yerin dibine girilesi anlar

Az önce karşı apartmandan bir komşumuz aradı çocuğunu kendi balkon tarafından görememiş işi olduğu için aşağıya inip bakamamış. Beni aradı o taraflara bi bakar mısın orda mı acaba dedi. Balkona çıktım baktım çocuğu bizim apartmandan bir çocukla oynuyor. Telefonda burda olduğunu ve göz kulak olacağımı söyledim. Vedalaşıyoruz kadınla telefonu kapatcaz bana teşekkür etmedi ama ben ona rica ederim dedim. 2 3 saniye sessizlikten sonra sağ ol nazik diyip kapattı telefonu. Çok utandım.

Arkadaşımla telefoncuda aramızda geçen saçma diyalog sonucu yaşadığım anlardan biri. Olay şöyle vuku buluyor. Alakasız şekilde arkadışıma köpeğini sorma gereksinimi duydum. Köpeğinin adı da Latte. Sorucam sorucam adı aklıma gelmiyor ama bir kahve türü olduğundan eminim. Durdum durdum dedim ki "ee neskafe nasıl, iyi mi?" Gerisini hatırlamıyorum. Hayır da Zeynepciğm işin buna mı kaldı sana ne kardeşim ya...

Yok öyle bir an. Gülün geçin takılmayın. (bkz: utanması olmayan sözlük yazarları)

Rafet El Roman'ın senden sonra şarkısı çıktıktan kısa bir süre sonra başımdan geçmiş bir anım var. Bir bayram gezilecek gerekli akrabaların tümü gezilmiştir ve geriye gereksiz akrabalar kalmıştır. Ben de onları gezmek istemediğim için ve kuzenimle zaman geçirip kendimce kaliteli vakit geçirmek için teyzem, eniştem ve kuzenimle Eniştemin baba ocağına gittik. Zaten kuzenimin iki tane daha benimle hemen hemen yaşıt kuzeni olduğu için benim için eğlenceli zamanlar olacak diyebilirdik. Oraya gidince çocuklar için ayrılmış özel bir odaya geçtik çocuklar olarak. Sonra konu nereden geldiyse şarkı yarışmasına geldi. Sırası gelen kendinden önce şarkı söyleyen kişinin istediği bir şarkıyı söyleyecek. Bana da "senden sonra" şarkısını söyle dediler. Şarkıyı bilen bilir "yaram ne kanar ne de kabuk bağlar" derken yaram kısmı istemsizce uzar. Neyse, şarkıyı tam da bilmiyordum ve iki cümleden sonra tekrar yaram kısmına geliyordum. Zaten ergen kafasıyla yaramı söylerken "yarağaam" diye uzayıp gidiyor gülmekten yerlere yıkılıyorduk. Yine ben "yarağaaam" diye uzatırken gelen sesler içeriye kadar gitmiş ve bazı kişiler neler oluyor diye bakmaya gelmiş. Öyle bağırırken Kuzenimin babaannesi, dedesi, yengesi, halası ve teyzem benim pişkince öyle bağırmamı duymuşlardı. Olayı anladığımda yerin dibine girmiş; babaanne, elti ve görümce tarafından kınanırken dede ve teyzemi gülme krizine sokmuştum. O günden sonra utancımdan teyzem ve eniştemin suratına birkaç görüşme boyunca bakamamış; kuzenim tarafından uzunca süre dalga geçilmiştim.

Lise de okulun son günü alışveriş merkezine gidelim yemek yiyelim dedik neyse aldık yemekleri balkon kısmına geçtik bu yüksek sandalyeler var ya işte onlara oturduk yemek yiyoruz okulun son günü diye de karneyi alan alışveriş merkezine gelmiş tesadüfen bir arkadaşı gördüm selamlaşmak için sandalyeden ineyim derken insanlar birden gözden kayboldu kendime gelmem bi 10 saniye sürdü sanırım lan nasıl yere düştüğümü anlamadım meğer gözden kaybolan benmişim biraz daha sert düşseydim gerçekten yerin dibine girecektim yalnız

