bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      -alıntı- "cennetin var olduğunu ve şu an yedinci gökte olduğuna inanmak vacibtir. cennetin evleri gümüş altın ve mücevherattandır. evlerinin çamuru misk toprağı zaferan çakılları zümrüt ve yakuttandır. elbiseleri hiç eskimez, cennete girenlerin gözleri sürmeli olur, yüzlerinde ve vücutlarında hiç kıl olmaz boyları 52 m olur. yetmiş çeşit elbise ve de altın ve gümüş çeşitleri giyerler her bir saatte yetmiş renge girerler. cennetin kadın ve erkekleri kendilerini birbirlerinin yüzlerinden göğüslerinden ve bacaklarından görürler. eğer cennet hurilerinden birisinin eli dünyaya gelirse yeryüzü ve gökyüzünün arası onun ışığından parlar. cennetteki her birine yüce allah (cc) yüz kişilik yeme içme ve şehvet gücünü verir. yemekleri ter olup akar, o terin kokusu vücutlarda misk gibi kokar. taharet, balgam gibi kötü şeyler onlar için söz konusu değildir. yanlarından bal, süt, şarap ve su nehirleri akar herbirine 72 huri verilir hepsi de bakiredir. güneşten daha güzel ve parlaktır, bacaklarındaki ilik bile güzellikelerinden dolayı görünür. cennette en az pay alan kişi evleri bahçeleri mülkü bin yıl mesafeliktir. evleri yetmiş beş bin metre yüksek olur üç yüz hizmetçisi vardır. üçyüz çeşit yemek onun için getirirler. cennet ehli eğer canı meyve isterse ağaçların dalları onların yanına gelir ve dilediğini yerler canları yemek isterse anında sofra önlerine gelir. cennetteki üzümün taneleri büyük karpuzdan daha büyüktür. i̇çindeki ağaçların dalları altın gümüş, yakut ve mücevherattandır. i̇çindeki bazı hurileri yüce allah miski anber kafur zaferan ve hayat suyundan yaratmıştır. diğer huriler bile onlara aşık olur her birinin göğsünün üzerinde şöyle yazılmıştır. kim bizim gibilere sahip olmak isterse yüce allah (cc) ın tâat ve ibadetini yapsın. cennetteki tahtlar altından ve 5400 m yüksekliktedir. yakut ve mücevheratla süslenmiştir. tahtın üstünde olan kişiden her taraf görünür. yüce allah (cc) onları tahta çıkartmak ya da indirmek istediğinde taht onlar için iner ve yükselir. cennet ehlinin başlarındaki tac yeryüzü ve gökyüzü arası kadar aydınlık verir. kısacası cennette öyle şeyler vardır ki gözlerin görmediği kulakların işitmediği ve de kalplerin tasavvur edemeyeceği yani vasf (tarif) edemeyeceği güzellikler vardır. cennet ehli cennete girdiğinde yüce allah (cc) onlara sorar bir şey ister misiniz? onlar da şöyle cevap verirler; ey rabbimiz bizi cehennem'den kurtardın cennetine koydun ve yüzümüzü ak çıkardın bundan sonra bize ne vereceksin? i̇şte o zaman yüce allah (cc) kendiyle aralarındaki perdeyi kaldırır kendini onlara gösterir. cennetteki bütün lezzetler yüce allah (cc) ın görünmesi gibi hoş ve güzel değildir. her cuma günü yüce allah (cc) kendini cennettekilere gösterir. büyükler ise yani peygamberler, sıddıklar ve evliyalar günde iki defa yüce allah'ı görürler ancak yüce allah'ın nasıl olduğunu kimse bilmez."
      1ula ne güzel anlatılmış hiç bitsin istemedim valla - toroskaplan adanaturuncudur 28.04.2015 17:33:55 |#2429517
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      namaza başlıyorum
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hiçbir kelime hakkıyla tanımlayamaz. ama takıldığım bir nokta var ki; -teşbihte hata olmasın- dünyada bir üniversitede okumak için dahi sınavlardı şuydu buydu derken bir ton çaba harcıyorken insanlar cennet'e çaba sarf etmeden girebileceklerini nasıl düşünebiliyorlar ki? hiçbir imtihandan geçmeden, öyle, kolayca.. gerçekten ilginç.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      iyi insanlar dolacak. öyle namaz kılıp oruç tutanlarla değil.
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kafamda çok pis bir parafoks var. abi herkes cennete gitmek istiyor peki niye kimse ölmek istemiyor ?
