bugün
yenile

    korona günlükleri

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Korona Günlükleri - III Bir ara paylaşım rekorları kıran, her yerde önümüze düşen, hatta yeni yazılan romanlarda bile kullanılıp gönderme yapılan Dostoyevski'den alıntılanmış o ünlü söz gibi; "aşağılık insanoğlu her şeye alışır!" Bu laf muhtemelen başka bir zaman yazılsaydı buraya, kimse üstüne alınmazdı. insana dair acı ama keskin gerçeklikler barındıran tespitlerin kaderi budur. Toplumun belli bir kliğini işaret ederek "aşağılık insanoğlu her şeye olduğu gibi buna da alıştı" deseydik eğer, kimse üstüne alınmaz ve ithamı yerinde bulurdu. O güruhu eleştirmek en doğal hakkımız olurdu. Sınanmadığınız şeyler hakkında ideal yargılarda bulunmak kolaydır. Dahası bu ithamı sahiplenmek "aşağılık insan" dediğimiz o gruptan kendimizi ayrı tuttuğumuzun ilanı anlamına gelirdi. Ama işte, hayat bu ya, 7'sinden 70'ine, zengininden fakirine herkesi aynı anda aynı dertten aynı kümenin içerisine alıp topluca itham edebileceğimiz bir mesele peydah oldu: Korona felaketi. Yığınlar, yığınlar, yığınlar... Hala aşağılık mı insanoğlu? Hala alışır mı her şeye dün olduğu gibi? Sanırım bazı şeyleri hepimiz aynı anda anlamanın eşiğindeyiz. Toplu bir cevap; alışmayıp da ne yapalım? Aynen öyle, aynen öyle. Alışmayalım da ne yapalım? Korona günlerinin ardından bazılarının önden buyurduğu gibi dünya artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaksa eğer bunu sağlayan şey büyük bir felaketle yüzleşmiş olmamız değil de hep birlikte aynı dönemde aynı şeye duyarsızlaşmış olmamız olacak. Bütün dünya medeniyet kurabilme sırrının duyarsızlaşmak demek olduğunu tek bir seferde öğrenmiş olacak belki de... Her şeye alışmış, hiçbir şeye şaşırmamış ve ertesi gün kalkıp işine gücüne bakmış yığınlar olarak kurduğumuz bu çarkın dönmesinin, farkındalığın azalmasıyla mümkün olduğu gerçeğiyle yüzleşeceğiz. Dünyada medeniyet kurabilmiş ve bu medeniyeti ilerletebilmiş olan topluluklara gidip bakalım, çok farkında olmadığımız bir ortak özelliğe sahip olduklarını göreceğiz: duyarsızlaşmış, alışmış ve hayretten uzak insan toplulukları Medeni olmanın karanlık yolu bu olsa gerek. Bir şeye alışmış olmak, bir felakete karşı duyarsızlaşmak yaşamın çok ama çok temel bir parçası. Söylendiği kadar da aşağılık bir durum olduğunu düşünmüyorum. iyi bir şey olduğunu da iddia etmiyorum. Başka türlü mümkün olmadığını söylüyorum sadece. insan fizyolojisi de bu şekilde çalışır zaten. insan beyni her gün vücutta gerçekleşen binlerce acıyı ve travmayı yok sayarak çalışmaya devam eder. Başka türlüsü mümkün değildir. Bunun aksi daimi bir krizle mücadele etme ataklarıyla yaşamaya çalışmak olurdu. insanın biyolojik donanımı toplum olma bilincimize birçok açıdan kılavuzluk etmiştir ve edecektir. Dünya uzun zamandır histerik davranışları gözler önüne seriyordu ve bu durum giderek norm haline geliyordu ki korono günlerinin artılarından bir tanesi olarak histerinin azalmasını sayabiliriz. Karantina günlerinin henüz daha çok başlarındayken durumun bu noktaya geleceği çok açıktı. Türkiye'de daha 100 vakaya bile ulaşamamışken hem internet hem sokak inanılmaz bir panik havasına bürünmüş adeta çılgınlığa sürükleniyordu. Benim için gerçekten ilk 10 gün inanılmaz bir tecrübe oldu. Her şey ama her şey çok garip seyrediyordu. Açıkçası psikososyal açıdan büyük travmaların eşiğinde olduğumuzu düşünmeye bile başlamıştım. Bu kadar reaksiyoner tepkilerin normal olmadığını burada da yazmıştım. Neyse ki "insanın alışma eşiği" beni bu konuda yanılttı ve her şey gözüme biraz daha normal gözükmeye başladı. Aslında toplum mecbur bırakıldığı yeni normları beklediğimden daha kolay sindirdi. Alışmış olmak belki de birçok felaketi önceden engelledi aslında bu noktada. Bugün karantina günlerinde 40 civarı güne geldik ve Türkiye'de vaka sayısı dün itibariyle 100bin barajını aştı. Ölü sayısı ise 2400 küsür. Küsür ya evet, küsür... ilk vakalar ve ilk ölümlerdeki histerik tepkilerimizi düşünüyorum da buralara güzel gelindi. Tüm bunları da aşağılık insanoğlunun alışabilme kabiliyetine yoruyorum. 2400 küsür kişi ölmüş, 100bin+ insan enfekte olmuş, ufukta kesin bir çözüm yok, karantina günleri ne zamana kadar sürecek o bile belli değil ve en önemlisi bir gün her şey sona erdiğinde kafelere, sinema salonlarına, parklara, spor salonlarına, iş yerlerine ve okullara nasıl gitmeye karar vereceğiz ve kim olarak gideceğiz o eski mekanlarımıza kimse bilmiyor. Bir gün her şey bittiğinde, tüm bunlar başlamadan önce yarıda kalmış olan hayatlarımıza kaldığımız yerden devam etmeyi umuyoruz ama o hayatları yaşayan insanlardan ne kadar kaldı, karantina günlerinde insanlar ve toplum ne kadar etkilendi, ne kadar değişti hiçbirimiz bilmiyoruz. Bir şeylere alıştık, yeni bir normaller inşa ettik ve bu alışkanlıkların geçici alışkanlıklar olduğunu düşünüyoruz ama tüm bunlar geçtiğinde ne olacak tam olarak kestiremiyoruz. Ama boşver bunları. Yarın olacak olan her ne ise biz ona da bir şekilde alışmanın yollarını arayacağız. Yarın her şey bittiğinde yeni bölümde gelecek olan her ne olursa olsun ayakta kalmak için ya mücadele edeceğiz ya da alışacağız yaşamanın başka bir çözümü yok. Burada mızmızlanan insanlara pek yer vermiyorlar. Dünya dönüyor, hayat akıyor, değişen her ne ise şaşırmana izin verilmiyor. Yüce insanoğlu, o kadar bol gönüllü ki her ne olursa olsun alışıyor. Bakın bu bir tevazudur. * Kişisel kaygılarla oluşturmaya başladığım bir izlek, Korona günlükleri yazı dizisi devam edecek. * Korona günlükleri - II : (#2337261) Korona günlükleri - I : (#2336438) Coronavirus - I : (#2336145) Coronavirüs - II : (#2336203)
    ... diğer entiriler ...