Banyoda mahsur kaldım. Hem de saçma bir şekilde. Fatih adında bir arkadaşım var. Biz bu çocukla güzel anılar biriktirmek için bir takım mallıklar yapardık. Aslında yakın bir arkadaşımın kuzeni ama bizim arkadaş grubuna zaman içinde eklemlendi. Benden 3 yaş küçük. Bir gün ani bir kararla antalya'ya gidip çalışma kararı aldık. Hiç hesapta yokken, tamamen öyle estiği için. Lükse bak mk. Fatih, yerinde durmayan, kafayı kızlarla bozmuş, birini elde edince ötekine takan bir tip. En büyük takıntısı dış görüntüsü. Arada sırada tişörtün hiç yakışmamış diyip bütün gününü bok edebiliyorum o kadar takık. Bense ağır abi tadında takılıyorum ama bir o kadar da eğlenmeye bakıyorum. İşe başladık, etrafı kolaçan ettik, nasıl daha az çalışıp daha fazla zevk alırız hesaplar yapıyoruz. Benim otelde pertim çıkıyor bu malın da restorantta. Sultangazi'den de yeni çıkmışız kıllı bıyıklı kız yok neredeyse cennete düşmüş gibi bir his var içimizde. Daha ilk günden zıvanadan çıkma belirtileri gösteriyoruz. Otelde odamızın önünden geçen hatunların parfüm kokularını, hava akımı oluşturup odaya sürekleyecek kadar abazanız. Kendi çapımızda eğleniyoruz. Ağır abiye bak mk. Bu mal daha 3. Günden geldi, mumyax bizim fazla kıllarımızdan kurtulmamız lazım dedi. Sebep diyorum abi baksana biz şort giyince menekşeye plaja giden konfeksiyon işçilerine dönüyoruz diyor. Ben de ara ara istenmeyen kıllarından arınan biriyim malum  görüntü kirliliği gibi geliyor. Hem urfalı olunca tüy değil kılların oluyor.  Tamam dedim fatih bende makina var onunla alırız. Olamaaaz olamaaaz kesinlikle olamaz Konuyu bu şekilde halledicez sanıyorum ta ki bu akşam elinde 4 paket hamam otu tozuyla gelene kadar. Fatih bu ne? Hamam otu? Ne yapıcaz bununla? Bacak ve göğüs kıllarımızı alıcaz? E makina? O güzel almıyor bunu kullanınca kökünden alıyor. Sen daha önce kullandın mı bunu? Hayır ama arkadaşım kullandı. Bak işe yarar mı bu boşuna gitmesin? Sen rahat ol. Ne olur ne olmaz, nedir ne işe yarar, nasıl kullanılır diye bir Google amcaya danışayım dedim. Okudukça başıma iş mi alıyorum diye düşünmeye başladım. Berbat bir kokusu var, eski dönemlerde saraylarda kullanılmış, kokusuna fazla maruz kalınca zehirlenme riski var üstüne bir de vücutla uzun süre temasında yanıklar oluşturabiliyor. Amk tüy dökücü toz değil hitlerin kimyasal silahını okuyorum sanki. İçimden bir ses bildiğinden şaşma diyor başka bir ses de ne olabilir ki diyor. Hani şu inception'da di caprio, karısının aklına bir fikir yerleştiriyor, bu karısında saplantı haline geliyor ya benimki de o hesap. Herif kökünden niye almıyoruz diyip kaçtı resmen, orada da amacına uygun kullanılması gereken bir şey var çünkü neden kullanılmasın ki. Benim otelde öğle araları kafamı dinleyebileceğim 2-3 saatlik bir boşluğum var. O boşlukta bu işi kökünden halledeyim dedim. İçeri geçip hamam otu tozlarından iki paketi aldım. Normalde bir paketi yeter yazmasına rağmen ben çok olsun kolay olsun sığlıktaki bir fikirden ikisini birden suya karıştırdım. Anadan üryan soyunup sağa sola nerde kıl gördüysem yapıştırıyorum. Hesapta işlem bittikten birkaç dakika sonra suyla sıyırıcam kılları. Lanet oda bir kokuyor bir kokuyor böyle çürümüş ceset kokusuyla boklu derede yetişmiş menekşe kokusu arası bir şey. Pencereyi açmıyorum biri görecek diye hem nasılsa biticek birazdan. Odanın içinde Rönesans dönemi isa tasvirleri gibi geziyorum. Bir yandan da derime baskı uyguluyor hafiften katılaşırken. Neyse vakit geldi şu pislikten kurtulayım dedim musluğu bir açtım o ne Su yok??? Baba su yokk. Normalde antalya'ya gitme kararımda en büyük etkenlerden biri birkaç ay öncesinde yaşadığım psikolojik buhran. Bir ara her gün hastanedeydim. Doktorlar bir teşhis koyamayıp anksiyeteyi yapıştırmışlar. Olur olmadık şeylerde panik oluyorum. Hiç iyi değil psikolojim. Aklıma zehirlenme riski geliyor tırsıyorum odadan çıkma eğilimleri gösteriyorum ama bu halde de çıkılmaz. resmen ölümümü bekliyorum. Gidip camı açıp camın orada durma kararı aldım. Aklıma saçma sapan şeyler geliyor böyle tuz ruhu amonyak karışımından dolayı ölen ev hanımları falan. ölümle aramda birkaç soluk zaman kalmış gibi İyice tribe girmişim. Suların gelmesini bekleyemem. Aradım bu yavşağı başladım küfretmeye. Arada kendime de saydırıyorum. Ne oldu abi diyor, olayı anlatıyorum ardından Çabuk bana iki bidon su getir diyorum. Fareler ve insanlar romanında arkadaşının başına sürekli bela açan lennie small kahkahası atıyor piç. Amk yamuk burunlusu ya başıma hep iş açtı bugüne kadar. toz da fazla katılaşmış, güç bela çıkıyor. Bir yandan suyun anca yetişeceğini diğer yandan bu kokudan nasıl kurtulacağımı düşünüyorum. İçeride sinirden bitimi sikicem resmen. 2 saatlik zaman dilimi bitmiş beni bekliyorlar aşağıda. İçeride lanet bir koku, üstümde hamam otu karışımı, bacağın biri tertemiz öbürü batık. Ben bıraktım bütün işlemi kahkaha atmaya başladım. Çünkü birazdan aşağıya indiğimde duş alamamış olduğum için kokarca gibi gezinecem etrafta. Anlamasın kimse diye bi kot giyip, banyoyu o pis koku ve suç aletleriyle öyle bırakıp aşağı inmek zorunda kaldım. Bir yandan bacağım yanıyor 40 derece sıcaklıkta ve kotla öte yandan gören tiksiniyor kokudan anasını sikeyim ya. Su geldi sonra. 1 saat sabunsuz duş aldım iki kimyasalı karıştırmamak için. ardından rahatladım biraz. Ertesi gün bacağımda kızarıklıklar olmasına rağmen denize girip bronzlaşıp amele yanıklarından kurtulduğumu hatırlıyorum.