    7. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: paradiso) dante,ilahi komedya'da sırasıyla cehennem,araf ve cennete yaptığı 1 haftalık yolculuğu anlatmıştır. cennet, ilk yedi katı iç içe geçmiş yedi gökten oluşan, on katlı, kâinatın tümünü saran, ötesi olmayan en yüce yapıdır. maddeden tamamen arıdır. yalnızca duyularla algılanır, çünkü saf ışığın sarıp sarmaladığı, zaman mefhumunun olmadığı bir dünyadır. dante’ye cennet yolculuğunda araf’ın tepesinde vergilius’un yerini alan beatrice eşlik eder. şair ilk yedi katı geçip de sekizinci ve dokuzuncu katlara geldiğinde bu yolculuk boyunca neden sürekli olarak tarihi şahsiyetleri gördüğünü öğrenir. bu tanrısal bir sırdır ve ancak ahlak ve erdem sahibi inanlı kimselere bahşedilmiş ruhsal bir taçlandırmadır. ve son kata ulaştığında ise çiçekli iki sahil arasında süzülen bir ışık nehriyle karşılaşır. burası ezeliyetin ve ebediyetin sahibi tanrı’nın katı, sonsuz ışığın kaynağı arşıâlâdır.
      17.leveli geçemedim acil yardım!! - basshunter 13.05.2016 18:04:20 |#2641265
      0mario prensesini kurtarmaya geliyor... - perasperaadastra 13.05.2016 18:05:31 |#2632344
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      cehennemden sonraki uğrak noktası.
    9. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      allah girebilmeyi nasip etsin
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yoksa milyar yilin trolünü yemis oluruz
    11. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      engin altan düzyatan ve Fahriye evcen ın buluştuğu 2008 yapımı bir film. Can (engin altan düzyatan) annesinin ölümü dolayısıyla çocukken yaşadığı travmayı atlatamaz ve zekâ geriliği yaşar hastaneye kapatılan ve burada gözlenen can, artık kendisine bir dünya kurmuştur. Tamamı kendi hayal ürünü olan bir dünya. Ancak bir süre sonra bu dünyaya bir kız (Fahriye evcen) girer ve can için çok önemli olur. Onunla zaman geçirir, onu önemser... Filmde engin altan düzyatan'ın oyunculuğu fena değil. Zaten daha yeni olduğu zamanlar. Dram türünde olan bu film tebessümle izlettiriyor. youtube linki
    12. 16
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Selam! Çok geniş mesele. Kafamda sorular var. Hem de yıllardır. Çok şey anlatacağım sanırım. Biraz yer açın bana. Bugün eve gelirken yolda yürüdüm biraz. Hatta ne birazı epey yürüdüm sanırım. Çünkü çok güzel yağmur yağıyordu. Tepkisiz kalamadım, inadına yürüdüm. Donuma kadar ıslandım ama yürümek her zaman yapamadığım hele hele yağmur eşliğinde çok nadir yapabildiğim bir eylem. Şuanda da camı açtım, kahvemi koydum yağmur sesinin eşliğinde yazıyorum bu satırları. Ah bir de şu araba sesleri olmasa... Başlık cennet evet biliyorum. Ama biraz gelişi güzel yazmak istiyorum. Daha doğrusu anlaşılmak için önce bir şeyleri peşinen anlatmam gerekiyor sanırım. Konuyu tasarladığım gibi toparlayabilirim umarım. Size biraz muhabbet, biraz düşünme vadediyorum sadece. o da belki bir ihtimal olarak. Ben çok seviyorum yağmuru. Hem de öyle böyle değil tutkuluyum neredeyse. Yağmura dair en eski hatırladığım anım; küçükken o zamana kadar hayatımın en şiddetli yağmurunda arkadaşlarımla saatlerce sokakları arşınlamamdı. O kadar hoşuma gitmişti ki bir an olsun adımlarımızı hızlandırmamıştık. Hiç üşümemiştim. Yaşım 5-6 var yok ama o zamana kadar hayatımın en güzel anı olabilirdi. Tamamen ıslanmış, ayakkabılarımız şipit olmuştu. Biz de nasılsa ıslandık diye suyun birikerek şiddetli aktığı yol kenarından yürüyorduk. Çok mutluydum. Hatta ben hızımı alamamıştım ve sanki suyun içinde bir taşa takılmışım gibi takılarak su birikintisinin içine yuvarlamıştım kendimi. Mahalleden arkadaşlar telaşla beni kaldırırken ben için için