bugün
yenile

    bir şizofrenin kelamı

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm 3 zaman geçtikçe onur düşünmekten delireceğini düşünüyor, korkuyordu. ne yapması gerektiği hakkında bir fikri de yoktu. kendini anlayacak kimsesi yok diye düşünüyordu. insanlar onu anlayamayacakmış gibi hissediyordu. çünkü yaşadığı, düşündüğü şeyleri anlatamıyordu; anlatılacak şeyler değildi. ne diyecekti? paranoyak olmuştu geçtikçe günler. paranoyak olması iyiydi aslında, paranoya kötü bir şey değil. hayatta kalmanı sağlar paranoya. ama bu ileri derece oldukça deliriyor gibiydi. okula gittiğinde yaşıt hemcinsleri yaramazlık yapıyordu, onlar gibi olmaya karar verdi. herkesin yaptığını yapmak, toplum olmak istiyordu. acı çekmezdi böylece. piç oldu, yaramaz oldu. kızlarla iletişime geçmek için edebi yönünü değil, piç yönünü kullanıyordu. zeynep ise onun edebi yönünü değil, piç yönünü seviyordu. beraber oldular, dost oldular önce daha sonra birlikte oldular. hemcinsleri kızlarla cinsel şeyler konuşuyordu, o da öyle yapmak istedi. doğru olan o gibi hissetti ama değildi. onur sordu: -hiç biriyle birlikte oldun mu? zeynep bu sorunun ne anlamda olduğunu anlamadı, cinsel yönden mi yoksa aşk yönünden mi? şaşkın ve utangaç ifadeyle: -hangi anlamda, anlamadım? dedi ama anlamıştı sanki ama utanmıştı. onur sorduğu soruyu açmak istemedi, içinden bir ses: -n'yapıyorsun oğlum? şaşırdın mı, bir kıza direk böyle bir şey sorulur mu? ayıp... diyordu ama diğer insanlar bunu yapıyordu. onlar yapıyorsa benim de yapmam lazım dedi. zeynep'in üzerindeki ifade onur'un cevabıyla değişmişti, rahatlamıştı: -yani, birlikte oldun mu derken çıktın mı biriyle demek istedim. kıvırmıştı onur ama piç olmak ona göre de değilmiş onu farketti. vicdanının olduğunu farketti. vicdan vardı çünkü. vicdan insan bedeninin tanrısı. yaptığın her işte seni uyarıyor doğru mu yanlış mı diye. onur'un yaptığına kırmızı ışık yaktı vicdan "yanlış!" dedi. zeynep ondan önce 2 kişiyle birlikte daha olmuştu ama çocuklardı en fazla 2-3 hafta sürüyor sonra sıkılıp ayrılıyorlardı. onur ise hayatını adayacağı, hayatında "tanrı" rolü olan birini seçmek istiyordu. ona bağlanıp, onunla mutlu olmak istiyordu. zeynep ise bu kavramları anlayamazdı çünkü onur gibi değil, olması gereken gibi; ergen gibi düşünüyordu. daha sonra zeynep 2 kişiyle ilişki yaşadığı için doğal olarak: -evet, senden önce 2 kişiyle daha birlikte oldum ama uzun sürmedi gerçekten. "gerçekten" dedi, onur için her kelimenin bir anlamı vardı ve bu kelime de ona: -oğlum, gerçekten dedi... sana inandırmak istiyor, yani seni kaybetmemek için söylüyor. sana değer veriyor. onur bir paranoyaktı ve bazen iyi yönleri oluyordu. "gerçekten" kelimesi onun için çok önemliydi. onur o cevaptan sonra mutlu olmuştu ve sağ yanağında oluşan hafif gamzeyle cevap verdi: -hmm, anladım. ciddi ilişki taraftarı mısın yoksa yaşımız gereği normal bir ilişki taraftarı mısın? güzel soru sordu ama bir sorun olacaktı. zeynep tereddüt edecekti. tereddüt etti. tereddüt... onur için sorun olacaktı bu hafif tökezleme. ne kadar olumlu cevap verecekse de o tereddüt onur için olumsuz olacaktı. daha önce de söylediğim gibi tereddüt onur için olumsuzluktu. zeynep biraz gözlerini kaçırdıktan sonra cevap verdi: -yani bundan önce hep normal oldu ama artık ciddi arıyorum. onur yarım kalmıştı. kalbi "evet oğlum bak, sen ciddi ilişkisi olacaksın!" diyorsa da beyni "tereddütte kaldı, yalan söylüyor." diyordu. onur kalbinin ve beyninin savaşının ortasında kalıyordu. şimdi ne olacaktı, zeyneple birlikte olmalı ve denemeli mi? yoksa beynini dinleyip zeynepten kurtulmalı mıydı?
    ... diğer entiriler ...