bugün
yenile

    geceye bir hikaye bırak

    6
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bende sevdim. yıl 2004. hemde öyle çok sevdim ki onu, canım pahasına. canımdan can koparır gibi. hayatımın en güzel dönemlerini geçirdim onunla. tam 13 yıl önce, hayatımın ortasına yıldırım misali düştü. ve o adam, bir gün ansızın karşıma çıktı. konuşmak istedi benimle. öyle çok seviyordum ki, gururum bile durduramadı beni. kabul ettim, oturduk bir kafeye. yaşlanmıştı, hemde çok… yılların kattıkları onu olması gerekenden daha fazla yıpratmıştı, şaşkınlıkla ona bakıyordum. anladı. “sen hala çok güzelsin,” dedi. “ama ben artık bir kız babasıyım.” o an boğazımda öyle bir düğüm oluştu ki, nefes almak bir hayli zor oldu. gülümsedim. bir çocuğu olduğunu öğrenmiştim yıllar önce, ancak ondan duymak beni parçaladı. söyleyecek bir şey bulamıyordum. ne konuşmak istediğini dahi anlamamıştım. ancak mazi geliyordu gözlerine her baktığımda, neden diye sormak geliyordu içimden. sordum. “beni, karın için mi terk ettin?” duraksadı. beklemiyordu bir anda bunu sormamı. söylediğim ilk sözler bunlardı çünkü. “bilmediğin şeyler var,” dedi. oysa ben yıllardır o bilmediğim şeyleri öğrenmek için yaşıyordum. “şirket batmak üzereydi o zamanlar. bak, ben sana deli gibi aşıktım.” durdu. ne söyleyeceğini bilmiyordu, toplayamıyordu. sustum, sadece o konuşsun istedim. beni bir anda terk edip, yapayalnız bırakan adam konuşmalıydı artık. “seni çok sevdim. evleneceğim insanın sen olmasını deli gibi istedim. ama şirket batmak üzereydi, babam zorladı. karımın ailesiyle ortaklık kurmak bizi kurtaracaktı. ailesi de sağlam kurmak istedi temelleri, şart koştu oğlunuzla kızımız evlensin diye. babam şirketin peşindeydi. sana belli etmesem de ailemle büyük savaşın içindeydim, ben sana aşıktım. yapamam dedim, evlenemem dedim.” gözlerinde biriken yaşlara bakarken duyduklarımı hazmetmeye çalışıyordum. “babam her şeyimi alacağını söyledi, arabam, param, evim… zaten aldıktan sonra onları da ebediyen kaybedeceğiz dedi. toydum anladın mı? paran olmasa o aşık olduğun kız seni sever mi sanıyorsun dedi, gece gündüz bana bunları söyledi.” güldüm, severdim diyemedim. hala içimde yarasın diyemedim. “hata yaptım, para daha ağır bastı. beni param için sevdiğine inandım, inandırdılar.” bir yudum su içtim. “bu yüzden mi terk ederken o kadar acımasızdın?” gözleri kocaman oldu, taptığım o kahverengi gözleri… soruma cevap vermedi. “evlendik. yemin ederim ona dokunamadım. eline, yüzüne dokunamadım. sen kıvırcık saçlısın, onunkiler dümdüzdü. biliyordu onu sevmediğimi, ama o beni sevdi.” sevilmeyecek bir adam değilsin bile diyemedim. “beni öyle kabul etti, bana kocam demekle yetindi. ama ben nefes alamaz oldum, para, mal, mülk her şey önemini kaybetti. ama babam diretti. sonra torun istediler.” ağlamaya başladı karşımda. benim aşık olduğum o güçlü adam, çocuk gibi ağlamaya başladı. “ağlaya ağlaya… yaptık… hamile kaldı.” soluğu kesildi ağlamaktan, kalbimdeki acı gözlerimi doldurdu. “bir kızımız oldu,” derken gözlerindeki yaşları aniden silip gülümsedi. “beni hayata bağlayan o oldu, sonra uzayan kıvırcık saçları… saçları kıvırcık, adı da sıla.” kızına benim adımı verdiğini öğrenince, bir hıçkırık koptu dudaklarımdan. “saçları seninkiler gibi, inanamadım. ona her baktığımda seni gördüm, onu sevdikçe seni sevmeye devam ettim. sonra daha dayanılmaz oldu evlilik. zaten şirket falan da kurtulmadı. battık tamamen. umrumda değildi, boşandık. sıla'yı annesine verdiler, ben işsiz, sapsız bir adam olduğum için.” ne diyeceğimi bilemiyordum. hıçkırıklarım durmadan devam ediyordu. gözleri sağ elime kayınca, bende parmağımdaki yüzüğe baktım. “nişanlıyım,” dedim. karnımda bir kurşun var gibiydi, canım yanıyordu. gülümsedi. “dön diyemem, bırak o adamı beni sev diyemem. anla, sadece ölmeden bir kez daha seni görmek istedim. sana anlatmak istedim. seni sevdiğimi bil istedim. nişanlı olduğunu biliyordum zaten, seni takip ettim. onunla mutlusun, gördüm gözlerinde. o yüzden dön diyemem ya…” o sırada telefonum çalmaya başladı. nişanlımdı. beni almaya gelecekti, ailesi ile yemeğe gidecektik. i̇şimin bittiğini söyledim, o da beş dakikalık yolu kaldığını söyledi ve kapattık. “kalkacağım birazdan,” dedim. bir şey söylemedi, arkasına yaslandı. bir yanım yapma, kalk ve git derken, diğer yanım sarıl diye çığlıklar atıyordu bir kaç dakika gözlerine baktıktan sonra toparlanıp kalktım. o da benimle ayağa kalktı. biraz kilo aldığını o an fark ettim. “kendine çok iyi bak,” dedim kendine iyi bakmadığını bir kez daha fark ederek. başını salladı. kafeden çıkarken çantamın sapını hırsla sıkıyordum. dönüp sarılmam için bir yanım hala çığlık çığlığaydı. ancak yapamazdım, ne nişanlıma, ne yıllara, ne gururuma… nişanlımı seviyordum, ama bilirsiniz işte, hep acısı kaldı içimde. evlendiğimiz gün, düğün sonrası gelin odasında bir kutu olduğunu söylediler. unuttum sandım, ablam ben alırım dedi ama hissettim sanırım, kendim almak istedim. girince odaya, içim bir garip oldu. kapıyı kilitledim. biliyordum kutunun kimden geldiğini… açtığımda içinde bembeyaz bir elbise gördüm. altında da minik bir not. hala sakladığım ve her okuduğumda, her aklıma geldiğinde beni deli gibi ağlatan şu sözler yazıyordu. “sevdiğim kadın, gelinliğinin içinde bir kuğu gibi göründüğüne eminim. ama ömrüm, seni o sırada izlemeye yetmedi, son konuşmamız hasret meyvesi yanı sıra, günbegün ölen bir adamın son vedası, son çırpınışıydı. bu beyaz elbise, tertemiz evlilik hayatının bir sembolü olsun, yaşayamadığım tüm ömrüm senin olsun, mutluluklar.”
    2bir daha bu başlığa girip hikaye okumayacağım - m 29.04.2017 00:50:28 |#3277115
    1ağlamadan duramıyorum,sizde ağlayın dedim - teenwinchester 29.04.2017 00:52:58 |#3277345
    0sen ağlama, dayanamam diyen sezen aksu çaresizliği var şu an üzerimde - m 29.04.2017 01:01:26 |#3277888
    butun yorumlari goster (8)
    ... diğer entiriler ...