iyi ders anlatması gerekmeyenlerdir. saçma gelebilir ancak bu insanlar bilgiyi veren değil alınması gereken kişilerdir çünkü üniversite denilen yer bir alanda uzmanlaşmak için çaba gösterilmesi gereken yerdir. en beğenilmeyen hocaların kendi alanında ne kadar donanımlı insanlar olduğuna şahit oldum, sıkıntı sistemde demek ne kadar banal olsa da gerçekten sistemde. hukuk gibi bölümleri bilemiyorum ancak kendi bölümüm adına konuşmam gerekirse (bu konuda epey doluyum), mühendislikten mezun olacağım allahın izniyle fakat okuduğum 5 yıl boyunca kaç defa proje odaklı çalıştık bilmiyorum ve bu çok komik arkadaşlar. akademisyenler ve öğrenciler bir konuda birlikte çalıştığında öğrenci mesleğini icra etmeyi öğrenir ancak biz tahtada yazan sikim sonik formüllerin peşinden sürüklenip gidiyoruz. bize soru çözmeyi öğretiyorlar ve mezun olduğumuzda kamyon tekeri görmüş yılan gibi tıslıyoruz. pek çok şirketin yeni mezun çalıştırmama sebebi de budur, yeni mezun çalışmayı bilmiyor ki çünkü öğretme fırsatı olmamış o üniversite hocalarının. öğrenciye iki hidrolik sistem gösterebilmek için rektörün kapısında yatan hocam oldu benim, belki formülleri iyi anlatamadı ama saçları döküldü o adamın.
bu ülkede değil 81, 810 tane üniversite yapsan da bir faydası yok. aslında var ama sana, bana, bu ülkeye değil faydası. pek çok şehirde öğrencilerin kanını emen orospu çocuklarına faydası var. milyonlarca liralık giriş kapısı yapan rektörlere faydası var. kendimizi kandırmayalım hocalar anlatamıyor diye zaten kimsenin şevki de kalmamış ne öğretenin, ne öğrencinin. bu ülkede herkes tek başına, unutmayın bunu.
not: o formuller tabi ki sikim sonik değil, mühendisliğin olmazsa olmazıdır. olaya sinirlenip yazdım öyle çok takılmayın.