bugün
yenile

    geceye bir hikaye bırak

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    --- spoiler --- alıntı --- spoiler --- berkayla bir arkadaşım sayesinde tanışmıştım.gruba aniden onun numarasını atıp “kanka bu çocuğu da alır mısın?” deyişinden sonra yapmamam gereken bir şeyi yaptım belkide.i̇lk başlarda oldukça itici gelmişti.sürekli yanlış bir şey yapsa da atsam diye söylenip durdum kendi kendime.o gün fazlasıyla yorgun olduğum için erkenden uyudum.sabah uyandığımda benden sonra sohbetin fazlasıyla koyulaştığını ve sabaha kadar konuştuklarını öğrendim.hava soğuktu, ocak ayının en soğuk perşembesiydi belkide.akşama doğru dosya teliyle yanlışlıkla elimi kestim.ama bu durumla en çok ilgilenen berkaydı.sürekli yapmam gereken şeyleri söylüyor ve elimin nasıl olduğunu soruyordu.ertesi gün okulun olmayışının verdiği rahatlıkla gecenin bir vakti daldık yine koyu sohbetlerimize.nasıl olduğunu anlamadan ona yazdım.gruptakilere bir şaka yapma fikri vardı aklımda.kabul etti, sevgili olduğumuzu 1 aydır çıktığımızı söyle dedi.gruptaki herkes arkadaşımdı inanacaklarını sanmıyordum.o gün sürekliliğine inanmak istediğim bir yalana adım attım.bir yalan olarak kaldı çünkü şaka olmasını isterken iş ciddiye bindi, ayrılma planları yapıp kurguladığımız kavgalarımız bile onlar için hiçbir uğraş gerektirmeden kayboluverdi.garip hissediyordum, 1 saat sonrasında kalbimin daha fazla ağrımasına dayanamayıp rahatsızlandım.evet, sabaha kadar oturup defalarca arattırmış, binlerce mesaj atmıştı.yazdıklarını okuduğumda içimde bir şeylerin yeri değişiyor gibiydi.artık uyandığımda yaptığım ilk şey telefonumu alıp konuşmaları okumak, fotoğraflarına bakmak ve son görülmesine bakıp “acaba kiminle konuştu?” diye sorduğum sorularla delirmek olmuştu.korktum.olmadık duyguların kalbimi köreltmesinden, bütün bedenimi uyuşturup beni bi salağa çevirmesinden korktum.3 şubat gecesi kendime bile itiraf edemediğim o duygularımı ona itiraf ederken buldum kendimi.mesafeleri göz ardı etmiştim.1 saat 40 dakika ve 740 kilometre.. buna rağmen her şey yolundaydı. bazen şiirler yazardık sabahlara kadar.birkaç satır ben, birkaç satır o.kurduğumuz hayaller öyle olmayacak türden de değildi üstelik.i̇çinde biz varsak şayet her şeyin bir oluru vardı.söylediğim her kelimeyi duvarına yazmıştı. gözleri gözlerimin menzilinde değilken sesim titremiş ve ona ağlamıştım.ağlamıştı.”benim cennetim senin yanın, sen de benim tanrımsın” dedi, sevdim.evet gruptan atmayı dört gözle beklediğim o çocuğu deliler gibi sevdim.elleri ellerime hiç değmemişken ellerimi tutuşunu sevdim.bir kızım olsaydı adını luna koyardım dedi bir gece yarısı.luna, yani ay tanrısı.kızından önce bana masallar anlattı kendi sesinden.kahkahalarımın ortasında çekip aldı bütün uykularımı.sınavlarıma o çalıştırırdı mesela.otururdum açardım kitabı, bana şunu anlat derdim anlatırdı, yorulurduk susardık.biz susardık en çok sessizliğimiz konuşurdu.14 mart 2014 tarihinde “sadece sen” filmi vizyona giricekti.biliyorum beraber gitmemize imkan yoktu ama ben istedim.bensiz dahi olsa gidip izlemesini söyledim.o gün bana “tek gitmesem, özlem de benimle gelse olur mu miniğim ?” dedi.hiç unutmam, miniğim diye severdi.özleme gelince kardeşiymiş, kardeşi gibi gördüğüymüş öyle derdi.daha önce de birkaç fotoğrafını görmüş ama sırf ona her şeyden çok güvendiğim için boşvermiştim.i̇şte her şeyin başı “her şeyden çok güvenme” sorunsalı.