bugün
yenile

    şu an hissedilen duygu

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    insanlardan çok büyük iğreniyorum var ya. ben de ara ara hıyarlaşıyorum. organik bir hıyar olmak bunu gerektirir azizim. ben geçmişimi özlüyorum mesela. öyle sıradan bir nostalji değil benimkisi. bayağı özlüyorum. çocuk olmayı, çocukluğumu ve çocukluğumun insanlarını.. insan, neden geçmişini özler ki? hayır yani, neden? ne güzel anı yaşasana geri zekalı adam. her şey eskince mi kıymetlenir ya da eskiyen günler eskidikçe mi güzelleşir? yoksa sahiden mi güzeldi ulan o yıllar? tek dertlerimiz ; - oğlum cips hava alıyorsa ondan taso yoktur bak diyip cips alırken 35 kez elleye elleye seçerdik mesela. - hoşlandığımız bize yüz vermeyince biraz ağlar geçerdik. - akşam ezanında sonra, gece de dışarı çıkıp saklambaç oynayabilir miydi derdimiz. şimdi ise komşuna bile yabancısın ulan. ne ara böyle kutuplaştık biz 25-30 yıldır? milenyum dedikleri bu muydu gerçekten? 25 yılda sevgi bu kadar içi boşalan bir kavram mı oldu? nasıl buraya evrildik? nerede oğlum turgut uyar, ümit yaşar oğuzcan gibi adamlar, nilgün marmara gibi kadınlar belki de bu dünyanın geleceğini görüp o yüzden intihar etti nilgün marmara, buna dayanamadı ve hiç kimse "neyin var?" diye sormadı, sorsa da anlamadı, anlamaya çabalamadı ya da anlamak istemedi. 25 yılda nezaket bu kadar mı çığ ve zayıflık göstergesi oldu? eskiden karşılaşılsa sokakta 15 dakika edilen ayak üstü sohbetlerden, asansörde göz göze gelince "günaydın, nasılsın yahu?" denmemeye nasıl evrildi? emile durkheim gibi en baba sosyolog mezardan çıkıp gelse bunu izah edemez. siz ne halt ediyorsunuz amına koyduğumun sik kafalı japon askerleri diye siktiri çeker. 25 yılda güvensizlik nasıl işledi ve kanımıza ve nasıl bu kadar çabuk kabullendik! direnmeden, çablamadan, hemen boyun eğdik. bakın biz eskiden bazen arkadaşlarla bilmediğimiz mahallere giderdik. oynamaktan o kadar yorulurduk ki, eve dönmeye üşenir o mahallenin teyze ya da amcalarının kapılarına gider ve hiç tanımadan, etmeden ve de onlar da bizi tanımadan ; - amca, ben susasım derdik. amca su verirdi, teyzeye acıktım derdik, teyze hemen ekmek arası peynir, salçalı ekmek ya da boş yavan ekmek verir yollardı. sorgulamadan, güvenerek, tanımadan, çünkü bilirdi ki onlar aşağı/yukarı mahallenin çocuklarıdır. sima olarak mutlaka görmüştür sokakta oynarken. çocuk işte diyip kırmazdı. şimdi kapılara son model kameralar ve alarmlar taktırıyoruz mesela. kimse kimseye menfaati düşmeden bir "nasılsın?" demeyi bile esirgiyor. böyle şerefsiz, böyle karaktersizler sürüsüne dönüştük. kendimiz tertemiz, etraf suçlu her zaman. öz eleştiri kültürümüz de bitti tamamen. eskiden aşk çok güzeldi. insanlar birbirlerini eksikliklerinden tamamlardı, olduğu gibi kabul ederdi, sevdiği adam parasız kalsa da çekip gitmezdi, sevmek isteyince sevebilirdi. bahane uydurmazdı, reddederken bile öyle naif ve zariftiler ki.. şimdi nerede o mona rosa, üvercinka, anna olan kadınlar ve onları şiir eden adamlar.. ben olamadım. ben çok seviyorum. halen sevmek istiyorum ama sevecek kadını bulamıyorum o yüzden yalnızlığı sevmeye karar verdim. tekrar soruyorum, bu hale nasıl geldik biz? her şey eskince mi kıymetlenir ya da eskiyen günler eskidikçe mi güzelleşir? yoksa sahiden mi güzeldi ulan o yıllar? kesinlikle o yıllar daha güzeldi. yarın çıkıp arkadaşlarımla taso oynamak istiyorum ben artık. canım da bir salçalı ekmek çekti ki, sormayın gitsin.
    ... diğer entiriler ...