bugün
yenile
    /
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk milleti gariptir, her lafı kaldırmaz. ibne dersin kızar da, sikersin aldırmaz. dizelerinin sahibi mükemmel bir ozan.
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      geçerim adlı bu şiiri gayet mükemmeldir ama bir miktar şirke girer: geçen gençlik günlerine yanmıyan yok gibidir, bense bakar geçerim. yoku vara, varı hiçe gömerek her solukta bir gam yakar geçerim. durulmadı gitti belirsiz başım, kardaşımdan başka herkes kardaşım. kader, zaman, kader, hicrân yoldaşım, dertli ırmak oldum, akar geçerim. devrin siyâseti pek saçma sapan, pişirdiği pazarlıklar çok yavan, matbu’atın ocağında kaynayan kazanlara bir kulp takar geçerim. araştırdım hakiykat notlarında, yok bir ma’na dehrin vur tutlarında, şi’rimdeki duygu bulutlarında bir şimşeğim, hicrân çakar geçerim. göz kapamam hiç bir tûr’un nûruna, perde açtım i̇srâfil’in sûruna, kalbimdeki yanan aşkın uğruna cehennemi yakar yıkar geçerim. anladın mı beni yakan o piri? neyle meyle bak ne yaptı fakîri ebedleri kucaklıyan esiri ma’na gibi deler, çıkar geçerim. bulamazsın cevherimi bir kânda, gömülüyüm bir mukaddes nihânda, gönlümdeki ışığımla bir anda yüz bin leylâ sever bıkar geçerim. neyzen gibi serserinin fakîyr’in mihrâbıyım içindeki zamîrin, men-rabbüke diyen münkir, nekir’in defterini dürer, tıkar geçerim. (tıp fakültesi hastahanesi - 1337)
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      anladın mı? şiirini hayat felsefesi haline getirdiğim şair. her dizesi ayrı güzel. hepsi altın birer öğüt gibi. hicran destanını kendinden oku, mecnun'dan duyup da rivayet etme. aşkın leyla'sını gördünse söyle. söz temsili bulup hikayet etme. yüz bin leyla doğar alemde her gün, senin aradığın zevk, sefa düğün. tutacağın işi önceden düşün; daha ilk adımda nedamet etme. sevdanın oduna pek güvenilmez, tutuşurşan eğer kolay sönülmez. bu yolun hükmüdür geri dönülmez, canına kıymazsan seyahat etme. i̇yi bak kabına, olmasın delik, boşuna taşırsın,gider gündelik. anında olmalı, ettiğin iyilik, alem duysun diye, inayet etme. kabe'den maksadın varmaktır yara, kör gibi tapınma, kara duvara, hızır'ı ararsan kendinde ara, bulamadım gibi rezalet etme. muhabbet herkesin aklını çelmez, gönül viranesi kolay düzelmez. alemden çekinme bir zarar gelmez, sen kendi kendine hıyanet etme. şen şatır gönlüne hicran dolmasın, gençliğin gülşeni gamla solmasın. neyzen gibi aklın yarda olmasın, özründen çok büyük kabahat etme.
      0bu şiirle tanıştırdığın için teşekkürler sayın faşist marul. - gusulluatayist 31.05.2017 00:13:01 |#3546771
      0rica ederim - fasistmarul 31.05.2017 00:13:31 |#2625946
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "boka düştü teresin da'vâsı pezevenk bulmuş iken bin şâhit, şu kenef mahkemede kanunen valinin ağzina sıçtı cahit!"
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "hortumunu s*keyim" diye bi şiirinde geçiyordu üşendim yazmaya :dsa
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk şiirinin eminem'i
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    9. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      istırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer, ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer, gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer, devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer, gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer.
    10. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben sana bok demem, boklar duyar ar eder. bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. tanrı senin hamurunu necasetle yoğurmuş, anan seni s.ç.r iken yanlışlıkla doğurmuş (bkz: ahahha bu ne) (bkz: neyzen bey napıyorsunuz)
    11. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şu an kullandığımız bir çok küfünün mucidi olan yaşadığı dönemde hazır cevaplılığıyla bilinen adamdır
    12. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      heykeli dikilse beton yetmez
    13. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "deli gönül, neyi özler durursun? acınacak dostun, cananın mı var? dünya yansa yorganın yok içinde, harap olmuş evin, dükkânın mı var?"
