bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      perdeleri çekin, kapıları kilitleyin. yalnızlık geliyor. sokağın başında, elinde bir bira. seside öyle gür ki aklınız almaz. bilmem kaç milyonluk bir şehirde tek ses onunki zannedersiniz. teslim olmayın, en azından deneyin. ne zincirlere itaat edin, ne sözlere. sevmeyi deneyin. birisini, bir şeyleri. atlarıda ihmal etmeyin ama. yaparsınız siz ben size inan(m)ıyorum. çok güzel seversiniz siz. çok güzel inanırsınız. sadakatede çok önem verirsiniz. hele güven, güven konusunda sizden ötesi yoktur. siz yaparsınız. bir gün birisini seveceksiniz; elinde bir kadeh şarap, yüzünde gökyüzü, dilinde de cennetin önsözü. yapmayın, o şarabı yere dökmeyin. sevmeyi bilmiyorsanız bırakın şarap kadehte dursun. bakmayı bilmiyorsanız boş yere kafanızı kaldırmayın gökyüzüne. okumayı bilmiyorsanız okumayın o önsözü... bu aralar sürekli ölüme sarılıyorum. çoğu gece tek misafirimdir kendisi. size de anlatayım biraz. bazen tanrıya o kadar çok ihtiyacım olduğunu hissediyorum ki, haddinden fazla. dünyada tek bir şehir tek bir sokak ve tek bir insan kalmış, o da benmişim gibi geliyor. sürekli çıkmaz sokaklarda, sarı sokak lambalarına platonik küçük böcekler eşliğinde oradan oraya savrulup duruyorum. dünya kıyameti yaşamış enkaz altında kalmış gibi değil de, enkazın ta kendisiymişim gibi hissediyorum. bağırmak istiyorum, istiyoruz; bazen avazımızın çıktığı kadar, duvara toslamak istiyoruz kemiklerimiz paramparça olana kadar. her gece kendime; bu gecenin sabahı olmayacak, yelkovan bir daha akrebi geçmeyecek, bak bu içtiğin son sigara, bu okuduğun son kitap, son şiir, bak bu son çayın, işte bu da dinlediğin son şarkın diyorum.. bir şeyleri düzeltirim diye inanç taşımadım içimde. buruk bir tad gibi hayatın orta yerinde kaldım. kalbimi ve vicdanımı bile unuttum. kalbimden kuşku duydum. insan kalbiyle kendi arasına kuşku sokar mı? ben onu da yaptım. tepelerin ardında neler varı merak etmeyi bırakılı uzun zaman oldu. önümde olup bitenlerin caydırıcılığı yetiyor bana. herkes konuşuyor. herkes çok fazla konuşuyor. kimse birbirini dinlemiyor. işte, böyle bir açmazın içinde sağır dilsiz yaşıyorum. çenem acıyor benim dişlerimi sıkıp yaşamaktan. yaşamaktan zerre keyif almıyorum artık. bir gerçekliğimiz kalmadı sanırım. çok kalmadığını düşünüyorum. ya öleceğim ya da kafayı sıyıracağım.. şamil akay
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir insanı çok seversin o gider.. sen nefes alamazsın günlerce, aylarca, hatta belki yıllarca.. çünkü dönüp dönmemek gidenin insafına kalmıştır.. gidene kal demek istersin ama bu lanet düzenin halini gördükçe senin de gidesin gelir.. sen ona "küçüğüm" dersin ama bazı insanlar 20'sinde ölür 80'inde gömülür unutursun.. halbuki hiç gitmese hep buralarda yanında kalsa kıymetini anlamayacaksın.. belki mesaj atacak cevap vermeyecek, arayacak açmayacaksin..çünkü bir gün gidecegini hiç düşünmeyeceksin.. senin için çok değerli olduğunu fark etmeyeceksin.. ama bir gitti mi sanki bir tek kendi hayatını götürmüş gibi gösterip aslında senin de yaşama tutunmanı sağlayan bütün dallarını koparıp yanına almıştır.. çünkü artık ne yemek yiyebilirsin şimdi, ne uyuyabilirsin, ne nefes alabilirsin.. yediğin yemek boğazına düğümlenir, uyuduğunda kabus görürsün, aldığın her nefes bir bıçak gibi saplanır yüreğine yaşamaktan bıkarsın oysa sen daha 21 yaşındasın.. 2013 yılında yazdığım kitabımdan kısa bir parça.. daha önce hiç kimseye okutmamıştım. i̇lk defa birileriyle paylaşıyorum. beni heycanlandırdı..
