bugün
yenile

    livro do desassossego

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Benim için yeri gerçekten özel olan kitaplar arasındadır bu kitap. Yani özel derken şunu kastediyorum; en yakınlarım bile pek bilmezler bu kitabı ne kadar sevdiğimi. Bu kitaptan çok mu etkilendim ve kitap beni değiştirdi mi, yoksa zaten bu kitabı çok sevmeye yıllar içerisinde kendimi çok mu hazırladım onu pek ayırt edemiyorum açıkçası. Ama bu kitabı asıl özel kılan şey onu okuma deneyimimle alakalı bence. Ben bu kitabı hemen her yerde okudum arkadaşlar. Malum epey kalın bir kitaptır kendisi ve haliyle okumam da niceliksel hacminin de ötesinde epey uzun sürdü. İlk aldığımda bir kafede bir kahve içerken çıkartıp biraz karıştırmak istemiştim. Kafelerde, kalabalık yerlerde, toplu taşımada ve hatta kütüphanelerde bile kitap okumaktan hiç hoşlanmam. Ama tuhaf bir şekilde kitabın ilk bölümünde ufak bir sunuş vardı. Kitaptaki Günce'yi okumadan önce bu günce'ye nasıl ulaşıldığı anlatılıyordu ve bir yandan da Güncenin sahibi Bernardo Soares'le ilk karşılaşma alelade bir biçimde tasvir ediliyordu. Öyle çok detaylı bir tasvir değil yani. İlk karşılaşmanın bir kafede olması ve o kafenin asma katında her gün oturup sigarasını saran ve kitabını okuyan adamı tarif ettiği 4-5 cümlede çok alakasız bir biçimde benden bahsediliyormuş gibi hissetmiştim. :) O andan itibaren de sanki kendi güncemi okuyormuşum gibi, sanki bana ait olan, aslında benden çıkmış bir hayali karakterde kendimi okuyormuşum gibi hissettim ve kaptırdım gittim. Ki zaten Pessoa'nın da Bernardo Soares'i yaratırken aslında kendisinin kurgusal dünyada bir yansıması olarak yarattığı söylenir. Aynı anda hem ben ben olmuştum, hem pessoa, hem soares falan filan işte. Tuhaf bir histi. Tarif edemiyorum. Kitapla ilk karşılaşmam böyle oldu yani ama şaka yapmıyorum gerçekten her yerde okudum ben bunu. Kafelerde, sokaklarda, parklarda, camilerde(evet), kaldırım taşlarında, sattıkları boktan kahveleriyle beraber benzinliklerde, dağda(gerçekten), bayırda(mübalağa), yağmurda(değil), çamurda, rüzgarda, yol kenarlarında ve ormanlık alanlarda. Ayaklarımın beni götürdüğü hemen her yerde okudum yani ben bunu. Evet, evde okuduğum kısım 3'te 1'i bile değildir. Hala kitabın her tarafı hasarlıdır bu yüzden. Yağmurda ıslanmasından ötürü sayfaları deforme olmuştur, çamura bulaştığı için hala sayfaları lekelidir, üzerinde ezikler ve yırtıklar bile mevcuttur. kitaplığımdaki en çok hırpalanan kitaplardan birincisidir. İkincisi de yürümenin felsefesi isimli kitaptı. Mesela şu entryi(#2313353) yazdığım günü unutmuyorum. Her yerde Huzursuzluğun Kitabını okuduğum günlere denk gelen dönemin içerisindeki günlerden bir tanesiydi çünkü. Donuma kadar ıslanıp eve gelip o entry yazmıştım. :D Neyse işte konumuz bu değildi ya. Uzun zaman sonra ilk defa elime geldi tekrar bu kitap. Ben de alır almaz şak diye rastgele bir sayfasını açtım. Açtığım bölümü işaretlemişim zaten. Tamamen tesadüf eseri denk gelen bir bölümdü. Ama görür görmez hatırladığım bir bölümdü ayrıca. O zaman da epey ilgimi çekmişti, şimdi de çekiyor. Böyle rastgele denk gelişler hoşuma gider. Oturdum tüm bölümü