Ey
şikemperver nefsim! Acaba, hergün hergün ekmek yersin, su içersin, havayı
teneffüs edersin; sana onlar
usanç veriyor mu?
Madem vermiyor; çünkü ihtiyaç
tekerrür ettiğinden usanç değil, belki
telezzüz ediyorsun. Öyle ise,
hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun
âb-ı hayatı ve
lâtife-i Rabbâniyemin
havâ-yı nesîmini
cezb ve
celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir.
Evet,
nihayetsiz teessürat ve
elemlere
maruz ve
müptelâ ve nihayetsiz
telezzüzâta ve
emellere
meftun ve
pürsevda bir kalbin
kut ve kuvveti, herşeye
kadîr bir
Rahîm-i Kerîmin kapısını
niyaz ile çalmakla elde edilebilir.
Evet, şu
fâni dünyada
kemâl-i sür’atle
vâveylâ-yı firakı koparan giden,
ekser mevcudatla alâkadar bir ruhun âb-ı hayatı ise, herşeye bedel bir
Mâbûd-u Bâkînin, bir
Mahbûb-u Sermedînin
çeşme-i rahmetine namaz ile
teveccüh etmekle içilebilir.
Evet,
fıtraten
ebediyeti isteyen ve
ebed için
halk olunan ve
ezelî ve
ebedî bir
Zâtın
âyinesi olan ve nihayetsiz derecede
nazik ve
letâfetli bulunan
zîşuur bir
sırr-ı insanî,
zînur bir
lâtife-i Rabbâniye, şu
kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve
zulümatlı ve boğucu olan
ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.
Sözler Kitabı - Sayfa 363