beni güzel hatırla
bunlar son satırlar...
farzet ki bir rüzgardım
esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur
sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim
belki de bir rüyaydım senin için
uyandın ve ben bittim....
beni güzel hatırla
çünkü sevdim seni ben
her şeyini....
sana sırdaş oldum
dost oldum koynumda ağladın
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
beni üzdün kınamadım
alışıktım vefasızlığa
el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla
sayfalarca mektup bıraktım sana...
şiirler yazdım her gece
çoğunu okutmadım
sakladım günahını sevabını içimde
sessizce gittim...
senden öncekiler gibi sen de
anlamadın.....
beni güzel hatırla
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
gülüşümü....
gözlerimi...
sonra sesimi bıraktım
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka....
söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda...
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda....
beni güzel hatırla
dizlerimde uyuduğunu düşün
saçını okşadığımı
üşüyen ellerini ısıttığımı
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
alnından öptüğüm dakikaları......
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun?
bu da sana son sürprizim olsun
şimdi seninle yaşan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla
gidiyorum.....
4
+
-entiri.verilen_downvote
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli
şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi…
alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri (bkz: cemal süreya-sana giden yollar kapalı)
1
+
-entiri.verilen_downvote
ağlatabilir fakat,
güldüremezler seni benim gibi onlar.
ve sen, ben gelene dek bilemeyeceksin
ne kadar gülebileceğini.
mavi bir kültablasinda,
açık gri bir duman ikimizin resmi,
ve maviliğin o kadar kalıcı ki;
zaten kimse hatirlamiyor griliğimi.
herkes birbirine rakip ve ben; bırak kıskanmayı,
kendimi bile mavi yaptim,
kaybedenin kim mühim mi?
ikimiz üst üsteyken görünmeyen hangimiz,
düşünmedim ikimizin adı aynı: biz!
sadece bu yeter sandım.
ama insan; açıklanamaz bi şekilde hüzün sever.
gülmek yetemiyor,
ağladığımız anlara hep kısa geliyor.
bir gün uyandım ve anladım. sadece insanım.
kahkaha bazen,
ama bu kadar acı zaten mecbur,
sen ve ben bir sonsuzlukta mahsur,
çıkış var sanıyorsan hala,
anladığım yerde bekleyeceğim seni.
bir yolculuk için en hızlı araç: anlamak.
sen anlayana kadar, sessiz, sakin
ve şikayet etmeden beklerken,
başka renk görsem de,
vazgeçmeyeceğim senden
0
+
-entiri.verilen_downvote
beni saran geceden başka,
mezar kadar kara baştan başa.
hangi tanrılar bahşetmişse bana,
şükrederim yenilmez ruhum için onlara!
koşulların öldürücü pençesinde bile
ne korktum, ne de ağladım kimselere!
kaderin sopasıyla kanasa da başım,
yine de boyun eğmedim!
öfke ve gözyaşı dolu bu yerin ötesinde
görünmez gölgelerin dehşetinden başka bir şey.
ve beni bulur o senelerin tehdidi,
bulacaktır da korkusuz bir halde beni.
kapı ne kadar dar olsa da
cezalarım ne kadar ağır olsa da,
kaderimin efendisi de benim, ruhumun kaptani da!
2
+
-entiri.verilen_downvote
herhangi bir geminin
limandan ayrılmasına bile ağlar oldum...
sonra akşamların gelişi,
gündüzlerin vedası üzdü beni.
''sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum'' !!
artık gerisini sen düşün.
sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim.
ister istemez öpüp kaçarlar beni.
hiçbir şey olmamış gibi.
nasıl bir selamına mutlu oluyorsam.
sensizliğimde bir yağmur damlası
bazen kahrediyor beni.
genç ölücem belki...
belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile,
inanamayacaklar öldüğümde.
elbette her veda gibi hüzünle uğurlanıcam..
kimileri üzülecek kimilerinden fazla.
az yaşadı diyecekler benim için az yaşadı..
ama çok sevmişti...
1
+
-entiri.verilen_downvote
bugün en çok seni özledim
önce rüyamda gördüm seni
kalktığımda sen vardın aklımda
yanımdaydın
sanki seninle geçirecektim tüm günü
bu sefer mutluluk verdi özlemin bana
bütün gün sana yoğunlaştım...