övünmek gibi olmasın bi ara bim'de çalıştım. gerek personel yetersizliği, gerek eşeklere taş çıkaran performansım sebebiyle üç dört ay içinde mağaza sorumlu yardımcısı olup sorumluların ve yardımcılarının birbirleriyle paslaştığı whatsapp grubuna dahil edildim. Bilirsiniz, bim de diğer perakende mağazalar gibi birçok ürünü (çok istisnai durumlar hariç) koşulsuz geri almak veya yenisiyle değiştirmekle yükümlüdür. eğer değiştirilecek ürün o mağazada yoksa personel, müşteri memnuniyeti adına diğerlerini tek tek arayıp sorar. whatsapp profilimde yıllardır aynı manzara resmini kullandığım için grubun öteki üyeleri beni sadece ismen tanıyordu. Ben ise neredeyse hepsini... Bir gün harıl harıl yardırırken telefonum çaldı. Ekrana bakınca arayan kişinin x mağaza sorumlusu genç, güzel, havalı esra hanım olduğunu gördüm. -zobrist bey kolay gelsin. +sağolun esra hanım. Buyrun. -elinizde şu çok amaçlı dolaplardan var mı acaba? -299, 99 tl olan değil mi? Var evet. +tamam öyleyse. Size bi müşteri yönlendiriyorum. Bizden aldığı hasarlı çıkmış da. Yenisini verirsiniz olur mu? -elbette, gönderin gelsin. şimdi uzun uzun ayrıntıya girmeden bir şey söyleyeyim. Defolu mal, mağazalar için tam bir baş belasıdır. Envanter zamanı saçma sapan işlerle cebelleşir durursunuz. her neyse, müşteri geldi. Aldı dolabını çekti gitti. derken akşam oldu. Kepenkleri indirip evime yollanmak üzere bir otobüse atladım. Bir durak sonra otobüse iş kıyafetleriyle esra hanım bindi. Mis gibi kokuyordu. Hiç düşünmeden yanıma oturdu. Beni tanımaması gayet normaldi tabi. Selam verip kendimi tanıtmak üzere hamle yapacaktım ki eline telefonunu alarak birini aradı. iyi bari, kapatınca konuşurduk artık. Fakat anlattıkları gittikçe aşina olduğum bir tarafa doğru kayınca kulak kesildim. -evet ya ona postaladım adamı. Evet evet şu ilginç zobrist'e. Ben niye değiştirecekmişim kızım enayi miyim. uğraşsın bana ne! Hem benimkinin müşterisi de hazırdı zaten. Aynen aynen iyi ciro yaptım bugün ehehe. konuşmayı sonlandırıp huzur dolu bir iç geçirdi. Koluna dokundum. Panikle bana baktı. En sevecen halimle; -merhaba esra hanım dedim. +hayır! hayır hayır lütfen bana zobrist olduğunu söyleme dedi. -ta kendisiyim dedim. özürler dileyip gönlümü almaya çalıştı. Muhakkak ki öyle demek istememişti. Bana gayet saygı duyuyor, çalışkanlığımı takdir ediyordu. -çok üzgünüm ama bölge sorumlusuna haber vermek zorundayım dedim. +ciddi olamazsın derken gözlerine pırıl pırıl yaşların dolduğunu hissettim. -şaka şaka, olur öyle şeyler deyip pencereden dışarıyı izlemeye başladım. ama yalan yok, inanılmaz eğlenmiştim.

