Gerçekten çok acayip bir şiir. İçinde tuhaf tuhaf sorular, yakarışlar, sitemler ve tespitler var. Hiç abartmadan söyleyeyim ki bu şiir üzerine 2 cilt roman yazılır.
Çok kıskanıyorum bu şiiri. İçindeki ifade gücüne, şairin ferasetine, cüretkarlığına, çıplaklığına...
Ben bu şiiri okuduğum bazı zamanlar gözlerim doluyor ya. Top gibi oturup ağlayasım falan geliyor. Hiç hoş değil.
Çok acayip şiir. İnsanı birden ceset torbasına çeviriyor. Böyle etlerimde sinekler falan dolaşıyor.
İlk dize; "Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı, ölmedim genç olarak"
Bir soru: Bu giriş cümlesini şair hangi ruh haliyle, ne hissederek yazmıştır sizce, biliyor musunuz?
-Ben biliyorum.
"Öl(e)medim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende."
-Hakkım olsaydı eğer bir genç olarak gürültülü bir ölüm yazardım deftere,
hakkım olsaydı eğer, münacaat'a gerek kalmazdı.
Hakkım olsaydı eğer, bu haksız yaşam huzursuzluk vermezdi bana.
Bir tavsiye: "Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi"
Aşk hakkında bütün tavsiyeler hükümsüzdür. Tek hüküm yalnızca onundur. Vakitsizlik benim öğretmenimdir. Beklemek benim zindanımdır. Karakterim ise isyan ile meşhurdur. Geçiyoruz.
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti (Geçerli tek bir mazeret varsa o da budur herhalde. Geri kalan diğer her şey haddi aşmaktır.)
Bir itiraf:
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.
Şairle çok ortak yönümüz var. Neyse ki ben hala ondan gencim.
Bir yanlış: Hata yapmak fırsatını Adem'e veren sendin
Bir kabulleniş: Bütün suçlarımın tek bir sorumlusu var o da benim. Bana fırsat vermeseydi de ben bir yolunu bulur o hatayı yine yapardım. Belini kırdığım insanlığım, şeytanın bacağından yapılmadır.
Gençtim ve hatalarla dolu bir yaşanmışlığın ortasına sadece tek bir doğruluk payı bıraktım: orada bir kişilik yer var. Orada bıraktığım pay göğsümde parlayan bir madalyon. Bu yaşa erdirdin ya beni, ben sana kızmaktan vazgeçtim, bu yaşa erdirdin ya beni, bu yaşlara gelmeyi hiç istemezken, gençtim ve almadın ya canımı, ben senin planlarınla uğraşmaktan vazgeçtim, bu yaşa erdirdin ya beni, teşekkür ederim.
Gençtim ya ben hani; ne fark eder deyip geçmiştim ya tüm her şeyden. Sen bana merhamet et, gençtim ve sen almadın canımı. Hata yapmak lüksünü kullanıyorum. Vardır bir bildiğin deyip geçiyorum şimdi.
Ben bilerek farkı istedim ve avcumda yazılı olan yazgımı sımsıkı tuttum kimseye göstermedim. Biliyorsun sır tutmak için sırlar icat ettim. Bu yaşa tek başına erdirmedin beni, ben de çok çabaladım biliyorsun. Birlikte geldik buraya. Gençtim ve almadın canımı.
"Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık."
"Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher."
"Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?"
Şimdi sussun artık şair.
Tütmesi gereken ocak.
Taşınacak suyu göster
Kırılacak odunu
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana ya rab!
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme.
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme.
Anlatma bana efsunlu hikayeler, bırak şimdi büyüyü.
Hiç görmediğim bir şey göster.