öğleye dogru acıtmaya başladı özlemin
gülüşün aklıma gelmeye başladı..
sonra camın önüne gittim bi sigara yaktım..
giderek beynimi kemirmeye başladı duygularımın karmaşıklığı
ve çaresizliğim midemi bulandırıyordu
beklemiyordum artık aramanı
özlüyordum işte..
yanımda uyumanı,doya doya gözlerini seyretmeyi istiyordum ama yoktun işte
bugün her şeyi seninle yapmak istedim.
bide olacakmış gibi bir sürü hayal kurdum
onlarda mutlu eder gibi oluyor ama gerçekle yüzleşince geçiyor
işte..
sonrada içimdeki yorgunluk ve küskünlük..
şımarıklıktan nefret eden ben bugün seni şımartmak istedim..
kendim için yaşayan ben bugün senin için yaşamak istedim
bugün en çok seni özledim ben
bütün alışkanlıklarını,ne biliyim yürüyüşünü falan göresim geldi...
bir dokunuşunu,bir bakışını,sesini duymayı..
seninle olmayı en çok bugün özledim ben..
2
+
-entiri.verilen_downvote
canımı sıkma benim
kötü söyletme
gel diyorsam gel
git diyorsam
sakın gitme
1
+
-entiri.verilen_downvote
fahişeler şiirden etkilenmez
9
+
-entiri.verilen_downvote
bedirhan gökçe - sol yanım acıyor anne
demek istiyorum. çok şükür annem hayatta ama bugün bu şiir geldi aklıma. iki mısrası hatrımdaydı duygulandim. bugünün şiiri bu olsun. allah, annesi olmayanlara sabır versin
merhaba anne, yine ben geldim
merak etme okuldan çıktım da geldim.
anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama,
ali "okula gitmezsem annem çok kızar merak eder" demişti de onun için söylüyorum.
geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak,
sol elimde soğan dedirte dedirte
öğretti sağımı solumu.
ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi,
ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne…
hani geçen geldiğimde, şuram acıyor, şuram işte demiştim de,
bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne,
bak şimdi söylüyorum.
şuram işte sol yanım çok acıyor anne,
hem de her gün acıyor anne, her gün…
dün sabah annesi ayşe'nin saçlarını örmüştü.
elinden tutup okula getirdi.
yakası da danteldi. zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi…
bende ağladım… ağladım işte utanmadım.
öğretmen ne oldu dedi. düştüm dizim çok acıyor dedim.
yalan söyledim anne,
dizim acımıyordu ama, sol yanım çok acıyordu anne!
bu gün bende saçım örülsün istedim.
babam ördü ama onunki gibi olmadı.
dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kızım dedi
bari okula sen götür dedim.
kızım iş dedi. bende bana ne dedim ağladım.
kızım ekmek dedi babam.
sustum ama , okula giderken yine ağladım anne.
ha bide sol yanım yine çok acıdı anne…
herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
babam hepsini birlikte yıkıyor,
babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
of babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
üzülmesin diye söylemiyorum ama,
arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
e biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
hava kararıyor, ben gideyim anne,
babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi?
duyarsa kızmaz ama, çok üzülür biliyorum.
kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor!
izin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme!
eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne.
bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını,
şu kavanozda biriktirdim,
üzerine de resmini yapıştırıp baş ucuma koydum.
her sabah onu öpüyor, kokluyorum.
kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla.
ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
ha unutmadan! öğretmen yarın
anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
ben babama yazdıracağım,
öğretmen anlarsa çok kızar ama, bana ne,
kızarsa kızsın. ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne,
senin adın geçince, sol yanım acıyor anne, hiçbir şey yutamıyorum.
bazen de dayanamayıp ağlıyorum. kağıda da böyle yazamam ya anne.
ben gidiyorum anne, toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp,
mutlaka gel anne. sen rüyama gelmeyince,
sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne
sol yanım açıyor anne. işte tam şurası,
sol yanım… çok acıyor anne.
seni çok özledim, çok…anne…
1
bu şiiri her okuduğumda gözlerim dolar, ağlarım - randomsevenkiz 21.11.2016 20:58:33 |#2755165
4
+
-entiri.verilen_downvote
...