gülüyordum bile. Sanırım yağmur görünce dayanamamın altında yatan sebep bu yaşadığım tarifsiz "ilk" mutluluğumdan kaynaklıydı. Ama mesela ben karı da çok ama çok severim. Hem de öyle böyle değil. Karın yağdığını bir göreyim hele... Hele ki yılın "ilk" tutacak karı olmuş olsun o yağan kar. Hiç bir güç beni evde tutamaz. Bu yıl mesela gece 2 miydi 3 müydü öyle bir saatte sırf kar yağıyor diye sokağa atmıştım kendimi keza hemen her yıl benzer görmemişliği yapıyorum zaten. Gökten asit yağmadığı sürece tutamıyorum kendimi. Kar için de benzer bir anım var yine çocukluğa dair en eski anılarımdan. Neredeyse belime kadar olan yol kenarı karlarından yokuş aşağı yuvarlanmıştım ananemlere giderken akşam saatleriydi. Yaklaşık 3-4 metre karda yuvarlanmıştım ki benzer hareketleri ve salaklıkları birikmiş ve pürüzsüz her gördüğüm kar yığınında yapıyorum hala. Şimdilerde o kadar sempatik olmuyor kutup ayısı gibi duruyorum ama olsun çok huzurlu ve mutlu oluyorum. seviyorum yani. Aynı şekilde sonbahar yapraklarını da ilkbahar çiçeklerini de inanılmaz seviyorum. Yaz aylarıyla biraz sürtüşüyor gibi görünsem de hayır, yazı da inanılmaz seviyorum. Anlatmak istediğim şey şu; ben dört mevsimin dördünü de inanılmaz seviyorum aslında. Hepsinin ayrı ayrı modlarının ve güzelliklerinin olduğunu düşünüyorum. Görüyorum da zaten güzelliklerini. ve özlüyorum. Her türlü sevdiğim nadir şeylerden bir tanesidir mevsimler. işte bu yüzden en çok sevdiğim mevsim hangisi bilmiyorum. illa sorulursa bir tercih yaparım ama aslında yalan söylerim tercih yapamıyorum. Ya hu size hiç, anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun diye sormadılar mı? Heh işte aynı onun gibi. Güzellikler arasında tercih yapmakta zorlanıyorum ve hepsini istiyorum. işte şimdi söyleyeceğime lütfen dikkat! Mesela en sevdiğim kar türü olarak kocaman lapa lapa yağan kar ve ıpıssız ve pürüzsüz düzlük hayal edin. Bak bu kış mevsimine dair benim nirvanamdır. Sadece karın sesi var, botlarımdan çıkan ses var, lapa lapa kar ve uçsuz buçaksız düzlüklerde birikmiş pürüzsüz bir kar var. Tarantino'nun The hateful eight filminden sırf bu yüzden ayrıca etkilenmiş döndürüp döndürüp filmin karelerine kitlenmiştim. Şimdi soru zamanı. Peki ya bu aşırı sevdiğim kar ve getirdikleri benim her Allah'ın günü başıma gelen bir şey olsaydı? Her gün aynı keyfi alabilecek miydim? Karı inanılmaz seviyorum, manzaraları beni benden alıyor peki her gün bu keyifli ortam karşımda olsaydı yine de bu kadar sevebilecek miydim? Ya da az önce yağmurdan aldığım hazzı çocukluğumda aldığım kadar alabilmiş miyimdir sizce? Bütün yıl ofislerde çalışıp yazın 2 hafta güneye tatile giden bir adam o tatillerinde aldığı hazzı emekli olunca yazlığında alabiliyor mudur gerçekten? Bu verdiğim örneklerde anlatmak istediğim şeyi unutmayın yazının sonunda tekrar değineceğim. Demem o ki, benim mevsimler arasında tercih yapamıyor oluşumun asıl sebebi mevsimlerin varlığı değil yokluğuydu asıl. Memlekette mevsimler ardı sıra geliyor biri bana geldiğinde ben onu 3 mevsim beklediğimi hatırlıyor daha bir başka sarılıyorum. Kıymeti harbiyesi mevsimin kendisinde değil var olduğundan daha uzun süre yok olmasından kaynaklı. Ve bu döngü hep devam ediyor. Böyle olunca tercihim zorlaşıyor hepsini seviyorum, hepsini özlüyorum. Güzelin bu kadar hayranlık uyandırıyor olmasının sebebi etrafımızda sürekli dolaşan çirkinliklerin olması, güzelliğin bir türlü olamamasıydı asıl. iyinin kıymeti bu kadar çok kötünün olmasından kaynaklanıyordu biraz da. Sanatın aslında o kadar da bir numarası yok görünürde. Bizi kendine çeken sanat ürünündeki o "yeni", o "farklı" olan hissiydi. Sanat bize "farklı" bir şey vadediyordu. Bizi