bugün
yenile

    muharrem ince

    5
    +
    -entiri.verilen_downvote
    taraf kayırmaksızın söylüyorum; muhalif konumda olduğu halde kendisini geliştiren ve birçok anlamda giderek güçlenmiş nadir kişilerden. sorgulayıcı ve akılcı yanıysa örnek teşkil eder seviyede. ki zaten bunlar sayesinde bugünlerde dişini gösteriyor. ama dezavantajları da yok değil.. başlamadan; birkaç gün önce klasik yazma krizlerimden birine tutulmuştum. yazının teması siyasetti. hatta buna dair buraya da bir şeyler yazmıştım; (#2249087) zaten kendimi bildim bileli bu krize ev sahipliği yaparım. emsal olarak bu; (#2191769), (#2191771), (#2191776) ve bu; (#2191777) yazılar aslında daha fazla ve tek seferde yazdığım bir karalamadan ibaretti. ama ayıklayınca ve konu bütünlüğü sağlanınca daha okunur hale geldiği için bölüştürmüştüm. neyse, konuya dönelim. geçen gün yazdığım yazını chp ile ilgili kısmının kısaca yazının içeriği; chp ve akp mitingine giden vatandaş profiline odaklanınca tespit edilmesi ve üstünden gelinmesi gereken etmenler açığa çıkıyor. aslında bu tespitlerin çoğu yapıldı. ama çözüm minvallerini geçtim, çözüm planları bile hala ortada yok. her şeyden önce aradaki kitle farkı ayırt edilmeli. istisnasız her parti mitinglerinde konuştuğu kitleye anlayacakları dilden ulaşmalı, dertlerine çözüm üretmeli ve samimi bir güven duygusu aşılamalı. ki oy istemeye yüzü olsun.. lakin bir parti bunları yapmazsa sittin sene oradaki vatandaştan oy alamaz. ve unutulmamalıdır ki; bu dediğimi yapmak kırsal bölgelerde çok daha zorken, kırsal olmayan yerlerde çok daha kritiktir.. ak parti'nin 16 senede hafızalarımıza kazıdığı o malum seçim pastasını gözümüzün önüne getirdiğimizde de aynı sonuçla karşılaşıyoruz. iç anadolu, karadeniz ve doğu ağırlıklı -daha çok kırsal olan bölgelerde- ak parti hakimdir. diğer bölgelerdeki kritik merkezleri alsın ya da almasın, kırsalın getirisi ak parti'yi her zaman birkaç sıfır önde maça başlatıyor. hatta buna büyükşehirler bile dahil.. ezcümle; istanbul.. -totalde sağlayacağı oy potansiyeli düşük olmasına rağmen- merkezi ve lüks yerlerini chp alırken, bunları aksi ve çoğunlukta olan kıyıda köşede kalmış -esenyurt gibi gibi..- yerleri ise akp alır. peki sonucunda istanbul kime kalır? akp'ye.. ve bu bir değil, iki değil. meali de şu; başta chp olmak üzere diğer tüm partiler, halka ulaşmakta akp kadar mahir değiller. bilhassa chp'nin olabildiğince çabuk bir şekilde üstüne yapışan ve artık kokuşmuş burjuvazi algısını yıkması lazım. başlangıç olarak da; ak parti'nin makarna, kömür vs. dağıtmasını tiye almaktan vazgeçerek bu algıyı yıkma eğilimi gösterebilirler.. halka el uzatan, halkla bütünleşmekten çekinmeyen bir chp imajı ortada yok. ama nerede entel/entelektüel bir etkinlik vs. varsa chp orada bitiyor.. halktan yoksun bu imajla halktan oy is-te-ne-mez.. diğer yandan akp, ellerinde paket paket makarna, kahve, kömür vs. dağıtmaktan çekinmiyor. kendisini tiye alanların alaycı tavırlarını da avantaja çeviriyor miting sırasında "bunlar millete yardım eli uzatmaktan aciz!" diyerek. lafla peynir gemisi yürümez sözü rte'yi kapsamıyor. adam gemileri karadan yürüten ecdadın