    14. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      adam nasıl hayatta kalinirin formülünü bulmuş daha da onun gibi usta gelmez bu dünyaya.
    15. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kime sordumsa seni doğru cevap vermediler; kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler... künyeni almak için, partiye ettim telefon: bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler! ..
    16. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    17. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      neyzen tevfik küfredince bir şey yok biz edince aaauuuuwww ne auuww amk!
    18. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “yarat yarat salıver” diye bi fıkrası var. çok şirkli olduğu için anlatmıyorum.
    19. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ne ararsın tanrı ile aramda sen kimsin ki orucumu sorarsın hakikaten gözün yoksa haramda başı açığa niye türban sorarsın rakı şarap içiyorsam sanane yoksa sana zararım içerim ikimizde gelsek kıldan köprüye ben dürüstsem sarhoşken de geçerim esir iken mümkün mü ibadet yatıp kalkıp atatürke dua et senin gibi dürzülerin yüzünden dininden de soğuyacak bu millet işgaldeki hali sakın unutma atatürke dil uzatma sebebsiz sen anandan yine çıkardın amma baban kimdi bilemezdin şerefsiz /be hey dürzü/ sen ne muazzam bi adamsın ya
      1kraal - helgendeejderhagordum 22.07.2018 13:01:36 |#3121829
    20. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      1950'lerin başında bir gece beyoğlu meyhanelerinden birine, elinde bir ney muhafazası taşıyan, 25-30 yaşlarında,iyi giyimli bir genç girer. şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra, boş bulduğu bir masaya ilişip,havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır; -şişşşt,bakar mısın buraya? garson seyirtir hemen masaya doğru; -buyrun beyim? -bir fahrettin kerim bana. biraz buz, az da badem. fahrettin kerim, o zamanların i̇stanbul valisinin adı ile anılan minik rakı şişesi. -başüstüne beyim. sipariş gelmeden daha, mekanın sahibi gelir masaya; -delikanlı, bakar mısınız? delikanlı afili bir bakış atar; -buyurun? -o masadan kalkmanızı rica edecektim, şu arkadaki masaya alsak sizi? -ne münasebet efendim, boştu masa ben geldiğimde. -üstadın masasıdır bu, buraya gelen herkes bilir, kimse oturmaz! -ne üstadı imiş bu? patronun gözü masadaki neye ilişir ve gözüyle işaret eder; -üstad neyzen tevfik, tanıyor olmalısınız. -ben benden başka üstad tanımam, benim üstad diyeceğim adam bu aleti benden iyi üflemeli... patron sinirlenmeye başlar, iki de fedai hareketlenir masaya doğru. tam o sırada, az önce meyhaneye girip tartışanların haberi olmadan duruma şahit olan neyzen tevfik el eder patrona "bırak kalsın" anlamında. ne de olsa son demleridir artık hayatının, durulmuştur artık gençlik ateşi. yavaşça ilişir arkadaki boş masaya, bir fahrettin kerim de o söyler, az da badem. delikanlı ikinci şişeyi de bitirdikten sonra, neyi çıkartır muhafazasından, dudaklarına götürür. patron artık dayanamaz acele seyirtir masaya; -delikanlı ayıp yahu, üstadın yanında.. her şeyin bir edebi, usulü var yahu! arka masadan kısık bir ses duyulur; -şşşşt bırak efendi, tamamdır. patron üstada hürmetten, geri geri çekilir karanlığa doğru, delikanlı başlar bir taksim üflemeye. herkes bırakır çatalı,bıçağı, kadehi; kulak kesilir. ustadır delikanlı hakikaten. ustadır da,çok tizden girmiştir, hem caka satma merakı, hem de içkinin tesiri ile. tıkanır kalır.. tam fısıltılar başlamışken, ilahî bir ney sesi duyulur üstadın masasından,delikanlının çıkamadığı perdeden almış,devam etmektedir. şaşırır delikanlı, hem zordur o perdeye çıkmak, hem de alıcı gözle baktığı halde, ney görememiştir üstadın elinde o ana kadar. arkasına döner... bakar... gördüğü yeter ona.. alelacele,kıpkırmızı bir suratla.. çeker gider. üstadın elinde ney değil, boş bir fahrettin kerim şişesi vardır, ona üflemektedir ney yerine.
