bugün
yenile

    özlem

    13
    +
    -entiri.verilen_downvote
    6 yaşında boğazına leblebi tozu kaçtığında öksürmekten kan kırmızı olmuş gözlerine baktığımda sevmiştim onu. Ayaklarım kıçıma çarpa çarpa koşup getirdiğim suyu uzattığımda birşey demem gerektiğini anlamıştım. 7 yaşında okul bahçesinde rüzgardan dağılmış saçlarıyla andımızı okurken , 8 yaşında sınıfımın futbol takımında as oyuncu olduğum halde sırf izleyici olduğu için hasta numarası yapıp yanındaki yerimi alırken, 9 yaşında 23 Nisan oyunlarında Katibim oyununda yanında başka bir erkek gördüğüm için kimseye gözükmeden sahneye torpil attığımda, 10 yaşında sırf onun limonu andıran kokusunu daha fazla soluyabilmek adına evimin yolunu 5km uzatıp onu takip ettiğimde , 11 yaşında kış mevsiminde okul saatimden yarım saat kadar erken uyanıp buzdan kayıp düşmesin diye evinden okula kadar olan yolu evde kaynattığım suyla çözdüğümde , 12 yaşında diğer arkadaşları gibi okula tek gelebildiğini aile bireylerine sitemle anlattığında , 13 yaşında sırf onunla aynı sırada oturabilmek adına okulda onun gittiği kulübe adımı yazdırdığımda(resim becerim hiç olmamasına rağmen:) 14 yaşında sivilceyle tanışıp ağladığında,15 yaşında İstanbulun en güzide Lisesini kazandığında, 16 yaşında imkanlarım el vermediği için okuyamayıp okuduğu okulun karşısındaki cafede garson olup ona latte getirdiğimde, 17 yaşında yanında bir erkek gördüğüm için Müslüm Babayla tanıştığımda,18 yaşında okulunun demir kapısından Mezuniyetini izleyip gülüşünde kaybolduğumda,19 yaşında babasının işi dolayısıyla Üniveristeyi şehir dışında okumak zorunda kalmasıyla(yıkılmıştım) 20 21 22 yaşlarında sosyal medyadan deli gibi takip ettiğim tüm imkanlarımla birikim yapıp hem okuduğu hem yaşadığı şehire gitmek ve artık kendime olan inancımla onu ne kadar sevdiğimi , yıllarca içimde yaşattığım bir çiçek olduğunu söylemek için 23 yaşında yola çıktım. Babasının çalıştığı fabrikayı bildiğim için takip edip evini bulduğumda tam 1 hafta kapısında pinekledim. Aklımda ki evlendimi düşüncesi daha fazla meydan bulmadan deli cesaretiyle her sabah kapıdan gözü yaşlı çıkan annesinin kolunu tutup "Ben eski mahalleden filanca.(Durumu anlattım) Ben buraya Aybüke için geldim" dedim. Annesinin bana sarılmasıyla sıcak gözyaşlarını boynumda hissetmem bir oldu. "Gel seni Aybüke'ye götüreyim" dediğinde Aşk'a olan tapınaklığımdan ağlamasını çok umursamaz haldeydim. Ta ki rengarenk çiçekler içinde bembeyaz mermer bir kutu , üstü pembe bir taç ile süslenmiş , mermer taşa 6 yaşında aşık olduğum yüzünü ufak bir fotoğraf çerçevesinde görüp ne oluyor demeye fırsat bulamadan annesinin "Aybüke Kanserden Öldü Delikanlı" dediğini işitmeme kadar. "Hayat Kısaydı. Elimden Kaymıştı. Geç Kalınmıştı. Ben seni çok sevdim diyemedim" Aybüke...
    ... diğer entiriler ...