bugün
yenile

    intihar

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    İnsanın kendi hayatına son vermesi olayıdır. Son zamanlarda epey artmıştır ve maalesef artmaktadır. Çünkü kendimizle kavgalıyız. Hoş varoluşsal depresyonda ben de aklımdan geçirmiştim ve cesur olsaydım, Allah'a itaat etmeseydim yapardım da. Merak etmeyin, ölmenin bayılmak olmadığını biliyorum. Arkadaşlarımı ve birkaç akrabamı toprağa vermiş birisiyim. Önce işin bilgisine gelelim. Bana göre Sosyoloji'nin harbi babası Emile Durkheim. Yıllar önce bu konuyu 4 farklı kategoride incelemiştir. Durkheim babamıza kulak verelim ; 1- Egoist (Bencil) İntihar ; Bireyin toplumsal çevresi ile bütünleşememesi sonucu oluşan intihardır. Bir anlamda bireyin toplumsal bağının zayıflaması ya da kopması, intihar eğilimini artırmaktadır. Örneğin Katolik kilisesi mensupları toplumla daha bütünleşmiş oldukları için, intihar eğilimlerinin de az olduğunu iddia eder. Öte yandan bireyciliğin daha yüksek olduğu Protestanlıkta, birey ile toplum arasındaki bağ daha zayıftır. Dolayısıyla bu durum, Protestanlar arasında egoist (bencil) intihar oranlarının artışına yola açmaktadır. Öte yandan Yahudiler, tarih boyunca çok fazla dış baskıyla karşı karşıya kaldıkları için, diğer dini gruplara göre kendi aralarında daha çok bütünleşmişlerdir. Bu durum, Durkheim’a göre Yahudiler arasında, intihar oranlarının düşmesine yol açmaktadır. Durkheim, aile bağlarının zayıflamasının, egoist intihar oranlarını artırdığını ileri sürmektedir. Aile bağlarının güçlülüğü ölçüsünde, intihar eğilimi zayıflamaktadır. O’na göre, burada asıl belirleyici, aile üyelerinin kişilik özelikleri değil, aile bağlarının gücüdür. Bu sebeple bekarların egoist intihar eğilimleri, evlilere göre daha yüksektir. 2- Altruist (Elcil) İntihar ; Bu intihar türü egoist intiharın zıddıdır. Kişinin toplumla bağının çok güçlü olmasından kaynaklanır. Burada birey, grup kuralları ve normları gereği intihar etmektedir. Örneğin, Hint kastlarında dul kalan kadının, kendisini cenaze ateşinde yakmasının beklenildiği ifade edilir. Durheim’a göre, sadakat kavramına büyük önem veren askerler arasında, intihar oranları, sivillere göre daha yüksektir. Yine Japon ailelerin aralarındaki bağlar son derece sıkıdır ve Japonya’da intihar oranı, halâ diğer toplumlardan daha fazladır. Durkheim, aşırı bireyciliğin de, aşırı toplumculuğun (ya da topluma bağlılığın) da intihar oranlarını artırdığını ileri sürmüştür. Grup bireyden daha önemli hale gelince, bireyler, kendi hayatlarından çok daha kolay bir biçimde özveride bulunabilmektedirler. Japonlar arasındaki hara kiri geleneği altruist intiharın bir başka örneğini oluşturmaktadır. 3- Anomik (Kuralsız) İntihar ; Durkheim için anomik intihar, toplumdaki normların çözülmesinden kaynaklanan bir intihar türüdür. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, toplumu bir arada tutan kurallar (normlar) çözülür. İnsanların davranışlarında kullanabilecekleri ölçüt bulmaları güçleşir. Nitekim kriz dönemlerinde intihar oranlarının ani yükselişine tanık olunur. Bireyin yaşamındaki olumlu veya olumsuz bir kesinti, son derece streslidir. İstikrarlı bir toplumda insanlar aşağı yukarı neler olabileceğini kestirir ve beklentilerini de ona göre ayarlar. Ekonomik düzendeki olumlu veya olumsuz ani bir değişiklik sınırları ortadan kaldırır. İyi ve kötünün ne olduğu konusundaki standartlar muğlaklaşır ve geleneksel davranış kalıpları yol gösterici olmaktan çıkar. Başarı ve başarısızlık arasındaki hat, bulanıklaşır. Yine boşanmaların yüksek ya da kolay olduğu ülkelerde, anomik intihar oranının yüksek olduğu ifade edilmektedir. 