bugün
yenile
    1. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      muazzam bir olgunluktur. aslında kusurlarıyla da sevebilmek demek de mümkün ama zaten sevmek deyince 'olduğu gibi kabul etme'yi kast ettiğimize göre yanlış izaha girmeyelim dedim. dün gece 3 gibi çoğumuzun aşina olduğu opsesif kompulsif bozukluğu olan bir abimizin dilinden 'aşk nedir?' çelişkisini en baba şekilde izledim. adamın anlattıklarından öte bir şey takıldı kafama. en ufak ayrıntılarda yaşayıp, onlarla sevgisini harmanlayan bu pırlanta gibi adamın yaptığı hastalıklı bir sevgi değil ki lan. olması gereken de doğru yaşanması gereken de aşkın hakkını vere vere hissedilmesi gereken de tam bu değil mi zaten. şöyle bir cümle kuruyor konuşmasında; --- spoiler --- -ama ona dokunduktan sonra ellerimi yıkama gereği duymamam nasıl bir hata? aşk bir hata değil! --- spoiler --- bu kısmı tam 8 kere sarıp sarıp izledim. herif bu cümleyi kurarken boğazındaki damarlar kabarıyordu, kafasını ısrar edercesine aşağı yukarı sallıyordu, ellerini birilerini ikna edermişcesine ileri savuruyordu; adam çaresizdi bu sevgisinde besbelli bu. ilk zamanlarda yenge sevdiğini söylerken dudak kenarlarının kıvrıldığını ama zaman sonra bunun yok olduğunu söylerken gözleri devriliyordu yine çaresizdi adam bu da çok net. bu adam saplantılı bir şekilde severken yanlış yapmıyordu, onu yanlış yaptığına hiçbirimiz inandıramayız zaten çünkü o tamamen içinden ne geliyorsa öyle sevmiş. bir çocuğun en sevdiği oyuncağı hiçbir zaman kusursuz çalışan transformersları ya da harika renk cümbüşündeki helikopteri falan değildir; kolu yırtılmış bir ayıcık ya da tahta yontulması kukladır yeri çok farklı olan. çünkü kimse kusursuzluğun üstüne sevgisini yük etmez istemez; insanlar kusurları sevgileriyle doldurmayı çocukluklarından öğrenirler. bu sebepten mi bilmiyorum bir süredir çevremdeki her şeye ayrı bir özen gösteriyorum. örneğin biriyle oturup çay içerken çay bardağını tutuşundaki serçe parmak ayrıntısı dikkatimi çekiyor. ben bu çocuğu sevsem o ayrıntıya anlam yüklerim diyorum. bir başkası çantasını hep kaldırımdan tarafta olan koluna takıyor, bu çocuğu sevsem o ayrıntıya anlam yüklerim diyorum, direksiyon hocam sinyali hep 3 parmağıyla aşağı indiriyor, bu adamı sevsem o ayrıntıya anlam yüklerim diyorum. kendime bakıyorum mesela nası kusurlarım var diye; sonra ister istemez kendi kendimi seviyorum amk şaka değil ahsdfghj yağmur yağarken sağ dizim seğiriyor, yüzümde 3 tane çocukluk izi yarası var, adem elmam ile çenem arasındaki doğrultuda sakalım çıkmıyor mesela bunlar sebepsiz bir şekilde anlamlı olmaya başlıyor sonra. bu sevme işi insanın kendisine de yarıyor onu anlatmaya çalışıyorum kusurları sevebilmek işin özünde sevmeyi hakiki hissettirmesinden öte bir de kişinin içinde sakladığı o kendine has sevgisine de bir olgunluk katıyor. geçen sene bu zamanlar 'kollarını sıvadığın zaman x tane benin, uzun kollu giyindiğin zaman y tane benin gözüküyor dışarı' diye bir cümle almıştım. tam da bu işte. diyor ya orhan baba; beni böyle sev seveceksen diye, öyle işte.
      2güzel yerlere değinmişsin güzel insan. canını yerim. - akopi 24.02.2018 13:54:56 |#3658441
      1mesela seni sevsem senin de çay bardağını tutarken kalkan serçe parmağını severim karadenizin gülü :d (#1724636) - mavimajezik 24.02.2018 14:03:13 |#3658954
      1bu nerden çıktı, eyvallah :d - akopi 24.02.2018 14:06:34 |#3659149
      butun yorumlari goster (4)
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      burada sevmekten kasıt kusurları olduğu gibi kabul edip bilincinde olmaksa çok büyük erdemdir ve sadece iç huzuru bulmuş insanlara mahsus bir şeydir.
