bugün
yenile

    kendinle dertleşmek

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Asfalt yola saçılmış hızlı adımlarımı topluyorum. Ruhumun çaresizliğini, midemi yavan bir ekmekle besler gibi dünyevi bir zevk; bir motor sesiyle besliyorum. Açlıktan ölmemek tek amacım olsaydı bir parça hamurla doyardım, mideme reva gördüğüm bu yoksulluğu biraz oldun vücuduma da yakıştırsaydım… …pahalı bir makinede öldürmeyi kendimi, tek ihtiyaç olarak duymazdım. Parayla kendimi doyurabilmeyi başarıyor olsaydım çoktan kusardım. Bu aşırılıklar bana yetseydi kustuklarımı yutmazdım! En’in bile en’ini tüketip tükürüklerimi yalamaz; göz yaşlarımı tükürdüklerime, hırsıma bulaştırmazdım! Harmanlamayı bilseydim eğer, üzüntüm ve hırsımdan birini; yıllandıkça bir şarap gibi yıllanan bedenimde, bir tortu olarak bırakırdım! Büyüdükçe sarhoş olmazdım; her birinde ak yuvarlar, koyuluğunda yok olmazdı koyulaşan kanımın. Oysa ne kadar parlaktı gözlerim; çehresi keskin çenemi çepeçevre sarıyordu, elmacıkları yanaklarımın. Güçlü kemiklerim, ince fakat kanatılmaya ramak kalsa da; yırtılması zor bu elastiki derimde bir elma halini almışlardı ben büyüdükçe, tıpkı annem gibi. Şimdiyse o küçülüyordu; üstelik incelmekle kalmıyordu kemikleri, zayıflarken teni; bir beden gibi küçülüyordu bedeninin ta kendisi. Arttıkça sesi açlıktan öldürürcesine yoksun bırakıyorum insanlıktan kendimi. Gözümün önündeki ibre sağa doğru yol aldıkça; gözlerimin önündeki geçmişimi de geleceğimi de yolun en soluna kaydırmak istiyor, tüm hayatım siyah bir film şeridinde kaybolurken kendimi bir beyazlığa bırakmak istiyorum. Tozu dumana bularken Cennet’e gitmek her ne kadar mümkün olmasa da Cehennem’e kadar yolumun olmayacağını bilecek kadar tanıyorum. Tanıyorum, nerede doğduğunu hatırlayamadığım bu bedenin ruhunun Araf’a doğduğunu. Bu yüzden ne beyaz bir toz bulutuna ne de karanlığa hapsolamadım. Tanrı Cennet’e layık görseydi beni, baş kaldırır günahların ateşlerine bulanır yana yakıla Cehennem’i arzulardım ama orada da Şeytan’a isyan çıkarırdım. Ben buydum. Tıpkı dünyadaki gibi, orada da bir evim olmazdı. Ne bir kafir ne bir evliya. Ne Tanrı’sına sığınan üç yanlışı bir doğrusunu götüren bir insan ne de bir doğruyla üç yanlışa sebep olacak seçimler yapmış biri. Küçük bir çocuk, mahşerde ailesini arama hakkına sahip olmayan. Ailesi bile olmayan. Yoksun kandan. Oysa ki kansız değildim, sadece kanım çekilmişti ruhumdan. Öyle soğuk, öyle sıcak. Öyle Araf’ta yaşayan.
    ... diğer entiriler ...