bunu daha önce yazdım mı bilmiyorum ama muhtemelen 12 yaşlarındayım. ortaokul hayatımın büyük bir kısmı mersin’de geçti. 6. sınıfa gidiyorum. o dönemin başı okula yeni bir çocuk geldi. tolstoy’un bir sözü var ya hani, tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, diye. öyle de oldu. gerçekten çok güzel bir çehresi vardı. konuşması, davranışları, bakışları... sınıftaki tüm kızlar onu hayranlıkla izliyordu.
ben bana bakmayacağını düşündüğümden rahattım. hiç o taraklarda bezim yoktu. ama hayat işte ikinci dönem bana karşı ufaktan ilgili davranmaya başlamıştı. bu sınıftakilerin de dikkatini çektiğinden imalı bakışlara maruz kalıyordum ve o zamanlar bu beni aşırı geriyordu. sırf bu yüzden çok ters davranıyordum ona. ama onun umrunda değildi. ingilizce dersindeyiz. tam arkamda oturuyor bir kağıt uzattı. ‘çıkışta gitme bir şey söyleyeceğim’ yazıyordu. ulan dedim bu kesin tahmin ettiğim şeyi yapacak. çıkışta arkama bile bakmadan koştur koştur eve gittim, arkamdan koşuyor ama nafile koşu birinciliğim var olum kiminle dans ediyorsun sen.
neyse en son bir voleybol maçımız var doğa kolejiyle, antrenmandayım. bu pat diye girdi içeri elinde bir tane gül bir tane de kolye. elindekileri görünce soğuk terler akıtmaya başladım, içimden de küfürler sayıyorum. kızlar arkamdan ittiriyor onlara da kızıyorum. geldi yanıma bir de şiir yazmış. kalbim nasıl atıyor ama. dur dedim okuma, neden dedi. herkes bizi izliyor geri zekalı ne yapıyorsun sen diye kızdım. benimle çıkar mısın o zaman dedi. tüm salaklığımla, sevmediğim biriyle neden çıkayım ki, dedim. evet bunu söyledim. neden sevmiyorsun sevmen için ne yapmalıyım diyor ben arkada bizi izleyenlerden utandığım için bir sürü bahane uydurmaya çalışıyordum.
velhasılı çok koştu peşimden. senelerce, hiç bıkmadan. neden bilmiyorum sevdiğim halde onunla olursam aramızdaki bu şeyin de sona ereceğini düşündüğümden olsa gerek hiç kavuşamadık. sonra ben istanbul’a geldim. ben gittikten sonra bana çok ulaşmaya çalışmış ama hiçbir sosyal mecrada hesabım olmadığı için bulamamış.
geçenlerde babam işi dolayısıyla mersin’e gitmişti. geldikten sonra bir çocuk seni sordu dedi. pastanede karşılaşmışlar. lan ben bile babamı altı yıl sonra görsem tanımam belki ama çocuk bir kere gördüğü babamı unutmamış. çok da ilgili gözükmemek için ne konuştuklarını pek fazla sormadım. başka bir arkadaşımla da konuşmuş olabileceği ihtimalinden dolayı ismini sordum kim tanıyor muyum diye çocuğun adını bile sormamış tam babamlık hareket. kıvırcık dediğinde tanıdım. anılarım depreşti birden. daha önce hissetmediğim bir şey gelip yerleşti sanki kalbime. belki de yarım kaldığından. ne sonu ne başı olduğundan. hiç tamamlanmayacak bir öykü olduğundan. ama şu çok net ki hayatım boyunca hissettiğim tek gerçek ve güçlü hisler yalnızca o zaman dilimine tekabül ediyor. bende yeri hep ayrı kalacak. hep gülümseyecek hatırlayacağım.
bu eseri dinlerken nedense aklıma bu anılar geldi. eğer olur da bir yerlerden denk gelip de okursan, sen de bunu dinle.