bugün
yenile
    /
    1. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      beni güzel hatırla bunlar son satırlar... farzet ki bir rüzgardım esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu... kaybolup gittim belki de bir rüyaydım senin için uyandın ve ben bittim.... beni güzel hatırla çünkü sevdim seni ben her şeyini.... sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini beni üzdün kınamadım alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım... beni güzel hatırla sayfalarca mektup bıraktım sana... şiirler yazdım her gece çoğunu okutmadım sakladım günahını sevabını içimde sessizce gittim... senden öncekiler gibi sen de anlamadın..... beni güzel hatırla sana unutulmaz geceler bıraktım sana en yorgun sabahlar... gülüşümü.... gözlerimi... sonra sesimi bıraktım en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka.... söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda... ne ararsan bir sevdanın içinde fazlasıyla bıraktım ardımda.... beni güzel hatırla dizlerimde uyuduğunu düşün saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı mutlu olduğun anları getir gözünün önüne alnından öptüğüm dakikaları...... birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün şaşırtmayı severim biliyorsun? bu da sana son sürprizim olsun şimdi seninle yaşan günleri ateşe veriyorum beni güzel hatırla gidiyorum.....
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      biliyorum sana giden yollar kapalı üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni ne kadar yakından ve arada uçurum; insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi uyandım uyandım, hep seni düşündüm yalnız seni, yalnız senin gözlerini sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım ben artık adam olmam bu derde düşeli şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri rastlaşmamak için elimden geleni yaparım bu böyle pek de kolay değil gerçi… alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; bunun verdiği mutluluk da az değil ki çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu yalvarırım onu okuma çarşamba günleri (bkz: cemal süreya-sana giden yollar kapalı)
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ağlatabilir fakat, güldüremezler seni benim gibi onlar. ve sen, ben gelene dek bilemeyeceksin ne kadar gülebileceğini. mavi bir kültablasinda, açık gri bir duman ikimizin resmi, ve maviliğin o kadar kalıcı ki; zaten kimse hatirlamiyor griliğimi. herkes birbirine rakip ve ben; bırak kıskanmayı, kendimi bile mavi yaptim, kaybedenin kim mühim mi? ikimiz üst üsteyken görünmeyen hangimiz, düşünmedim ikimizin adı aynı: biz! sadece bu yeter sandım. ama insan; açıklanamaz bi şekilde hüzün sever. gülmek yetemiyor, ağladığımız anlara hep kısa geliyor. bir gün uyandım ve anladım. sadece insanım. kahkaha bazen, ama bu kadar acı zaten mecbur, sen ve ben bir sonsuzlukta mahsur, çıkış var sanıyorsan hala, anladığım yerde bekleyeceğim seni. bir yolculuk için en hızlı araç: anlamak. sen anlayana kadar, sessiz, sakin ve şikayet etmeden beklerken, başka renk görsem de, vazgeçmeyeceğim senden
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      beni saran geceden başka, mezar kadar kara baştan başa. hangi tanrılar bahşetmişse bana, şükrederim yenilmez ruhum için onlara! koşulların öldürücü pençesinde bile ne korktum, ne de ağladım kimselere! kaderin sopasıyla kanasa da başım, yine de boyun eğmedim! öfke ve gözyaşı dolu bu yerin ötesinde görünmez gölgelerin dehşetinden başka bir şey. ve beni bulur o senelerin tehdidi, bulacaktır da korkusuz bir halde beni. kapı ne kadar dar olsa da cezalarım ne kadar ağır olsa da, kaderimin efendisi de benim, ruhumun kaptani da!
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      herhangi bir geminin limandan ayrılmasına bile ağlar oldum... sonra akşamların gelişi, gündüzlerin vedası üzdü beni. ''sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum'' !! artık gerisini sen düşün. sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim. ister istemez öpüp kaçarlar beni. hiçbir şey olmamış gibi. nasıl bir selamına mutlu oluyorsam. sensizliğimde bir yağmur damlası bazen kahrediyor beni. genç ölücem belki... belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile, inanamayacaklar öldüğümde. elbette her veda gibi hüzünle uğurlanıcam.. kimileri üzülecek kimilerinden fazla. az yaşadı diyecekler benim için az yaşadı.. ama çok sevmişti...