en güzel rüyaların bile bir sonu vardır
bir bahar rüzgarından alarak bir sabah hız
mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız
onu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahar
(bkz: yaşar nabi nayır)
3
+
-entiri.verilen_downvote
siyah beyaz tuşlarında piyanomun
seni çalıyorum şimdi
çaldıkça çoğalıyorsun odada
sen arttıkça ben kayboluyorum
seni doğuruyorum geceye
adını koyuyorum aya bakarak
her şey sen oluyor her yer sen
ben ölüyorum
sesini duyuyorum rüyalarımda
gözlerimi kamaştırıyor ışığın
rüzgar sen gibi dokunuyor bana
ben doğuyorum
duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
dokunmuyorsun bana
sen gibi bir şimşek çakıyor
tam kalbime düşüyor yıldırımı
ben gidiyorum
5
+
-entiri.verilen_downvote
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu, ağlardım
beni sevmiyordun, bilirdim
bir sevdiğin vardı, duyardım
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu, ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin, bakardın
üşürdüm, içim ürperirdi
felaketim olurdu, ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu, ağlardım
(bkz: atilla ilhan)
3
+
-entiri.verilen_downvote
göğe bakma durağı
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
(turgut uyar)
3
+
-entiri.verilen_downvote
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim
ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
yoktan da vardan da ötede bir var vardır
hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
sendan ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
(sezai karakoç)
1
+
-entiri.verilen_downvote
kimi sevsem sensin hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
(attila ilhan)
1
+
-entiri.verilen_downvote
ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda
söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda...
-necip fazıl kısakürek
2
+
-entiri.verilen_downvote
bayram gelir ellere
sevgi verir dillere
ver öpeyim elini
elin girsin götüne.
0
+
-entiri.verilen_downvote
seni çok az düşünmeye and içmeliyim;
düşünmek seni, ölümü mûnisleştirir,
güller açılmağa başlar ardarda.
ama versailles bahçelerinde değil,
hindibalı, ısırganlı yollarda...
seni düşünmek bir konser başlatır o anda,
ama öyle siyah papyonlu bir virtüöz değil,
kunduraları tozlu, bakışları dalgın,
kamburlaşmış kır saçlı bir tanbûri,
yakıcı nağmeler koşturur yüreğimde...
husrevhatemi
0
+
-entiri.verilen_downvote
korku daglarinin yürekçisi,
ölüm denizlerinin kürekçisi;
öyle suskun oturuyor şişesinin başinda,
içtiginin hem hirsizi, hem bekçisi,
onu kirmiş olmali yaşaminda birisi.
dinledikce susmasi, düşündükçe susmasi..
tek başina iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
heykelini yontuyor yalnizligin ustasi.
(bkz: özdemir asaf)
0
+
-entiri.verilen_downvote
herkes herkesi seviyor..
hepsi de başka türlü seviyor.
herkes herkesi sevmesin,gerek yok.
adam azaldı, sevgi de elden gidiyor.
'bana, sen haklısın deyorlar,
hayır hayır,ben çok haklıyım.*' bilen biliyor.
bu yarışın dışında kalanlar,
adamı sevgi, sevgiyi de adam ediyor
özdemir asaf
4
+
-entiri.verilen_downvote
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum.
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
aysel git başımdan ben sana göre değilim.
benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim.
ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
aysel git başımdan ben sana göre değilim.
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
sevindiğim anda sen üzülürsün.
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
sakın başka bir şey getirme aklına.
aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
aysel git başımdan seni seviyorum...
-atilla ilhan
1
+
-entiri.verilen_downvote
bir şey var aramızda
senin bakışından belli
benim yanan yüzümden
dalıveriyoruz arada bir
ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki
gülüşerek başlıyoruz söze
bir şey var aramızda
onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
fakat ne kadar saklasak nafile
bir şey var aramızda
senin gözlerinde ışıldıyor
benim dilimin ucunda…
nahit ulvi akgün
0
+
-entiri.verilen_downvote
gerilir zorlu bir yay
oku fırlatmak için;
gece gökte doğar ay
yükselip batmak için.
mecnun inler, kanını
leyla’ya katmak için.
cilve yapar sevgili
gönül kanatmak için.
şair neden gam çeker?
şiir yaratmak için.
dağda niçin bağırılır?
feleğe çatmak için.
açılır tatlı güller
arılar tatmak için.
tanrı kızlar yaratmış
erlere satmak için.
insan büyür beşikte
mezarda yatmak için.
ve...........................
kahramanlar can verir
yurdu yaşatmak için...