Teklif edildiğini düşünerek, yok sağol gerçekten istemiyoruma konu olan şeyin aslında sana gelen bir teklif olmadığını anladığın an. O kadar çok yaşamışım ki hangisini anlatsam bilemedim bile, çok utandırıyor her seferinde buna düşmek sddjhshshs

yeni bir mekan keşfetmiştik.bizde de bir huy var bir yerin bokunu çıkartana kadar gideriz.neyse efendim yine mekandayız kasaya gittik hesabı ödedik kasanın orda duran telefonu aldım,çıktık mekandan.yürüdük bi 10 20 adım “allah allah iki arka cebimde dolu gibi hissediyorum“ diye söylendim bi baktım iki arka cebime ikisinde de telefon var.arkadaşımla birbirimize baktık,ufak çaplı bir şok geçirdik. meğer ben mekanın sahibinin telefonunu kendi telefonum sanıp ceplemişim.gidip özür dileyerek telefonu verirken yerin dibine girmiştim,çaldığımı düşünecek diye...

İlk buluşmada açık kapı sanıp cama lap diye girmek ve aşağıya sinek gibi kayarak düşmek. Evet yaşandı malesef

sınıfa kusmuştum. Sonra hayata küsmüştüm.

Bi avmde arkadaşlarımla buluşacaktım. Yukarda olduklarını oraya gelmemi söylediler. Bende bi yandan yürüyüp bir yandan mesajlaşıyordum. Öyle dalmışım ki aşağı inen merdivenlerden yukarı çıkmaya çalışıyorum. En sonunda biri seslendi vw yanlış yoldasın dedi. Her halde hiç bu kadar utanmamıştım:(

Geçenlerde babam kaşar peynir almış ama dev gibi. Hâlihazırda var küflenmesin bu bari diyip buzluğa atalım dedi annem. Neyse ikiye böldük, poşetledik, üstüne de yapışkan kağıtla kaşar yaz da karışmasın dedi. Birine kaşar yazdım diğerine de troll olsun diye ablamın adını Ceren diye yazdım. İçerden babam geldi. Kağıtlara baktı. "Kaşar Ceren" dedi ve ölüm sessizliği eşliğinde mutfaktan çıktı...

İlkokul, 1. sınıfta lavabolardaki el sabununu dalgınlıkla jöle sanıp saçıma sürmüştüm ve aynaya bir bakmıştım saçım köpük içerisinde... Saçımı soğuk suda yıkayıp sınıfa şırk yaş girmiştim, herkes bana bakıyorken saçımdan suratıma süzülüyordu sular. Yaşım 7, hızlı zamanlar... (bkz: salaklığın bini bir para.)

Metroda evime dönüyorum. Kulağımda kulaklık, elimde kitap, öyle takılıyorum. Biri koluma girdi. Kafamı bir kaldırdım kızın teki. "Acaba tanıyor muyum?" diye beynimdeki infoları gözden geçirmeye başladığım sırada yüzüme tanıdık bir koku çarptı. Evet, zom olmuş hatun kişisi. Neyse. Kız sürekli öğürüyor, sendeliyor, bunu yaparken de bana sırnaşıyor falan. Metro da nasıl dolu. İneceği durağa gidene kadar, haline üzüldüğümden ötürü kızla ilgilendim, diğer taraftan da bizi sevgili sanan insanların hoşgörü gülümsemeleriyle karşılaştığımdan sürekli "Sevgilim değil, vallahi değil." açıklamaları yaptım. Baya baya kabus gibiydi. Elimde poşet... Sonra gittim kızı taksiyle evine bıraktım. Taksici de ayrı manyak. Affedesiniz, mekandan karı kaldırdım da, sikmeye götürüyorum sandı. Hafta ortası bir de. Adamın hal tavır falan, görecektiniz. Kızı sitesinin güvenliğine bırakıp geri döndüğümde baya şaşırmıştı. Maalesef bu şekilde bir dizi olay yaşadım. Hep beni buluyorlar. Evet.

odamda yan gelip yatarken sınıf grubuna bir mesaj geldi.”0 rh + kan grubunda olan herhangi biri üniversite hastanesine bla bla adına kan vermek için gelebilir mi?” tarzında bir şeydi sanırsam.3 5 dakika kimse tek kelime etmedi.sonrasına gruba yazdım ardında da o kişi özelden yazıp sağlığımla alakalı sorular sordu,kan vereceğim kişinin ailesinden birinin numarasını verdi.neyse ben de hayatımda ilk kez kan verecem hem bunun heyecanı var hem birine faydam dokunacak. işte evrakları doldurdum vs.görevli hemşire evraklara baktı“ dövmeni yaptıralı 1 yıl oldu mu?” diye sordu. olmadığını belirttim.görevli hemşire de kan veremeyeceğimi başka birini bulmaları gerektiğini belirtti. bu olayın ardından tam orda o noktada yerin dibine girmek daha da çıkamamak istedim. 14 yaşında bir çocuğun gözündeki mutluluğu silip atmış,ailesini yarıda bırakmış hissettim.aileye olan mahcubiyetimi hiçbir sözle ifade edemem. edit:yarım saat için arkadaşım benim yerime kan verdi.