böyle kazanıyordu. Bütün illüzyon burada işte. Ne kadar güzel ne kadar kusursuz olursa olsun; "insan aynı olan şeyden sıkılır." Konuyu açalım artık iyice Allah'ın merhameti de oldukça büyük. Belli mi olur, müthiş boyumu aşan günahlarım var ama oldu da gittim diyelim cennete. Peki ya cennet? işte bu çok kritik bir sorun bence. Cennet Allah'ın vaadi. Orada eksiklik olmaz. Orada kusurlu nimetler olmaz. Orada çirkin bir şey olmaz. Çünkü anlatılan tanrı figürü sonsuz cömertliğe sahip. Hayal edin demeyeceğim. Edemezsiniz! Sadece hayal etmeye çalışın. Kendi nirvanalarınızı koyun ortaya. Olabilecek en güzel neyiniz varsa hayal edin. Müthiş kusursuz bir ortam. Hiç bir eksiklik yok, hiç bir zahmet yok, hiç bir çaba yok, hiç bir güçlük yok, kusur yok. Rüya gibi... Kaç yıl dayanabilirsiniz? 5 yıl, 10 yıl, 100 yıl, 100 bin yıl, 1 milyon yıl, 1 milyar yıl, 800 milyar yıl, evrendeki atomlar adedince yıl kadar süre belki de... Sonsuzluk... işte lütuf olduğu aslında kesin olan ama ikna olmakta zorlandığım bir diğer problem de burada başlıyor. "Sonsuzluk!" Var olmanın dayanılmaz ağırlığı mıydı acaba asıl mesele? insanız. Bu dünya'ya ait olmadığımız aslında çok bariz. Kanımız kaynıyor. Sonsuzluğu istiyoruz. Acaba? istiyor muyuz gerçekten? Sahi sizler "sonsuzluk" kavramının nasıl bir şey olduğu hakkında düşündünüz mü hiç? Geceleri uykunuzu kaçıracak kadar rahatsız etmedi mi sizi gerçekten bu sonsuzluk kavramı? "Nasıl yani Cehennemdekiler sonsuza kadar orada mı kalacak?" diye sorgulayabilirken neden "cennette sonsuz süre boyunca nasıl kalacağız lan?" diye düşünmediniz mi hiç gerçekten? Aslında salt olarak sonsuzluğu hiçbir zaman kavrayamadık ve kavrayamayacağız da bence. Sonsuzluk kendi başına rahmani bir kavram. Kesin veri yok denilebilir. Bizim asıl istediğimiz sonsuzluk değil. Asıl korktuğumuz sonumuzun olması. Bunlar başka şeyler çünkü. Belki de sonsuzluğu bilmediğimiz için sondan korkuyoruz ve buna sonsuzluk arzusu diyoruz. Aslolan istediğimiz şey değil korktuğumuz şey bence. Bizler "son"dan korkuyoruz. intihar eden insanlar görüyoruz hep. Bir kısmına saygı duyuyorum hatta. Ama merak ediyorum son derece vakur intiharlara teşebbüs eden bu insanları boğmaya kalksaydık kaçı intihar edebilirdi acaba? Ölmeden önce sonla yüzleşebilecek kadar geniş bir süre verilseydi o insanlara ne kadarı sona bu kadar razı olabilirdi acaba? Belki de o yüzden intihar eden insanlar tabureyi kenara çekmez doğrudan tekmelerler. Geri dönüş imkanı olmayacak anlık bir karar vermek isterler. Çünkü o sonla karşılaşıldığı an "son"un soğuk yüzünden insanların çoğu kaçmaya meyillidir. Bizlerin sonsuzluğu istediğinden emin değilim. Çünkü sonsuzluğu kavradığımızdan da emin değilim. Bizim kaçtığımız "son"la yüzleşmek sadece. Çünkü sonsuzluk ve sürdürülebilir doygunluk çok tehlikeli kavramlar olarak duruyor zihnimin bir köşesinde. in time filmini izlemişsinizdir. Filmin başında bütün zamanını herifin birine verip intihar eden adam vardı. iste o herif bir insanın, sonsuzluk ve doygunluk olayına en çok yaklaştığı anı oynuyordu ve "bitsin!" istiyordu. Neden bitsin isteniyor biliyor musunuz? işte biraz da buna değinmek istiyorum son olarak. Umarım başta verdiğim mevsimler ve devamında ki bir kaç süreklilik ile ilgili örnekler hatırda kalmıştır. Şimdiye kadar yazdıklarımda öne çıkan başlıca sorunların en büyük müsebbibi dopamin hormonu ve türevleridir. dopamin gibi hormonların bir çok görevi olmakla beraber mutluluk, haz ya da ödül mekanizması olarak da bilinir ki dikkat çekmek istediğim nokta biraz da burası. Süreklilik arz eden şeylerde dopamin hormonu kademeli olarak düşmeye başlar. Sürekli aynı şeyleri yaptığınız zaman dopamin düşer, dikkat dağılır, haz azalır ve sıkılırız. Ancak başka şeyler, "yeni" şeyler, farklı şeyler yaptığımız zaman dopamin oranı birden yükselmeye başlar. Konumuz madem cennet. Cennet nimetlerinden alınan haz eşiği benim akşam yediğim peynirli salatadan aldığım haz gibi olmayacaktır elbette. Dünya nimetlerinden çok daha farklı bir oluşumdan söz ediyoruz.