0
+
-entiri.verilen_downvote
ben bir kayısı ağacıyım
kırşehir'in dinekbağı'ndan.
küçücük bir ev önünde yaşarım yapyanlız.
yılda bir çiçek açar,
yılda bir kayısı veririm,
avuç içi kadar.
yaz olur,
bir kadın silkeler dallarımı,
bir çocuk yerde bağırır,güler,
bense hoşnut olurum.
hem zaten benim
ne söğütler gibi nezaketim vardır,
ne kavaklar gibi gururum.
ben bir kayısı ağacıyım
kırşehir'in dinekbağı'ndan.
dinekbağı'nda üç insan severim,
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam,
benim kadar sessiz sedasız,
benim kadar halim selim.
en güzel ay nisan ayı,
toprak yumuşak yumuşak,
en güzel ay nisan ayı.
yamur yağdı,çiçek açtı,
bir hoş oldu içerim,
en güzel ay nisan ayı.
kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa,bir sola,
başı döner kavakların.
ben bir kayısı ağacı,
başımda çiçeklerim.
ben bir kayısı ağacı,
üç insan severim:
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam.
çocuğun adı ahmet,
kadının adı fatma,
adamın adı ibrahim.
ahmet küçük ve sarı,
fatma tombul ve beyaz,
ibrahim uzun ve narin.
bir tek toprak odaları var üçünün,
toprak odanın bir tek penceresi.
ben bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakarım odaya,
yerde bir eski yatakla yorgan görürüm,
duvarda bir eski kırık ayna,
yerde bir eski kilim,
bir eski hasır.
bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakar odaya,
çiçeklerinden utanır.
dün gece gaz yakamadılar,
ayışığında gördüm üçünü.
üçünün suratı asık.
önce oturup
zeytin ekmek,taze soğan yediler,
sonra baktılar birbirlerinin gözüne,
sonra esnediler.
gökyüzü bembeyazdı.
gökyüzü çiçeklerimin renginde.
gökyüzünde kavaklar.
fatma uzandı ibrahim'in yanına,
sağa döndü.
tombul,beyaz yüzü pencerede,
gözleri açık durdu sabaha kadar.
çiçeği en önce kayısı döker.
ben bir kayısı ağacıyım,
döküyorum çiçeklerimi.
yer beyaz beyaz,
başım yeşil yeşil,
kayısılarım memede.
haziran gelecek,
güneş yakacaktır tepemi,
kayısılarım balla,şekerle dolacaktır.
ben bir kayısı ağacıyım,
haziran gelecek,
avuç içi kadar kayısılarım
ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.
ben bir kayısı ağacıyım.
kötü bir düşüncedir almış beni.
geçti bağları budama zamanı,dedim,
dedim,çarşıda dört döner ibrahim,
dedim ekmek parası,
zeytin parası,
gaz parası.
dedim, insanlar
neden yaşatılmıyor
ağaçlar kadar olsun.
ben bir kayısı ağacı.
fatma'nın,ibrahim'in,ahmet'in
yumurtası,şekeri,eti.
gittikçeartmakta kederim.
günlerden pazartesi.
gene geldi,elinde çanta,o şişman adam.
şişman adam bir düşman gibi beni seyreder,
ben şişman adamı bir düşman gibi seyrederim.
durmuş ibrahim kapıda,
yüzü dalgın ve sinirli,
bakıyor eli çantalı şişman adama.
şişman adam uzattı gövdeme elini,
pencereden korkmuş kuzular gibi baktı ahmet,
büktü boynunu kuzular gibi.
ben bir kayısı ağacıo.
gövdemde sarı kağıt.
yol parasını verememiş ibrahim,
verilmiş haciz kararı.
yapmayın, dedim.
yılda bir çiçek açarım,dedim.
etmeyin,dedim.
ekmeğe katık oluyor kayısılarım,dedim.
bir öğle vakti baktım,
kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa,bir sola.
ben kışlık odun,
altı lira
1947,kırşehir
şair abdülkadir
4
+
-entiri.verilen_downvote
bu şiire aşığım. günün şiiri (bkz: ihsan yüce )'den gelsin;
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen’i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen christoph colomb
napolyon’ken düşünürüm elbe’de geçen günleri
timur’ken beyazıt’ı yenişimi….
bir kere aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
8
+
-entiri.verilen_downvote
resulullahla benim aramdaki farklar
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
resulullah yolda ebu bekir'i görse "es selamu aleyküm ya sıddık"; derdi,
ben yolda ebu bekir';i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki "kızım ha gayret!";
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki "anneciğim ölmesen..."