Otobuste otuuyorum. Yanımda da birisi oturuyor cam kenarında. Bir koku yayıldı. Neyse yanımdaki utanmasın diye çaktırmıyorum. Kız kalktı indi otobüsten bi sonraki durakta. Ben de kızın yerine geçtim cam kenarına. Bir teyze de geldi yanıma oturdu. Kızın oturduğu yer nasıl kokuyor öyle böyle değil. Kalkmamak için kendimi zor tutuyorum teyze ben yaptım sanmasın diye. O teyze bana bakarak ofladı ve şalını burnuna örttü. Koku haliyle ayakta duranlara da gidiyordu. Teyze öyle yaptıktan sonra o yakınımızdakiler de dönüp bana bakmasın mı. İhale bana kaldı. Allah belamı verseydi de oturmasaydım dedim. Anlatırken bile utandım şuan

bu ne abi herkes aynı giyiniyor çiçekli şort etek beyaz tişört öğh geldi diye konuşurken iki adım solumda öyle birinin durup beni dinlemesi.. hayır öncesinde şekerli parfüme de sövmüş bulunmuştum bilin bakalım şeker kokusu nereden geliyormuş...

Geçen yıl iş yerinde bir müşteri patronum üzerinden sinirlerimi çok bozdu ama o kadar sinirlendim ki anlatamam. İş yerinin telefonuyla patronu arıyorum bir yandan da bir sövüyorum ki anlatamam ldisjsğdksp telefon çalıyor açan olmuyor daha çok sinirlenip daha çok sövüyorum djşskzğaksğsk telefon bozulmuş patron telefonu açıyormuş ama ses bana gelmiyormuş fşslwşxmqixmağ o hepsini duymuş kdiwşxşqşzüqmdğw çok utanmıştım çok

kapı çaldı. komşu teyzeyi kocaman bir tencere dolusu dumanı üstünde pişiyle eşiğin hemen arkasında bekler buldum. mis gibi kokuyordu pişiler. allahım nasıl da acıkmıştım. Allahın hikmeti işte. yine de ihtiyarın "ulan ne görmemiş adam, hemen saldırdı ya la" diye düşünmemesi için başta, yahu teyzecim ne zahmet ettin valla hiç gerek yoktu, hayatta kabul edemem gibisinden biraz nazlandım. Kadın zahmet de neymiş evladım der demez elindeki tencereyi pençelerimle kaparak direkt mutfağa yöneldim. Yarı yolda peşimden adımı seslenen nur yüzlüye doğru dönüp efendim derken bile mutluluktan ağzım hâlâ kulaklarımdaydı. -hepsini sana getirmedim dedi. Daire başı üç pişi!

Geçenlerde sabah dolmuşa binmek için adımımı tam atacakken bacağımdan bı çıt sesi geldi ve direğe tutunmak istedim fakat tontiş bir teyzemiz direğe kalçalarıyla yaslanmış ben de can havliyle fark edemedim. Ne kadar hemcinsim de olsa olmaması gereken bı durum yani. Biran önce dolmuşa binip bu oturacak yerlerin üzerindeki yerden tutundum ama tontiş teyze nasıl huzursuz sürekli hareket ediyor bende utancımdan yerin dibine giriyorum. Neyse ineceğim zaman fark ettim ki teyzenin kolunun altından uzatmışım elimi haliyle teyzenin kolundaki çanta benim de kolumda. Dolmustan nasıl indiğimi bilmiyorum o utançla

Köydeyken ortama da ayak uydurmanın verdiği uyumsuz kıyafetler ve bakımsız tipimle bizim köyün en cool ve yakışıklısına yakalanmıştım o tiple. Sadece ona olsa yine umursamam da arkadaşları da vardı. Allah'ın cezaları dizi setinden fırlamış gibi tipler bir de. Köy köy değil Hollywood mübarek. Yazarken bile tadım kaçtı...

Okul gezisindeyiz. 6. Sınıf falan. Böyle, sahil bir alanda; piknik yapmak için durdu otobüsler. Neyse, indim. Öyle aval aval dolanıyorum. Yalnızım. Yakınımda bir arkadaş kümesi vardı. Hemen yanlarına gidip sümük gibi yapıştım ben bunlara. O ara da, aralarında kıyının biraz uzağındaki taşa atlayıp atlamama muhabbeti geçiyordu. Hemen küheylanlık yapıp atıldım tabi. Bir kaç TL'lik de bir para var ortada. Oh diyorum, karnım da aç. Ve param yok. Bir tane tost alırım. Hem de arkadaş olurum. Hehehe. Neyse, gittim kıyıya. Sonra atladım taşa. Yosunluymuş. Ayağım kaydı, sert üstü taşın üstüne düştüm. Bunlar da, ben gerizekalıyım ya, beni atlatmak için böyle bir plan yapmışlar kendi aralarında. Kafamda yosunla çıktım sudan. Vücudumun çoğu yeri ıslak döndüm eve. Serviste herkes benimle dalga geçiyordu. Bu da sikindirik anılarımdan sadece bir tanesi. Evet.

hocamın odasından çıkarken kapalı olan kapıyı iki kere tıklatıp çıkmıştım.