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün en çok seni özledim önce rüyamda gördüm seni kalktığımda sen vardın aklımda yanımdaydın sanki seninle geçirecektim tüm günü bu sefer mutluluk verdi özlemin bana bütün gün sana yoğunlaştım... öğleye dogru acıtmaya başladı özlemin gülüşün aklıma gelmeye başladı.. sonra camın önüne gittim bi sigara yaktım.. giderek beynimi kemirmeye başladı duygularımın karmaşıklığı ve çaresizliğim midemi bulandırıyordu beklemiyordum artık aramanı özlüyordum işte.. yanımda uyumanı,doya doya gözlerini seyretmeyi istiyordum ama yoktun işte bugün her şeyi seninle yapmak istedim. bide olacakmış gibi bir sürü hayal kurdum onlarda mutlu eder gibi oluyor ama gerçekle yüzleşince geçiyor işte.. sonrada içimdeki yorgunluk ve küskünlük.. şımarıklıktan nefret eden ben bugün seni şımartmak istedim.. kendim için yaşayan ben bugün senin için yaşamak istedim bugün en çok seni özledim ben bütün alışkanlıklarını,ne biliyim yürüyüşünü falan göresim geldi... bir dokunuşunu,bir bakışını,sesini duymayı.. seninle olmayı en çok bugün özledim ben..
    7. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      canımı sıkma benim kötü söyletme gel diyorsam gel git diyorsam sakın gitme
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      fahişeler şiirden etkilenmez
    9. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bedirhan gökçe - sol yanım acıyor anne demek istiyorum. çok şükür annem hayatta ama bugün bu şiir geldi aklıma. iki mısrası hatrımdaydı duygulandim. bugünün şiiri bu olsun. allah, annesi olmayanlara sabır versin merhaba anne, yine ben geldim merak etme okuldan çıktım da geldim. anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama, ali "okula gitmezsem annem çok kızar merak eder" demişti de onun için söylüyorum. geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte öğretti sağımı solumu. ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi, ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne… hani geçen geldiğimde, şuram acıyor, şuram işte demiştim de, bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne, bak şimdi söylüyorum. şuram işte sol yanım çok acıyor anne, hem de her gün acıyor anne, her gün… dün sabah annesi ayşe'nin saçlarını örmüştü. elinden tutup okula getirdi. yakası da danteldi. zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi… bende ağladım… ağladım işte utanmadım. öğretmen ne oldu dedi. düştüm dizim çok acıyor dedim. yalan söyledim anne, dizim acımıyordu ama, sol yanım çok acıyordu anne! bu gün bende saçım örülsün istedim. babam ördü ama onunki gibi olmadı. dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kızım dedi bari okula sen götür dedim. kızım iş dedi. bende bana ne dedim ağladım. kızım ekmek dedi babam. sustum ama , okula giderken yine ağladım anne. ha bide sol yanım yine çok acıdı anne… herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi. babam hepsini birlikte yıkıyor, babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? of babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. üzülmesin diye söylemiyorum ama, arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. e biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. hava kararıyor, ben gideyim anne, babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi? duyarsa kızmaz ama, çok üzülür biliyorum. kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor! izin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme! eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne. bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını, şu kavanozda biriktirdim, üzerine de resmini yapıştırıp baş ucuma koydum. her sabah onu öpüyor, kokluyorum. kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla. ne yapayım seni çok özlüyorum anne. ha unutmadan! öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. ben babama yazdıracağım, öğretmen anlarsa çok kızar ama, bana ne, kızarsa kızsın. ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne, senin adın geçince, sol yanım acıyor anne, hiçbir şey yutamıyorum. bazen de dayanamayıp ağlıyorum. kağıda da böyle yazamam ya anne. ben gidiyorum anne, toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp, mutlaka gel anne. sen rüyama gelmeyince, sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne sol yanım açıyor anne. işte tam şurası, sol yanım… çok acıyor anne. seni çok özledim, çok…anne…
      1bu şiiri her okuduğumda gözlerim dolar, ağlarım - randomsevenkiz 21.11.2016 20:58:33 |#2755165
    10. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ... en güzel rüyaların bile bir sonu vardır bir bahar rüzgarından alarak bir sabah hız mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız onu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahar (bkz: yaşar nabi nayır)
    11. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      siyah beyaz tuşlarında piyanomun seni çalıyorum şimdi çaldıkça çoğalıyorsun odada sen arttıkça ben kayboluyorum seni doğuruyorum geceye adını koyuyorum aya bakarak her şey sen oluyor her yer sen ben ölüyorum sesini duyuyorum rüyalarımda gözlerimi kamaştırıyor ışığın rüzgar sen gibi dokunuyor bana ben doğuyorum duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç dokunmuyorsun bana sen gibi bir şimşek çakıyor tam kalbime düşüyor yıldırımı ben gidiyorum
    12. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu, ağlardım beni sevmiyordun, bilirdim bir sevdiğin vardı, duyardım ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olurdu, ağlardım ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgâr aklımı alırdı sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin, bakardın üşürdüm, içim ürperirdi felaketim olurdu, ağlardım akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu, ağlardım (bkz: atilla ilhan)
    13. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      göğe bakma durağı ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar şu aranıp duran korkak ellerimi tut bu evleri atla bu evleri de bunları da göğe bakalım falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım inecek var deriz otobüs durur ineriz bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum hırsızlar polisler açlar toklar uyusun herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda beni bırak göğe bakalım senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor seni aldım bu sunturlu yere getirdim sayısız penceren vardı bir bir kapattım bana dönesin diye bir bir kapattım şimdi otobüs gelir biner gideriz dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat durma kendini hatırlat durma göğe bakalım (turgut uyar)
    14. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sevgili en sevgili ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim ülkendeki kuşlardan ne haber vardır mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır yoktan da vardan da ötede bir var vardır hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır sendan ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır (sezai karakoç)
    15. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kimi sevsem sensin hayret sevgi hepsini nasıl değiştiriyor gözleri maviyken yaprak yeşili senin sesinle konuşuyor elbet yarım bakışları o kadar tehlikeli senin sigaranı senin gibi içiyor kimi sevsem sensin hayret senden nedense vazgeçilemiyor (attila ilhan)
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda... -necip fazıl kısakürek
    17. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bayram gelir ellere sevgi verir dillere ver öpeyim elini elin girsin götüne.