    21. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ölümü tez gönderme tanrım. yaşamla didişeyim, dişi gönder azrail'imi, ölümle sevişeyim." dizelerinin sahibi.. bu adamı sadece "küfüzbaz/ayyaş" olarak tanıyan sığ kitlenin okumasını istediğim çok şiiri var. baktım ağladım, vazgeçtim senden, felek, seyran, çok şükür, canan'a, geçer ve dahası.. hayatına baktığımızda can yücel ile ortak noktası fazla fazla bulunur. şöyle ki; --- spoiler --- hiç karşılaşmadılar. hiç yan yana gelmediler ama aynı ruhun çocuklarıydılar. okur yazarlar bilir ki; çağın yani 20. yüzyılın en nüktedan iki şairi, iki bohem sanatçısı olarak tarihe geçtiler. tarih samimiyetlerini ve iğneli sözlerini kaynak etti, ediyor. can yücel ve neyzen tevfik.. sokağın değimiyle; kimseye şikayet etmeden, diz bükmeden, eyvallah etmeden göçüp gittiler. her ikisinin de ardından çok gözyaşı döküldü, her ikisi de çok sevildi, güle güle gittiler. onlar bu hayatı terk ettikten yıllar sonra nur topu gibi ortak bir yanları daha oldu. ne mi? hikayelerimiz odur ki sürprizler sona saklanır.. yücel doğduğunda neyzen tevfik 46 yaşındaydı. yolları birbirine teğet geçti, hiç kesişmedi. ama ikisi için de küfür ve argo ana dilleri gibiydi. ikisi de en çok babalarını sevdi. neyzen tevfik babasının dürüstlüğüne inanıp sevdiği insanların ilk sırasına yerleştirmiş, can yücel babasını "çağın en güzel gözlü maarif müfettişi" ilan etmişti. neyzen'in babası alıp başını giden oğlunun izini sürmüş, yücel hep bir yerlere giden babasını yanı başında tutmanın derdine düşmüştü. neyzen, can yücel'in babası hasan ali yücel için şiir yazmıştı, can yücel de neyzen için şiir yazmıştı. neyzen'in baba yücel için yazdığı dörtlük biraz sitemkardı. can yücel'in kartala benzettiği neyzen'e yazdığı dizelerde ise hayranlık gizliydi. "onun öfkelerinin kırıntılarını biz rüyamızda dahi göremeyiz." diye biten. can yücel de, neyzen de ruhlara, kalplere hitap eden muhteşem öfkeler bıraktılar. ikiyüzlülüğe, nankörlüğe ve hoyratlığa bir minik çakı dahi kullanmadan gösterilen öfkeler. şişe vazgeçilmezleriydi. elbette içi alkol dolu olduğu takdirde. ikisi de sanki anadan doğma muhalifti. akıllarına, vicdanlarına uymayan ne varsa bir çırpıda şiire döküyorlardı. neyzen kim iktidardaysa taşlamış, kendini hapiste bulmuştu. can yücel'in de yazdıklarından dolayı devletle başı derde girmiş, yıllarca mahpus yatmış, sürgün olmuştu. ve hayat ki; her ikisi de yıllarca yattıkları mahpus damlarında çakırkeyif olmanın bir yolunu bulmuştu. yücel, ziyaretçilerin getirdiği üzümleri şaraba dönüştürmüş, neyzen de gardiyanları arkadaş yapıp şişeleri getirtmiş, karavananın yanına muhakkak bir şarap iliştirivermişti. kayıtlar ortadaydı. her ikisinin de dizeleri, şiirleri insanlığa bir armağan gibiydi. "ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi." derdi can yücel. neyzen, her dörtlüğünde yalana okkalı bir dize bırakırdı. yalandan da olsa politikadan, iktidar partilerinden hiç medet ummadılar. hiç delege olmaya özenmediler. neyzen zaten "hiç" demeyi çok severdi. ancak her ikisi de iki satırlık bir nükteyle siyasete ağırlık koydular. böylece sokağın dili oldular. dillerinden çıkanı sokaktan sokağa ezber ettiler. ikisinin de hayatından birer şair esip geçmişti. neyzen tevfik'i en iyi istiklal marşı'nın yazarı mehmet akif ersoy anlamıştı. neyzen'i koruyup kollamakla kalmamış, evinin kapılarını da açmıştı. hatta dostlarına karısıyla neyzen'i gösterip "ben bu iki cezayı da aynı tarihte tanıdım ve kendime yar edindim." demişti. can yücel ise hiç yolları kesişmese de şairlerden en çok nazım hikmet'i sevmişti. nazım hikmet öldüğünde, londra'da bbc'de çalışıyordu. kendini bir odaya hapsetmiş, şairin ölüm haberini