Minibüste arkaya yaslanmış koltuğu düzeltmeye çalışırken arkada oturan çocuğun bacağına dokunmuştum. Fark edince çok utanmıştım.

8. sınıfta dershanede çok komik bi türkçe hocamız vardı. Adam hem laf sokuyodu hem de eğlendiriyodu öyle kafa bi hocaydı.. bi gün sınıfta soru soruyodu en arkadan bi çocuğa sordu çocuk cevap veremiyo bişiler saçmalıyo ama hoca susturmuyo da çocuğu.. ben de en önde oturan bütün sorulara cevap vermek isteyen ineğin tekiydim.. sabırsızlanıyorum yerimde duramıyorum ben cevaplıyim nolur diye elimi esnaf lokantalarının önündeki şişme oyuncaklar gibi sallıyorum.. çocuk kendini kurtarmak için saçmalamaya devam ederken hoca en sonunda 'kıvır oğlum kıvır' diye dalga geçti ben de en sonunda dayanamayıp 'hocaam biraz da ben kıvırabilir miyiiimm' diye bağırmıştım.. bütün sınıf sessizliğe bürünmüştü.. kimse gülmüyodu da.. neyseki 15 sn sonra hoca gülmeye başlayınca herkes gülmüştü.. hangisi daha iyiydi bilmiyorum ama çok utanmıştım..

Bir kaç sene önce ebru kursuna gidiyordum. O dönemde kursta beğendiğim bir genç var. Üniversite öğrencisi... Böyle kumral sarışın arası uzun perçemleri ve çok sakin kısık sesi olan birisi. Bir gün aynı masaya denk geldik. Dikdörtgen masanın kısa kenarlarında birbirimize karşı ebru yapıyoruz. Bir ara çay molası verdim, sandalyemi masanın yarısına kadar getirip, oturdum. Hala daha karşı karşıyayız ama. Sınıfı izliyorum. Çayımdan bir yudum alayım derken bana baktığını fark ettim. Şerefsiz çok tatlıydı. Tabi ben heyecanlandım ve sıcacık çaydan kocaman bir yudum aldım. Dilimin yanmasıyla yüzümün buruşması bir oldu. Hemen arkasını döndü beyefendi ama hem o anda büyük bir gülümseme gördüm hemde günün devamında pis pis sırıtıyordu. Ahh ahh 🙈

Tanımadığım birinin fotoğrafını arkadaşımda görüp kelmiş demiştim başka yorum da yapmamıştım, arkadaşım da sormamıştı. Arkadaşıymış ve söylemiş. Sonra tanıştığımızda beni ilk gördüğü an saç ektireceğim merak etme demişti. O an ne kadar utandığımı, ne kadar bozulduğumu anlatamam.

Bir gün okula gidiyorum. Okulda herkes otobüsten inip aynı fakülteye yürür ya o öyle yoğun bir an. Hızlı hızlı yürüyorum. Ve bağcıklarım birbirine mi takıldı artık ben düştüm ama bir altmış yüzüstü uzandım. Kötü bir andı. Gülsem canım acıyor. Birileri geldi iyi misin yardım edelim filan dediler ama etmese daha iyi o an teşekkür ettim gönderdim. Telefonumun ekranı kırılmış. Ağlayarak sınıfa gittim. Dizime elime yarabandı yapıştırdım ve devam ettim hayatıma.

İlkokuldaki utancımı anlatayım. Beden eğtimi dersinde hoca erkekleri futbola kızları voleybola ayırdı ama bizde futbol oynamak istiyoruz ve neden bizi ayırdı ayrımcılık sadece erkekler oynayamaz bizde oynarız diye düşünüyoruz. Hocayla konuştuk kabul etmedi. Sonra biz hocaya taş attık. Hala inanamıyorum kendime. Bunu nasıl yaptık. Unutamıyorum ve çok utanıyoruuum.

Lise arkadaşlarımla buluşma sonrası beni bir erkek arkadaşım eve bırakıyor. Arabada da başka bir arkadaşımla diğer arkadaşımızın doğum gününü planlıyoruz. Uzun uzun konuştuk falan. Telefonu kapattım, arabayı kullanan arkadaşım da bunu da benim yanımda konuşman güzel oldu gerçekten falan diyor. Bir süre mal gibi yolu izledim. Sonra fark ettim ki doğum gününü planladığımız kız arkadaşım ile arabayı kullanan erkek arkadaşım aynı gün doğmuştu. Ulan dedim Zeynep Allah cezanı vermesin. Bir de üstüne erkekler doğum günlerine çok takılmıyor ama dimi diye teselli ediyorum. Ayıp ya...