    18. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      seni çok az düşünmeye and içmeliyim; düşünmek seni, ölümü mûnisleştirir, güller açılmağa başlar ardarda. ama versailles bahçelerinde değil, hindibalı, ısırganlı yollarda... seni düşünmek bir konser başlatır o anda, ama öyle siyah papyonlu bir virtüöz değil, kunduraları tozlu, bakışları dalgın, kamburlaşmış kır saçlı bir tanbûri, yakıcı nağmeler koşturur yüreğimde... husrevhatemi
    19. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      korku daglarinin yürekçisi, ölüm denizlerinin kürekçisi; öyle suskun oturuyor şişesinin başinda, içtiginin hem hirsizi, hem bekçisi, onu kirmiş olmali yaşaminda birisi. dinledikce susmasi, düşündükçe susmasi.. tek başina iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi, heykelini yontuyor yalnizligin ustasi. (bkz: özdemir asaf)
    20. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      herkes herkesi seviyor.. hepsi de başka türlü seviyor. herkes herkesi sevmesin,gerek yok. adam azaldı, sevgi de elden gidiyor. 'bana, sen haklısın deyorlar, hayır hayır,ben çok haklıyım.*' bilen biliyor. bu yarışın dışında kalanlar, adamı sevgi, sevgiyi de adam ediyor özdemir asaf
    21. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum. hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan istemiyorum. benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün dağıtır gecelerim sarışınlığını uykularımı uyusan nasıl korkarsın, hiçbir dakikamı yaşayamazsın. aysel git başımdan ben sana göre değilim. benim için kirletme aydınlığını, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim islığımı denesen hemen düşürürsün, gözlerim hızlandırır tenhalığını yanlış şehirlere götürür trenlerim. ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini. acılarım iyice bol gelir sana, sevincim bir türlü tutmaz sevincini. aysel git başımdan ben sana göre değilim. ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. sevindiğim anda sen üzülürsün. sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, uzak yalnızlık limanlarına. aykırı bir yolcuyum dünya geniş, büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. sakın başka bir şey getirme aklına. aysel git başımdan ben sana göre değilim, ölümüm birden olacak seziyorum, hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. aysel git başımdan seni seviyorum... -atilla ilhan
    22. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir şey var aramızda senin bakışından belli benim yanan yüzümden dalıveriyoruz arada bir ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki gülüşerek başlıyoruz söze bir şey var aramızda onu buldukça kaybediyoruz isteyerek fakat ne kadar saklasak nafile bir şey var aramızda senin gözlerinde ışıldıyor benim dilimin ucunda… nahit ulvi akgün
    23. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gerilir zorlu bir yay oku fırlatmak için; gece gökte doğar ay yükselip batmak için. mecnun inler, kanını leyla’ya katmak için. cilve yapar sevgili gönül kanatmak için. şair neden gam çeker? şiir yaratmak için. dağda niçin bağırılır? feleğe çatmak için. açılır tatlı güller arılar tatmak için. tanrı kızlar yaratmış erlere satmak için. insan büyür beşikte mezarda yatmak için. ve........................... kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için...
