bugün
yenile
    1. 11
      +
      -entiri.verilen_downvote
      umudumuzdu bok yere gitti. eğer hala açık olsaydı bambaşka olabilirdi. aydın bir nesil yetişebilirdi. türkiye tarihinde bundan daha üzücü çok az olay vardır. bu kadar net söylüyorum. kapatılmasının sebebi de komünizm yanlısı bireyler yetiştirdiği iddiasıdır.
    2. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kapanmamalıydı. muhteşem bir bilim ve ilim reformuydu bu. komünizm bokuna, para hırsına kapatıldı. (bkz: truman doktrini) (bkz: ismet inönü)
    3. 14
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çocuğum ölmüş gibi üzülüyorum kapandığı, amerikanin para karşılığı kapattirdigi aklıma gelince. yemin ederim delleniyorum. toprağın çocukları filmi de kapanislari ile alakalıdır.
    4. 11
      +
      -entiri.verilen_downvote
      özgürleşmeye ve bilinçlenmeye başlayan bir topluma dışarıdan gelen en büyük müdaheleydi aslında. zaten o günden sonra bir cacık çıkmadı bu memleketten doğru düzgün. yeniden açılması gerekliliğini vurgulayarak bitiriyorum.
    5. -10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yine eksi manyağı olacağım ama zannedildiği kadar temiz, pak yerler değildi.
      0öngörüşlülüğüne hayranım kardo:) - yabbozbozucusu 16.01.2016 05:10:17 |#2512158
      0aahhahahah - redbeard 16.01.2016 05:11:00 |#2512197
      0eyvvvallah canım - nabu 16.01.2016 05:11:02 |#2512155
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün mecliste kapatılmaları kabul edildi. (bkz: ilk öğretmen okulları)
    7. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şu memlekette imam hatip gibi okullar varken köy enstitülerinin olmaması da eğitim sistemini az buçuk özetliyor. adnan menderes'in amerikancılık sevdasından pisi pisine gitti.
    8. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şu anda tarımın bitmiş olmasının en büyük sebeplerinden biri de budur. mesela yerel tohum olayı bitti artık ülkede. şu an yediğimiz meyve ve sebzeler hep oynanmış tohumlardan elde ediliyor. köylü ne yapsın, verimi yüksek diye alıyor, ekiyor. köy enstitüleri olsa bunların önüne geçilebilirdi ama doğru olan çoğu şey gibi hayatını sürdüremedi.
    9. 12
      +
      -entiri.verilen_downvote
      -alıntıdır- tarih derslerini ordinaryüs profesör enver ziya karal veriyordu. zooteknik derslerini profesör selahattin batu, ekonomiyi profesör muhlis ete, edebiyatı sabahattin eyüboğlu, ziraatı profesör kazım köylü, coğrafyayı profesör ferruh sanır anlatıyordu. * ankara konservatuarı'nın saygın ustaları klasik müzik öğretiyordu. mesela, hasanoğlan köy enstitüsü'nün enstrüman demirbaşı şöyleydi: 259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, sekiz akordeon, üç piyano, üç davul, bir metronom, bir pikap. * halk müziği derslerini aşık veysel ve ruhi su veriyordu, saz çalmasını öğretiyordu. harika çocuklar suna kan ve idil biret misafir olarak getiriliyor, köy çocuklarını teşvik etmek için, yaşıtlarına keman ve piyano dinletiliyordu. * türkçe, matematik, fizik, kimya, resim, müzik, tarih, coğrafya, psikoloji, sosyoloji, pedagoji, spor derslerinin yanısıra, sağlık, makine, motor, fotoğrafçılık, kooperatif, ziraat, bağcılık, seracılık, ağaççılık, sütçülük, konservecilik, hayvancılık, arıcılık, tavukçuluk, balıkçılık, ipek böcekçiliği, ziraat, demircilik, marangozluk, dokumacılık, biçki dikiş, ev idaresi, yemek dersleri vardı. bu dersler uygulamalıydı. * kazmayı küreği alıyor, tarlaya çıkıyor, alternatif tarım teknikleri üzerine çalışıyorlardı. fırına