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      o kusurları seversen ya da senin kusurlarını severse........ seviyorsan kusur yoktur. kalp kimi sevdiyse o kusursuzdur.
    4. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      8 yaşında bir kardeşim var. 4 gün önce burnunu kapıya vurdu burnu boydan boya yarıldı. Ondan sonraki gün yaranın kabuğunu kaldırınca ablam "öyle yaparsan iz kalır." demiş. Gün boyu çok üzgündü ne olduğunu sorsam da yanıt alamadım. Gece bana; -inşallah burnumda iz kalmaz yoksa çirkin olurum,dedi. Gün boyu neden üzgün olduğunu da böylelikle öğrenmiş oldum. Ben de ona; -İz kalacak kadar büyük bir yara gibi görünmüyor ama iz kalsa bile sorun değil. Sana o izle birlikte çok güzel olacaksın diye yalan söylemem ama o bir kusur olacaksa bile senin kusurun olacak. Nasıl gözlerini ağzını seviyorsan o yaranın izi kalırsa onu da sevmen gerek, dedim. Alnımda küçüklüğümden kalma dikiş izini ona gösterip; -Bak mesela ben bu izi seviyorum çünkü bu da benim, tıpkı benlerim gibi o da benim, dedim. -Neden kusurlarımı sevmem gerekiyor ki, diye sordu. -Çünkü kusurlarını sevmezsen onları değiştirip mükemmel olmaya çalışırsın. Ama her şeyi değiştirmen mümkün değil. Mükemmel olmak da mümkün olmadığı için kendini sevmemeye başlarsın. Kendini çirkin gördüğün için mutsuz olursun, özgüvenin eksik olur. Ve en önemli nedeni de öyle burnunda bir yara var diye çirkin olmazsın, hadi diyelim ki çirkin oldun yine de önemli olan içinin güzel olması değil mi? Sonuçta sen iyi kalpli değilsen, yalan söylüyorsan, küfür ediyorsan dünyanın en güzel kızı olsan bile bir önemi yok. Kimse güzelsin diye seninle arkadaşlık kurmaz. -Ama istemesem sevmem, dedi. -Tabbi ki istemesen sevmezsin. Zaten bizi ilgilendiren bir şey yok kendini çirkin bulman sana zarar verir ve seni mutsuz eder sadece, dedim. Aramızda bu konuşma geçtikten sonra bir daha konuşmadık. Ama güzelliğini bir yaranın gölgeleyeceğini düşünmesi beni üzdü çünkü daha küçücük. Bunları düşünmemesi gerek. Esasen hiçbir yaşta insanın bunu düşünmemesi gerek ama neyse. Az önce heyecanla yanıma gelip bana; -Sana bir şey söyleyeyim mi? Ben burnumdaki yarayı artık seviyorum, sen haklısın bence, dedi. -Niye fikrin değişti, diye sordum. -Çünkü düşündüm arkadaşlarım bana hiç sen çok güzelsin demediler ama hep sen çok iyi bir arkadaşsın dediler. İyi bir arkadaş olmak daha önemli bir şey galiba, çünkü öyle olmasa herkes sadece Menesa'nın (sınıfın en güzel kızı diye bahsettiği kız) arkadaşı olurdu, dedi. O kadar mutlu oldum ki. İlk başta konuşunca acaba yanlış mı yönlendiriyorum diye düşündüm, umarım öyle yapmamışımdır. Ama üç gündür aynanın önünde mutsuz mutsuz burnunu inceleyen çocuğuk bugün hiç aynaya bakmayıp oyun oynamaya başladı ve bu benim mutlu olmam için yeterli bir sebep. Ben seni her halinle çok seviyorum miniğim.
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kimse kusursuz değildir. Sevmek de bu yüzden kusurları sevmekle başlar. Hoşa gitmek demiyorum, sevmek... Sarf sevgi. Belki saçma gelecek ama sümüğü akan çocuğunun burnunu eliyle silen bir annedir benim için sevmek. Çocuğunun kendisine dünya güzeli görünmesidir. Gidememektir. Unutamamaktır. Sevdiğinin izinin, cildindeki bir yanık lekesi gibi ruhunda kalmasıdır. Sevmek ağızdan çıktığı gibi kolay değildir. Unutulamaz, sadece üstü kapanır. Zaten kimse de unutmak için sevmez. Sevdiğini sandığı olmuştur ama o ayrı konu.