bugün
yenile

    anarşizm

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    kendisiyle tanıştığım ilk gün tüylerim diken diken olmuştu. çünkü ben muhafazakar bir toplumda büyüyüp ilk düşüncelerimi o yönde şekillendirmiştim. gel gör içten içe devlet, din, kanunlar, yoksulluk, zenginlik, eşitlik ve adalet gibi birçok konuda hissettiğim, "bir şeyler eksik ve ters" dediğim duyguların gerçekten ters ve eksik olduğunu, hatta ters ve eksik olduğunu geç, hepsinin hatalı olduğunu anarşiyi incelemeye başladığımda bulmuştum. anarşi hakkında onlarca kitap okuyup araştırmalar yaptıkça -ki, hepsi hala devam etmekte- çocukken bir yaz gecesi ailemle gittiğim yaylada herkes uyuduktan sonra sonra uyanıp, çadırdan çıkıp, çimlerin üzerine uzanıp, ellerimi kafamın altına koyup dupduru gökyüzünü izlediğim anı anımsamıştım. benim için anarşi, işte o geceydi. ben nihayet aradığımı bulmuştum. hem de varoluşuma tek bir tutarlı neden bulamayıp gerçekten var mıyım diye her an ve her salise kendimi sorguya çekerken. sonra, yazmaya başladım. kendimi bildim bileli yazdım zaten hep. mesela; ilkokulda, hemen önümde oturan kızın ensesindeki sarı ayvaz tüylere bakıp bir şeyler yazardım. lisede, arkadaşlarımın aşk mektuplarını. üniversitede ise kendimce roman taslakları. anarşiyle tanışmadan evvel bile meğer ben hep anarşiyi yaşamaya çalışıyor ama bir türlü cesaret edemiyormuşum, işte onu gördüm. baskın devlet ve toplum kültürünün sürekli dillendirdiği şekilde ortalığı terörize eden bir ideolojiden ya da yaşam felsefesinden ziyade anarşinin en temele bireyi koyup gerçekten erdemli bir insan olmanın yolunun ise doğaya, insanlara ve hayvanlara saygıdan geçtiğini hissettiğimde irkildim. olması gereken bu olduğu halde. zordu çünkü. bir anda bana giydirilen soyut derilerimden kurtulmam epey zamanımı alacaktı. hem de böyle bir toplumda! ben; aile, okul ve devlet denilen otoriteler tarafından onlarca yıldır tüm ruhuna ve gövdesine her gün yeni bir deri eklenen yılandım. hepsinden küt diye ve kolayca kurtulmam mümkün olmadı. haliyle, her bir deri parçamı bıraktıkça canım acıdı. çünkü hepsi aradan geçen yıllar sonunda fazla kalınlaşmıştı. tüm soyut derilerimi atmayı başardıktan sonra dilim döndüğünce anlattım. anarşiyi. yazdığım ve yazmakta olduğum kitaplarda, tivitırda, dost sohbetlerinde, dövme yaptırmak için gelen müşterilerime... hiçbir zaman anarşi konusunda ümitsizliğe kapılmadan. tamam, bazen gerçekten umudum kırıldı, burnumun direği sızladı ama ben artık eski ben değildim. anarşiyi hiç tanımamış eski ben yani! tek derdi tüketmek olan, ihtiyacından fazlası için yırtınan, bilinçsiz, erdemsiz... anarşi, bana insan olma fırsatı sundu. ama bu süreç kısa bir zaman dilimine sığacak kadar küçük ve düz değildi. anarşiden bahsettiğim eski bir dostuma söylediğim gibi, "anarşi, tüm dünyanın dertlerini kanıksayıp hepsine omuz vermektir. eğer 'ben böyle bir işe girmem, hatta bana göre bu saçmalık diyorsan sakın bulaşma'" cümlelerini alıp kendime yineledim. bu zorlu süreç tam önümde, kapitalizm denen aşağılık sistem de tüm hücrelerimdeyken ben ne kadar anarşist olabilirdim? bireysel anlamda? bilgi, bilinç ve erdem yönünden? soru basit ama cevap veren yoktu. oysa ben daha ben bile olamamıştım. ömrüm, taklit yapmakla geçmişti ve birilerinin kutsallarının gölgesinde yaşamakla. hiçbiri içime sinmemişti ama. zira