giriyor, ekmek pişiriyorlardı. laboratuvarları vardı, fizik kimya deneyi yapıyorlardı. bisiklet, motosiklet, motorlu balıkçı teknesi kullanmasını öğreniyorlardı. * arkeolojiyle tanışıyorlardı, efes'e perge'ye incelemeye gidiyorlardı. * her cumartesi günü, öğrenciler, öğretmenler, müdürler aynı salonda buluşur, geride kalan haftayı değerlendirirdi. ancak… bu değerlendirme, öğretmen gözüyle değil, öğrenci gözüyle yapılırdı. öğrenciler açık yüreklilikle, çekinmeden, öğretmenlerini eleştirir, rahatsız oldukları konuları dile getirirdi. öğretmenler kendilerini savunmaz, eleştirilen konuları bir daha yapmamak için not alırdı. * öğrencilere asla “çocuklar” diye hitap edilmez, isimleriyle hitap edilirdi. eğitimde korku değil, sevgi, hoşgörü esastı. köy enstitülerinin kurucusu ismail hakkı tonguç'un bizzat kaleme aldığı genelgede şöyle deniyordu: “hiçbir öğretmen hiçbir öğrenciye el kaldıramaz, dayak atamaz, kötü söz söyleyemez, eğer bu dediklerimi yaparsa, öğrencinin de aynı şekilde mukabele etmek hakkıdır.” * resim yapıyorlardı. voleybol oynuyorlardı. tenis kortu vardı, tenis oynuyorlardı. futbol sahası vardı. orkestraları vardı. sinema salonu vardı. tiyatro salonu vardı. bedri rahmi eyüboğlu bir hatırasını cumhuriyet gazetesinde yazmıştı: “okulun hayvanlarını barındıran ahırında bir çocuk gördüm, gece nöbeti ona düşmüştü, elinde kitap vardı, dalmıştı, shakespeare okuyordu, okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları harika piyeste gördük.” * mozart, vivaldi, beethoven dinliyorlar, gorki, tolstoy, zola okuyorlardı. “her mezunumuz en az 150 klasik okumuş halde diploma almalı” diye gelenek vardı. moliere'in kibarlık budalası'nı, sofokles'in kral oedipus'unu, gogol'un müfettiş'ini sahneliyorlardı. * bahçeleri heykellerle donatılmıştı. * kız erkek beraberdi. karma eğitim yapılırdı. * o senelerden bir mezuniyet töreni programı, sırasıyla şöyleydi: istiklal marşı, bağlama konseri, türküler, mandolin konseri, şiirler, keman konseri, piyano konseri, koro, anton çehov'un bir evlenme teklifi, diploma takdimi, hep beraber zeybek. * tarikat yuvasında yanarak hayatını kaybeden gariban köy çocuklarını toprağa verirken yazıyorum bu satırları… * bilgi meşalesi yurdu aydınlatıyordu. yurt yangını ülkeyi kavurdu. * allah aşkına… hangisi 1936? hangisi 2016?
    10. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: demokrat parti) edit: aslında demokrat parti döneminde kapatılsa da chp'nin 7.kurultayında ilk adım atılmıştır. sebebi ise, köy enstitülerinin yeni dünyayı kavrayamadığın düşünülmesidir.
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kısa zaman içinde açıldığı yerlerde tarihinde görülmemiş atılımlara neden olmuş kurumlardır.
    12. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      köy enstitülerinin kapanmasında kimin emeği varsa onun ta sülalesini sikeyim,karakterini sikeyim,vicdanını sikeyim,suretini sikeyim,saçının telini sikeyim,damarlarında ki o oksijen taşıyan amonyum atomunu sikeyim.
    13. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      geçen buradan mezun emekli bir öğretmenle tanıştım, sohbet ettik. hayatımda gördüğüm, birebir tanıştığım en entelektüel şahıstı. biraz önyargılıydı ama ahaha. sohbet bitiminde "çok kültürlüymüşsün, şaşırttın beni. dükkanına uğrayacağım. sohbet ederiz yine" dedi. "estağfurullah öğretmenim, başım gözüm üstüne" dedim. türkiye'nin geri kalmasının en büyük nedenlerinden biri bu kurumların kapatılmasıdır. tam ilimde çağ atlayacakken boka saplandık.
