bugün
yenile

    asosyal hikaye

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    yağmurlu kimi insana huzur veriyor olabilir ama eğer büyük bir şehirdeyseniz yağmur dediğinizde aklınıza o güzel toprak kokusundan önce koşuşturan insanlar köşe başında hemen beliren şemsiyeciler ve hasat mevsimindeki çiftçi misali dolanan üçkağıtçı taksiciler gelir yine bahsettiğim gibi havanın kapalı olduğu yağmurun istanbulun üzerine yavaş yavaş dökülmeye başladığı bir gün ben de okulumdan eve dönüyorum tıklım tıklım bir minibüse bindim ilk olarak kapıya sıkışmamak için varlığına kimsenin ikna olamayacağı bir boşluğa doğru ilerlemelerini rica ettim insanlardan birkaçı dönüp ne boşluğu mk gibi baksalar da durumdan haberdar bir şekilde kapı kapanıcak kadar ilerlememi sağlayacak şekilde yer açtılar sağolsunlar.cebimden zar zor çıkardığım pantalonuma yapışmak üzere olan beş liradan bir beşiktaş uzatmasını istedim önümdeki süslü kadından paranın ıslaklığından utanarak kadın elinin ucuyla alıp uzattı parayı biraz sonra işe yaramışlığın gururuyla para üstünü 10 yaşlarındaki ufaklık veriyordu elime.paraya bakmadan attım cebime beşiktaşa geldiğinde zaten çok az insanın kaldığı minibüsten indim iskelede saatime baktım kadıköy vapurunun kalkmasına 4 dakika var hızlanmam gerektiğini fark ettim koşar adımlarla yağmurluklarının altında insanları ikna etmeye çalışan anketörleri görmezden geldim ve yetiştim vapura .üst katta arka taraflarda bir yer seçtim kendime vapura geç bindiğim için cam kenarında bir yer bulamamıştım vapur hareket ettiğinde ayağa kalkan nane şekeri satan adamı soluksuz dinledim art arda sıraladığı yararlarına güldüm içinden beyaz nane şekerlerinin .yaşı daha ilerlemiş insanların geçmişe döndüklerini gördüm bir liraya aldıkları nane şekerleriyle.hala yasaklanmamış olan sokak şarkıcıları vardır vapurlarda onları dinledim yarım kulakla hiç para vermediğim için tam konsantre olmanın haksızlık olduğuna inanarak ve evet yine çekik gözlü bir abimiz hemen sarıldı fotoğraf makinesine haydarpaşayı görünce.arkamdaki ellili yaşlarındaki adam mimarıymışçasına tanıttı eseri haydarpaşayı istanbulu ilk defa gören eşine . ve vapur yanaşmaya başladı iskeleye herkes hemen kapının önüne dizildi zaten bok varmış gibi beş dakika daha bekleyemezmiş gibi ama pardon burası istanbul kardeşim herkesin işi acelesi var çekik gözlü abim şaşırdı biraz erkenden kalkan ve kapının önüne yığılan insanları görünce ama baktım o da alıştı anasını satiyim istanbula hemen kalktı yerinden yere sağlam basa basa o da karıştı kalabalığa ama vapur sert bir vurunca iskeledeki o lastik yığınına acemiliği belli oldu hemen şaşkınlığından.neyse kalabalık azaldıktan sonra ben de kalktım ayağa postacı çantamı kafamın üstüne siper ettim metroya gidene kadar koşa koşa ıslanmadan girdim metroya.aşağıdan çok güzel bir bağlama sesi geliyordu neşet ertaş çalıyordu neredesin sen çoğu kişi duymuyordu bile istanbulun gürültüsünden görme engelli kırklı yaşlardaki adamın o buğulu sesini.aklıma minibüsün para üstü geldi adamın önünde bir teneke kutu paramı hazırladım avucumun içinde yaklaştım adama doğru biraz üç dört adım var yok asıl olay burda başlıyor hemen önümde bir adam daha yaklaştı önümüzdeki bağlama çalan adama baktım ki adam bikaç lira bozukluk atıp on lira kağıt parayı aldı ve ben bunu görmüştüm.ben olayın şokunda şaşkınlıkla izliyordum bu adam burda müzik yaparak parasını kazanmaya çalışırken diğeri nasıl onun hakkını çalar diye kendi kendimi düşünüyodum ki bu müzik yapan adam harika bir refreksle diğer adamın kolunu tutup buna bir yumruk attı adamın yere serdi mk adam kör değilmiş güneş gözlüğüyle şekil şukul yapıyomuş bunu farkettim demem o ki şekle aldanmayın arkadaşlar sonra yerde kumpir gibi yatarsınız her güneş gözlüklü kör değilmiş istanbulda yağmurlu bulutlu havada bile millet gözlük takabiliyor
    ... diğer entiriler ...