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki "anneciğim seni ben..."
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf!
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü...
(bkz: ah muhsin ünlü)
4
@mavimajezik ismin gibi bu şiirle gönlümdeki ağrıyı kestin. bu şiir yazılmış en mükemmel insan ürünü. allah razı olsun. allah merhametiyle muamele etsin. 👍 - kalecinin oglu 05.01.2017 21:01:10 |#2888465
0
kardo tez vakitte allah şifanı versin - mavimajezik 05.01.2017 21:19:56 |#2890961
ben ölürsem akşamüstü ölürüm - ataol behramoğlu
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
şehre simsiyah bir kar yağar
yollar kalbimle örtülür
parmaklarımın arasından
gecenin geldiğini görürüm
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
çocuklar sinemaya gider
yüzümü bir çiçeğe gömüp
ağlamak gibi isterim
derinden bir tren geçer
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
alıp başımı gitmek isterim
bir akşam bir kente girerim
kayısı ağaçları arasından
gidip denize bakarım
bir tiyatro seyrederim
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
uzaktan bir bulut geçer
karanlık bir çocukluk bulutu
gerçeküstücü bir ressam
dünyayı değiştirmeye başlar
kuş sesleri, haykırışlar
denizin ve kırların
rengi birbirine karışır
sana bir şiir getiririm
sözler rüyamdan fışkırır
dünya bölümlere ayrılır
birinde bir pazar sabahı
birinde bir gökyüzü
birinde sararmış yapraklar
birinde bir adam
her şeye yeniden başlar
1
+
-entiri.verilen_downvote
yürü bre ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi top muyum bir am için öleyim?
leyla'yı da sikeyim mecnun'u da sikeyim.
bana yar olmayan karının izzetini itibarini sikeyim...
yansın karıların alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim.
düşmüşüz bir orospunun belasına,
koymadık diye taaa amının ortasına, kader böyle yazmış hatırasına...
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim!
kerem dağları deler bir amcık uğruna, aslı gitsin de ona buna vurdura...
bir karı için değer mi hiç bütün bunlara, her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
fuzuli am peşine düştün gurbete, am serindir am derindir şifa verir millete,
ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte, bu gidişle yarrağımı gidersin cennete.
0
bnde bunu arıyodum :dd - alerzo 05.01.2017 23:44:08 |#2904730
isteyen varsa kendi yazdıklarımdan atabilirim arkadaşlar yeşillendirmeniz yeterli.. manitanıza falan atarsınız :) benim için özel olma durumu yok nasılsa artık :)
..kaptanın kaleminden..
belki bu kalır! dediğimiz herkes, daha sefer başlamadan; kaptan çapa ne tarafta diye soruyor?
o zaman; atın çapaları, yakın gemileri... geri dönüşü yok bu yolun.
henüz 3 bıçak darbesi oldu. bırakta,ölmeyelim güverteci,
6 dan sonrası hatırlanmıyormuş zaten...
deneyelim bakalım aklımız kalıyor mu uçuyor mu ?
peki, adama sorarlar: ulan görmeden 6 darbe niye yiyecekmişsin diye.
derki, o meczup olmasına ramak kalmış kafası uçurum içinde uçurum olan akıllı deli,
üstad! kandırılıyormuşum gibi hissediyorum, hatta hissetmekten bir adım ilerde gibiyim ama;
ben, bu afyondan uyanmak istemiyorum bee..
bişey yok herkes rahat artık.
gemileri yaktık,
yanışına da baktık.
çaresizliğe, bir çentik attık...
şimdi sigara dumanına hayal kattıp, hava üfleyeceğiz o katran kömürü ciğerlerden.
geminin küllerini soluyacağız deniz dalgasından.
üstaad; göz göree göree afyon torbasına parmak basıyoruz,
parmak izimiz geçmez sanıyoruz !
akıllı çocuğuzya, yine yine yanılıyoruz...