    24. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben bir kayısı ağacıyım kırşehir'in dinekbağı'ndan. küçücük bir ev önünde yaşarım yapyanlız. yılda bir çiçek açar, yılda bir kayısı veririm, avuç içi kadar. yaz olur, bir kadın silkeler dallarımı, bir çocuk yerde bağırır,güler, bense hoşnut olurum. hem zaten benim ne söğütler gibi nezaketim vardır, ne kavaklar gibi gururum. ben bir kayısı ağacıyım kırşehir'in dinekbağı'ndan. dinekbağı'nda üç insan severim, bir çocuk, bir genç kadın, bir genç adam, benim kadar sessiz sedasız, benim kadar halim selim. en güzel ay nisan ayı, toprak yumuşak yumuşak, en güzel ay nisan ayı. yamur yağdı,çiçek açtı, bir hoş oldu içerim, en güzel ay nisan ayı. kavaklar uzakta upuzun, bir sağa,bir sola, başı döner kavakların. ben bir kayısı ağacı, başımda çiçeklerim. ben bir kayısı ağacı, üç insan severim: bir çocuk, bir genç kadın, bir genç adam. çocuğun adı ahmet, kadının adı fatma, adamın adı ibrahim. ahmet küçük ve sarı, fatma tombul ve beyaz, ibrahim uzun ve narin. bir tek toprak odaları var üçünün, toprak odanın bir tek penceresi. ben bir kayısı ağacı, bazan eğilir bakarım odaya, yerde bir eski yatakla yorgan görürüm, duvarda bir eski kırık ayna, yerde bir eski kilim, bir eski hasır. bir kayısı ağacı, bazan eğilir bakar odaya, çiçeklerinden utanır. dün gece gaz yakamadılar, ayışığında gördüm üçünü. üçünün suratı asık. önce oturup zeytin ekmek,taze soğan yediler, sonra baktılar birbirlerinin gözüne, sonra esnediler. gökyüzü bembeyazdı. gökyüzü çiçeklerimin renginde. gökyüzünde kavaklar. fatma uzandı ibrahim'in yanına, sağa döndü. tombul,beyaz yüzü pencerede, gözleri açık durdu sabaha kadar. çiçeği en önce kayısı döker. ben bir kayısı ağacıyım, döküyorum çiçeklerimi. yer beyaz beyaz, başım yeşil yeşil, kayısılarım memede. haziran gelecek, güneş yakacaktır tepemi, kayısılarım balla,şekerle dolacaktır. ben bir kayısı ağacıyım, haziran gelecek, avuç içi kadar kayısılarım ahmet'in ekmeğine katık olacaktır. ben bir kayısı ağacıyım. kötü bir düşüncedir almış beni. geçti bağları budama zamanı,dedim, dedim,çarşıda dört döner ibrahim, dedim ekmek parası, zeytin parası, gaz parası. dedim, insanlar neden yaşatılmıyor ağaçlar kadar olsun. ben bir kayısı ağacı. fatma'nın,ibrahim'in,ahmet'in yumurtası,şekeri,eti. gittikçeartmakta kederim. günlerden pazartesi. gene geldi,elinde çanta,o şişman adam. şişman adam bir düşman gibi beni seyreder, ben şişman adamı bir düşman gibi seyrederim. durmuş ibrahim kapıda, yüzü dalgın ve sinirli, bakıyor eli çantalı şişman adama. şişman adam uzattı gövdeme elini, pencereden korkmuş kuzular gibi baktı ahmet, büktü boynunu kuzular gibi. ben bir kayısı ağacıo. gövdemde sarı kağıt. yol parasını verememiş ibrahim, verilmiş haciz kararı. yapmayın, dedim. yılda bir çiçek açarım,dedim. etmeyin,dedim. ekmeğe katık oluyor kayısılarım,dedim. bir öğle vakti baktım, kavaklar uzakta upuzun, bir sağa,bir sola. ben kışlık odun, altı lira 1947,kırşehir şair abdülkadir
    25. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu şiire aşığım. günün şiiri (bkz: ihsan yüce )'den gelsin; ekmek şarap sen ve ben bir de sabahın dördü dışarda kar odamız ılık gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını kıskandım gogen’i tahitilim terlemiş vücudunu silerken cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum güneşi doğurmuştu ölü cisim martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında nefesin vücudumu yakıyordu yer yer sam yelim sahra-i kebirim kahrettim her şeye o gün babanın şarap çanağına, gogen’e, kadere, sana, bana, bir de gittiğin arabanın tekerine ne diyordum arkadaş…. diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim ama içerken düşünmem neden içiyorum diye daha sonra yaparım hayatın felsefesini sırayla olurum fatih, selim, kanuni bazen kadın hamamında tellak…. bazen christoph colomb napolyon’ken düşünürüm elbe’de geçen günleri timur’ken beyazıt’ı yenişimi…. bir kere aristo’nun hocası olmuştum ona verdiğim dersle gurur duymuştum bazen jan dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum eğer daha da içersem shakespare halt etmiş derim karşımda salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de işte mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim enayiymiş be platon… bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu ıslak kaldırımlarda yürürken acırım önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline ukalalık işte derim neme lazım senin kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş…. ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım şehrin izbe sokaklarında yavaş yavaş kaybolur benliğim…