    14. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      o zamanlarda ben yoktum ama babamın anlattığı kadarı ve izlediğim eski bir türk filminden biliyorum. insanlar çalışırken bir yandan da öğreniyorlar. yani daha eğitim aşamasında ürün vermeye başlıyorlar, bizim gibi okuldan sonra eve gelip telefon, tablet oynamayıp inek sağıyorlar, tarım yapıyorlar. keşke şu an hala olsaydı, şimdiki sistemdense o sistemden mezun olmayı tercih ederdim.
    15. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aksu anadolu öğretmen lisesinde okudum ve eski köy enstitüsüydü. okulumuzun müzesi vardı. şimdi anadolu öğretmen liselerini kaldırdılar.
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kalitesine bakmak için dönemin derslerine bakmak bile yeterli. bugün bile gelse bizleri şaha kaldıracak bir bölümdür. evet, benim hâlâ umudum var!
    17. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Twitter'da biri güzel bir şekilde anlatmış, okumanızı tavsiye ederim. link
    18. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      köy enstitülerinde verilen eğitimi karşılayan herhangi bir kurum yok şu an yaşadığımız dönemde, yeterince bilgili olmayan insanlar yetiştiriyoruz üniversitelerde.
    19. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      argonomi adlı youtube kanalı köy enstitüleri hakkında güzel bir video hazırlamış şurdan izleyebilirsiniz. eğitimde nereden nereye... “demokrasinin iki çeşidi vardır. biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı... topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz. birincisi, köklü değişiklikler ister. bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir. ikincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. bu, oyundur, kolaydır. amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha...” -ismail hakkı tonguç
    20. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ne büyük iş ne büyük emek ne büyük umutmuş millet adına. Savaş yıllarında eğitime gösterilen o çaba ve değere hayret ediyorum. O günün eğitimiyle günümüz eğitim anlayışını gerek sistem gerekse içerik olarak kıyas bile edemiyorum. Sadece eğitim alanında - ki bence en temeli budur-bu kadar eksiye düşmenin bedelini elbette çok ağır ödeyecektik ve ödüyoruz da. şu belgeseli izlerken çok duygulandım. Çok şey demek geliyor içimden hangisini söylesem seçemiyorum. "ve inanırdık yurdun efendisi olacak köylü. Ne kadar aldanmışız, ne kadar aldanmışız." Şuraya da konuyla ilgili hoş bir film bırakıyorum toprağın çocukları Kemal öğretmenin son konuşması mezun olduğum yıl tüm öğrencilerin çok sevdiği ama yönetimce pek sevilmeyen bekir hocamızın konuşmasını anımsattı bana. Ve daha bir sürü arkadaşı, anıyı.. Bir kez daha duygulandım.
    21. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ismet inönü'nün, türkiye'yi ikinci dünya savaşı'na sokmamakla birlikte yaptığı en büyük icraattır. ismet paşa, adnan menderes'in başını çektiği toprak ağalarının baskılarına bir seçim daha dayanabilseydi ve bu proje bir 10 sene verimli kalabilseydi türkiye'de darbenin lafı bile edilmeyecekti, bağımsızlığımıza tam anlamıyla kavuşacaktık.
    22. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Eğer kapatılmasaydı şuan cahillik %5-10 civarı olacaktı. Komünizm yanlısı bireyler yetistiriyor iddiasıyla 1947'de kapatılmaya başlayıp 1954 yılındaysa "öğretmen okulu" adı alarak tamamen kapatılmıştır.
