farkında olduğumu sandığım şeyi bir gün getirip bana gösteriyor. varsayımlarımı gözden geçirmeme sebep olan şey de bu ya zaten. anlatamıyorum ama umarım birileri anlar diye ümit ediyorum. neyse... *** günaydın! ve olur ya belki sizi göremem; iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler." *** (bkz: truman show)
    2artık yazara bakmadan entryi kimin yazdığını anlayabiliyorum - kromatin 28.04.2017 06:47:54 |#3248735
    1bir kaç gündür böyle. güne bir şeyler yazarak başlıyorum. böyle saçma sapan saatlerde duvara konuşurcasına. güzel oluyor. :)) - devriksekiz 28.04.2017 06:53:03 |#3248879
    1yazıların gerçekten çok başarılı ama bu saatlerde yazınca daha çok insan okuyamıyor - kromatin 28.04.2017 07:05:38 |#3249283
    butun yorumlari goster (6)
    ... diğer entiriler ...