Eski dişi kedilerimden birini beslerken erkek bir kedi tecavüze yeltendi zannetmiştim. Sonra kediyi evde kovalayıp durdum fakat anladım ki bu şekilde cilveleşiyorlarmış. Tabii sonra erkeğe pide verdim affetmesi için.

Dolmuşta para üstü aldıktan sonra, afiyet olsun demek... Meslek defarmasyonu bu olsa gerek... Olmayasıca 🤦‍♀️

Online derste yanlışlıkla kameramın açılması o anki saçım kıyafetim oturuş pozisyonum her şey rezillik. 83 milyona rezil olmuş gibi hissetmiştim. Daha da kötüsü sesin açıldığını fark etmeden o an hocaya filan kızıp sövmek ve aniden oluşan ölüm sessizliği, ölmüşüm de toprak atanım yok misali

yıl 2013 yer Eskişehir Yaz tatilinin ortaları, pazarda çalışıyordum o yaz. Günlerden de pazar, izin günüm. O zamanlar takıldığım arkadaş grubuyla mahallenin tenha bir parkında alkol içiyoruz, bir telefon arayan babam. "Evlat, kahvenin önüne gel, çadırı çekelim beraber" bahanemde yok ki, leş gibi kokuyorum mecbur gitmem gerekiyor. Öyle de oldu, ben tırın yanına kadar gittim, tırmandım hemen dorsenin üstüne açtım çadırı, babam alttan bağladı vs. beraber hallettik. sonrası konuşma şu şekilde; +hayırlı yolculuklar baba kazasız belasız git gel -pezevenk hem alkollüsün hem yukarı çıkıyorsun(kokudan anlamamasına imkan yok) +sarhoş değilim ki baba, çok içmedim -yalan söyleme ne içtin ne kadar içtin +3 bardak vodka 2 tane bira baba (babama hiçbir konuda asla yalan söylemedim bu zamana kadar) -Evlat değil, keş yetiştirmişiz işte ben o an şok oldum, caddenin ortasında dövse daha az koyardı. 7 yıl geçti üstünden ama ne zaman alkol içsem aklıma gelir, iyice zehir olur

henüz 18 yaşımdayken saçma sapan bir nedenden karakola alınmıştım ifade için hiç bir şey zoruma gitmedi de polis babamı aradıktan sonra onun karakola gelişi o dağ gibi adamın beni karakolda görünce yikılışı o bitkin yüz ifadesi yani işte o an kendimden öyle bir utandım ki anlatamam utancımdan birkaç ay babamın yüzüne bakamadım.

Bir cuma vakti okulun camisinde arkadaşımla abdest alırken bir erkeğe yakalanmıştık, saçma sapan bir tiple hem de. Gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalmıştık karşılıklı. Ne bileyim cuma günü kadınların abdest alma yerini de erkeklerin kullandığını...

sınıf grubuna ingilizce bir ss atmış biri, biri çevirebilir mi anlamadım demiş. çevirdim, sonra da dedim ki fransızca öğrendikçe ingilizceyi unutuyorum kaçırdığım ya da hata yaptığım bir yer olabilir. siyasetle ilgili bir metindi, çocuk dedi ki doğu akdeniz hukuk ve ışid kısımları hariç doğru. ben de gözümden kaçan bir şey olabilir demiştim zaten dedim. çocuk çeviri için değil yazıda söylenenler için demiş meğerse doğru diye, mal gibi kaldım yemin ederim hakajakajka.

(bkz: biraz önce) Malumunuz pırasa askere gitti. Orada yeni hat aldı ama kendi hattından arayıp yazıyor gittiğinden beri. Az önce baktım cevapsız çağrı var kayıtlı olmayan bir numaradan. Telefonum şarjda ve sessizde olduğu için duymamışım. Sonra pırasadan mesaj geldi oymuş arayan. Ben de diğer hattı demek ki diyerek arayan numaraya "beni görmeyince özlüo msn" yazdım. Meğerse şarjı bitti diye başkasından aramış ben de gitmiş tanımadığım adama beni özlüyor musun demişim bdksjbdkdj herkes neye uğradığını şaşırdı. Onun orada benim burada kafamızda deep web Turkish müziği çalıyor...

kartla temassız ödeme yaparken parmağım pos cihazına çarptı az önce. aa olmadı bir daha deneyebilir miyiz diyo çocuk da, elim değdi çünkü özür dilerim banabi kuryesi çok özür dilerim. hüüü.

Lisenin ilk yılı kız grubu olarak okuldaki o çoklu erkek grubunu beğeniyoruz bir arkadaşımızın beğendiği çocuk o gün okula gelmemiş , 'amaaan ne kaybederiz sanki' diyerek eğlenmek için gereksiz bi özgüven ve salaklıkla çocuğun yakın arkadaşının yanına gidip x nerede diye sormuştuk bide üstüne eniştemiz sayılır diyerek ekledik sıçtık sıvadık kısacası hatırladıkça çok utanıyorum

Yalnız kelimesini yanlış yazdığım an.