çünkü akıl hengamei uçuruma dolmuş, üstüne bir tutam hava onun baharatı olmuş.
biraz yağmur yağsaya ! şu uçurumun üstünden ıslanan hayaller bi özlemini yitirse...
ve uçurum dibi gölüne erişse.
ne olurdu bütün kuşlar kursaklarını yitirse ?
şu heves illeti boğazımıza dizilmeyi adet edinmese ?
heey ki bir ömrü cihana değen: sözüne celladı olunacak insanlar !
ne olurdu ki? asılacak ipte boynumuzu assanız da, hayallerimiz yaşasaydı...
şiir alıntı değildir sözlük yazarı (bkz:matistuta) 'nin kaleminden...
medcezirsairi.blogspot.com
2
+
-entiri.verilen_downvote
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
onun taşı erimiş, senin kafatasında.
ikinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
ne senin anladığın kadar, kaldırımları...
bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.
ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.
varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
bana rahat bir döşek serince yerin altı,
bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
necip fazil kisakürek
1
+
-entiri.verilen_downvote
umuttan söz etmek istiyorum (bkz: cesar vallejo)
bu acıyı cesar vallejo olarak çekmiyorum. şu anda ne sanatçı, ne bir insan, hatta ne de bir canlı varlık olarak acı çekmiyorum. bu acıyı bir katolik, bir muhammedî yahut dinsiz olarak çekmiyorum.
yalnızca acı çekiyorum bugün. adım cesar vallejo olmasaydı da çekecektim bu acıyı. sanatçı olmasaydım, aynı acıyı duyacaktım yine. insan da olmasaydım, hatta canlı varlık ta, böylesine çekecektim bu acıyı. katolik te olmasam, tanrı-tanımaz da olmasam, muhammedî de olmasam yine acı içinde olacaktım. bugün en dipten başlayarak acı çekiyorum. yalnızca acı çekiyorum bugün.
açıklamasız bir acı içindeyim şu anda. öyle derin ki acım bir sebebe bağlanamaz, bir sebebe de bağlanamaz. sebep ne olsun ki? ona sebep olabilecek önemdeki şey nerede? hiçbir şey sebebi değil, hiçbir şey ona sebep olacak güçte değil. bu acıdan doğan şey ne işe yarar.
benim acım bir tuhaf kuşların kuzey ve güney rüzgârlarından döllenip saldıkları tarafsız yumurtalardandır. sevdiğim kız ölseydi, acım çektiğim acı olmakta devam ederdi. boynumu kesselerdi usturayla, ben yine şimdi duyduğum acıyı duyardım. bu hayatta değil bir başka hayatta olsaydım çekeceğim bundan başka bir acı olmazdı. bugün en yücelerden başlayarak acı çekiyorum. yalnızca acı çekiyorum bugün.
açların acısına bakıyorum da benimkinden nasıl da uzakta görüyorum onu. açlıktan ölecek olsam, bir ot olsun biterdi mezarımda. aynı şey âşıklar için de öyledir. âşığın kanı, hangi kaynaktan ve ne yöne aktığı belli olmayan benim kanım yanında nedir ki?
şimdiye dek evrendeki her şeyin kaçınılmaz olarak baba-oğul bağlantısı içinde olduğunu düşünürdüm. oysa bugün işte bakın ne babadır benim acım ne oğul. batan gün olmaya tümseği yok, fazlasıyla sinesi var doğan gün olmak için ve loş bir yere konacak olsa hiç ışık salmayacak, aydınlık bir yere koysan gölgesi olmaz. bugün acı çekiyorum, olsun ne olacaksa. bugün acı çekiyorum yalnızca.
bugünlerde patlayan bombalar için acı çekiyoruz fakat ben umuttan söz etmek istiyorum..
0
+
-entiri.verilen_downvote
yeryüzü aşkin yüzü oluncaya dek
aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
adnan yücel
0
+
-entiri.verilen_downvote
üvercinka
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil
aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
birçok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajında akşamüstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil
1
+
-entiri.verilen_downvote
utansın
tohum saç, bitmezse toprak utansın!
hedefe varmayan mızrak utansın!
hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
eski çınar şimdi noel ağacı;
dallarda iğreti yaprak utansın!
ustada kalırsa bu öksüz yapı,
onu sürdürmeyen çırak utansın!
