Ölüm kadar kesin bir şekilde geldiğini bile bile hiçbir şekilde net önlem alınmayan doğa felâketi.
Er ya da geç büyük İstanbul ya da Marmara depreminin geleceği herkesçe malum. Bazı kesimler tarafından günah ve -özellikle- zina ve alkolden dolayı Allah tarafından uyarı amaçlı geleceği söylense de şimdi burada işin bilimsel açıklamasını yapıp kafa ütülemenin de anlamı yok. Önemli olan bence şu anda deprem ve sonrasında ortaya çıkacak can ve mal kayıplarının minimuma indirilmesi.
Hatırlayanlar olacaktır geçen yıl Şubat ayında İstanbul Kartal'da bir bina çökmüş ve yanılmıyorsam 20 civarında can kaybı yaşanmıştı. Yaşanan can kayıpları kadar önemli ve can yakıcı bir husus yıkılan binadan 2buçuk gün sonra bile ceset çıkarılmaya devam ediyordu.
Türkiye'nin en gelişmiş şehri
Dünyanın en büyük metropollerinden birisi
İstediğin her imkana (ambulans, polis, arama kurtarma ekibi ve aracı) en hızlı ulaşabileceğin yer
Ama yıkılan sadece 1(bir) binadan bile 2buçuk gün sonra ceset çıkarıyorsun.
Böyle bir manzaranın üstüne ne kadar pozitif düşünebilir ki bir insan. Olan bir deprem sonucu kaç tane bina yıkılacağı ve anında müdahale edilemediği için, profesyonel bir şekilde müdahale edilemediği için kaç kişinin öleceği şimdiden kestirilemeyecek kadar fazla zannımca.
30 yaş ve üstü olanlar hatırlayacaktır, 99 depreminden sonra anahtarı kimde olduğu belli olmayan turuncu konteynırlar konulmuştu belirli noktalara içinde güya kazma kürek falan filan vardı sonra onlar bilinmeyen bir sebepten gökyüzüne falan uçtu herhalde, sahi o turuncu konteynırlara ne oldu?
99'dan sonra deprem vergisi alınmaya başlanmıştı bu paralar hâlâ alınmaya devam ediyor diye biliyorum bu paralarla ne yapılıyor?
Kentsel dönüşümün İstanbul'da yeni yeni başladığı dönemlerde Belediyeler dairelere kitapçıklar dağıtmıştı kentsel dönüşümün avantajını anlatmak için. Çok iyi hatırlıyorum güya her binada sığınak ve o sığınağın içinde de binadaki daire sayısına göre gıda, içecek ve diğer zorunlu malzemeler olacaktı bina yıkılır da insanlar oraya sığınırsa hayatta kalmaları için. Geçen aylarda babam o sığınağa yolladı beni kuş kafesimiz varmış almam için. İndim, eski püskü eşyalar, araba lastiği, naylona sarılmış koltuklar vardı. İçerisi rutubetten durulamayacak durumda. Ulan ben o sığınağa insem 2.gün rutubetten mefta olurum. Hani zorunlu olan gıdayı malzemeyi falan da geçtim.
İyimser olarak konuşulacak bence hiçbir şey yok. Harbi koyun gibi bir şekilde ölmeyi bekliyoruz. Depremden kurtulsak bile sonrasında nerede konaklayacağız ne yiyip ne içeceğiz onun düşüncesi bile korkunç. Fragmanı için korona virüs tedbirleri kapsamında bir akşam vakti sokağa çıkma yasağının açıklandığı ilk 2 saati gözünüzün önüne getirebilirsiniz.
Meşhur kill bill'deki tabut sahnesini getirin gözünüzün önüne hareket edemeyecek kadar dar bir yerde altın üstün kapalı nereye hareket edebileceksin. Çaresizce birilerinin gelip seni kurtarmasını bekleyeceksin. Ne kadar bekleyebilirsin ki. Eğer şanslıysan bir tarım bakanı pelerini ile gelip seni kurtarabilir.
Video
Ya da daha da şanslıysan o anda ölebilirsin. Acı ama gerçek. Bu işlerden anlayan bir arkadaş varsa düzeltsin beni de az buçuk da olsa umutlanalım.
Yüce devletimizin saf rakamlarla elinde 75 milyon lirası var ama bir hayalperestlik ürünü olan Kanal Istanbul'a yatırıyor. Tabii niye yatırmasın ki adamın koca sarayı var, şehirde ölümü bekleyen gariban çok da s*kindeydi. Neyse durmak yok, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam...
Edit 1: Kanal İstanbul'un iyimser maaliyeti 75 milyon değil 75 milyar imiş yanlış hatırlamışım. Düzeltme için
anonymousxyz'e teşekkürler.
Edit 2: Acı gerçekler: Depremde kimler ölür? Üzücü, düşündürücü kısacık bir
Video