vermeye dili varmamış, sonunda işinden olmuştu. yıllarca da nazım'a laf söyletmemiş, söylemeye kalkışanları küfürleriyle susturmuştu. ve hatta bedeni bitkinleşip ölüme yaklaştığını hissettiğinde "gidiyorum nazım'ın ormanına doğru.." diyerek sevgili şairiyle buluşmasının heyecanını dile getirecekti. her ikisi de alkolle muhteşem arkadaştılar ya. ve tabi ki muhalif, sözünü esirgemeyen ve ezber bozan birer halk şairiydiler ya, iğnelerini yiyenler "alkolü fazla kaçırmış.." diye kolayına yanıt vermeye çalışırdı. evet, çok içiyorlardı ama her ikisi de konuşurken de, şiirlerini dizerken de sözlerini ayık tutuyorlardı. neyzen yaşamı boyunca ney üfledi. can yücel ise duygulandığı her an bir aktör edasıyla şiirler okudu. neyzen bodrum'da doğmuş, can yücel bodrum'da turist rehberliği yapmıştı. neyzen'in mekanı meyhaneler, kahveler, sokaklar olmuştu. bazen konaklarda da ağırlanmıştı ama duramamış yine kendini sokaklara atmıştı. can yücel de hep tutkunu olduğu mahalle ve kasabalara sonuna kadar sadık kalmıştı. sonra ikisi için de ölüm gelip çatmıştı. neyzen tevfik 1953'te evinde ölmüş, kartal mezarlığına gömülmüştü. başında neyler üflenmiş, mezarında gülbengi çekilmiş, şaraplar içilmişti. can yücel ise 12 ağustos 1999'da yaşamını yitirmiş, ege denizine, şarap tanrısına uzaktan bakan bir tepeye gömülmüştü. can yücel'in de mezarı başında birer kadeh şarap içmişti dostları, ve dahi birer şişe şarap da gül hatrına toprağa dökülmüştü. toprak şarapla sulanmıştı. neyzen için doğduğu bodrum'da neyini üflerken bir heykeli yapıldı. yücel'in ise mezarı heykel gibiydi, mehmet aksoy'un imzasını taşıyordu. sonra 2000'li yıllara gelindi. hazin.. oldukça hazin iki olay yaşandı dört yıl arayla. tuhaf zamanlardı.. önce neyzen'in bodrum meydanındaki çakırkeyif oturmuş heykelinin kırıp tarumar ettiler. sonra yücel'in toprağa, şaraba bezeli mezar heykelinin talan ettiler. failler bulunamadı. hiç bulunamadı. hiç.. "yürü be ey ehli katır, endamını sikeyim. ben böyle kendi halimde yaşarken, bana zulmeden devrin padişahını sikeyim. erkeğim ben erkek! gayrı zordur bana cefa etmek. uğradımsa vartona ey kahpe felek, al atını tımarını sikeyim.." - nasılsın neyzen? + iyiyim. dayak yemekten dayak atmaya halim yok.. - ya neyzen niye böyle boş boş oturuyorsun? senin çalışman lazım. bak, hadi gel seni katip yapalım. + diyelim ki katip oldum. sonra? - işte allah allah. ne demek sonra? yükselirsin. dahiliyeye yönetici olursun. + ee sonra? - daha sonra vekil, nazır, belki de ne bileyim sadrazam olursun fena mı? + daha sonra? - allah allah.. "daha sonra, daha sonra.." sonra hiç işte hiç. + hiç... ben zaten bugün de bir hiçim.. sonrası da hiç olacaksa bunca zahmete niye katlanayım? hee? ben, bugün istanbul'da hangi evin kapısını çalsam bana bir amca, bir teyze, bir hala, bir babaanne, bir anneanne, bir abla kapıyı açar. beni evinde misafir eder istediğim kadar. eğer icap ederse çamaşırlarımı yıkarlar, bana bakarlar. ben bankadan bile zenginim.. --- spoiler --- mashar osman defalarca tedavi ettiği neyzen tevfik'i koltuğunun altında bir büyük şişe rakıyla yakalar; - bu ne neyzen? + rakı doktor. - çabuk dök onu. + dökemem, yarısı ibrahim çallı'ın. - o zaman yarısını dök. + olmaz, üstteki onun.. kapanışı üstadın son anlarında yazdığı şiirle yapalım; "artık yaşam için yetişir bunca kırgınlık, dinlenmek isterim ki kader yorgunuyum. artık vücudu boş, gönlü boş, düşü boş, dünyada şimdi ben de bir fazla ağırlığım." not: "sanatımızın hatıra defteri" nice güzelliklerle dolu da, bir başka şairin dediği gibi "göremez olduk nice güzellikleri.." tüm üstatlara saygı ve hürmetle; iyi ki var olmuşsunuz ve sizi eserleriniz vesilesiyle tanıma şerefine nail olmuşuz..