(buna yazının sonunda değineceğim.) Benim normal standartlarda aldığım hazzın çok daha üstü bir haz olacaktır bu. Ne bileyim dünya standartlarında ateşli bir seks deneyimi cennette vadedilen bir hazzın yanında çok daha düşük olacaktır. Buna somut bir örnek verecek olursak, hiç kullanmadım ama uyuşturucu türevlerinin vücutta etki ettiği haz ile doğal bir haz oluşumunu karşılaştırabiliriz. Uyuşturucu kullanımı max. dopamin hormonu salgılatır çünkü. Bundan sonra da vücut normal insanın yemek yerken, çalışırken, üretirken, seks yaparken aldığı hazzı alamamaya başlar çünkü bu konuda eşiği çok başka bir noktaya ulaşmıştır ve artık en azından bir önceki uyuşturucu dozunu arar. Bu da hayatın haz odaklarından keyif almamaya sebep olur. insan artık mutlu değildir. Çünkü artık daha fazlasını ister durumdadır. Ama cennette şöyle bir sorun var. Daha fazlası yok. Tanrı'nın nimeti olarak her şey zaten kusursuz. Buradan cennete bakınca bu ciddi bir sorun teşkil ediyor aslında. Bir de ruh ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bu ruh denen şey her neyse kesinlikle dualist bir ruh-beden ilişkisi olduğunu düşünemiyorum. Bu ruh her neyse mevcut organizmama işlenmiş bir yükleme olduğuna inanıyorum. Yani bugün bilgisayar ve yazılım ilişkisi gibi düşünmek mümkün. Yani beni ben yapan her neyse bedenimle beraber ben oluyorum. Peki bunları neden yazıyorum? Aslında tam olarak bilmiyorum. Yazmaya karşı bir zaafım var ondan belki de ama kesinlikle cenneti kötülemek ya da küçümsemek değil ben başka bir şey anlatıyorum. Yukarıda anlattığım tüm sorunlar aslında buradan cennete bakınca görünen ama bir türlü görmek istemediğimiz sorunlar sadece. Benim derdim bu farkındalık sadece. Cennet hakkında sürekli konuşuyoruz, atıp tutuyoruz ki başlıktaki ilk entry içler acısı bir entry bence. Cennet hakkında neredeyse hiç bir şey bilmiyoruz. Kuran da bundan zaten bahsediyor ama görmemezlikten geliyoruz. Hiç bir nefsin tatmadığı nimetlerin olduğundan bahseder kuran. Orası bambaşka bir yer. Eğer çatı bir kavram olarak düşünmeyi bırakır somutlaştırmaya çalışırsanız çuvallarsınız. işi dünya standartlarına dökerek anlamaya çalışırsanız çuvallarsınız. Fark ettirmeye çalıştığım nokta tam olarak bu. insanların hurilerle, gılmanlarla, vildanlarla kafayı bozmasının ve sürekli patinaj çekmesinin asıl sebebi bu. Cennet tasavvurları asıl noktayı fena halde kaçırmamıza sebep oluyor. Kuran tabii ki cennet tasvirleri yapıyor. Onlara bir lafım yok ama bu zihinlerde bir şey oluştursun diye yapılıyor cenneti kısırlaştırın diye yapılmıyor. Bunu nerden biliyorum derseniz kuran cennet tasvirlerini yaptığı gibi hem hiç bir nefsin tatmadığı şeyler olacağını vurguluyor hem de her nefsin istediği olacaktır diyor. Bu 2 detay öncelikli olarak cennet tasvirlerinin çok büyük kısmının müteşabih benzetmeli anlatımlar olduğu sonucunu çıkartır ki kimsenin görmediği bilmediği bir yer hakkında bu yöntemi kullanmaktan başka ihtimal yoktur. Bir diğer çıkarım için de 2 ihtimal var. Kuran örneğin altlarından ırmaklar geçen bir mekandan bahsediyor. Bu mekanın gerçeği buna benzer olacaktır tabii ki peki tek ihtimal bu mudur? Her nefsin arzusu orada olacaksa bir insan kutup iklimi isteyemez mi ya da daha uçuk başka şeyler de olabilir bu istek. Bu dünyada ziyadesiyle ahlaksız, yasak şeyler de olabilir bu istek. Bunun için 2 ihtimal şöyle; 1- insana yapılan müdahalelerle nefsi o tür şeyleri arzulamayacaktır. (buna benzer bir anlatım araf/43'te geçer. kalplerden kin alınacağı falan yazılıdır.) 