buraya yazdım ben de. Dursun burda. --- spoiler --- 412 Istırap Molası H.K. Gurur bile teselli olmuyor. Kendimi ben yaratmadığıma göre gururlanacak neyim var? Benliğimde övüneceğim bir şeyler olsaydı bile, övünülmeyecek olanlar onları katbekat aşardı. Hayatımı gömüyorum. Düşlerde bile ayağa kalkmaya yeltenemeyecek haldeyim, ruhumda bile o derece unutmuşum nasıl çaba sarf edeceğimi. Metafiziksel sistemleri kuranlar, psikolojik açıklamalar, henüz ıstırabın acemisidir. Sistemler getirmek, anlatmak gene bir şeyler inşa etmekten başka nedir ki? Ve bütün bu düzenlemeler ayarlamalar, örgütlemeler, hayatın gerçekleşen -yani hazin bir şekilde başarıya ulaşan bir çabasından başka nedir? Karamsar mıyım? Hayır, değilim. Acılarını evrensel dile tercüme edebilenlere ne mutlu. Ben ise dünya hüzünlü müdür, değil midir bilmem, doğruyu söylemek gerekirse umrumda değil, başkalarının acılarını önemsemediğim gibi, aynı zamanda tedirgin olurum onlardan. Ağlamaktan, inlemekten kaçındıkları anda(beni ürpertir bu) ıstıraplarına dönüp bakmam bile -içimde onları küçümsemenin o büyük ağırlığını duyarım. Ama kendi adıma hayatın yarısının karanlıksa, yarısının da aydınlık olduğuna inanmak isterim. Karamsar değilim. Hayatın iğrençliğinden değil, kendi hayatımın iğrençliğinden yakınırım. Benim için yalnızca kendi varlığım, acı çekmem ve kendimi acıdan ayrı olarak hayal bile edemeyişim önemlidir. Düşlerle yaşayanlar arasında mutlu olanlar, karamsarlardır. Onlar dünyayı kendi suretlerine göre şekillendirir, böylece kendilerini hep evlerinde gibi hissederler. Ben ise en çok, dünyanın gürültüsü ve neşesi ile hüznüm, sıkıntı yüklü sessizliğim arasındaki farktan dolayı acı çekerim. Hayat bütün acıları, tasaları ve iniş çıkışlarıyla ne de hoş ve neşelidir kim bilir, eski bir arabanın içinde rahat rahat giden seyyahın gözünde olduğu gibi. Istırabımı Yücelmenin bir işareti olarak bile göremiyorum. Istırap sahiden buna işaret eder mi, onu da bilmiyorum. Ama öyle önemsiz şeylerden canım yanıyor, öyle alelade şeyler beni incitiyor ki, bu faraziyeyi benimseyerek, bir deha olduğum faraziyesine hakaret etmeye cesaret edemiyorum. Batan güzel güneşin görkemi, olanca güzelliğiyle yüreğimi dağlıyor. Ne zaman bu manzarayı görsem, derim ki kendime, mutlu bir adam için bunu seyretmek ne büyük bir zevktir kim bilir! Ve bu koca kitap, upuzun bir şikayettir. Yazılıp bittikten sonra, "Sô şiirleri" Portekizin en hüzünlü kitabı olmaktan çıkacak. Bu ıstırabın yanında, geri kalan bütün kederler sahte ya da gülünç geliyor. Mutlu insanların acılarıdır onlar ya da yaşayan ve yakınan insanların. Benim çektiğim acılar ise, hayatın bir tutsağına, kenara itilmiş bir varlığa aittir. Hayatla benim aramda... Öyle ki, sıkıntı veren ne varsa görüyor, sevinç uyandıran şeyleri ise hiç hissetmiyorum. Yeri gelmişken fark ettim ki acıyı etimizde duymaktan çok görüyor, neşeyi ise görmekten çok hissediyoruz. Düşünmekten ve görmekten sakınarak az da olsa gönlünü yatıştırabilir insan, keşişler, bohemler ve serseriler gibi. Ama ne olursa olsun acı, önünde sonunda gözlem penceresinden, düşünce kapısından girecektir. --- spoiler ---
    ... diğer entiriler ...