bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk asker. albay. 1962 yılında askeriyeye karşı gösterdiği direniş sebebiyle emekli edildi. 1963 yılında emrindeki bir grup subayla darbe girişiminde bulundu. bu başarısız girişimden sonra idam edildi.
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden. demokrasi düşmanı bir şuursuz. link
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Enteresan bir biçimde, kendisine 2. darbe girişiminden sonra yakalandığında sorulan "Buradan kurtulursanız, ne yapmayı düşünüyorsunuz?" sorusuna, "Yeniden bir darbe yapmak." diye cevap veren asker. Enteresan. Kafaya koymuş herif.
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendisiyle ilgili yıllar evvel şunu yazmışım; (#762868) ancak artık fikrim değişmiş vaziyette. bunun en büyük nedeni ise düşünce bazında benim de değişmiş olmam. düşünce olarak ileri vadede yine aynı veya başka noktaya gider miyim, bilmiyorum açıkçası. birkaç gecedir mehmet ali birand'ın eski belgesellerini izliyorum. türk demokrasi tarihiyle ilgili. ve talat aydemir inanılmaz şekilde ilgimi çekti. iki defa darbe girişiminde bulunup ilkinde affedilen, ikincisinde ise idam edilen bir zat kendisi. gariptir, talat aydemir'i raskolnikov'a benzetiyorum. suç ve ceza'yı okuyup anlayanlar ne demek istediğimi anlamışlardır. orada da raskolnikov güç ve güç istencini sorgulayıp napolyon'u napolyon yapan şeyin acımasızlık olduğunu kabul etmişti. talat aydemir'i başarısız kılan şey işte tam olarak budur! girdiği yolda acımasız olamamak. verdikleri sözden dönen silah arkadaşlarını öldürmeyi ve ülkeyi kan gölüne çevirmeyi istememek. belki de korktu bu durumdan. bilemem. gerçi zamanında genelkurmay başkanına bile gider yapmışlığı var ama bir kurmay albay olarak çok da etkili olacağını sanmıyorum. tamam, harbiyeliler emrindeydi ama bilemedim şimdi. talat aydemir türk siyasi tarihinin en önemli kişisidir! atatürk'ten sonra. fikirleri tüyler ürpertici cinsten. düşünce seviyesi ise toplumun genelinden en aşağı 100 yıl ötede. örneğin, idam edilmeden önce mahkemede şunları söylemiştir: "siyasi partileri, türkiye'de finanse edenler, köyde ve kasabada ağalar, küçük ve orta vilayetlerde eşraflar, büyük vilayetlerde sermayedarlar ve patronlar oldukça vatandaşın serbest seçimle rey kullanmasına imkan yoktur." (talat aydemir, hatıratım, yky, s.284.) bu denli müthiş bir bakış açısına sahip insandan ötürü kalkıp da "en büyük hatası acımasızlık yapmamasıdır" demek saçma açıkçası. çünkü yine kendisi hatıratlarında belirtmekte: "ben demokrasi istiyordum. eğer bu yolda her şeyi mübah görseydim, dikta olacaktı." değişik bir zat. ilginç bir kişilik. ve muhteşem bir entelektüel. (bkz: 27 mayıs 1960 askeri darbesi) (bkz: 12 mart ihtilalin pençesinde demokrasi) son olarak, aslında kendisinin savunduğu şey doğrudur. 1960 darbesinin yüzeysel kalıp herkesin hala ve hala aynı şaşkınlıkla hayatına devam etmesi. devlet ve toplum fark etmeksizin. oysa talat aydemir darbenin yapılma gerekçelerine uygun davranılıp o uğurda bir kalkınma planı istemiş, kendisini kimse ciddiye almadığı için de iki kez (1962 ve 63) ihtilali denemiştir. başarsaydı ne olurdu, ülke daha güzel bir hale mi bürünürdü, bilemeyiz. kenan evren'den veya ismet inönü'den daha entelektüel olduğu kesin ve net. hatta arttırıyorum, mustafa kemal atatürk'ten sonra askeri ve siyasi anlamda en entelektüel insan. belki hasan ali yücel ve ismail hakkı tonguç kendisinden daha entelektüeldir. diğer türlü, eşsiz bir beyin, talat aydemir. *** türk gençliği'nden ötürü de şöyle demiştir: "büyük önderin emaneti olan gençliğe hitabesini, içine gömmeden ve üzerine düşen vazifeyi yapamadan, emanet taşıyan atatürkçü geçinen nesle acıyorum."