2- hayır o tip cennet tasavvurları da vardır ancak kuran bir kısmını anlatmıştır. Bu iki ihtimal de son derece mümkündür. Ama işte mesele şu ikisinin de aslında pek bir önemi yok. Burada aslolan tek bir tane bir şey var. O da Allah'ın rızasını kazanabilmek, onu istemek, hayatın merkezine onu koyabilmek. Bunu da çok iyi yaptığım için falan söylemiyorum. Pek beceremiyorum ben de. Ama cennet tasavvuru üzerine biraz düşününce çuvallayacağınız çok belli. Yukarıdaki bütün sorun gibi görünen şeyler bundan ötürü işte. Allah'ın rızasını kazanmaya odaklamak bu yüzden önemli. Ödüllerin Allah'ın rızasını yanında neredeyse bir hiç gibi görünüyor olması demagoji değil. Realite! Şayet o isterse seni cennete ebedi bir yaşama sokar, her türlü nimeti verir ama var olduğun her güne lanet eder sancılar içerisinde kıvranırsın. Hikmet böyle bir şey galiba. O isterse cehennem ateşleri içerisinde mutluluktan havalara uçarsın. O isterse sonsuzluk bir lanet değil müthiş bir nimet olabilir. O isterse sürdürülebilir top haz noktası sonsuza kadar gerçekleşebilir. Kadir-i mutlak olmak böyle bir şey galiba. Benim anlatmak istediğim en önemli şey şu; sanıldığından tasavvur edildiğin çok ama çok daha büyük ölçüde aciziz. Bu aciziyet hissi inanılmaz boyutlara ulaşabiliyor aslında. Müthiş aciziz lan işte daha ne diyeyim. Ama öyle bir kibir var ki bizde... Ancak böylesi kuvvetli bir kibir hayatımızın neredeyse tamamında bu aciziyetimizi örtmeye yetebilirdi. işte bu kadar da tehlikeliyiz. Aciziyetimizi örtebilecek kadar güçlü olan kibirlerimiz ve hırslarımız var. Bu da sanırım yaradılıştaki müthiş dengeye bir örnek olabilir sanırım. Kurandaki cennet tasvirlerinin çarpıtılmasına hiç girmek istemiyorum. Çünkü komik. Cennet lan orası hemen her türlü anlatım olabilirdi aslında. Huri varmış yokmuş umurumda değil. Nedeni de şu yukarda yazdığım son paragraf. Her türlü nimet olabilirdi de hiçbir nimet olmayabilirdi de mesele Allah'ın ol demesiyle sınırlı. ister 100 bin huri olsun, ister binbir çeşit nimet olsun, isterse bu dünyada kötü ahlaksız görünen şeyler olsun, ya da bu dünyada acı çekebileceğimiz şeyler cennette nimet diye sunulsun fark etmez ki. Allah'ın rızasını kazanmışların yurdu olarak cennette olmak yeterli. Konseptin ne olduğu zerre önemli değil. Allah'ın ol demesiyle sende oluşturacağı hissiyat önemli. Gerisi algılayabilmemiz adına somutlama örneklerinden başka bir şey değil. Mesele Kadir-i mutlak olanın neyi hissettireceği aslında. Başlıktaki ilk entry içler acısı, yapılan cennet tasvirleri içler acısı, olayların buna endekslenmesi içler acısı bence. Çünkü düşününce mantıklı değil. Buradan bakarak cenneti görmeyi planlamak mantıklı değil. Buradan yapılacak maksimum şey çatı kavram olarak sürdürülebilir mutluluk ve haz olabilir. Nasıl olduğu hiçbir şekilde anlam ifade etmiyor. işte bu yüzden Allah'ın rızası her şeyden önemli... "Hiç kimse, yaptıklarına karşılık onlar için hangi göz aydınlığının saklandığını bilmez. (Secde/17)" Cennetin bir kısmı kuranda somutlaştırılıyor sadece birazcık anlayabilelim diye. Nesneler olarak nihai amaç edinelim diye değil. Bana Allah'ın rızasını kazananların yurdu cennet nasıl bir yer diye sorulsaydı eğer; "Yapılmış tüm cennet anlatımlarının toplamı neyse onun 'değilidir' derdim." Çünkü mantıklı değil. Somutlaştırmak da görmek değil. Buradan bakarak kimsenin tatmadığı, görmediği, bilmediği bir mekanı göremezsin. Görsen de pek bir anlam ifade etmez. Cennet aslında Allah'ın sana orada hissettirdikleridir. Öpüyorum...
