bugün
yenile

    simülasyon argümanı

    7
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Konuyla alakalı hoş bir yazı okudum az önce. Gerçi anlatım üslubu biraz absürt şekilde kurgulanmış olsa da yerinde noktalara değinilmiş. Simülasyon Hipotezi Üzerine Tartışmalar Yazı bazı noktalarda ağır gelebilir, kısmen uzun gelebilir ama yine de ilginizi de çekebilir. Karl Popper üzerinden simülasyon teorisine yerinde ve olması gereken bir eleştiri getirilmiş. Şimdi sümülasyon argümanı hakkında biraz yazmak istiyorum daha önce de doğrudan bu teori üzerine farklı başlıkta yazmıştım aslında. Okuyup da fark eden oldu mu bilmiyorum ama önce onu okumak daha sağlıklı olur. Şu: (#1810774) Bu yazıda aslında doğrudan simülasyon argümanı üzerine bir deneme yazısıydı. Konu bambaşka da olsa, içerisinde yer yer sıkkınlıklarım da olsa, hatta içerisine dogma kavramını ve teolojiyi de soksam o yazının çıkış noktalarından bir tanesi simülasyon argümanının insanı soktuğu çelişkilere binaen yazılmıştı. Ayrıca tabii ki Descartes'in "düşünüyorum öyleyse varım" hipotezinden ilham almıştı. Neyse okursanız iyi olur bunu da. Bak şimdi benim simülasyon argümanına bir hipotez ve ciddiye alınabilecek bir varsayım olarak hiçbir şekilde itirazım olamaz. Zaten verdiğim yazıda da az çok belirtiyorum. Benim varsayımlara karşı katı bir çıkışım olması mümkün değil. Benim bu manipüle edilen simülasyon argümanına itirazım bu argümanı sunanların çok spesifik zekalar tarafından "keşfedilmiş" ya da keşfedilecek bir iddia olduğunun öne sürülmesi ve elbette ki bilimsellik atfedilmesi. Ben buna kızıyorum. Bu argüman için bilimin verilerini zaruri olarak kullananlar olduğu için ve bilim kimliği olan insanlar tarafından da felsefi boyutta ele alındığı için meselenin bilimsel olduğu sanrısı. Ben buna kızıyorum. Tanrı inancını gerici bir uğraş olarak görenlerin, teolojiyi tükaka ilan edenlerin, sözüm ona bilimcilik yaparak bu noktalara kadar gelebiliyor olması yüzsüzlüğünden bahsediyorum. Şurada da doğrudan bundan bahsetmiştim: (#1509486) Yazının en başında verdiğim yazı bu sebepten önemli. Karl Popper'ın çıkışı son derece yerinde. Gerçek şu ki bir simülasyonun içerisinde olup olmadığımız fark etmeksizin simülasyon argümanı bütünüyle bilim dışı bir alan. Bütünüyle bir metafizik boyut. Popper bunu nasıl dile getirmiş; "simülasyon argümanını doğrular nitelikte istediğiniz kadar delil toplayın tek bir soru var: Hipotezinizin yanlışlanabilirliği var mı?" işte burada patlıyorsunuz bu argümanı bilimsel gelişmenin sonucuymuş gibi ortaya atan insancıklar. Zeus teorisi, yehova teorisi, allah teorisi gibi bilim dışı bilimsel alanda yanlışlanabilirliği olmayan hipotezlerle simülasyon teorisi arasında çok az fark var. Birileri varoluşun özüne tanrı demiş sen de uygarlığın en üst katmanında olan şımarık bir çocuğun çantasındaki devasa harddisk demişsin. Fark yok. Yazının 3. bölümünü okursanız karl Popper'ın neyin bilim neyin bilim dışı olduğunu net bir mantık ile ortaya koyabildiğini göreceksiniz. Ayrıca burada ince bir nüans var. Popper bilim dışı değerlerin bilim dışında kalmasıyla değerinin eksildiğini de öne sürmüyor. Teoloji de bilim dışı bir alan olduğu gibi psikolojiyi ve marx'ın tarih kuramını da ekliyor. Neden? çünkü hem teoloji, hem psikoloji hem de marx'ın tarihi süreçlerin bilimsel(!) olarak yol alınabilirliğine dayanan tarih kuramı aslında olmuş olan şeyler üzerinden olacağa delil toplama ve bu süreçte bilimsel yöntemlerden uzaklaşma. Ve bu tür durumlarda aynı yöntemler üzerinden ilerleyip birbiriyle çelişen sonuçlar elde etmek mümkün olabiliyor. Popper burada psikolojik kuramlardan örnek veriyor ki aynı şekilde tanrı argümanları ile simülasyon argümanları da aynı şekilde örnek