bugün
yenile

    anneanne evi

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Bu entiriyi kendim için yazıyorum. O evi unutmamak için. Şurada (#1757594) kısaca bahsetmişim ama aklımda daha çok detay kalsın istiyorum. Çünkü anneannemin evi şimdiye kadar gördüğüm en huzurlu ev ve çocukluğuma dair en güzel detaylardan biridir. Yeteneğim olsa o evi çizmek de isterdim. Elimden gelen tek şey yazarak anlatmak. Bununla yetineceğim. Çoğu eski ev gibi kerpiçten yapılma dönemine göre büyük ve hatta lüks bir evdi. Malzemesinden ötürü yazın serin kışın sıcacık olurdu. Dedemin de büyükleri tarafından yapılmış olmasına rağmen 2 oda 1 mutfak 1 kilerden oluşan, hatta o dönemlere göre doğru düzgün bir banyosu olan asırlık tarihi bir yapı. Durumları iyiymiş dedemlerin kendi zamanlarına göre, kocaman bahçeli, önünde 3 ayrı ev harici yapıları da içinde barındıran genişçe bir alan. Bu damlardan birisi ekmek yapmak için birisi hayvanlar için birisi de malzeme koymak için kullanılıyordu benim bildiğim kadarıyla. Kapıdan girişte büyükçe bir odaya girmiş oluyorsunuz direkt. Her yerde tabi ki kilim ya da el dokuması kalın halılar. Sobanın yanında, soba boyunda içi suyla dolu kocaman toprak küp. Sadece 3 odalı evde yaklaşık 7-8 tane ayna. Aynalar birbirinden güzel. İçlerinden bazısının çerçevesi el yapması. Büyük aynalardan birini en büyük dayım yapmış. Ananem süsüne çok düşkün bir kadındı. Yine köşelerde üzerlikten yapılma süsler. Duvarda yine birinin yapmış olduğu mavi kumaştan, kocaman güllü kalınca bir seccade asılı. Ananem hep onda namaz kılardı yamuk yumuk dikkat çeken bir görüntüsü vardı. Seccadenin hemen yanında asılı küçük heybeler. Hatta bir tanesinin içinde tuz vardı. Evet ananemin tuzluğu el dokuması küçük bir torbaydı :) Bir tuz torbası insanın burnunun direğini sızlatabiliyormuş. O heybelerden ikisini alıp annemle yeniden kulp yaptık çanta olarak kullanmak için. Anne ve anneanne eli değmeli 3 kuşaktan geçecek ve belki de benden sonrasına devredecek olan çantalar.   Adına Küçük Hayat denilen bir iç odaya giriyoruz. Benim en sevdiğim yer olur kendisi. Kapının hemen yanında, sandıkların üzerinde döşeklerin bulunduğu bir yüklük. Bu yüklük çiçekli bir perde ile kapalı. Tavanda büyüklü küçüklü sepetler asılı. Yıllardır kimsenin kafasına düşmedi. :) İçlerinde ne olduğunu anneannemin yaşadığı süre boyunca hiç bilemedik biz. Dediğim dedik bir kadındı aynı zamanda. Otoriter kişiliği yüzünden tüm çocukları titrerdi karşısında ve o sepetlerin indirilmesi ananem tarafından kesin bir emirle yasaklanmıştı. Küçük Hayat'ın duvarlarında oymalı tahta raflar, rafların üzerinde renkli eski derin çanaklar, onların da üzerinde işlemeli yastıklar. Çanakların bazılarının içinde esanslar, köstekli saatler, tesbihler ve çeşitli kokular vardı. Bu kokuların karışımından olsa gerek o odanın kendine has kokusu olurdu. Duvarlarında dedemin kardeşleriyle ve oğullarıyla çerçeveletilmiş resimleri vardı. Ayrıca duvarlarda, zincirli kocaman