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Teamüle göre yabancı bir devlet başkanının Türkiye'de bulunduğu sırada idam cezalarının infaz edilmemesi gerektiği halde Aydemir'in idam cezası, Pakistan Devlet Başkanı Eyüp Han'ın yurdumuzda bulunduğu sırada infaz edilmişti. -- Bir aralık bakanlıklar arası çalışmalara katıldım. Burada da en seçkin insanlarla temas ettim. Hiç birisi memleket gayesi ile çalışmıyorlardı. Herkes günlük işlerini mecburiyet tahtında bitirip, kendi hayatını istikbalde nasıl tanzim edeceğini planlamakla meşguldü. Kendi kendime karar verdim; bu memleketin gidişatı, gidişat değildir. Bir münevver olarak, bir kurmay subay olarak ilk önce ordu dahilinde düşüncelerime yakın düşünen arkadaşlarla işbirliği yapıp iktidarda bulunan partinin Türk ordusunu ihmal ederek düşürdüğü bu kötü durumdan kurtarma çarelerinin neler olabileceğini ve ne şekilde hareket edilirse bu vaziyete bir son verilebileceğini planlamaya başladım. (1954) -- Yaptığımız harekatta kan dökülse idi mecburen dikta rejimine gidecektim. Bizim amacımız ise dikta değil demokrasi idi. Geçici bir zaman için aydınlar kitlesine dayanacak olan bu demokrasi köklü reformlar yapıldıktan, iktisadi düzen ve sosyal adalet nizamı kurulduktan sonra yerini normal seçimlerle gerçek demokrasiye bırakacaktı. - Her şeye rağmen diktaya gitseydik, ihtilalin ve diktanın şartlarını yerine getirmek için, her şeyden önce kendi kellelerimizi koruyabilmek için, karşı harekata girişen ve protokollere imza koyup sonradan ihanet eden kumandanları yok etmemiz gerekecekti. Kısaca geniş çapta bir katliam olacaktı. - Gayemiz ordunun bütünlüğünü muhafaza etmek, namluyu namluya çevirtmemekti. Biz bu hareketi iktidar hırsı ile yapmadığımızı ispat etmek istedik. Yukarıdaki olaylardan birinin dahi meydana gelmemesi için kendi hayatımızı feda etmeyi göze aldık. Bizim başımız gitsin, yeter ki Türkiye kurtulsun. Belki partiler de akıllanır dedik. (22 Şubat 1962 ayaklanması gecesi) Talat Aydemir'in Hatıraları'ndan Alparslan Türkeş ile araları birbirlerine ailelerini, çocuklarını emanet edecek kadar iyi iken 2.darbe girişimi öncesi görüşmelerinde Türkeş lehine isteklerin yerine getirilmemesi sonucunda Türkeş'in darbeye katılmaması ve hatta darbeyi önceden ihbar etmesi ve bunu da mahkeme önünde inkar etmemesi sonucu tamamen bozulmuş. - Ayrıca, kendisi insanların aslında özünde hep iyi olduğuna inanan, kötülüklerini tek seferlik bir hata olarak görüp iyi yönünden bakmaya çalışan, sevdiği ve inandığı insanlardan kazık yese bile son ana kadar öyle olmadığına inanmaya çalışan birisiymiş rahmetli. 20 Mayıs darbe teşebbüsünden sonra inandığı ve yola beraber çıktığı arkadaşları mahkeme karşısında ağlayıp kendini açık açık satmış. Ama kendisi üstlendiği vazifeye o kadar inanmış ki "bunlar gibi korkak, aciz duruma düşmektense ölmeyi her zaman tercih ederim" diye de çok defa tekrarlıyor hatıralarında. - Genelkurmay Başkanı'na herkesin önünde açık açık posta koyacak kadar da gözü kara bir adammış. 22 Şubat'tan bir gün önce Cevdet Sunay'a; "Ben Allah'tan başka kimsenin himayesi altına girmem. Bu işte ben suçlu değilim. Suçlu olan hava kuvvetleri ve sizsiniz. Çünkü bir kuvveti bir kuvvet üzerine tertiplerle kullanmaya kalktınız. Milli Birlik Komitesinin ve CHP'nin oyununa geldiniz." dedim. Tabancamı çekerek masanın üstüne koydum. "Beni ya şimdi burada temizlersiniz ya da Divanı Harb'e verirsiniz. Eğer geceki harekete ben sebep olduysam da beni kurşuna dizdirirsiniz. Benim damarlarımda CHP kanı dolaşmıyor, vatanperverlik kanı dolaşıyor. Böyle bir haksızlığa tahammül edemem. Şayet siz kumandansanız, esas suçluları cezalandırınız"