      1karışık okudum kardeş ve sözlükte böyle düşünen birinin olması beni mutlu açıkçası , en hayırlı ölüm en güzel mertebe nasip olur inşallah - erzurumlumilena 03.05.2017 20:04:04 |#3234844
    13. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sevdi̇ği̇mi̇z i̇nsanlarin öldükten sonra olmalarini umduğumuz yer...
    14. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      i̇nsanlar depresyona girip intihar etmesin diye var olan yada olduğu düşünülen mekan.
    15. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      muhtemelen kapısından döneceğimiz yer ve bir daha da o kadar yaklaşamaycağımız...
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gitmek istediğim yer ama gereken her şeyi yapmıyorum ne yazık ki
    17. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu cennet demektir.
    18. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      nasıl bir yer bilmiyorum ama memleketimin (urfa) 60 derece olduğunu duyduğumdan beri, klimalı bir mekandır diye düşünüyorum.
    19. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      allah'ım oradaki şarap şelalerinden tatmak için buradakilerden içmiyorum ama yine de sen bilirsin.
    20. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ahmet enes'in leziz şarkısı. sözlerinin eski edebiyat kokması, verdiği öğütler, yumuşak ama etkili tınısı.. her unsuruyla takdire şayan. "boş yere kimseyi oyalayıp üzemem. geçici şeylere heves edip üzülemem. fikrim, hevesimi alt etsin.." cennet --- spoiler --- hani fani bu hayat, ümit bağlayamam. olmadı diye oturup ağlayamam. gönlü geniş olan sükutu öğrensin.. sevgimi yok yere ele bağlayamam. gelir mi diye hayallere sığınamam. kemale eren kendinden versin.. sevdim, kaç kere bilemem. yaşadım, yok inkar edemem. bıktım, senle baş edemem ben.. zaman, öyle de geçiyor. hayat, böyle de bitiyor. ama umudum cennetten.. ben dalkavuk olanı hizaya getiremem. sorma bana, ben görünmezi göremem. merak eden kendine yönelsin.. boş yere kimseyi oyalayıp üzemem. geçici şeylere heves edip üzülemem. fikrim, hevesimi alt etsin.. sevdim, kaç kere bilemem. yaşadım, yok inkar edemem. bıktım, senle baş edemem ben.. zaman, öyle de geçiyor. hayat, böyle de bitiyor. ama umudum cennetten.. ben gözü görmeyene resim gösteremem. değerimi bilmeze değeri öğretemem. o önce, ee haddini öğrensin.. biten sevgiye imrenip özenemem. boş sözü duyup düstur edinemem. eden, kendine ah etsin.. bildim, lakin söylemem. gördüm, ama izah edemem. dünya, senle baş edemem ben.. zaman, öyle de geçecek. hayat, böyle de bitecek. ee bitsin, umudum cennetten.. sevdim, kaç kere bilemem. yaşadım, yok inkar edemem. bıktım, senle baş edemem ben.. zaman, öyle de geçiyor. hayat, böyle de bitiyor. ama umudum cennetten.. --- spoiler ---
      0bkz. selim gulgoren - guardiyollamorinyo 06.06.2018 18:41:11 |#3530265
      0ne olur ne olmaz notu; şarkının sahibi ahmet enes, mundar eden de selim gülgören. gerçi selim yapmasa ferhat göçer yapardı orası ayrı.. - louis froziel 06.06.2018 18:52:55 |#3530480
    21. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      varsa eğer, hiç kimse oraya gidemeyecek. dünyada insanlar açlıktan ölürken normal bir hayat yaşayıp can verdikten sonra cennete gideceğine inanan insan ya tam bir şark kurnazı ya da ahmaktır. en iyilerimiz bile en fazla kapısının önünde falan takılabiliriz bence. sonra, oradan da kovuluruz.