    26. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      resulullahla benim aramdaki farklar resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim. resulullah yolda ebu bekir'i görse "es selamu aleyküm ya sıddık"; derdi, ben yolda ebu bekir';i görsem tanımam. resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. resulullah azrail'i yolda görse tanırdı; ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki "kızım ha gayret!"; ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki "anneciğim ölmesen..." ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki "anneciğim seni ben..." annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz. resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı; ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu. ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf! resulullah çok şanslı bir insan annesi öldüğünde o küçücüktü; benim annem öldüğünde ben küçücük değildim, zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz. annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz! olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü... (bkz: ah muhsin ünlü)
      4@mavimajezik ismin gibi bu şiirle gönlümdeki ağrıyı kestin. bu şiir yazılmış en mükemmel insan ürünü. allah razı olsun. allah merhametiyle muamele etsin. 👍 - kalecinin oglu 05.01.2017 21:01:10 |#2888465
      0kardo tez vakitte allah şifanı versin - mavimajezik 05.01.2017 21:19:56 |#2890961
      0canımsın - kalecinin oglu 05.01.2017 21:20:53 |#2891285
      butun yorumlari goster (4)
    27. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben ölürsem akşamüstü ölürüm - ataol behramoğlu ben ölürsem akşamüstü ölürüm şehre simsiyah bir kar yağar yollar kalbimle örtülür parmaklarımın arasından gecenin geldiğini görürüm ben ölürsem akşamüstü ölürüm çocuklar sinemaya gider yüzümü bir çiçeğe gömüp ağlamak gibi isterim derinden bir tren geçer ben ölürsem akşamüstü ölürüm alıp başımı gitmek isterim bir akşam bir kente girerim kayısı ağaçları arasından gidip denize bakarım bir tiyatro seyrederim ben ölürsem akşamüstü ölürüm uzaktan bir bulut geçer karanlık bir çocukluk bulutu gerçeküstücü bir ressam dünyayı değiştirmeye başlar kuş sesleri, haykırışlar denizin ve kırların rengi birbirine karışır sana bir şiir getiririm sözler rüyamdan fışkırır dünya bölümlere ayrılır birinde bir pazar sabahı birinde bir gökyüzü birinde sararmış yapraklar birinde bir adam her şeye yeniden başlar
    28. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yürü bre ehli deve endamını göreyim sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim mecnun gibi top muyum bir am için öleyim? leyla'yı da sikeyim mecnun'u da sikeyim. bana yar olmayan karının izzetini itibarini sikeyim... yansın karıların alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim. düşmüşüz bir orospunun belasına, koymadık diye taaa amının ortasına, kader böyle yazmış hatırasına... ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim! kerem dağları deler bir amcık uğruna, aslı gitsin de ona buna vurdura... bir karı için değer mi hiç bütün bunlara, her taraf amcık dolu mala iyi vurana. fuzuli am peşine düştün gurbete, am serindir am derindir şifa verir millete, ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte, bu gidişle yarrağımı gidersin cennete.
      0bnde bunu arıyodum :dd - alerzo 05.01.2017 23:44:08 |#2904730
      0bnden baska birininde yazmak isteyecegini tahmin etmistim @alerzo - reelliotka 05.01.2017 23:58:17 |#2906026
    29. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      isteyen varsa kendi yazdıklarımdan atabilirim arkadaşlar yeşillendirmeniz yeterli.. manitanıza falan atarsınız :) benim için özel olma durumu yok nasılsa artık :)
    30. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (#1232320) bunu görünce dayanamadım;(#885128)
    31. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ..kaptanın kaleminden.. belki bu kalır! dediğimiz herkes, daha sefer başlamadan; kaptan çapa ne tarafta diye soruyor? o zaman; atın çapaları, yakın gemileri... geri dönüşü yok bu yolun. henüz 3 bıçak darbesi oldu. bırakta,ölmeyelim güverteci, 6 dan sonrası hatırlanmıyormuş zaten... deneyelim bakalım aklımız kalıyor mu uçuyor mu ? peki, adama sorarlar: ulan görmeden 6 darbe niye yiyecekmişsin diye. derki, o meczup olmasına ramak kalmış kafası uçurum içinde uçurum olan akıllı deli, üstad! kandırılıyormuşum gibi hissediyorum, hatta hissetmekten bir adım ilerde gibiyim ama; ben, bu afyondan uyanmak istemiyorum bee.. bişey yok herkes rahat