torunu olduğunu söyleyerek istediği gemiyi istediği kadar yürütüyor.. ve bu duruma chp'nin çoktan adapte olması, hatta yerinde bir karşı hamle geliştirmesi lazımdı. hani güncel durumda rte'nin vaatlerine "reis 16 senedir bunları neden yapmadın?" deniyor ya, aynı soruyu muhaliflere de sormak lazım "16 yıldır nasıl aynı taktiklerden gol yiyorsunuz?" diyerek.. akp ülkeyi çıkmaza soksa bile halkı avucunun içinde tutmayı çok iyi biliyor. üstüne bir de o eli yumruk yapıp o halkın bakış açısını kapattığında değmesin yağlı boya.. chp yarım asırdan fazladır "köylü milletin efendisidir." ya da "milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." diyen mustafa kemal atatürk'e layık olamadı. zaten az biraz atatürk'e layık olsaydı, halktan bu kadar kopmaz ve bugün bu halde olmazdı. ayrıntı: geçen günkü yazı aşağı yukarı buraya kadardı. bugün de muharrem ince'nin tüm bu dezavantajlı prestije rağmen neler yaptığını, yapabileceğini ve yapmak istediğini düşündüm; genel olarak her konuşma hakkını lehine kullanması en başta da dediğim gibi özlenen muhalif profili.. ama konuşmalarına daha dikkat etmesi lazım. zaman zaman fizik öğretmeni olmasını avantaja çevirmeye oynuyor. ki öğretmenliğinin eğitim hakkında izleyeceği politikalarda avantaj sağlayacağını düşünüyorum. ama şunun ayarını iyi tutturmalı; miting sırasında açısal momentumdan, faraday indüksiyon yasasından bahsetmesi bir yere kadar sempati toplamasını sağlar. ama virajı alamazsa da şarampole yuvarlanır.. açıkçası muharrem ince'nin bu dediğim şeyin zaten farkında olduğunu bilmek içimi rahatlatıyor. o da dezavantajlı olduğunun farkında. şu ana kadar rakiplerinden kat be kat daha fazla miting yapmasının sebebi de bu dezavantajdan kurtulma uğraşı. fakat dediğim gibi; yaptığı mitinglerin çoğu kırsallarda. orada çıkıp atom izotoplarından fuzuli bir kıvamda bahsedersen ofsayta düşersin.. ne kadar anlatırsan anlat, söyleyeceklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır.. bu dediklerinle zürih'te miting yapsan amenna. ama gel gelelim burası züvas.. sen kime izotop diyon!? sensin la top! vergiler yüzünden sırtı kamburlaşmış, tarlasıyla eskisi kadar ilgilenemeyen, kirli çarıklı, yamalı kıyafetli ve günün çoğunu kahvede okey oynaya oynaya hibe eden amcalar ne yapsın senin fizik hakkında okuduğun mavalları? ertesi gün aynı yere rte gelir, "bunlar camileri ahır yaptılar!" der, tek cümleyle oradaki halk nezdinde seni nakavt eder. oradaki adamın çükünde bile olmaz neden tarlasını artık değerlendiremediği. the end.. bu hususa biraz dikkat ederse hitabet konusunda rte'den pek bi' eksiği yok. hatta bana kalırsa zaman zaman fazlası var. daha dinamik, daha gür ve daha kıvrak zekalı konuşuyor. erdoğan'ın fetö'ye göründüğü kadar düşman olmadığını, sürekli meydan okuduğu israil'le saman altından da olsa aralarından su sızmadığını falan anlatınca gayet iyi mesela. aynı şekilde devam edip köprüyü geçene kadar dayı demesini bilmeli. seçim biter ve kazanırsa, devir teslimden sonra fizik hakkında yapmak istediği projeleri hayata geçirmeye başlasın. ama şimdilik o konuları gereksizce dillendirmenin alemi yok. sosyal medyada "aga adam fizik