4- Fatalist (Kaderci) İntihar ; Bu intihar türünü Durkheim, net olarak ortaya koymamıştır. Anomik intiharın zıddıdır; bireyin üzerinde baskı yapan kuralların katılığından kaynaklanır. Durkheim buna köleleri örnek verir. Ancak bu intihar türünü Durkheim, sadece bir dipnot olarak açıklamıştır. Bir intihar olayı, birden fazla intihar türüyle benzeşebilir. Örneğin, Durkheim, insanlar boşandıklarında, egoizmin ve anominin birlikte yer aldığını ifade etmektedir. Özetle ifade etmek gerekirse Durkheim, üç ana intihar türünü belirmiş ve bunların temelindeki sosyolojik faktörleri ortaya koymaya çalışmıştır. Birey ve toplum ilişkisinde toplumun belirleyiciliğini savunanlar açısından Durkheim’ın bu çalışması son derece önemlidir. Öte yandan günümüzde konuya “Birey mi toplumu, toplum mu bireyi belirliyor” gibi, dar bir deterministik ilişki içinde bakmak yerine, bunu karşılıklı etkileşim süreci olarak düşünmek daha doğrudur. Gerçekte sosyolojik araştırmaların büyük bir çoğunluğu, bireylerin gözlenmesini ve konuşulmasını kapsamaktadır. Sosyolojik bakış, toplum ve birey arasında tek yönlü değil, çift yönlü düşünmektir. Bireyler eylemleriyle toplumları yaratırlar, fakat açıkça bireyler de toplumlar tarafından yaratılırlar. Yani birey kavramı toplumsal olarak inşa edilmiştir. O yüzden, ailenizle aranızı iyi tutmaya çalışın. Sevin, sevilin, ama kendinizi ezdirmeyin, asla kullandırmayın, her zaman her şeye hazırlıklı olarak bir hayat sürün. Her ihtimali düşünün, güvensiz olmayın ama arada sırada sorgulamaktan kimseye zarar gelmez. Zaten insanlar teknoloji ile birbirinin gözlerine bakmaya bakmaya, her şeyi anlık yaşayarak, tüketerek, tüketmeye doymayarak ve bencilleşerek bu durumda. Öyle benciliz ki, 3 dakika işe erken gideceğiz diye trafik halinde kavga edecek kadar gözümüz dönmüş leş benciller ordusuyuz. Çayından 1 yudum daha fazla alabilmek için sadece ha. Geç kaldığından falan değil. Ruhlara ve kalplere dokunan. Dokunmazsınız, yarın belki de en yakınlarınızın morgda cesedine dokunursunuz. Ben çok konuştum. Çünkü çok şey atlattım. Üst komşum 4 yıl önce gözümün önünde bir Pazar sabahı çatıdan attı kendisini. Ben her onu gördüğümde halini hatırını sorardım, ayak üstü sohbet ederdik. Gözlerinin içi gülerdi. Emekli Subaydı, evinde gülmüyormuş besbelli. Kızlarına bakmadığı gibi bana bakar. Babam ve benle sohbet etmeye bayılırdı. Çok naif adamdı. Tanısanız bu adam mı Subay ulan derdiniz? Ama ne oldu. Karısı Şizofren oldu yaşlanınca, kızları sormaz oldu. Ara ara adam ve eşiyle ilgilendiler. Rasim abim dayanamadı, attı kendisini aşağıya gözlerimin önünde. Kendimi öyle suçladım ki... Ona daha fazla dokunamadığım için kendimi günlerce suçladım. Bir cana dokunmak ve senin dokunuşunla kurtulması öyle kıymetli ki ama ben beceremedim, elime bulaştırdım. Söz Rasim abi, senin şerefine içeceğim ilk fırsatta. Toprağın bol olsun.
    ... diğer entiriler ...