artık. gemileri yaktık, yanışına da baktık. çaresizliğe, bir çentik attık... şimdi sigara dumanına hayal kattıp, hava üfleyeceğiz o katran kömürü ciğerlerden. geminin küllerini soluyacağız deniz dalgasından. üstaad; göz göree göree afyon torbasına parmak basıyoruz, parmak izimiz geçmez sanıyoruz ! akıllı çocuğuzya, yine yine yanılıyoruz... çünkü akıl hengamei uçuruma dolmuş, üstüne bir tutam hava onun baharatı olmuş. biraz yağmur yağsaya ! şu uçurumun üstünden ıslanan hayaller bi özlemini yitirse... ve uçurum dibi gölüne erişse. ne olurdu bütün kuşlar kursaklarını yitirse ? şu heves illeti boğazımıza dizilmeyi adet edinmese ? heey ki bir ömrü cihana değen: sözüne celladı olunacak insanlar ! ne olurdu ki? asılacak ipte boynumuzu assanız da, hayallerimiz yaşasaydı... şiir alıntı değildir sözlük yazarı (bkz:matistuta) 'nin kaleminden... medcezirsairi.blogspot.com
    32. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. yolumun karanlığa saplanan noktasında, sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; biri benim, biri de serseri kaldırımlar. içimde damla damla bir korku birikiyor; sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler. ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi... başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi, etinle, kemiğinle, sokakların malısın! kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi, sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! fahişe yataklardan kaçtığın günden beri, erimiş ruhlarınız bir derdin potasında. senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri; onun taşı erimiş, senin kafatasında. ikinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz. dünyada taşınacak bir kuru başınız var; onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz. yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur! sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları. ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur... ne senin anladığın kadar, kaldırımları... bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der. ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de, tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp. arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; onu bir başkasına râm oluyor sanırım, görsem pencerelerde soyunan bir karaltı. varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; bana rahat bir döşek serince yerin altı, bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan... necip fazil kisakürek
    33. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      umuttan söz etmek istiyorum (bkz: cesar vallejo) bu acıyı cesar vallejo olarak çekmiyorum. şu anda ne sanatçı, ne bir insan, hatta ne de bir canlı varlık olarak acı çekmiyorum. bu acıyı bir katolik, bir muhammedî yahut dinsiz olarak çekmiyorum. yalnızca acı çekiyorum bugün. adım cesar vallejo olmasaydı da çekecektim bu acıyı. sanatçı olmasaydım, aynı acıyı duyacaktım yine. insan da olmasaydım, hatta canlı varlık ta, böylesine çekecektim bu acıyı. katolik te olmasam, tanrı-tanımaz da olmasam, muhammedî de olmasam yine acı içinde olacaktım. bugün en dipten başlayarak acı çekiyorum. yalnızca acı çekiyorum bugün. açıklamasız bir acı içindeyim şu anda. öyle derin ki acım bir sebebe bağlanamaz, bir sebebe de bağlanamaz. sebep ne olsun ki? ona sebep olabilecek önemdeki şey nerede? hiçbir şey sebebi değil, hiçbir şey ona sebep olacak güçte değil. bu acıdan doğan şey ne işe yarar. benim acım bir tuhaf kuşların kuzey ve güney rüzgârlarından döllenip saldıkları tarafsız yumurtalardandır. sevdiğim kız ölseydi, acım çektiğim acı olmakta devam ederdi. boynumu kesselerdi usturayla, ben yine şimdi duyduğum acıyı duyardım. bu hayatta değil bir başka hayatta olsaydım çekeceğim bundan başka bir acı olmazdı. bugün en yücelerden başlayarak acı çekiyorum. yalnızca acı çekiyorum bugün. açların acısına bakıyorum da benimkinden nasıl da uzakta görüyorum onu. açlıktan ölecek olsam, bir ot olsun biterdi mezarımda. aynı şey âşıklar için de öyledir. âşığın kanı, hangi kaynaktan ve ne yöne aktığı belli olmayan benim kanım yanında nedir ki? şimdiye dek evrendeki her şeyin kaçınılmaz olarak baba-oğul bağlantısı içinde olduğunu düşünürdüm. oysa bugün işte bakın ne babadır benim acım ne oğul. batan gün olmaya tümseği yok, fazlasıyla sinesi var doğan gün olmak için ve loş bir yere konacak olsa hiç ışık salmayacak, aydınlık bir yere koysan gölgesi olmaz. bugün acı çekiyorum, olsun ne olacaksa. bugün acı çekiyorum yalnızca. bugünlerde patlayan bombalar için acı çekiyoruz fakat ben umuttan söz etmek istiyorum..