ölümden ilerde varış dediğin,
geride ne varsa bırak utansın!
ey binbir tanede solmayan tek renk;
bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
necip fazıl kısakürek
0
+
-entiri.verilen_downvote
buram buram ctrl+c ctrl+v kokan başlık
2
+
-entiri.verilen_downvote
"fazla kurcalamayın hayatı,
vicdanınız temizse,
yüreğiniz de güzelse...
yaşayın gitsin işte."
(bkz: can yücel)
5
+
-entiri.verilen_downvote
Beni bulamazsan üzülme,
Eşyalarımı bulacaksın.
Kestiğim taşları, açtığım yolları,
İşlediğim heykelleri bulacaksın.
Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,
Parmak izlerimiz değecek birbirine.
3000 yıl önce yazılmış bir Likya şiirinden.
2
+
-entiri.verilen_downvote
TOMRİS UYAR
"Oysa" demiştin, "Durma, göğe bakalım."
Su gibi gidenlere, okyanus gibi gelmelere yazılmış masmavi bir şiir.
Mavinin anlamı ne büyük!
Gökyüzü kadar uçsuz,
Okyanus kadar derin,
Deniz kadar heybetli,
Göl kadar sakin,
Dere gibi oynak,
Çeşme kadar gürültülü;
Bir bardak su kadar ihtiyaç dahilinde...
Mavi kadar ömür, okyanus gibi sevgili.
Önce sen mi vazgeçtin yoksa ben mi bilmiyorum.!
Zamanı da çok mühim değil insan olmanın.
Sen yazdın ben yazdım ama ikimizde vazgeçtik.
Önce sorularımız bitti, nedenlerimizi attık, arzularımızı körelttik, beklentilerimizi astık, ön yargılarımızı afaroz, ellerimizi tutsak ettik...
Dokunamadık diyosun ya, bence biz hep dokunduk;
Yaralarımıza, anılarımıza, sevdiklerimize, veda edenlere, veda ettiklerimize, düşüncelerimize, var ettiklerimize, yok saydıklarımıza, ama en çok da yüreğimize az biraz bam telimize, pembeleşinceye kadar öfkemize...
Durduk biz çokça vakit; kişiliğimizde, sözümüzde, yerimizde, geçmişimizde, sevgimizde...
Mavi ne derin bir kelime...
Eveleyip geveleyen sözcüklerinde, kaçan bakışlarında, susan dudaklarında, dağılan saçlarında, üşüyünce ısıtan ellerinde...
MAVİ NE BÜYÜK İHTİYAÇ...
1
+
-entiri.verilen_downvote
Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.
Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi...
Anlıyordu.
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.
0
+
-entiri.verilen_downvote
ne zaman ruhen daralsam ölümü düşünsem ismet özel'in şu şiirini dinlerim.
https://youtu.be/3rzrbGcbBac
Ben,
İsmet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
Ben yaşarken koptu tufan
Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
Her şeyi gördüm içim rahat
Gök yarıldı, çamura can verildi
Linç edilmem için artık bütün deliller elde
Kazandım nefretini fahişelerin
Lanet ediyor bana bakireler de.
Sözlerim var köprüleri geçirmez
Kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
Kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
Uçtum ama uçuşum
Radarlarla izlendi
Gayret ettim ve sövdüm
Bu da geçti polis kayıtlarına.
Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
Ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
Kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
Laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
Ruhum sahte
Evi Nepal'de kalmış
Slovakyalı salyangozdur ruhum
Sınıfları doğrudan geçip
Gerçekleri gören gençlerin gözünde.
Ama kim bilen doğrusunu? Hatta ben
Kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
Sanki ne anlıyorum?
Ola ki
Şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
Çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
Devlet sırrıyla birlikte insanın
Sinematografik bir hayatı olabilir
O kibar çevrelerden gizli batakhanelere
Yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
Ve sonunda estetik bir
İdam belki!
Evet, evet ruhu olmak
Bütün bunları sağlayamaz insana.
Doğruysa bu yargı
Bu sonuç
Bu çıkarsama
Neden peki her şeyi bulandırıyor
Ertelenen bir konferans
Geç kalkan bir otobüs?
Milli şefin treni niçin beyaz?
Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
Ne saçma! Ne budalaca!
Dört İncil'den Yuhanna'yı
Tercih edişim niye?
