bugün
yenile
    /
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kafanın içindeki düşünceleri taşımaktır.
    2. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sevdiklerin ölürken hiçbir şey yapamamak.
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Atanı, yanında büyüdüğün, küçükken omuzlarından inmediğin insanı kefeniyle kucaklayıp kendi ellerinle toprağa yatırıp üzerine canın yana yana toprak atmak. Canım dedem.. Gideli iki gün oldu, baş ağrım gidişin kadar ağır. Yaşamak da ağır, ölmek de. Yanındaki insanların öldüğünü görmek de. Ama asıl ağırlığı kendi açımdan şu; son dönemimde o kadar çok ölüye dokundum ve gidişine şahit oldum ki o soğuk tenlerine dokunmama karşılık tepki veremez oldum. Dünyanın en ağır yükü bu. Ölümün soğukluğuna teninin, ruhunun zorla alışması.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: iyi gün dostları) bana en ağır yük bunlar gibi geliyor. hele son zamanlarda. ne zaman dibe batsam kimse yok etrafımda, herkes lafta yanımda. ne zaman biraz düzlüğe çıksam, kötü zamanımda yok olan herkesin bir ricası oluyor. ben salak da yapıyorum. niye diyeceksiniz? çünkü gerçekten dostum olsun istiyorum. ama her defasında yalnız ve kalbi kırık kalıyorum. insanın kalbi kırılınca konuşmuyormuş. şikayet bile etmiyormuş. tavşan dağa küsmüş misali bir köşeye çekiliyormuş. keşke kötü günlerinde yanında olduğum insanlar benim onlara verdiğim değerin aynısını vermeyi bana çok görmese. hep iyiliğimden kaybediyorum demiyorum. şahsen pek iyi bir insan olduğumu düşünmüyorum. iyilik neye göre oluyor, kriterleri bildiğimi sanmıyorum. herkesin bu konuda bir fikri var. sadece verdiğim değeri görememek, değer verdiğim insanların sadece çıkarları doğrultusunda bana yaklaşması üzüyor beni. neyse, canları sağ olsun.
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Aileme verdiğim umut ağır geliyor. Her defasında kendime inanıp onları da inandırdım mutlu olsunlar istedim. Çok heveslendiler bu sefer yapar dediler ve ben yine yarıda bıraktım herkesin hayallerini ayaklarına bağlandığım bir parça umutla ben düşmelerine sebep oldum. Babamın gözlerinde gördüğüm, sesinde duyduğum hayal kırıklığı ağır geldi. Keşke demeye başladım bir şansım daha olsa sadece onlar için devam etsem yola.
    7. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sevdiğiniz insan tarafından sevilmemek. Sizi sevmeyen bi insanın yanından gidememek. Hayatınızı bile tehlikeye atmak... bu bağımlılıktan kurtulamamak... ruhsal olarak adım atamıcağınız hale getiricek bi yüktür.
    8. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Umutsuzluk.
    9. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Güçlü durmak zorunda olmak ve güvendiğin yerden kırılmak
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Düşünen zihinden daha ağırı yoktur.
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bundan iki buçuk yıl önce dedem koronadan ötürü vefat etti.Ben o zaman 24 yaşındaydım ve hayatımın 20 yılı dedemin yanında geçti.Dedem hastalandığında onu görmeye gidemedim çünkü başka bir şehirdeydim.yaklaşık 1 ay kadar entübe kaldıktan sonra vefat etti. Yaşadığım bu olay da cenazenin ikinci gününe dayanıyor. Dedemin garip bir huyu vardı, yemeğini bizden önce yerdi ve biz yemek yerken o çayını içerdi. Ölene kadar hiç değişmeksizin bu böyle devam etti. Bazen yemek yerken beni de davet ederdi ben de katılırdım.bu kendisinin oldukça hoşuna giderdi. her yemekten sonra küçük çelik demliğine yaptığı çayı hiç su katmadan içerdi, zaten sinirli bir adamdı iyice sinirli olurdu. Dedem öldükten sonra cenazeye geldim.Defnetmesi, gelenleri ağırlaması derken ilk günün nasıl geçtiğini anlayamadım.zaten en anlam veremediğim olaylardan birisi de bu. acımızı yaşacak vakit bulamamak. İkinci gün sabah uyandım herkes yine bizim evdeydi.Dedemin tüm çocukları ve torunları evdeydi. sabah kahvaltı hazırlanırken bir yandanda sobanın üzerine koyulan demliklerde su kaynıyordu. İçlerinden bir tanesi küçük olduğu için erken kaynamış ve ucundan sobanın üzerine su damlamış sürekli ses yapıyor. Annem içeri geldi Elevay şu demliği mutfağa götürür müsün dedi. Ben de tamam götürüyüm anne dedim. Sonra o demliği elime aldığımda öyle bir ağırlaştı ki, öyle bir canımı yaktı ki. Dedem gitti ama demlik hala kaynıyor. Artık kimse o demlikten çay içecek kadar cesur değil. 1 haftanın sonunda herkes yavaş yavaş evlerine giderken demliği almak istedim ama halam benden önce davranmış. Yine de ne zaman köydeki sobadan ses gelse aklıma hep dedem gelecek.
    /