    34. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yeryüzü aşkin yüzü oluncaya dek aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. sen misin seni sevdiğim o kavga, sen o kavganın güzelliği misin yoksa... bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bin kez budadılar körpe dallarımızı bin kez kırdılar. yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza. türküler söylerdik hep aynı telden aynı sesten, aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu, henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz... ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter. menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler. bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler... şiirler doğacak kıvamda yine duygular yeniden yağacak kıvamda. ve yürek, imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. ey herşey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! adnan yücel
    35. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      üvercinka böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor bütün kara parçalarında afrika dahil aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma yatakta yatmayı bildiğin kadar sayın tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının ben böyle canlı saç görmedim ömrümde her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor bütün kara parçaları için afrika dahil senin bir havan var beni asıl saran o onunla daha bir değere biniyor soluk almak sabahları acıktığı için haklı gününü kazanıp kurtardı diye güzel birçok çiçek adları gibi güzel en tanınmış kırmızılarla açan bütün kara parçalarında afrika dahil birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar bütün kara parçalarında afrika dahil burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok aklıma kadeh tutuşların geliyor çiçek pasajında akşamüstleri asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor bütün kara parçalarında afrika hariç değil
    36. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      utansın tohum saç, bitmezse toprak utansın! hedefe varmayan mızrak utansın! hey gidi küheylan, koşmana bak sen! çatlarsan, doğuran kısrak utansın! eski çınar şimdi noel ağacı; dallarda iğreti yaprak utansın! ustada kalırsa bu öksüz yapı, onu sürdürmeyen çırak utansın! ölümden ilerde varış dediğin, geride ne varsa bırak utansın! ey binbir tanede solmayan tek renk; bayraklaşamıyorsan bayrak utansın! necip fazıl kısakürek
    37. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      buram buram ctrl+c ctrl+v kokan başlık
    38. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "fazla kurcalamayın hayatı, vicdanınız temizse, yüreğiniz de güzelse... yaşayın gitsin işte." (bkz: can yücel)
    39. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Beni bulamazsan üzülme, Eşyalarımı bulacaksın. Kestiğim taşları, açtığım yolları, İşlediğim heykelleri bulacaksın. Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden, Parmak izlerimiz değecek birbirine. 3000 yıl önce yazılmış bir Likya şiirinden.
    40. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      TOMRİS UYAR "Oysa" demiştin, "Durma, göğe bakalım." Su gibi gidenlere, okyanus gibi gelmelere yazılmış masmavi bir şiir. Mavinin anlamı ne büyük! Gökyüzü kadar uçsuz, Okyanus kadar derin, Deniz kadar heybetli, Göl kadar sakin, Dere gibi oynak, Çeşme kadar gürültülü; Bir bardak su kadar ihtiyaç dahilinde... Mavi kadar ömür, okyanus gibi sevgili. Önce sen mi vazgeçtin yoksa ben mi bilmiyorum.! Zamanı da çok mühim değil insan olmanın. Sen yazdın ben yazdım ama ikimizde vazgeçtik. Önce sorularımız bitti, nedenlerimizi attık, arzularımızı körelttik, beklentilerimizi astık, ön yargılarımızı afaroz, ellerimizi tutsak ettik... Dokunamadık diyosun ya, bence biz hep dokunduk; Yaralarımıza, anılarımıza, sevdiklerimize, veda edenlere, veda ettiklerimize, düşüncelerimize, var ettiklerimize, yok saydıklarımıza, ama en çok da yüreğimize az biraz bam telimize, pembeleşinceye kadar öfkemize... Durduk biz çokça vakit; kişiliğimizde, sözümüzde, yerimizde, geçmişimizde, sevgimizde... Mavi ne derin bir kelime... Eveleyip geveleyen sözcüklerinde, kaçan bakışlarında, susan dudaklarında, dağılan saçlarında, üşüyünce ısıtan ellerinde... MAVİ NE BÜYÜK İHTİYAÇ...
    41. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Hani bir sevgilin vardı Yedi sekiz sene önce, Dün yolda rastladım Sevindi beni görünce. Sokakta ayaküstü Konuştuk ordan burdan, Evlenmiş, çocukları olmuş Bir kız, bir oğlan. Seni sordu Hiç değişmedi, dedim, Bildiğin gibi... Anlıyordu. Mesutmuş, kocasını seviyormuş, Kendilerininmiş evleri.. Bir suçlu gibi ezik, Sana selâm söyledi.