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ekseri dizilere konu olan, yalnızlığı, bir o kadar da kalabalığı anlatan şehirdir i̇stanbul. sahilleri hülasa, diğer şehirleri kıskandırır. köprüde balık ekmek, kanlıca’da yoğurt, büyükada’da dondurma yenip, burgazada’da çay, heybeliada’da limonata içilmezse ne anlamı kalır yaşamanın? ortaköy’den beşiktaş’a giden ağaçlı yoldaki düşüncelerden, balmumcu’da çarşıda parasını kaptıran turistten, bakırköy’deki pazarlarda indirim kovalayan insanlardan, zeytinburnu’ndaki tıkış tıkış meyve-sebze hallerinden, eminönü’ndeki balıkçıların bağırışlarından, otogardan iner inmez denize dönüp i̇stanbul’u yeneceğini söyleyen adamdan habersizdir fatih’teki cami yahut denizin ortasındaki mevta. taşı toprağı -tabiri caizse- beton olsa da artık, ilk günkünden daha çok rağbet vardır bu eşsiz şehre. her yeri gezilip görülse bile hâlâ eksik kalan bir şeylerin olduğunu düşünürüz. haksız da değilizdir aslında. günümüzde nerelerde o i̇stiklal caddesi’nde topuklarını vurarak gücünü ve asaletini belirten hanımefendiler yahut heybeti beyoğlu’nu sarsan i̇stanbul beyefendileri? üsküdar’da muhallebi yiyen azizlerin yerini alışveriş merkezine alışanlar aldı. galata kulesi’ne çıkma sevincini metrobüsün boş olması aldı. boğaz'ı kalbi, dalgalar dilidir. i̇stanbul’u güzel bir kadın gibi betimleyen şarkılara zeval gelmemesi dileğiyle.
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      uzun zamandır görmediğim kadına elini uzattım kadın biraz tereddütle elimi sıktı. bu tereddütler beni yaralıyordu x x x kadınla bir kere daha görüştüm.son görüşmemiz burası bir mezarlık.bir cenaze var ve binlerce ölü. onlardan bir tanesinin de ben olduğumu hissediyordum. kadın bana ilk ve son kez elini uzattı. canlandım ve tereddüt etmeden elini tuttum. eli sigara gibi, hiç bırakılmaz gibi geliyor. bırakınca nereye koyacağım ellerimi. bilemiyorum...
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ...estetik ameliyatlar, ölümcül diyetlerle, topluca bedenlerine işkence eden kitleler, bir güzel söz öğrenmek ve söylemeyi neden hiç dert edinmiyor. bedenimize nitelik katan bir güzel sözdür. belki de çağımızın depresyonları, psikiyatristlere koşturmaları bir güzel söz eksikliğinden. ...kalbimizi saran bir güzel söz, göğsümüzün üstüne bastırdığımız sevgiliden bir küçük pusuladır. velhasıl bu amansız gerilla savaşında tek nevalemiz ve silahımız sadece çürümüş yapraklar! allah kimsecikleri kurumuş yapraklardan, bahçelerden, uzun yürüyüşlerden, güzel sözlerden eksik bırakmasın. hayatımız için çok sert tedbirler alın, birkaç güzel sözü kalbinize bastırın!