Gerçeğini bildiğin yalanı dinlerken

Bugün markette genç kasiyere banka kart uzatacağıma kimlik kartımı uzattım, hem de uzun süre…

Açılın dağılın taze taze yaşadığım sıçış anımı dumanı kaçmadan yazayım işim gereği insanların üst aramasını yapmadan bir yerden bir yere götürmüyoruz olayın yaşandığı zaman x şahsını revire götürmek için koğuşuna seslendim hazırlan 5 dakika sonra revire çıkacaksın dedim, zaman geçtikten sonra şahısı koğuştan çıkarttık ve ben üst aramasını yapmaya başladım buraya kadar herşey gayet normaldi en son ceplerinin içine elimi sokmadan pantolonun üzerinden arama yapmaya devam ettim pantolonunun cebinde birşey olduğunu farkettim ve kendi kendime söylenmeye başladım olayın bundan sonrası şu şekilde gerçekleşti; B: Kaç defa söyledik size koğuştan çıkarken cebinizde birşey olmayacak diye. X: Abi valla cebimde birşey yok zaten B: Lan cebinde birşey yoksa bu ne anahtarlıkmı, anahtarmı bu ne a.q ( Burada pantolonun üzerinde elime almışım adamınkinin kafasını sıkıyorum😂😂😂 tabii o an onun bilincine varamıyorum) X: Abi ikiside değil X şahsıyla göz göze gelmem ve beş saniyelik ölüm sessizliğinden sonra benim neyi sıktığımı idrak etmem ve elimi aniden çekmem bana bir ömür boyu gibi geldi ondan sonra ağzımdan dökülen kelimelere mani olmayarak bi elimize vermediğiniz kalmıştı onuda yaptınız a.q bundan sonra artık sürekli kaldırıp kaldırıp arama ayağına elimize verirsiniz diyerek bu saçma sapan ve zihnime kazınacak olan anı sonlandırmam kaçınılmaz oldu.

Bi gün bize misafir gelmişti. Adamlardan biri benden su istedi. Ben de sürahiden bardağa doldurdum, bardağı mutfakta bırakıp adama sürahiyi götürmüştüm.

Patronumu stajyer öğrenci sanmış rahat rahat konuşuyordum. Konuşmanın ikinci dakikasında işin rengi ortaya çıkmış, benim rengimse kıpkırmızı olmuştu...

Sorumlumun iş yeri grubunda yazdığı mesajı görmeyip yazdıklarının tam tersi yönde bir mesaj attım.

Bir gün kestirme olsun diye valiliğin ordan geçecek oldum. Bahçe kapısı da kocaman sürgülü demir kapı. Güvenlik uzaktan kumanda gibi bir şeye basıyor kapı tıngır mıngır kendi kendine kapanıyor. Tabi ben bunu bilmiyorum. Kapının yanında biri var bir de akşam saatleri adam kapıyı kapamadan hemen geçeyim de yolum uzamasın istiyorum. O da beni görünce bekledi sağ olsun. Ben o ara onun görevli olduğunu bile anlamadım sıradan vatandaş sanıyorum. Hızlıca geçtim kapıdan ve son çıkan ben olduğum için kapıyı da benim kapatmam gerektiğini düşünüp itmeye başladım. İt allah it kapı kıpırdamıyor. Biraz zorlandım falan ama sonra bi baktım hareket etmeye başladı. Aa iyi dedim kapatcam heralde ben bunu. Halbuki bana neyse valilik kapısından sjdjr Sonra bi ara kapının benim itme gücümden hızlı hareket ettiğini farkettim. Kapı benden önde gidiyor sjdjr Görevli de arkamda kıs kıs gülüyor o ara ama hiç sesini çıkarmıyor. Meğer elindeki kumandayla kapıyı o kapatıyormuş ben de zannediyorum ben kendi gücümle kapatıyorum Sjdjrjrj Arkamı bir döndüm adam bana gülüyor. Aa siz miydiniz onu yapan ben de ben sanmıştım falan diye açıklama yapıyorum bir de ajjsjdj Hayin güvenlik. İnsan bi söyler. Kaçıl abisi sen yerinden oynatamazsın onu etin ne budun ne senin falan der öyle arkamdan kumandana güvenip pis pis sırıtacağına. Sevinsin sabi dedi heralde Elin güvenliği bile işte böyle duygularımla oynuyor :(skdjr

ben bu tarz olaylara o ara hayvan gibi gülüp herkese anlatıp sonrasında çok utanmayayım diye siliyorum hemen kafamdan. yani zehir o ara akıp dağılıyor, anlatılacak hiç efsane hikâyem kalmıyor böyle olunca :( oysaki çok güzel rezilliklerim vardır. neyse mahşerde izleriz artık birlikte full hd.