    42. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ne zaman ruhen daralsam ölümü düşünsem ismet özel'in şu şiirini dinlerim. https://youtu.be/3rzrbGcbBac Ben, İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar Ben yaşarken koptu tufan Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat Her şeyi gördüm içim rahat Gök yarıldı, çamura can verildi Linç edilmem için artık bütün deliller elde Kazandım nefretini fahişelerin Lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri geçirmez Kimseyi ateşten korumaz kelimelerim Kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına Uçtum ama uçuşum Radarlarla izlendi Gayret ettim ve sövdüm Bu da geçti polis kayıtlarına. Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar Ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye Kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa Laboratuvarda çalışanlara sorarsanız Ruhum sahte Evi Nepal'de kalmış Slovakyalı salyangozdur ruhum Sınıfları doğrudan geçip Gerçekleri gören gençlerin gözünde. Ama kim bilen doğrusunu? Hatta ben Kıyı bucak kaçıran ben ruhumu Sanki ne anlıyorum? Ola ki Şeytana satacak kadar bile bende ondan yok. Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum Çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir Devlet sırrıyla birlikte insanın Sinematografik bir hayatı olabilir O kibar çevrelerden gizli batakhanelere Yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri Ve sonunda estetik bir İdam belki! Evet, evet ruhu olmak Bütün bunları sağlayamaz insana. Doğruysa bu yargı Bu sonuç Bu çıkarsama Neden peki her şeyi bulandırıyor Ertelenen bir konferans Geç kalkan bir otobüs? Milli şefin treni niçin beyaz? Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e? Ne saçma! Ne budalaca! Dört İncil'den Yuhanna'yı Tercih edişim niye? Ben oysa Herkes gibi Herkesin ortasında Burada, bu istasyonda, bu siyah Paltolu casusun eşliğinde En okunaklı çehremle bekliyorum Oyundan çıkmıyorum Korkuyorum sıram geçer Biletim yanar diye Önümde bir yığın açalya Bir sürü çarkıfelek Gergin çenekli cesetleriyle Önümde binlerce çiçek Korkuyorum sıra sende Sen de başla ve bitir diyecek. Yo, hayır Yapamaz bunu, yapmasın bana dünya Söyleyin Aynada iskeletini Görmeye kadar varan kaç Kaç kişi var şunun şurasında? Gelin Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar! Bana kötü Bana terkettiğiniz düşünceleri verin O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar Onları verin, yakınmalarınızı Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar Ben aştım onları dediğiniz ne varsa Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz İçinizde kırık dökük, yoksul, yabansı Verin bana Verin taammüden işlediğiniz suçları da. Bedelinde biliyorum size çek Yazmam yakışık almaz Bunca kaybolmuş talan Parayla ölçülür mü ya? Bakın ben, bir çok tuhaf Marifetimin yanısıra İlginç ödeme yolları bulabilen biriyim Üstüme yoktur ödeme hususunda Sözün gelişi Üyesi olduğunuz dernek toplantısında Bir söyleve ne dersiniz? Bir söylev: Büyük İnsanlık İdeali hakkında! Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim Kazanana vertigolar, nostaljiler Karasevdalar çıkar. Yapılsın adil pazarlık Yapılsın yapılacaksa işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları Sizin geçmiş hatalarınız karşısına. Ne yapsam Döl saçan her rüzgarın Vebası bende kalacak Varsın bende biriksin Durgun suyun sayhası Yumuşatmayı bilen ateş Öğüt sahibi toprak Nasıl olsa geri verecek Benim kılıcımı.
    43. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      KEREM GİBİ Hava kurşun gibi ağır Bağır bağır bağır bağırıyorum.. Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum.. O diyor ki bana: — Sen kendi sesinle kül olursun ey! Kerem gibi yana yana.. Dert çok, hemdert yok Yüreklerin kulakları sağır.. Hava kurşun gibi ağır.. Ben diyorum ki ona: — Kül olayım Kerem gibi yana yana. Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.. Hava toprak gibi gebe. Hava kurşun gibi ağır. Bağır bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum.. Nazım Hikmet RAN
    44. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      entarisi kırmızı hollywood'un yıldızı kalbimin tek hırsızı niye gittin megan fox bir fritos vereydik shots'layaydın göreydik hello welcome diyeydik niye gittin megan fox bir gün yine bekleriz hep yolunu gözleriz bekletme çok özleriz niye gittin megan fox
      3Duydum ki bana darılmışsın. Üzme beni arkadaşımsın. Langur lungur, tarhana bulgur. Bana gönül koyma, çay koy... Bir şiirle karşılık vermek istedim azizim, bu güzide esere. Şiirle kal jsjsjsjdjdh - turkuazgibi 03.02.2022 17:56:46 |#4316082
      1Teşekkür ederim, pastırmayla kal ;F - guglepiley 03.02.2022 18:00:24 |#4316085
      2Rica ederim sen de şalgamla kal üstadım :d - turkuazgibi 03.02.2022 18:01:34 |#4316086
    45. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Manzara olduğundan habersiz duruşun. Tek dizelik bir şiir bu..
    46. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sevgilim olacak kadına okuyacağım şiiri bırakayım sözlüğe gelişimin şerefine.. Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız Anna. Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan. Sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden. Piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. Kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ard arda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında. İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor. insaf et anna! Gidelim buradan. Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim. Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim. Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim anna. Sarılalım diyecektim az kalsın. İçimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım, dudakların… Tamam sustum. Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. Şiir kalsın istersen, sadece otursak. Oturmasan da olur benimle,sadece ellerimi tut. Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. Yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. Gözlerime bak, gözlerimin içine bak. Gözlerim biraz karanlık. İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler,sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var. Gözlerim biraz yorgun. İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler… bekleyişler Anna. Köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne. Hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. ama geçecek hepsi, geçecek. Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek. Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna. Sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık. Tarık Tufan - Anna
    47. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sen tam bir avcı Aklımdaki yancı Gönlümde hep bir sancı Atımıza su ver hancı Dünya bize yabancı
    48. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar, Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar...
    49. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      geçti, istemem gelmeni. yokluğunda buldum seni. bırak vehmimde gölgeni, gelme artık neye yarar...
    50. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli, Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son mâtemidir bu! Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
    /