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sırtımı yaslayıp oturuyorum bazen.yenilmiş omuzlarım çökmüş.sırtımdaki dolaptan alıyorum gücü.bıraksan kendime yıkılır bedenim. etrafıma saçılmış onlarca kağıt onlarca sorun ve onlarca şeyin karşısında sadece ben. savaşmak için hayata çok geç kaldığımı biliyorum. i̇çimde de öyle müthiş bir savaşma arzusu yok. ama savaşmak kelimesi ile savaşıyorum. savaşmak ile savaşmak nasıl bir durum biliyor musunuz kazanmış birinin karşısında tek kişilik ordu misali durmak gibi. yada annen eline bir poşet tutturmuş, çöpe atmanı istemiş ve tam sen çöpe giderken savaş başlamış. i̇şte o çöp benim savunmam. benim hayatım bu kadar. çöp işte. atılması gereken artık işi bitmiş. yığınla saçmalık dolu. yığınla pis. olabildiğince atılmalı. ama işte. i̇şte insan anlasa bile yapamıyor bazen. çöpe atamıyor. bilgisiyardaki çöp tenekesi gibi. atıyorsun ama hep orda kalıyor. kafandaki tek bir tuş ile geri yüklüyorsun. çöpe atamadıklarımı savunma yaptım ben de. elimde bir tek o vardı.yanımda bir tek o vardı.annem beni savaşa itti ben de çöpü savunmam yaptım. çöpten savunma mı olurmuş demeyin. atılması gereken çoğu şey uzun ömürlüdür. uzun süre beklemiştir, dayanmıştır, güçlüdür. biri yesin biri oynasın veya biri bir şey yapsın diye beklemiştir ışte. umut etmiş ve kimse gelmeyince çürümüştür. çürüyen her şey çöpe gider. bak mesela ben gibi. neyse dağılmasın konu. çöpü savunmam yapınca şaşırdı herkes. lakin düşman yalpaladı. kim gelse düşman görmeye başladım. kim gelse çöpümden attım gözünün önüne. kim gelse çöp yanımı gördü ışte. kaçtılar . çöpten kim kaçmaz ki. kokuları da ağırdı baya çürümüşler yani. düşman kaçtıkça da yalnız kaldığımı fark ettim. ama o kadar umrumda değildi ki devam ettim çöp atmaya. annem verdi ben attım. annem kendisi atacak olsa dur dedim ben atarım. attım attım attım. evde çöpleri hep ben attım. i̇ç çürüklüğü diye bir şey varmış. i̇çim çürüdüğünde anladım. aynıydı. elimdeki poşetlerin içindeki çöplere benziyordu. bazen bir çöp bidonunun yanında ağladım. ama hep güçlü kalktım ordan. eve gittiğimde anne başka çöp var mi diyecek kadar güçlüydüm. ben anne çöp var mı dedim hep. annem hep var dedi . bizim evde hep çöp vardı. tüm çöpleri aldım. geçmişim bundan çöp ışte. attıkça da içim derinleşti. derinleştikçe de daha fazla çöp koymaya başladılar. babam verdi kardeşlerim verdi herkes verdi. çöp tenekesi olmak nedir öğrendim. olsun ev temiz olsun ben hep alırdım. çöp olurdum nolcak ev temizdi ev. siz ev temizliğinin ne demek olduğunu biliyor musunuz. ben bilmiyorum. bizim ev hiç temiz olmadı. küfürler duyulurdu. havalara tabaklar çanaklar atılırdı. sofralar ters döner tüm yemekler devrilirdi. halıya dökülürdü acılar. bak çöp geliyor. aç ağzını siyah. bak çöp geliyor duy sesleri. devrilen tabaklardan yenmez bir daha yemek. onlar çöptür artık sadece çöp. dün gece bir kabus gördüm gene anne.kötüydü. kimse yoktu yanına kaçacağım. öylece bekledim