özlem’le daha önce telefonda konuşmuştum.bana “gözün arkada kalmasın ben berkaya göz kulak olurum, kimse de bakamaz” demişti.ordan gelen bir güven olsa gerek, gidin dedim.tamam özlemle gidin.pek şikayetçi bir insan değildi berkay.onun tüm şikayeti binadaki kedilerden ibaretti.ha birde uyandırılmak var ya, nefret ederdi.kahve aşığıydı.önce galatasaraya sonra kahveye ölüp biterdi.ben hiçbi zaman bana ölsün istemezdim.kendi için yaşasın ki onun için yaşamaya nedenim olsun derdim.avukat olmak istiyordu.i̇zmir ’e beraber gidip o şehrin hakkını vermeyi hedeflemiştik ikimizde.benim başım onun omuzunda, ve 2 bilet elimizde.. diyorum ya kurduğumuz hayaller olmayacak şeyler değildi.üstelik onunla kurulan her hayal, onunla geçirdiğim her dakika gerçeklik payını arttırırcasına umuda sürükledi beni.evet uzaktı.ama bi o kadar da yakındı bana.her gece uyumadan önce hissettiğim duyguyla daha çok bağlandım.çünkü ben o varken huzurla uyuyabilmeyi tattım.2. ayımızın başlarında bitti.korkmayın bu son bitiş değildi.aslında ilkiydi bütün gitmelerin. bilincimi kaybetmiştim, yaşamaktan zevk almıyor hatta artık telefona bile bakmak istemiyordum.bitsin dedim, bitirelim.8 gün dayanabildim.8 günün sonunda “özledim” dedim.özlem kelimesi ilk defa o gün acıtmıştı canımı.birgün incir reçelini izlemeye karar verdik.samsun-i̇stanbul arası hüzünlü bir film yolculuğu.o gece binlerce defa şükrettim ona sahip olduğum için.çünkü mesafe ilişkisi herkesin katlanabileceği türden bir şey değildi.ama o, 740 kilometre öteden, ellerim kanasa öper, gözlerim dolsa yüzümü avcunun arasına alıp silerdi.ben sevdim, bildiğim kadarıyla o da sevdi.o güne kadar her şeyin güzel gittiğine inandım.en son 27 nisan tarihinde dehşet bir şekilde soğukluk girmişti aramıza.sonra yine okul derken çarşamba gününe yetiştirmem gereken bir geometri ödevim vardı salıyı çarşambaya bağlayan o gece sabaha kadar oturmuştu benimle beraber.ödevim bitene kadar hatta bittikten sonra bile konuşmuştuk.o en uzun son konuşmamızdı.ardından hiç konuşmadık.3 mayıs 2014, 3. ayımızdı.mutsuz bir şekilde uyandım çünkü gece yarısı attığım mesaja cevap alamamış, ardından birkaç saat ağlayıp öylece uyuyakalmıştım.uyandığımda telefonumda ondan gelen bir mesaj görürüm sanmıştım.çok ani oldu veda edişi.çok uzun sürdü bu durumu hazmedişim.o sabah, 3. ayımızda sebepsizce gitti.740 kilometre bi insanın canını en fazla bu şekilde yakabilirdi..bir ölüden farkım yoktu.buz gibiydim.her gece sürekli olarak sabahlara kadar ağladıktan sonra o yorgunlukla uyuyakaldım.ve her sabah onsuzluğa uyandım.artık elim telefona gitmiyor, gözlerim acıdan açılmıyordu.üstesinden gelebileceğimi sandığım ne varsa altında kaldım.ezildim, eksildim.31 mayıs 2014 doğumgünüydü.kuzeninden evlerinin adresini öğrendim.