Ben oysa
Herkes gibi
Herkesin ortasında
Burada, bu istasyonda, bu siyah
Paltolu casusun eşliğinde
En okunaklı çehremle bekliyorum
Oyundan çıkmıyorum
Korkuyorum sıram geçer
Biletim yanar diye
Önümde bir yığın açalya
Bir sürü çarkıfelek
Gergin çenekli cesetleriyle
Önümde binlerce çiçek
Korkuyorum sıra sende
Sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır
Yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
Söyleyin
Aynada iskeletini
Görmeye kadar varan kaç
Kaç kişi var şunun şurasında?
Gelin
Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
Bana terkettiğiniz düşünceleri verin
O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
Onları verin, yakınmalarınızı
Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
Ben aştım onları dediğiniz ne varsa
Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
İçinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
Verin bana
Verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
Yazmam yakışık almaz
Bunca kaybolmuş talan
Parayla ölçülür mü ya?
Bakın ben, bir çok tuhaf
Marifetimin yanısıra
İlginç ödeme yolları bulabilen biriyim
Üstüme yoktur ödeme hususunda
Sözün gelişi
Üyesi olduğunuz dernek toplantısında
Bir söyleve ne dersiniz?
Bir söylev: Büyük İnsanlık İdeali hakkında!
Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
Kazanana vertigolar, nostaljiler
Karasevdalar çıkar.
Yapılsın adil pazarlık
Yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
Sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
Ne yapsam
Döl saçan her rüzgarın
Vebası bende kalacak
Varsın bende biriksin
Durgun suyun sayhası
Yumuşatmayı bilen ateş
Öğüt sahibi toprak
Nasıl olsa geri verecek
Benim kılıcımı.
2
+
-entiri.verilen_downvote
KEREM GİBİ
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum..
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum..
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana..
Dert çok, hemdert yok
Yüreklerin kulakları sağır..
Hava kurşun gibi ağır..
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum..
Nazım Hikmet RAN
1
+
-entiri.verilen_downvote
entarisi kırmızı
hollywood'un yıldızı
kalbimin tek hırsızı
niye gittin megan fox
bir fritos vereydik
shots'layaydın göreydik
hello welcome diyeydik
niye gittin megan fox
bir gün yine bekleriz
hep yolunu gözleriz
bekletme çok özleriz
niye gittin megan fox
3
Duydum ki bana darılmışsın. Üzme beni arkadaşımsın. Langur lungur, tarhana bulgur. Bana gönül koyma, çay koy... Bir şiirle karşılık vermek istedim azizim, bu güzide esere. Şiirle kal jsjsjsjdjdh - turkuazgibi 03.02.2022 17:56:46 |#4316082
Rica ederim sen de şalgamla kal üstadım :d - turkuazgibi 03.02.2022 18:01:34 |#4316086
0
+
-entiri.verilen_downvote
Manzara olduğundan habersiz duruşun.
Tek dizelik bir şiir bu..
3
+
-entiri.verilen_downvote
Sevgilim olacak kadına okuyacağım şiiri bırakayım sözlüğe gelişimin şerefine..
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız Anna.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
Sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız
bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
Piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
Kalbimiz derken,
ilk gençliğimiz, sakalımız,
bir kasetin iki yüzüne de ard arda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum
aslında.
İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
Gidelim buradan.
Senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
Ölelim diyecektim az kalsın.
Ölmeyelim.
Hiç ölmeyelim anna.
Sarılalım diyecektim az kalsın.
İçimden böyle şeyler de geçiyor işte.
Sarılalım, dudakların…
Tamam sustum.
Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
Şiir kalsın istersen, sadece otursak.
Oturmasan da olur benimle,sadece ellerimi tut.
Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
Yüzüme bak ama anna, yüzüme bak.
Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
Gözlerim biraz karanlık.
İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar,
kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler,sezailer,
siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi,
duvarlara uzun dalmışlıklar var.
Gözlerim biraz yorgun.
İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler,
bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
bekleyişler Anna.
Köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
nişanlısı askerde kızlar,
kızı ölüm orucundaki baba,
babası tersanede oğul,
oğlu şizofren anne.
Hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
ama geçecek hepsi, geçecek.
Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna.
Sen adımını attığın andan itibaren
hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
Tarık Tufan - Anna
1
+
-entiri.verilen_downvote
Sen tam bir avcı
Aklımdaki yancı
Gönlümde hep bir sancı
Atımıza su ver hancı
Dünya bize yabancı
2
+
-entiri.verilen_downvote
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar...
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son mâtemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.