geçmesini. korkumun bitmesini. soruyorlar ya bana hani nasıl bu kadar cesursun diye. korkumun geçmesini hep tek başıma bekledim. hiçbir durak kalabalık değildi. beklediğim yerler boştu anne. içimin boşluğuna denk getirdim. bekledim anne geçmesini bekledim. geri uyumaya korktum kalkmaya korktum. kulağımdan fısıldayacak sandım. binlerce kez dua tekrar ettim anne. allah'tan başka sığınacak kimsem yoktu. orda öylece bekledim ışte anne. şunu da itiraf etmem lazım. sen hiç aklıma gelmedin. siz hiç aklıma gelmediniz. kabus görüp annesine koşan bir çocuk hiç aklıma gelmedi. bu kabustu da diğerleri gibiydi ışte. sadece kabus dedim sadece kabus. onu da ekledim çöplerime. edit: bugünki kabusumda aklıma geldiniz anne. öncesini siktir et rüyanın . bak dinle bu kısmını. çünkü kardeşim öldü bugünkinde. kardeşin öldü mü hiç senin. rüyalarımı bu kadar derinden hissetmek istemiyorum anne. bir dolu tramvay geçti yanımdan. çok fazla gürültü vardı. çok az insan vardı. yerler yemyeşil, güzel bir yaz akşamıydı. neden tramvaylar arasında durduğumuzu bilmiyorum. bir tramvay geldi o an. tam önümden geçti. attım kendimi karşıya ama orda da tramvay çıktı önüme. sen bana kardeşin nerde dedin ben bilmiyorum dedim. etrafimiza baktık. yokluk hissettim o an. garip bir hissiyattı. çok ihtiyacın olduğunda yanında kimsenin olmaması gibi. büyük açlık. yoktu. sonra bir an sen bir nokta gördün ve oraya koşmaya başladın. algılayamadım başta. sonra anladım anne. koştuğumu hatırlamıyorum. senden daha önce vardığımı hatırlıyorum. senden önce gördüm yani kardeşimin ölü bedenini. belki de bu neyse söylemek istemiyorum bu düşüncemi. sen bunu da bilme, boşver. o ve başında babam. babamı ben hiç öyle görmedim. yıkılmış devrilmiş. tek oğlu ölmüş bir baba nasılsa. öyle değil ışte al bunu 5 ile çarp , aynen öyleydi. ben o an içimin kuruduğunu hissettim. öyleydi. etrafima baktığımda yerlerde dikenler vardı. evimizin pardon eski evimizin arkasındaki otluk alana benziyordu. ama aynı zamanda park gibi de bir yerdi. ama ağaçlar sarıydı burda. etraf kahverengi. sürekli etrafima baktım. ne arıyordum. belki de uyanmayı. içimin dolduğunu hisettim. hani torbaya bir şeyler koyarsın ama sığmaz. lakin sen inatla koymaya devam edersin. en sonunda da patlar. öyle ışte. o tarafi böyle yapmaz sacma oldu biraz. hissetmeni isterdim. yada hayır kimse hak etmez bunu. boşver. sonra patladim. uyandım. inleyerek anne. sen hiç acıdan inleyerek uyandin mi. bilincim açıldığında dahi inlemeye devam ettim. ta ki gözyaşlarım gelene kadar. sonra sustum, sessizce ağlamaya başladım ve tam o an ezan okunmaya başladı. i̇şaret mi dersin. görüyor dimi beni. duyuyor. o zaman şunu söylemek istiyorum. önce beni al allah'im önce ben öleyim. çünkü anladım ben bu acıya katlanamazmışım. edit:2 buraya hep unutamadığım kabuslarımla geliyorum siyah. ölüm gördüm ölümler. ağrılardı. baya yüktü. öncesini hatırlamıyorum bilirsin çok fazla kabus görürüm. bir ara bir kuş gördüm. o