verilebilir. işte bu sebepten ve tabii ki yanlışlanabilirlik ilkesi üzerinden gitmek yerine doğrulanabilirlik ilkesini kullanmaktan ötürü bunlar bilimin verilerini kullanan ama bilim alanı içerisinde yer alamayacak argümanlar. Öyle bir çağa denk geldik ki bilim neredeyse elimizde kalan tek kutsalımız halini aldı. Halbuki çok açık bir şey vardır ki bilimin tanımı da sınırları da bellidir ve bilimi bu sınırların dışına zorlayamazsınız. Zorladığınız anda o şey bilim olmaktan çıkar. Metafizik alanda gezinmeye başlarsınız. Zaten tek kutsal olarak bilimden başka alternatifi katiyyen kabullenemediğimiz için bilimi bu şekilde esnetip, sündürmek ve çeşitli kuramları bilimin içerisinde gösterme zorunluluğu hissediyoruz. Uzak doğu dinlerini kendi içinde gayet inceleyebilir, tenkit edebilir hatta inanabilirsiniz. Ama kimse bu dinlerin içerisinde barındırdığı temel felsefeyi uluslar arası konferanslarda yüzlerce seçkin insanın önünde konuşmanıza izin vermez. Çağımızda para eden tek şey bilim olduğu için kişisel dünyamızda değer atfettiğimiz fikirlere bilimsel soslar eklemek zorunda kalırsınız. Çağın en tehlikeli sorunlarında bir tanesi de sanırım bu: Pozitif Bilimden başka hiçbir şeye değer veremiyoruz. işin komiği bilim de yetmiyor işte bir yerde. işi iyice laçkalaştırıyoruz. O çok sevilen bilime en çok zararı da bilimi her alanda kullanma gayretinde daha doğrusu kendi doğrularına bilimi meze yapma gayretinde olan insanlar yapıyor. Özetle bilim çıkış noktası itibariyle metafizikten referans alan bir alan. Ancak yalnızca ilmeğin başlangıcında bu metafizik alandan bir omuz alıp kendi sınırları içerisinde fonksiyonellik kazanan bir alan. Ancak simülasyon teorisi başından sonuna kadar dört başı mahmur bir metafizik argümandır. Gönül ister ki insanlar da bu teoriye bu gözle bakabilse. Gönül ister ki insanlar metafiziğin alanının uçsuz bucaksız bir alan olduğunu gerçekten içselleştirebilse ve gönül ister ki insanlar, sınırları belli olan fonksiyonel bir araç olan bilimi kendi ideolojilerine meze yapıp arsızca "aha bak bu bilimdir!" deme cürretini gösteremese. Not: başta verdiğim referans linkte Elon musk'ın neye dayanarak gerçeklik ihtimalinin %0.1 olarak belirlediğini de öğrenmiş oluyoruz. bostrum'un açıklamaları fazla detaylı ve devre yakan cinsten olsa da temelde sonsuz ihtimal denizinde post-human olarak adlandırdığı üstün medeniyetin simülasyon geliştirebilirliği üzerine yürüyor. Bu olasılık hesaplarının denklemi sonucu simülasyon argümanı oranı oldukça yüksek çıkıyor haliyle. Temel sorun Popper'ın dediği ölçüde yanlışlanabilirliği olmaması olsa da elbette kendi içinde ciddi tutarlılıklar barındırıyor. Ama benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta şu ki Bostrum'un bahsettiği post-human kavramı ile zamanında yazdığım şu yazının: (#1088222) çıkış noktasının aynı yerde öbekleşmesi. Fütürizm temasının sonuçlarının farklılaşması. Bilim dışı olduğunu bu şekilde de anlayabiliriz yani. Aynı veriler ışığında post-human kavramı üzerinden insani bilincin tanrılaşıp gerçekliği tekrar kurması da simülasyon teorisi de ortaya çıkabiliyor. ikisi de yanlışlanamaz. ikisi de olası. ikisi de varsayımsal. ikisi de bilim dışı. ikisi de bilimin verilerinden yola çıkıyor. ikisi de kendi içinde tutarlı. ikisi de metafizik alanda geziniyor. Üff takip edilmesi çok zor bir yazı oldu lan. Bunu siksen kimse okumaz. Neyse artık asldjaskd
    0okudum ve yazılarının devamını merakla bekliyorum - mavi bereli 20.03.2018 02:53:21 |#3507118
    0okudum. butun entry nolari da okudum. Kafama biraz su at:d - yuksek pic mimar 05.06.2020 03:40:38 |#3797594
    0https://youtu.be/ZuZ4Hp7KhV0 - yuksek pic mimar 05.06.2020 03:43:23 |#3797596
    ... diğer entiriler ...