    23. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      1930'lu yılların Türkiye'sinde savaştan yakın zamanda çıkmış halkın büyük çoğunluğunun kırsal kesimde yaşaması ve okula gitmeyen çocukların yüzde 90'ının köyde bulunması nedeniyle, bu kırsal kesimde yaşayan çocukların ilkokul düzeyinde eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak ve köy insanının sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunacak öğretmen tipinin yetişmesi için kurulan ve sadece eğitim kurumu değil, yaşayarak ve uygulayarak öğrenme gibi ilkeleri temel alan kompleks yapılardır. Yani evrensel bilgileri verelim ve sadece öğretmen yetiştirelim demiyorlar da her yöreye özgün bilgileri de öğretip o yörelerdeki üretimlerin yapıldığı özgün ortamı oluşturuyorlar. Bunun nedeni ise enstitüler kurulmadan önce daha küçük ölçekli köy öğretmen okullarından mezun olan öğretmenlerin bulundukları köyde kayda değer değişimlerin olmaması ve bu sorunun cevabını değişiklik yapabilen öğretmenlerin köyde yaşayanlardan çıkması, bir nevi o yaşantının içinden olması. Bu yüzden de bu okul anlayışını geliştirip bahsedilen özgün ortam oluşturulur, yani bir yaşam alanı. Yapısal olarak da şuan bulunan kampüslerimizin başlangıç modeli de diyebilmemiz çok yanlış olmaz. Planlanandan önce kapatılmalarına rağmen oluşturulan 20 yıllık plan taslağında hedeflenene yaklaşık bir sayı elde etmişlerdir. Sahip oldukları özgün eğitim anlayışıyla usta çırak ilişkisi benimsenmiştir ve bu şekilde üretken, katılımcı bireyler yetişmiştir. Örneklerinden biri olan dedemden gördüğüm üzere bu özgün eğitimin sonucu olarak bir öğretmen öğreteceği derslerin yanı sıra köyde yöreye göre üretim yapmayı da bilmeli, mutlaka bir tane enstrüman çalmayı öğrenmeli ve sanatla uğraşmalıdır. Dedem de şiir yazar, okur, arkadaşlarıyla saz çalarmış. Heheh Düşününce, bu kadar yönlü kişilikleri yetiştiren bir öğrenimle mezun olan öğretmenlerin saygı duyulması kaçınılmaz ve öğretmenliği "kutsal meslek" olarak nitelendirenler haksız da sayılmaz. Belki de kutsallığı, bu yaşam barındıran yapıları kapatarak biz bozmaya başladık. Tartışılır. "O zamanlar kaymakam, öğretmenin yanında peeğhhhti." derdi bizim köylüler. İşte böyle, ülkede asıl kalkınma vizyonuna sahip eğitimin özneleriydi köy enstitüleri. İlk defa gevezelik yapayım dedim, okuduysanız teşekkür ederim.
      2Ne iyi gevezelik etmişsin sen öyle ya. + - patiklipenkuenn 29.06.2020 20:09:37 |#3819452
      1patiklipenkuenn- teveccühünüz efenim - havigitaksim 29.06.2020 20:31:05 |#3819453
    24. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      On yıllarca nesilleri eriten savaşlardan sonra, kurtuluş savaşı gibi bir destan yazılmış. Bir şey kazanılmış ama ne kazanılmış, kimse farkında değil, adeta bir keşmekeş hali söz konusu. Mustafa Kemal, Erzurum kongresinde ilk eğitim kongresini yapmış, kapanışında söylediği şu sözler kulaklarda: “Türk halkı, şüphesiz eğitimi en çok arzulayan millettir. Biz ülkemizi, annelerimizin üzerine inşa edecek, eğitime onlardan başlayacağız.” der. (Trendeyim, o yüzden hatırladığım kadarıyla yazıyorum. Bire bir olmayabilir.) Halk da alkışlar. Öyle bir lider düşünün ki, en büyük emeli öğretmenlik... Yazdığı geometri kitabı, çevirdikleri, inkılapları... Ben değil, kendisi diyor, “Cumhurbaşkanı olmasam öğretmen olurdum.” diye. Her şey bitiyor. Halk gururlu. Yedi düvele verilmiş, kan ve gözyaşı ile yazılmış bir destan... Yoktan var edilen bir devlet! Artık 15’liler cephede ölmek yerine, kalem tutup dirsek çürütmeli deniyor. 