her deprem oluşunda yahut konusu geçtiğinde aklıma anneannem gelir. ne zamandı hatırlamıyorum, bir depreme kendisiyle yakalanmıştık. kadının dizlerinin bağı çözüldü, olduğu yere oturdu, iki elini de yere koydu. şehadet getirmeye çalışırken “eşhedü en lalolololololololo” diye tutuldu kaldı hsldjşfdjsn. çok büyük bir sarsıntı da değildi he, öyle ufak bir yoklamıştı. gülsem mi, üzülsem mi bilememiştim. aklıma geldikçe anıra anıra gülerim.
26 eylül istanbul depremine gelirsek, hayatımda korktuğum tek depremdi. böyle durumlarda hep en soğukkanlı ve akılcı hareket eden kişi benimdir, genelde yanımdakileri sakinleştiririm. ama bu kez çok korktum. evde tek başıma bir yazı hazırlarken yakalandım depreme. malum, dil bayramıydı.
(#2288981) önce ne olduğunu anlamadım, sonra birden camlar çarpmaya başladı, sokaktan bağırışmalar geldi... derken, beşik gibi sallandık bildiğiniz. bu arada bulunduğum yer depremin merkezi. kendimi nasıl dışarı attığımı hatırlamıyorum, tek endişem yeğenlerimdi. okullarında onları arayıp bulduktan sonra sarılıp derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum. o ana kadarki koşturmaca flu bende.
ablam da aynı okulda öğretmenlik yapıyor, onu kucağında baygın bir öğrenciyi taşırken gördüm. öğrenci benim kucağıma bırakıldı, ne yapacağımı bilemedim. bir yandan onu ayıltmaya çalıştım, diğer yandan kalabalığı dağıtmaya. kalp krizi geçiren mi dersiniz, o kargaşada kaşını gözünü yaran mı dersiniz... öyle bir izdiham vardı ki.
ambulansıydı, polisiydi derken epey zor bir gün geçirdim.
ve ben hiç böylesi sorumluluk sahibi hissetmedim.
hiç bu kadar etkilenmedim.
hiç bu kadar sığınılan kişi olmadım, o çocukların ağlarken beni, yanında güvende olunacak kişi bilip daha da sokulmalarını ölsem unutamam.
ben hiç
ne bileyim, içimde koca bir tuhaflık var.
hâlâ ufak ufak sallanıyoruz, dilerim daha büyüğü gelmez.
dilerim bir daha yaşanmaz, herkese geçmiş olsun.