kadar güzel bir kuştu ki. bembeyaz kar gibi. kafasında sarı tüyler vardı. i̇nsanın gördüğünde sevmeye korktuğu. ama içi kötüydü. kuşa önce sempati duydum yanına gittim. odama girmişti ve çıkmıyordu. yanına yaklaştığımda bana baktı. ama öyle bir bakıştı ki geri kaçtım. çok kötü bakıyordu tehlikeli güzellerden. şeytan gibiydi. biraz acı bşraz kötü. kuşu çıkarmaya çalıştım havalandı hep çıkmadı. dışı güzeldi lakin içi kötüydü. sonra annem geldi odama. aradan zaman geçti annem dolabı açtı kuş ordan çıktı. anneme saldırmaya yeltendi, bağırmaya başladı ben de kuşu öldürmeye. üstüne defterle vurdum ve öldürdüm. sonra görüntü değişti. bir sokaktan geçiyordum. karşıdan karşıdan geçmek için adım attım. bilirsin arabalardan korkmuyorum futursüzca dalıyorum. kendime bir şey olmasından gram korkmuyorum. ve belki de artık arabalardan korkmalıyım ama kendim için değil. i̇ki araba bana çarpmamak için birbirine çarptı. büyük bir gürültüydü. ortalarından kaçtım ve umursamadan yoluma devam ettim. duygusuzum ama bu kadar mı duygusuzum siyah. merhameti de mi kaybettim. onu da mı? aradan saniyeler geçti. gene aynı yerde aynı yoldaydım. gene aradan geçtim ama arabaların birinden bir adam fırlayıp önüme düştü. adam adam öyle kötüydü ki işte o an kalbimin ağrıdığını hissettim. şoktaydım. hiçbir şey yapamadan adama baktım. adam siyah adamın kafası asfaltaydı adamın kolu asfalttaydı ama ayrı köşelerde. kolu kopmuştu. kafası öyle bir haldeydi ki yüzünün yarısı yapışmıştı. bir bacağı geri kıvrılmıştı. üstü beyazdı ama kan ve kahverengi olmuştu. i̇nsanlar çıktı evlerden dükkanlardan. kafamda benim yüzümden oldu cümlesi ile öylece durdum orda. bir teyze gel dedi beni dükkana çekti. etrafa ambulansı arayın diye bağırmaya başladım. kimse aramadı kimse umursamadı. topluca oturmuş sohbet edip kahkaha atıyorlardı. ordan oraya koşmaya başladım. kimse umursamadı siyah insanlar bu kadar mı bitti. ben neden aramıyorum dedim. telefonu çıkardım numarayı tuşlarım. ama aramıyordu başka bir site çıkıyordu ekrana aniden. defalarca denedim adam ölüyordu ve ben ambulans bile arayamıyordum. i̇çim gittikçe ağırlaşıyordu. çaresizdim. kötüydüm. suçluydum. teyze gel beraber arayalım dedi yanına gittim. ama o an biri onu çağırdı ve gitti. sonra onu kahkaha atarken görüşen. hani dedim arayacaktın boşver öldü zaten dedi. beynim alarm vermeye başladı. ölüyor ölüyor adam ölüyor. senin suçun. kulüpten bir arkadaşımı gördüm yanına gittim arayamıyorum ara nolur dedim. oturttu beni ama o da aramaya çalışmadı ya da çalıştı bilmiyorum. görüntüler çokkarışık her şey çok sesli. başka bir arkadaş geldi yanıma ben biliyorum dedi. bir merdivene oturduk diğer arkadaş sırtıma yaslandı. önümüzde aramasını bekledik arkadaşın. elinde bir zarf ve dosya vardı. tam cep telefonunu çıkarmışken merdivenin yanındaki odanın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. o kadar çok korktuk ki. ve zarf yere düştü. biz iki kişi atladık merdivenden. diğer