1930’ların başında, dünyanın en iyi eğitimcilerinden bir John Dewey. Mustafa Kemal davet ediyor, lakin Dewey, işleri olduğunu öne sürüp bir kaç sene sonra gelmek istiyor. Yanlış hatırlamıyorsam, 1933’te ülkemize geliyor. Mustafa Kemal, Hasan Ali Yücel gibi isimlerle tanışıp çalışmaya başlıyorlar. Amaç şu; teorik eğitimin yanında bölgeden bölgeye değişen teorik eğitimlerle bu topraklar için özel olarak tasarlanmış bir sisten sürdürmek. Meclisten sadece 1 milyon ödenek ayrılıyor. Felsefe, etik, cebir, geometri, edebiyat, Teoloji gibi teorik derslerin yanında bölgeden bölgeye değişen bir uygulamalı müfredat ile, bir çok alanda günümüzden onlarca kat daha sağlam bir müfredat ile 1937’de eğitim başlıyor. Amaç sadece çocuğu değil, köylüyü de eğitmek aslında. Çünkü tarım, sanayinin ön şartıdır. Efektif bir tarım yapamazsanız, sanayileşemezsiniz.) Sadece dokuz yıl tam kapasiteyle çalışıyor. Köy enstitüleri kendi aralarında çalışmalar yapıyor, kendi kendilerine yetebilir bir hale geliyorlar. Öyle ki 2. Dünya Savaşındaki kıtlıkta bu okullar iç pazarın ihtiyaçlarını ciddi oranda karşılıyorlar. Sadece 9 yıl istenilen biçimde çalışan bu okulların, kapanırkenki maddi değeri de 100 milyonun üzerinde hesaplanıyor... Ürettiği ürünler hariç. (9 yıl sonra öğretmen okulu oluyorlar. 54’te de kapatılıyor. Evet, demokrat parti.) Peki neden kapanıyor? Ülke Amerikan tekeline giriyor. Gerek kendi kendine yetebilirlik, gerekse yüksek katma değeri birilerini rahatsız ediyor. Ayrıca, ağalar artık cahil olmayan köylüler üzerindeki otoritesini yitiriyor. Bu kadar basit. Son olarak; “hala” ısıtıp ısıtıp Amerikalılardan 1980’de alınan müfredatı kullanıyoruz. Bu millet ve bu devlet için bir şeyler yapan insanlardan, esinlenilmiş projelere... Eğer bir şeyleri değiştirmek için uğraşmıyorsak, bu ayıp da bize yeter. Not: Çok güzel bir makale okudum seneler önce. Merak edenlere editleyebilirim eve gidince. Mutlaka okunmalı.
    25. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      eski adı aksu köy enstitüsü olan ve ben girdiğimde aksu anadolu öğretmen lisesi olan okulda iki yıl okudum. Okulun kendine ait bir bahçesi vardı ki narenciyelerini toplayıp yerdik mevsiminde. Eski zamanlardan kalma matbaa, sinema makinesi diyeyim artık ve bir sürü eşyası vardı. Müze açmışlardı okulun içinde. En sevdiğim 16 Mart’ta öğretmen okullarının kuruluş yıl dönümünde yaptığımız kutlamalardı. O coşku hakikaten farklı oluyor. Keşke devam etseydi. En azından öğretmen lisesi olarak. Fen lisesi yaptılar. Bir ruhu öldü.
    26. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ilk mezunlarına ettirilen yemin şu şekilde; gorsel - (bkz: kazma kürek defter kitap) kitabından. not: (#4371148)
    27. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şu; (#4406372) yeminde bahsi geçen kanunu da buraya iliştireyim; link paylaştığım linkteki "okullara kabul ve devam" bölümünün maddeleri çok hoşuma gidiyor. dönemine göre müthiş bir adım çünkü. koca devlet kafaya koymuş, okutacak en ücra köşedeki en sahipsiz çocukları bile... parası olmayan çocuğu değil, o çocuğun köyündeki ihtiyar heyetini sorumlu tutuyor; el birliği ile giderlerini karşılayacaksınız o çocuğun diyor. "köy enstitülerinde vazife görenlerin tâyin, terfi, mükâfatlandırma ve cezalandırma şekilleri" bölümündeki ödül-ceza sistemi de şahane. bakın bu öğretmenlerin ömür boyu liyakat ehli olmasını sağlamaya çalışmaktır... aynı şeyi velilerden de istiyor. anlık mod