bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      niye bu konuyla ilgili bir entry girilmemiş anlamadım. neyse. bu akşam yaşadığım bir şeyi anlatayım hemen. 3 katlı bir aile apartmanımız var. ben, annem, babam bir katta, abim ve ailesi bir katta, abimin iş arkadaşı ve ailesi bir katta oturuyor. abimin iş arkadaşına bugün misafir gelecekmiş. güzel ablamız da bol bol yemek yapıyor. sonra misafirlerin işi çıkıyor gelemiyorlar. anneme söylüyorlar sonra "bu akşam yemek yapmayın, beraber yiyelim" diye. tamam, diyor annem de. sonra konuşulurken falan yengem de "ben de tatlı yapayım bari" diyo ve yapıyor. annem de "bize gelin, bize gelin" diye ısrar ediyor. alt kattan yemekler, üst kattan tatlılar bizim kata taşındı heyecanla. evdeki herkesin yüzündeki mutluluğu görmeniz lazımdı, özellikle de kadınların. çok ilginçti onları izlemek, gerçekten. alt katın yemeklerini, yengemin tatlısını doya doya yedik. güle güle. anneciğimin çayını keyifle içtik. çok fazla anlamlı geldi. hala böyle yediğin yemeği paylaşmak, birlikte olmak.. hoş bir duygu cidden. yalnız değişmeyen tek şey, yemek sonrası. masa toplandı falan. mutfakta 3 kadın dolanıp duruyor. biri çay derdinde, biri kirlileri makinaya atma derdinde. bu işleri ciddi bir şekilde yaparken bir yandan da ciddi bir suratla gündelik konulardan sohbet ediyorlar falan. işte bu algılaması zor. hemen kaçtım tabi. özetle elindekini başkalarıyla paylaşmak, beraber yemek, tatmak; birlik olmaz hoş bir duygu. unutuluyor artık yavaş yavaş. hiç kaybetmeyelim. ulan ne gömdüm beeee, hayvan gibi şaaptım valla.
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yaklaşık bir ay öncesine kadar biri kardeşinin böbrek yetmezliği hastası olduğunu yazmıştı sözlükte, başka bir rahatsızlıkta olabilir, hatırlayamadım tam. ama bağış gerektiren birşeydi. vallahi içime dokundu, dedim nasılsa bende 2 tane var,birini vereyim. mesaj attım, nerede oturuyor diye. ama kardeşi vefat etmiş. çok üzüldüm, ama çareler çaresiz kaldı. paylaşın, paylaşmakla emin olun azalmıyor hiçbirşey.
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      - aşık olmayı denedim, hem de bir değil iki defa; inanır mısınız baylar korkunç acılar çektim. aslında acı çekmediğimi ruhumun derinliklerinde biliyordum. gülmek gelirdi içimden ama yine de acı içinde kıvranmaya devam eder, üstelik delicesine aşıkmışım gibi kıskançlık krizleri geçirirdim...bütün bunların sebebi can sıkıntısıydı baylar, kesinlikle can sıkıntısı... - huzur içinde yaşayıp, zafer kazanmış bir edayla ölmekten daha güzel ne olabilir ki! - insanoğlunun en büyük kusuru, nuh tufanı'ndan başlayıp schlezwig holstein dönemine dek süren ahlaksızlığıdır. - insan hedefe ilerlemeyi sever, ulaşmayı değil. - kalbi temiz olmayan hiçbir şeyi derinden anlayamaz. - benim alçak, sevmeyi bilmeyen, onu sevemeyecek biri olduğumu anlamıştı. bunun mümkün olmadığını söyleyeceksiniz...benim kadar alçak ve namussuz bir herifin olamayacağını, liza'yı sevmememin, böyle bir sevginin değerini bilmememin mümkün olamayacağını söyleyeceksiniz..."neden mümkün olmasın?" birincisi ben sevemem, çünkü sevmeyi baskı aracı olarak görürüm. hayatım boyunca buna inandım hep. hatta sevgiyi, seven insanın kendisini isteyerek esir etmesi olarak tanımlayabilirim. - aşağılanmış bir şekilde gitmesi daha iyi oldu. aşağılanma duygusunun, insan ruhuna acı çektirdiği gibi bilinci keskinleştirir... kısa bir süre sonra zaten kalbini kıracaktım. fakat bu durumda, kalbindeki bu acı hiç silinmeyecek, içine düştüğü pislik ne olursa olsun onu kurtaracak ve kini kim bilir...belki de bağışlaması ruhunu temizleyecektir. peki neye yarar? hangisi daha iyidir: kolayca kazanılan bir mutluluk mu, yoksa insanın ruhunu yücelten acı mı? evet hangisi? - ben, sizlerin, korkaklığınıza "ölçülü davranış" kılıfını geçirip, yarım bıraktığınız her şeyi sonuna kadar götürdüm.
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      malın arttıkça da azaldıkça da zorlaşan eylem. i̇nsanın kendini geliştirme sürecinde bence ilk adımlar etkili iletişim nedir nasıl iş bulunur değil nasıl nefis terbiye edilir olmalıdır. paylaşmak da nefsimin yapmamam için en çok uğraştığı şeylerden biri . geçen bı haber gördüm keanu reeves matrixten kazandığı 100 milyon doların 80 milyonunu dizi çalışanlarına dağıtmış . ya böyle muazzam bir davranış olabilir mı . hadi cebimde bir lira olsun 80 kuruşunu gözüm kapalı veririm ama bu kadar mal varlığıyla paylaşmak gerçekten çok zor. o yüzden malın arttıkça da azaldıkça da zorlaşan dedim. şu ramazan ayı da hem oruç tutanlara hem de tutmayanlara inşallah paylaşmayı öğretsin. ramazan ayı inanan inanmayan hiçbir insan için sıradan bir ay olmamalı inanılmaz güzel bir felsefesi var dini bir ay olarak yaşanmasa da felsefesiyle öğretisiyle yaşanmalı. dünyanın en dağınık yazısını yazdım galiba neyse önemli olan öğreti ve felsefe zaten. hadi allah'a emanet
    5. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      eksikliğini en çok duyduğum konu sevgi sanırım. bir yanda aşırı sevgiden şımartılmış, "ne yaparsam sevileceğim." tavrında insanlar; öte yanda sevildiğini henüz hiç hissetmemiş olanlar. herkes elindekini ortaya koysa da eşit dağıtsak sonra diye düşünüyorum bazen.
    8. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yapmadığımda bende eksiklik uyandıran eylem. gidilen bir yer, yenilen bir yiyecek, dinlenilen bir podcast bölümü, izlenilen bir dizi fark etmeksizin sevdiğim şeyleri seveceğini düşündüğüm insanlarla anında paylaşırım ve o eylemi yapmaları için adeta zorlarım. hatta aralıklarla yapıldı mı diye de kontrol ederim. bu da bir çeşit hastalık olsa gerek.
    9. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Müthiş garip şeydi paylaşmak. Belki maddi şeyleri paylaşmak anlaşılabilirdi, ne bileyim, elinde bir parça kekin olur ve arkadaşınla onu paylaşırdın ama insan derdini tasasını, fikrini zikrini neden paylaşırdı ki? Sanki dinleyen söylediklerimizden gerçekten bir parça pay almak isteyecekmiş gibi. Feci tat kaçırıcı bir durumdu. Yine de insanın paylaşmaya dair bitmek tükenmek bilmeyen bir açlığı vardı, anlayamasam da kabulleniyordum bunu. Gerçek olsun olmasın, bir parça kek kadar hikayelerimizi de paylaşmaya ihtiyacımız vardı.