arkadaşımız orda kaldı. onu da bıraktım siyah. ben kendi canımı umursamayan biriyim neden bıraktım onu orda neden. onun adını bağırken uyandım. mutfağın ışığı yanıktı ev arkadaşım uyanıktı. hemen çıktım odadan koltuğa oturup ağlamaya başladım. ve hayatımda ilk kez sarılacak bir beden istedim. ben sarılmayı sevmem ki kimseye de sarılmam öyle. ama o an biri bana öyle sarılsın ki unutayım bitsin istedim. ama sarılmadım arkadaşıma. elim gitmedi. elim gitmez bilirsin. duygusuzluğumun bana yüklediği yegane eksiklik. sarılmak istedim ama sarılmadım. geçsin istedim ama geçmedi. su içirdi sakinleştirmeye çalıştı ama işe yaramadı. git yat dedim belli yatmak için hazırlanmışsın. odama geçtim ama ışığı açtım biliyor musun. i̇lk defa karanlıktan korktum. kendime yediremedim. ama ışığı da kapatamadım. cesedi atamadan. kendimi attım onu atamadım. kanı silemedim zihni’mden yer ettim. çok korktum siyah annemi aramak istedim. i̇lk defa anne çok korkuyorum demek istedim. ama yapmadım. ben adam öldürdüm siyah. adamın kolunu kopardım kana buladım onu. duygusuzluğumun bedelini hiç tanımadığım birine ödettim. şimdi beşinci sigaramı içiyorum. acımı çekiyorum ve adamdan özür diliyorum. kabuslardan artık çok yoruldum. neyin bedelini ödediğimi hiç anlamadım. Edit 3: merhaba siyah. Ben geldim. İçimdeki yokluktan geldim. Bir insanın içi nasıl yok olabilir siyah. Bir insanın iç yangını hiç mi bitmez. Yoksa bu köz gibi en ufak ateşte gene yanabilecek bir şey midir. İncecik bir ateş parçası bile kalsa en ufak şeyde yeniden alevleniyor her şey siyah. İçimin karanlığı, sırdaşım. İçimden gelerek koydum senin adını biliyorsun anlamını. Her şey artık çok yük geliyor, nasıl olur bilirsin hani kmlerce yol yürürsün de bir yerde durunca anlarsın yorulduğunu. Öyle değil işte ben yorulduğumu anlayalı yıllar oluyor da nasıl hala yürümeye devam ediyorum hiç bilmiyorum. Bazen diyorum ki iyiyiz ya iyi gidiyor baksana. Ama sonra içimdeki bu öfke demeti çatlaklardan yol buluyor kendine. Çatlaklarım o kadar fazla ki kapatmaya dahi yeltenmiyorum. Huzur nedir ki böyle zor oldu beni bulması. Neden beni sevmedi ki. Hadi kötü biriyim tamam içimdeki karanlık şeytan işi tamam da gramcık da mı hakkım yok. Ben aç gözlü biri değilim siyah. Gram ile yetinirim ben. Yetinmeyi de bilirim. Siktiğimin hayatında hiç mi sevenim yok. Hiç mi kuyumdan çıkaracak insan yok. Yokluğun da bir sınırı varmış siyah. Sınır geçince patlayan mayınlardan belli. Artık patlayan mayınlara karşı durabilecek bir çatım kalmadı. Ruhum bedenime çatı olmaktan o kadar usandı ki galibi gök oldu. Soğukta dura dura soğudum. Soğuk içmekten kurudum. Bir gram huzura muhtaç kaldım. Çöllere düşmüş bir bedevinin ruhunu taşıyorum artık. Toprağa girmeme az kaldı.
      0mükemmel - sessiz mavi 29.12.2017 12:10:41 |#3699002
      0+ sonsuz - sessiz mavi 29.12.2017 12:10:53 |#3699071
      1eyvallah - sessizdeyimdünya 29.12.2017 12:22:08 |#3699419
      butun yorumlari goster (7)