üstelik o hafta okulun son sınav haftası olmasına rağmen, benim buydu tek derdim.fanatik fenerbahçeli bir kız olarak söylüyorum; evet, o galatasaray formasını giyip çocuklar gibi gezdim.arkasına adımızı yazdırdım.hatta kaç numara olsun diye sorduklarında aklıma derbi sonrası bana attığı o meşhur melo fotoğrafı geldi.gülümseyerek 3 dedim.hiç olmaması gereken bir sayıydı.ama mutluydum çünkü içimde küçük bir kız çocuğu varmışcasına, sanki bir parka koşarmışcasına hevesliydim. kargoya götürüp paketi teslim ettim, ki faturası hala saklı.adını sorduklarında 4-5 kere tekrar etmek zorunda kaldım.kendimden bile sakınırcasına söyledim isminin her harfini.30 mayıs cuma günü hediyem eline ulaşmıştı.okul dönüşünde telefonuma gelen mesajla herkesin içinde ağlamaya başladım.bu gözyaşı dediğimiz illet kontrol edilebilir cinsten değil üstelik.teşekkür etmişti, hayatımda aldığım en güzel hediye demişti.sonra mı ? sonra hiç konuşmadık.ama bundan önce paketi açtığı gibi formaya sarılıp kokladığını söyledi.bu bile yetti yüzümü güldürmeye.akşama doğru whatsapp profil fotoğrafı dikkatimi çekti.gözleri kan çanağına dönmüş ve üzerinde aldığım forma.bu sefer ağlamadım.çünkü bu sefer ne yaptığımı bile anlamadım.ölmeyi istedim.hatta en çok o zaman istedim.onsuzluğa dayanmak ya da alışmak diye bir şey yok.onsuzluğa ömrüm boyunca alışmayacağım.ayrılışımızın 1. ayında onu gizli numaradan aradım sırf sesini duyabilmek için.defalarca alo deyişinin ardından gözlerimin dolmasıyla beraber kapadım telefonu.sonra birkaç kere daha aradım.ve yine tek kelime edemeden ağlayışımı duymasın diye kendimden köşe bucak kaçtım.aradan yine 1 ay geçti ve ben yine aradım.bu sefer uykuluydu.demiştim ya uyandırılmaktan nefret eder diye.telefonu açtı, o aşık olduğum uykulu ses tonuyla “uykumdan uyandırdın şerefsiz” dedi.gülsem mi ağlasam mı bilemedim.ama o an şunu farkettim.sesini çok özlemiştim.ben hiçbir zaman onun geri dönmeyeceğine inanmadım.haziranın 21 inde kuzeninden gelen mesajla bir insan kaç kez ölebilir onu öğrendim.”ezgi, berkay biriyle çıkıyor ve sen de tanıyorsun”.zor değil herkes anlamıştır kim olduğunu.özlem..hani şu gözün arkada kalmasın diyen bitanecik kardeşi. en kötüsü de mayısın 18 inde çıkmaya başladıklarını öğrenmiş olmam.beni terkedişinin ardından 15 gün geçmişken bir başkasına gideceği, üstelik gittiği kişinin o kız olabileceği aklımın ucundan geçmedi.şimdi “sen hala o çocuğu anlatabiliyorsun yani?” diyecek olursanız.ben hala o çocuğu seviyorum.çünkü aşk denilen illet, gözden akan yaşla birdir.berbat etse dahi hem dünümü hem ömrümü, ben bir kez alıştım tatmaya ölümü. pek bir şey değişmedi.değişen tek şey artık kuytu köşelerde ağlıyorum kimselere göstermeden.adını da anmıyorum bir anlayan olmasın diye.onsuz geçirdiğim 6. ay..kalsaydı 9 ayı nasıl devirdiğimize bakar gülerdim doya doya.şimdi sadece aynanın karşısına geçip kendime bakabiliyor ve ancak bu halime gülebiliyorum.sevda dedikleri insanı bok çukuruna da sokar, yağmurun altında da yıkar.şimdi bu sonbahar benden sana gelsin desem kabul edecek değil ya.hem sordum, mutluymuş halinden.ve benden size tavsiye, sakın ölmeyin özleminizden.sol yanını evim bildiğim insandan kapı dışarı ettiyse şayet, ömrüm ahımı yakalarına iliklemekle geçecek.gelmeyecek gemi yoktur albayım, o gemi bu limana birgün gelecek. “bunlar benden ona ithafen duyduğunuz son sözler olsun, ben küçücük bir sandalı limanıma gelmesini dört gözle beklediğim bir gemi sanmışım, safmışım.o gemi gelmesin albayım.yakın limanı”
    0kör oldum. - erik seven hatun 07.05.2017 01:09:35 |#3377224
    0neden - teenwinchester 07.05.2017 01:09:57 |#2548724
    0çok uzun lan ekran resmi alıyım bari internetsizken tuvalette hatmederim - erik seven hatun 07.05.2017 01:11:26 |#3377293
    butun yorumlari goster (8)
    ... diğer entiriler ...