      0mükemmel girdi, tebrik ederim. - montunu kaybeden cocuk 31.10.2018 18:00:55 |#3740324
      1teveccühünüz.. entryde adı geçtiği için, arzu ederseniz şunu da; #2068471 okuyabilirsiniz. - louis froziel 31.10.2018 18:04:04 |#3740323
    22. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Adam gibi adamdır (#356895) burada da bahsedilmiş. Biraz şahit olun sanatına: yürü bre ehli deve endamını göreyim sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim mecnun gibi top muyum bir am için öleyim? leyla'yı da sikeyim mecnun'u da sikeyim. bana yar olmayan karının izzetini itibarini sikeyim... yansın karıların alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim. düşmüşüz bir orospunun belasına, koymadık diye taaa amının ortasına, kader böyle yazmış hatırasına... ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim! kerem dağları deler bir amcık uğruna, aslı gitsin de ona buna vurdura... bir karı için değer mi hiç bütün bunlara, her taraf amcık dolu mala iyi vurana. fuzuli am peşine düştün gurbete, am serindir am derindir şifa verir millete, ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte, bu gidişle yarrağımı gidersin cennete. (bkz: şiir gibi küfür etmek)
    23. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "Ne ceket kaldı, ne metelik cebinde ceketin, Kurtaracağız diye geldiler içine sıçtılar memleketin." dizelerinin sahibi. Yaşadığı dönemde bunu yazan adamın, yaşadığımız döneme ait de çok güzel dizeleri olabilirmiş.
    24. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      --- sansürsüz alıntı --- Türk milleti gariptir Her bi lafı kaldırmaz İbne dersin kızar da Sikersin aldırmaz --- sansürsüz alıntı --- Şans eseri karşıma çıktı, tam yeri ve zamanında hem de.
    25. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ihtiyarlık ile gençlik diyerek şu hayatı ikiye böldürme ey büyüken de büyük allahım benden evvel s*kimi öldürme (bkz: asdfghjklşi)
    26. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Tanrı senin hamurunu Necasetle yoğurmuş, Anan seni s.ç.r iken Yanlışlıkla doğurmuş. :)
    27. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Gariptir her bi lafı kaldırmaz ibne dersin kızar da sikersin aldırmaz.
    28. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      deli gönül, neyi özler durursun? acınacak dostun, cananın mı var? dünya yansa yorganın yok içinde, harap olmuş evin, dükkanın mı var?
    29. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      1Duygulandım bak. Arkada görünen temel liseden mezun oldum ben. Aptal okul - bilsenneolacak 30.08.2023 01:28:57 |#4598319
    30. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çok kaliteli bir adamdır. ömrü boyunca ihtiyaçtan fazlasını asla kabul etmemiş ve kendisine verilenleri hep birileriyle paylaşmıştır. asla ve asla otoriteye boyun eğmeyen biridir neysen tevfik. öyle ki devrin padişahı tarafından idam cezasına çarptırılmış (idama mahkum edilmediğini söyleyenler de var) son anda yırtmıştır. yetmemiş, cumhuriyet ilan edildikten sonra mustafa kemal atatürk’ün yüzüne, “eskiden sormadan asıyorlardı insanları, şimdi sorarak” demiş, içine tıkıştırılmaya çalışıldığı her türlü rejimi reddetmiştir. kendisi bir bektaşi dervişidir. ve hayatı boyunca epilepsi hastalığından çekmiştir. 1879-1953 yılları arasında yaşamış, son yüzyılın en onurlu insanlardan biri olarak ölmüştür. ruhu huzurla dolsun.
