bugün
yenile

    kabristan ziyareti

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    küçükken korktuğum yerlerdi mezarlıklar. çocuk aklı, sanki arkamın dönük olduğu mezarlardan birinden bir mevta çıkıp beni kapıverecekmiş gibi gelirdi hep. işte sonra büyüdüm, demeyi çok isterdim ama daha hâlâ çocukken kaybettim amcamı. sevdiği birini orada bırakıp da dönünce normalleşiyormuş kabristan ve ölüm bir çocuk için. bugün amcamı ziyaret ettim. kabrinin yanında bir kabir daha var, içi boş. ailemizden kim vefat ederse oraya gömülsün diye alındı zamanında. allah doldurmasın. çiçekler aldık kasa kasa, mezarını süsleyelim diye. son derece oksimoron bir ifade, “mezar süslemek”. annem benim çiçek ektiğimi görse ağlardı. hayatımda hiç toprakla bu kadar haşır neşir olmamıştım. bahçeli bir evde yaşıyorum, böcek korkusundan bahçeye pek çıkmam. yine böcek korkusundan bir çiçek ekmişliğim yoktur kendi bahçeme. bugün bir sürü çiçek ektim abimle birlikte. beyazlı pembeli sıra sıra çiçeklerle doldurduk her yeri. ulaşamadığım yerler için boş kabrin üstüne çıkarak kazdım toprağı. böcekler ve solucanlar vardı. vakit akşamüzeri, biraz sonra ezan okunacak belli, cami mikrofonunun açılma sesi geldi. kabrin üstündeyim. içim sıkıldı. kendi ölüm senaryomu seyrettim o an, çok kısaydı. sanki hiç yaşamamışım gibi. evet tam da bu, “hiç yaşamamış gibi ölmek”. o kadar kısa. o kadar keskin. bir nefes sonramızı bilmezken, bir gün toprak olup unutulacakken ne çok dört elle sarılıyoruz yaşamaya. ya ne olacaktı? “hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” çok doğru ama bence nimettir de aynı zamanda. evet, unutmak işi insanoğluna bahşedilmiş en büyük nimettir, bir kez daha inandım. 12 sene olmuş, o zaman hiç geçmezmiş gibi gelen saatler akmış gitmiş. dünyanın sonuymuş gibi gelmişti, değilmiş. bir daha hiç gülemeyiz sanmıştık, boğulurcasına güldüğümüz de olmuş. sesini şimdilerde hatırlamıyorum ama yüzünü fotoğraflar olmasa da unutmam, küçük oğlun gün geçtikçe sana benziyor. kocaman oldu şimdi üniversiteye gidecek. kesik kesik anılar aklımda kalanlar. bir fotoğrafımız var en çok onu seviyorum, banyodan çıkmışım havluyla kucağında oturuyorum. o günü çok net hatırlıyorum. yine annemin burnundan getirmiştim banyoda, sebebini bilmiyorum ama kesin çok saçmadır. zırlıyorum bir de, annemin elinin tersini ağzımın ortasına yememe ramak kalmış. amcam koşup gelip elinden almıştı beni, yeğenimi seveceğim diye. zaten tüm azarlarımdan amcam sayesinde yırtardım. çocukla çocuk olmayı bilen pürneşe biriydi. tatillerde hep birlikte memlekete giderdik, kocaman bir evimiz ve büsbüyük bir de bahçemiz vardı, sabahlara kadar oyunlar oynardık o bahçede büyüklü küçüklü hep beraber. zillere basıp kaçardık, bizden hızlı koşardı. torpil patlatmayı da ilk ondan öğrenmiştim, hatta çekirdek çitlemeyi ve sakız şişirmeyi de. işte sonra o gidince tüm güzel tatillerimiz eksik kaldı, babam bir daha o eve giremedi. zaten o ev de kalmadı amca, yol yapacaklarmış yıkıp yerine apartman diktiler. senden sonra çok şey değişti. ne bayramlarımızın ne de topluca yaptığımız pazar kahvaltılarımızın tadı kaldı. buraya “keşke” ile başlayan bir sürü şey yazıp sildim. seni çok özledim demeyi ve bayramını sarılarak kutlamayı dilerdim bugün sadece. bayramın mübarek olsun.
    ... diğer entiriler ...