uzun anahtarlarla kilitlenmiş küçük gömme tahta dolaplar vardı. Bu dolaplar her daim kilitli olur anahtarlar ananemde dururdu ve bizim asla karıştırmamızı istemezdi. Küçük Hayat'ın tek ve küçük penceresinin hemen yanında küçük bir kitaplık. Dedemin cilt cilt kitapları bir de kalemleri olurdu. Şimdi o kitaplık bende, getirdim kendi kitaplarımı koydum. Kendisini hiçbir zaman atmayı düşünmüyorum. Galiba bu kitaplığı da dayılarımdan biri yapmıştı. Küçük Hayat'tan çıktık, mutfağa gidiyoruz. Tavanı alçak kısa bir koridor, mutfağa giden yolda çanaklık denilen tahta raf, hemen yanında buz dolabı, onun da yanında tel dolap, tel dolabın üzerinde küçük bir çiti bakır ile - yanlış hatırlamıyorsam içinde mandallar vardı- dedemin ayakkabı tamiri için kullandığı, içinde adını bilmediğim bir sürü alet olan ve küçükken kurcalamaya bayıldığım malzeme kutusu. Allahtan bu kutu dedeme aitti. Anneannemin karışmadığı tek şey :) Koca tahta kapılı mutfaktayız, mutfak kapısı mutfağın içine doğru açılıyor ve o kapı açılınca kilerin girişi kapanıyor. Özelikle göstermezsen kilerin girişini göremez insan. Mutfakta işlemeli tahta dolaplar, eski oyma ocaklıkta 2li ocak, asma tavan tahtadan, üzerinde koca leğenler büyük tencereler var, duvarda yine kaşıklık ve ayna asılı. Mutfaktaki o yuvarlak ayna şimdi benim odamda,  ben bu entriyi yazarken o da bana bakıyor. Duvara gömülü kilitli dolaplar burada da var. Mutfak tavanında gökyüzüne açılan kare şeklinde büyük bir delik. Pencere değil cam yok. Muşamba gibi bir şeyle örtülü ama şeffaf, gökyüzünü görüyorsun. Mutfak kapısını içerden kapatınca kilerin girişi açılıyor. Kilere girilen yer daracık. 2 kişi arka arkaya ve eğilerek yürümek zorunda hatta çok kilolu biri sığamaz. Karanlık ve dar. Kiler girişinin hemen sağında bir banyo. Dar geçitten geçip eşyaların olduğu yere gelince alan genişliyor ama yine de küçücük bir odaya çıkmış oluyorsun. İçeride antika sayılabilecek bir sürü ev eşyası ve bir sürü malzeme. Dedem kardeşlerinin en büyükleriydi. Bayramlarda diğer kardeşleri çocukları ve torunlarıyla gelince evin fotoğraflarını çeker evi müze gibi gezerlerdi. Antika eve gidelim diye tuttururmuş torunları, öyle anlatırlardı. Kimsenin evi, o ev kadar eski o ev kadar görülmeye değer değildi. Sıradan bir ev değildi. En azından bizim için değildi. Bayramlara da gerek yoktu, o ev her zaman önemli kararların alındığı bizim için kutsal bir yer, bir buluşma alanıydı. Birlik beraberliğin en çok hissedildiği baba ocağıydı. Dedemin 7 çocuğu ve torunları o evde toplanınca adım atacak yer kalmaz, kapı eşiklerinde yatılırdı. Geniş aile denince hala o günler geliyor aklıma, sadece o ev canlanıyor gözümde. Tüten ocak demekti benim için orası. 7 yıldır o evi görmüyorum. Evimi unutmamak için bunları yazıyorum.
    0sen insanı üzersin.. - 2023 22.05.2021 22:07:57 |#4171943
    2Öyle bir niyetimiz yoktu kendi kendime üzülüyordum ben :) - kizilotesii 22.05.2021 22:15:07 |#4171948
    ... diğer entiriler ...