bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      lanet olsun bu dile de edebiyatına da. kötü tarafı, o kadar çok kişi kullanınca insanın diline de yapışıyor, istemsiz kullanmaya başlıyorsun. - süreçleri proses ettik mi arkadaşlar ? - bunu böyle handle edemiyoruz. diğer departmanlara forward edin maili onlar ilgilensin. - testler run edildi mi beyler ? tamamlanmadıysa force edelim sonra da time sheetlerinizi doldurun. mail atıp beni de cc'ye koyun. - elindeki dataları match ettikten sonra bir meeting set et de search edelim bulgularını. - bu söylediğin çok exceptional bir durum. step by step gidersek belki bir fix geçebiliriz ama release müsait mi onu bir check edelim. bu ney lan ? abartısız herkes böyle konuşuyor. türkçe karşılığı olmayan kelimeler olsa anlarım ama hepsinin karşılığı var neyin artistliği bu ? (bkz: arkadaşlara türkçe sözlük gönderelim)
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sürekli bir check etmek takılmış benim de ağzıma
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şuursuzca batı özentiliğinin en saf halidir bu dil
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çağımızın dilidir. içerisinde geçen anahtar kelimeler: ofis, sıkecıl etmek (schedule), forwardlamak, delete etmek, fyi (for your information) ve daha nicesidir.
    5. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türkiye ve türk dilinin başına gelebilecek en kötü şey. sosyolog, tarihçi ya da antropolog değilim. yazacaklarım da kendi düşüncelerimden ibarettir, yanlışlarım olursa düzeltiniz. tarihin genel akışı içerisinde dünyada belli dönemlerde belli ülkeler siyasi güç olarak ön plana çıkmıştır, bu ülkelere de dünya gücü denmiştir. günümüzde abd, bundan yüz yıl önce ingiltere ve yüz elli yıl önce de fransa... bu ülkeler istediğini istediği anda yaptırabilecek ekonomiye ve siyasi güce sahip olmuştur. bir ülkeyi dünya gücü yapan nedir? bana kalırsa üç şeyi elinde tutabilmesi: ekonomi, siyaset ve sanat. günümüzde abd'yi inceleyecek olursak sayılı ekonomilerden olduğunu hepimiz kabul edebiliriz sanırım, aynı şekilde orada alınabilecek bir kararın dünyayı ne kadar etkileyeceğini de... her ülkenin sanatı vardır fakat sanat, bir ülkenin kültürü ile derinden ilişkilidir. her ne kadar belli sanat dallarında belli akımlar zaman zaman geniş kitlelere ulaşsa da sanat akımının ele alınış şekli farklıdır. abd'nin dünya gücü olmasında sanatı ele almasının payı büyük. karma bir toplum yapısına ve çok da köklü olmayan bir geçmişe sahip abd'nin sanat alanında bir şeyler yapması gerekiyordu ve ikinci dünya savaşı'ndan sonra özellikle resimde popart gibi akımlar ortaya çıktı. ya da bir diğer örnek olarak amerika'da ortaya çıkan jazz ve rock-metal türleri... abd'den çıkan sanat akımlarının dünyaya yayılmasında ise ekonomi ve siyasi gücün etkisi çok büyük. büyük paralar eşittir büyük pazarlama imkanları ne de olsa. yukarıda yazılanları özetleyecek olursak şuna dikkat çekmek lazımdır: "büyük" ülke olmak demek sanata, ekonomiye ve siyasete yön verebilmek demektir. sanat yapabilmek içinse bir "kültür" sahibi olmak gereklidir. fakat kültüre sahip olmak yeterli değildir, kültürü nesilden nesile aktarıp geliştirebilmek büyük önem teşkil eder. kültürü taşıyan en önemli unsur ise dildir. burada birçoğumuz türk toprakları içerisinde doğdu ve büyüdü, çevremizdeki olguları ve olayları kavramaya başladığımız andan itibaren çevremizde türkçe konuşuldu ve biz bir şeyleri türkçe aracılığıyla öğrendik. beynimiz bir şeyleri türkçe olarak anlamak ve anlatabilmek üzerine programladı kendini. eğitimimize de türkçe başladık ve şu anda bunları türkçe okuyabiliyoruz. kimimiz liseden, kimimiz üniversiteden itibaren ingilizce eğitim görmeye başladı. ancak yüzde doksanımız ilkokulu türkçe okudu, fikir ve düşünce dünyasını türkçe öğrendiği kavramlarla türkçe ifade etti. sonrasında bir yerde bir şeyler oldu -ya lisede ya da üniversitede- bizim güzel dilimiz düşünce dünyamıza yetemez oldu, yabancı kavramları hiç düşünmeden soktuk türkçemize. az evvel dedim, bizim düşünce ve dünyamız türkçe üzerine kurulu. kültürümüzü