      3Cennetten çiçek toplarız abi senle :) - hyper 28.07.2020 07:18:28 |#3871224
      7Dövme yapıyorum ayağına kızları götür, sonra imana gel. Yerler mi be! - patiklipenkuenn 28.07.2020 12:07:13 |#3871372
      0Açlıktan ölen kişi sensen gitmesi o kadar da zor değil. Tanrı heralde kıyak geçer - fyodor_tg 28.07.2020 12:08:44 |#3871374
    22. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bizden alınanlara karşılık sus payı olsun diye vaat edilen olgu ya da yer bilemedim şu an., Umuyoruz ki altı boş çıkmaz .
    23. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Arzuların devamı cenneti, adalet beklentisi cehennemi yaratır. Ben ikisininde olmasını istiyorum. Dünya böyleyken bir gün herkesin hak ettiğini bulacağı günün var olmasını istiyor insan. Umarım vardır
    24. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      az evvel şu; (#2246792) entrym artılanmış. her kimse çok teşekkür ederim, sayesinde uzun zamandır dinleyip söylemediğim bir şarkıyı yad ediyorum şu an. "ben dalkavuk olanı hizaya getiremem. sorma bana, ben görünmezi göremem. merak eden kendine yönelsin.." keşke her şarkının sözleri bu kadar "dolu" olsa.
    25. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bütün dini inanışlara göre müminlerin ölümden veya kıyametin kopmasından sonra sonsuz mutluluk içinde yaşayacakları yer.
    26. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır. (Bakara Sûresi - 25.Ayet) İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar. (Bakara Sûresi - 82.Ayet) (Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür. (Âl-i İmran Suresi- 15.Ayet) Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! (Âl-i İmran Suresi- 133.Ayet) İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! (Âl-i İmran Suresi- 136.Ayet) Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır. (Âl-i İmran Suresi- 195.Ayet) Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır. (Âl-i İmran Suresi- 198.Ayet)
    27. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "cennet muhallebiden duvarlar demek değildir sayın yetkili cennet insanların birbirlerini dinlemeleri demektir birbirlerine aldırmaları birbirlerinin farkında olmaları demektir"
    28. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      din kitaplarında anlatılan yer değildir. yani, 7/24 hurilerin-nurilerin volta atıp, insanların şarap içip yan yatarak keyif çattığı. cennet, en başta mutlu ve huzurlu bir aile tablosu, daha sonra, barış ve bolluk içerisinde yaşayan insanlıktır. bu yüzden, öte tarafta aramayın cenneti. zira arsası burada. onun adı ise dünya. ve biz onun üzerine cenneti inşaa etmek zorundayız. edemiyorsak da birileri bir tarafta cenneti bu dünyada yaşarken, insanlığın ezici çoğunluğunun daha ölmeden içine düştüğü cehennemi bu tarafa getirmek!
    29. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şu dünyada yaşayan fakir bir müslüman olarak kendimi cennet rızıklarıyla motive etmem gerektiği aklıma geldi. ama sonra cennete giremeyecek kadar günahkar olduğum da aklıma geldi. gitti iki dünya da.
      2de ki: "ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! allah, günahları tümden affeder. çünkü o, mutlak gafur, mutlak rahim'dir." zümer, 53. - waldeinsamkeit 27.06.2021 00:01:52 |#4199891
    30. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Vedat Sakman’ın bir şarkısı. Şarkı mı bilmiyorum tam, şarkımsı şiirimsi bir şey. (Pek anlamam böyle türlerden falan) Sözleri bana biraz fazla anlamlı geliyor, bu şarkı hem huzur veriyor hem de ölüme çekiyor beni. Garip şeyler yaşatıyor işte. Öyle dinlerken bi içimi dökeyim dedim be sözlük. Bi de burada eskisi kadar aktif değilim ve bir anda sözlük aşkım, özlemim arttı gibi hissettim. Bir sürü şey yazmak istiyorum buraya (daha çok saçmalıyorum biliyorum). Her neyse herkese kalbinin güzelliği kadar güzel bir gece diliyorum, öpücüklerr Sözünü ettiğim şarkı için tıklayınız Ayrıca; (bkz: ülkede vedat sakman dinleyen tek kişi olmak)
    31. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sevdiğim bir Ahmet Enes şarkısı. kulaklık icat edilmeden önce bu şekilde dinleniyordu
    32. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sonsuz mutluluk ne kadar mutlu edebilir ki insanı.
    33. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      etrafı çevrili, korunaklı yer, bahçe gibi anlamlara gelen aramice kökenli sözcüktür.
    34. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      öldükten sonra gideceğim yerdir. (bkz: sırat köprüsünden ışık hızıyla geçmek)