    31. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir bakıma çok şanslı adam. zira mehmet akif ersoy'un dostluğuna, abiliğine, babacanlığına mazhar olmuştur... aşırı imreniyorum bu durumuna. öyle ki akif'in evinde uzun bir süre kalmış, her başı/gönlü sıkıştığında soluğu onun yanında almış, sırf onu görmek için ta mısır'a kadar gitmiş ve akif'in ölümünden sonra derin bir yas tutmuştur. - link tahmin edileceği üzere; biri diğerine farsça başta olmak üzere birçok dilde dersler vermiş, diğeri de buna karşılık olarak en iyi bildiği konuda, yani ney dersleri vererek tabağı boş yollamamıştır. - link iki yıldan fazla süren ney dersleri; link birbirlerine değindikleri şiirler/dizeler var. en bilindikleri ise tabii ki akif'in neyzen konusunda tek üzüldüğü husus, alkolik oluşu... kıyamıyor çünkü onu öyle görmeye. lakin neyzen bu, söz verse de tutmaz, dayanamaz içer. akif safahat'ta birden fazla kez yakınıyor bu konuda. neyzen ise şöyle diyor akif için; "Mevkiimde başkası olsaydı bî-şek daima Per açıb cevv-i maarifte ederdi irtika. Âdem etmek çün beni pek çok yorulmuştur bu zat Kalmışım ruhumla minnetdarı, mâdâm-el-hayat." velhasıl; uzaktan bakıldığında ya da kağıt üstünde birbirine taban tabana zıt olan bu iki adamın fevkalade dost oluşu ibretliktir, feyz almak gerekir. --- spoiler --- Kör Neyzen Elinde, nevha-i mâtem kadar acıklı sadâ Veren, bir eski kamış; koltuğunda bir yedici; Şu kör dilenci, bakardım, olunca nâle-serâ, Durup da merhameten dinleyen gelip gidici, Önünde boynunu bükmüş zavallı keşkülüne, Atardı beş para, onluk değilse bâri yine. Kırık sazıyla ederken zaman zaman feryâd, Gelirdi gûşuna onlukların tanîniyle Birer nevâ-yı beşâret, birer peyâm-ı vedâd; Birer sadâ ki; Neyin sîne-çâk enîniyle Karışmayıp, yalınız dem tutardı sanki ona! Bu ses, bu manzara gâyet hazin gelirdi bana. Muhîti hep mütevâlî leyâl-i dûrâ-dûr... Sabâh yok onun âfâk-ı târ-ı ömrü için! Yüzünde hande-i ümmîdi andınr bir nûr Görülmüyor! O mükedder, elîm çehre bütün Kesîf bir bulut altında perde pûş-i melâl... Geçen zamanı karanlık, karanlık istikbâl! Nasıl hakîkat-i yeldâ? Hayâtı git ona sor: Bulur nazarları dünyâyı perde perde zalâm! Belâyı görmüyor amma bütün belâ görüyor, Bu kâinat-ı sefâlette eyledikçe devam. Arar bulunduğu yeldâ yı bî-tenâhîde Zavallı, bir çıkacak yol sabâh-ı ümmîde! Görür şedâid-i eyyâma karşı dûşunda, Siper vazîfesini lîme lîme bir abacık. Fakat o sütre-i bîtâbı her hurûşunda, Açar da dest-i inâdıyle rüzgâr artık, Körün sakındığı üryan vücûdu meydâna Çıkar, göğüs gerer emvâc-ı berf ü bârâna! Geçende çarşı içinden çıkınca baktım ki: Çamurlu taşlara yaslanmış inliyor sâil. Hasırdı şiltesi altında hem de pek eski, Şadırvan olmasa üstünde yoktu bir hâil. Duyulmuyordu uzaktan neyin de şimdi sesi, Yakından ancak işittim o vâpesin nefesi! O kendi kendine üfler mi yoksa inler mi? Ne dinleyen, ne duyan var... Bakıp geçer herkes. Mezardan akseden âvâzı kimse dinler mi? Zavallı, ölmeğe bak, nâle-i tezallümü kes! Fakat durun... Yine keşkülde bir tanîn-i medîd Duyuldu... Âh ne nâzendedir sürûd-i ümîd! Şadırvanın, körü altında saklıyan, saçağı Delinmemiş mi? Buluttan coşup gelen yağmur, O sakbeden uzanıp bir sicim gibi aşağı, Zavallı keşkülü baktım yavaşça kamçılıyor, Duyunca kör, bunu bir cûş-i merhamet sandı, Uzandı keşküle, heyhât, işte aldandı: Morarmış elleri boş çıktı, sâde ıslandı! - link --- spoiler ---
    /