devam ettirmeliyiz. bunu dünya gücü olmak için değil, diğer milletler karşısında kolayca eğilip bükülmemek ve silinmemek için yapmalıyız. fakat plaza dili kültürün devamlılığı önünde çok büyük bir engel. toplumdaki bütünleşmeyi kırmasının yanında düşünce dünyamıza betimlenemeyecek zararlar veriyor. plaza dilinin en üzücü kısmının ise "ay öyle ifade etmek zor geliyor" şeklinde bahanelendirilmesi... inanın ki bir plaza dilinde türkçemize yakışan ve oturan kelimelerle ifade edilemeyecek hiçbir kavram yok. dilimiz son derece kusursuz ve geniş bir dil. plaza diline dikkat edelim değerli yazarlar, bu dil korunmalı. hatta ve hatta bu dil dünya dili, bilim dili olmalıdır. sevelim türkçemizi, koruyalım ve şu kadarcık da olsa özen gösterelim. son olarak: yabancı dil öğrenmeye evet, yabancı dilde eğitime hayır. (bkz: sözlük terimlerine türkçe karşılıklar)
      0ben + diyorum zira diyecek başka söz bırakmamışsın kardo :) - ibni zina 15.04.2016 20:21:05 |#2608703
      0eyvallah üstad :) - magara bob 15.04.2016 20:30:15 |#2608720
    6. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "doneleri topladıktan sonra aksiyon alalım" diyen müşteriye gayri ihtiyari bir şekilde "bağa mı didin?" demek ve toplantıyı kahkahalar eşliğinde nihayete erdirmek
    7. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hemen bir meeting set edelim arkadaşlar. konuyu dig etmemiz gerekiyor. abv sizin ya size ingilizce öğreten hocanın kocasının ırzına geçsinler.
    9. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hiyerarşik bir sistemin ağırlığı varsa herhangi bir samimiyet bulamazsınız. ulan bu para neler yaptırıyor insanlara
    10. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendilerine şirket dili diyoruz. otursak, "bunlar ne diyo la" dersin kendi kendine. bambaşka dünyada yaşıyorlar, adapte olmak kolay iş değil.
    11. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      en nefret ettiğim şeylerden birisi. özellikle akademik personeller, yani üniversite hocaları çok fazla kullanıyorlar bunu. birisi bir yanlış yapmış arkasından gelenler de buna devam ediyor. türkçeyle ingilizce arasında sıkışıp kalmış bir dille konuşuyorlar. ders sırasında "çek etmek", "regüle etmek" gibi ingilizceden piç edilip türkçeye katılmış saçma sapan kelimeler kullanmak sizi havalı bilgili bir insan olarak değil, kendi dilini bile konuşamayan bir aptal olarak gösteriyor. türkçe konuşmak veya anlatmak zorunda değilsin, ingilizce konuşsan benim için daha anlaşılır olacak. böyle konuşan insanların en büyük bahanesi türkçede o anlamı karşılayacak kelime bulamamak. hayatımda gördüğüm en gereksiz bahane bu, sen her şeyi tek kelimeye sığdırarak anlatamazsın zaten. ayrıca fix etmek yerine düzeltmek, çek etmek yerine kontrol etmek kelimeleri aklına gelmeme ihtimali bile yok. terim ve jargon olarak kullanılan kelimeleri ayrı tutuyorum çünkü bunlar evrensel ve o alanda konuşulabilir.
    12. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      staj yaptığım yerdeki malların ta kendisi şunu bana sikeyn yapar mısın bunun kopisini alır mısın gibi cümleler kurardı literatürünü siktiklerim
    13. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu headline ı ben create edicektim. önce bi dictionary i check etmek istedim. neyse zaten create edilmiş. i çlş.
    14. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türkilizce'dir bir diğer ismi.
    15. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aslında bir toplantı set edip, bu konuyu dig etmeliyiz.
    16. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      + neredesin irfan abi? - ofisteyim tuncay? + abi 2 çuval nohut, 1 çuval da mercimek getiriyorum haberin olsun. - hmm, ürünleri stoğumuza kabul edebiliriz sanırım. + abi dükkanın önü boş di mi, park sorun olmasın sonra. - hıhı hı hı, ürün transferi için lokasyon ayarlıyorum hemen. + senin ben çemçük ağzını sikeyim irfan abi. - okeydir, onu check edelim gelince... + :(
    17. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aksanlı olmaya çalışan yarın ingilizce yarı türkçe olan dildir.