ilk başta dediğim gibi, "bir şeyler hep ters ve eksikti." imdadıma kitaplar yetişti. belgeseller. makaleler. okudukça beynim eridi. üzüldüm. öfkelendim. içerledim. ümitlendim. tüm insani duyguları aynı anda yaşayıp tarafımı seçme konumuna geldim. ve tarafımı seçtim; "zulüm bizdense, ben bizden değilim" dedim, o güzel kadın gibi. sessizce. anarşi, bana o terslikleri ve eksiklikleri gösterdi. şimdi ne zaman kendisinden sohbet açılsa, ki çoğunu ben açıyorum açıkçası, içim kıpır kıpır oluyor. zira biliyorum, bu zorlu bir süreç. ama gidilecek başka hiçbir yeri kalmadı insanın. sığınacak hiçbir limanı. anarşi artık bir ütopya değil, gereklilik. çünkü tüm ideolojiler ve felsefeler denendi. hepsi, insanlığa acıdan ve yıkımdan başka hiçbir şey vermedi. insanlar binlerce yıldır köle. hiç kimse asla özgürleşmedi. herkesin eylemleri ve söylemleri önceden kodlanmış. her birimiz sadece tüketen koca yığınlarız. acıya, adaletsizliğe ve eşitsizliğe kendi sığ dünyasından bakıp suni vicdan mastürbasyonlarıyla inine çekilen et istifi. küfrede küfrede tüm ayak işlerini yaptığı bu yoz sistemlerin birer dişlisi! anarşi, hepsinin tam zıttı ve tekerine çomak sokan tek düşünce. ideoloji. felsefe... adı her neyse artık. anarşi, vicdanda başlıyor ve bir gün bitecekse yine aynı yerde bitecek. keza, anarşinin motivasyon kaynağı ne mevki, ne makam, ne para, ne cennet ne de başka bir şey. keza, korku yönünden tehdit edileceği bir hapishane ya da cehennem de yok. anarşi, sonsuz özgürlük. sonsuz kuralsızlık. sonsuz iktidarsızlık. hiç kimsenin ihtiyacından fazlasına tamah etmeyip bireyin çıkarının genelin faydasından geçtiğine inanıp o uğurda yaşaması. anarşi, insanlığın insanlık yolculuğunda varacağı son durak. umarım, o durağa bir an önce varırız. çünkü insanlık hiç olmadığı kadar acı çekiyor. sosyal adaletsizlik, gelir ve fırsat eşitsizliği ise ayyuka çıkmış durumda. sırf bu yüzden anarşiyi anlatın. gördüğünüz veya muhatap olduğunuz herkese. asla tepeden bakmadan ve kimseyi hakir görmeden. anarşiyle tanışmadan önceki halinizi düşünerek. unutmayın, o insanların hepsi tam olarak sizin ilk dönemdeki halinizle aynı. binlerce yıldır kodlanan devlet, din ve iktidar gibi kutsallıklarla beyinleri iğdiş edilip düşünceleri kısırlaştırılan bireyler. yol açın hepsine. bir asit damlası gibi düşün beyinlerine. sonra bir bakarız, bir gün o büyük gün gelmiş. insanın insana ettiği eziyet, insanın kendinden daha büyük birçok soyut veya somut güce olan tapınması son bulmuş. insan, kul ve köle seviyesinden insan ve birey mertebesine ulaşmış. o insanın ham motivasyon kaynağı olan cennet veya cehennem manasız kalmış. ve olası bir cennetin veya cehennemin arsasının bu dünya olduğu kabul edilip herkes o yönde mücadele etmeye, yaşamaya başlamış. yenilenebilir enerji ve tarım alanları, insani çalışma koşulları, gönüllü iş paylaşımı, sadece zenginleri koruyan kanunlar ve sınırlar yerine insanların kendi aralarında yaptığı yazılı olan veya olmayan sözleşmeler tüm dünyayı sarıp herkes bir kereliğine gelinen dünyada ortalama 60 yıl insan gibi yaşayıp insan onuruna yaraşır şekilde ölme ihtimaliyle mest olmuş. o büyük günde görüşmek üzere. görüşmesek de dert değil. çünkü anarşi, "arzuladığın değişimin kendisi olmalısın" düsturudan başka bir şey değil. ve insana insan olması için sunulan en muhteşem olgu.
    ... diğer entiriler ...