konuşuyor, işte vizyon be!" diyen 3 kişi varsa, halkın arasında "ne diyor la bu?" diyen 10 kişi var. tamam her kitleden oy almak için hemen hemen her konu hakkında ne kadar konuşursa o kadar iyi. ama fizik vs. hakkında bundan fazlasını konuşması zarardır.. çünkü bu konuların fazlası da halkın gözünde -ilk başta bahsettiğim- "entelektüel" ve halktan uzak imaja bağlanıyor.. fizik vs. konuştun, o kulvardan kapabildiğin -bilhassa gençleri- kaptın zaten. dahasını zorlamanın alemi yok. bundan sonra rte'yi zedeleyici ve kendine güven duyulmasını sağlayacak şeylerden bahsetmeli. neler diyebilir? efendime söyleyeyim; - bunlar halk bankası'ndan bu milletin parasını çekerek koskoca gemi filosu satın aldılar. - filistin'de müslüman katliamları yapılırken, bunlar israil ticaret anlaşmaları yapıp müslüman katillerine para kazandırdılar. - yerli ve milli olduğunu iddia eden rte, halkın parasıyla alınan o gemilere malta bayrağı astı. sonra vergi kaçırıp gelirlerini yabancı bankalardaki hesaplarına yatırdı. daha sonra da sizden çatır çatır vergi zammı aldılar. tüm faturalarınızı en az iki katı ödetiyorlar, kendi hırsızlıklarının faturasını da size kesiyorlar. ayrıntı: (bkz: paradise papers) daha sonra da "müslüman, müslüman katilleriyle kol kola girmez. müslüman kendi ülkesinden vergi kaçırmaz. kaçırırsa o kişi yerli ve milli olmaz." diyerek az evvelki maddeleri kalaylayabilir. kısacası bu saaten sonra yapması gereken tam olarak budur. rte'yi kendi silahıyla vurmalı. neden kendisi hakkında bu kadar düşündüğüme gelince; hakkında biraz araştırma yaptım. eski röportajlarını okudum, verdiği demeçleri inceledim. bakın bu adam gerçekten iyi bir siyasetçi. keşke cem toker'le birlikte meclisin daimi vekili olsa dediğim birisi. ve iddia ediyorum; ince eğer akp sıralarında olsaydı, bence güncel başbakan binali yıldırım değil, muharrem ince'ydi.. sorgulayıcı yanı sağlam. empati yetisi yüksek. ama dediğim gibi halka yakın ve samimi olmalı. nagehan alçı'yı nakavt ettiği programda türban hakkında oldukça özgürlükçü konuştu. ama geçmişte türban yasası'nın iptali için chp'nin koşa koşa anayasa mahkemesi'ne gittiğini hepimiz biliyoruz. o süreçte de chp'de yüzlerce imza toplanmış. acaba muharrem bey de sürü psikolojisiyle imza atmış mıdır? neye dayanarak bu adamın sorgulayıcı ve öz eleştiri yapma yetisinin güçlü olduğunu savunuyorum? 14.03.2010 tarihli, devrim sevimay tarafından muharrem ince'yle yapılan şu röportaj bile tek başına bu dediğime dayanak sağlamaya yeter de artar; link adam 8 sene önce teşhisleri koymuş ama giderek yalnızlaştırıldığı için tedaviye başlayamamış. şu dediği cevapları bugün mitinglerde ele almalı. başka çaresi yok.. chp'nin halktan uzak oluşu, chp tabanının oldum olası sahiplenememe sendromu yaşadığını, chp'nin cami'nin de, cemevi'nin de içine girmesi gerektiğini, chp içindeki chp'yi halktan uzaklaştıran bir kesimin barınması.. gibi gibi şahane konulara değinmiş vakti zamanında. dolayısıyla da bu adam çoğu şeyin farkında. şu an öz eleştiri yetisi en gelişmiş cumhurbaşkanı adayı olabilir. tavsiye; şu röportajı okumadan bu adam hakkında hüküm vermeyin.. --- spoiler --- * + > devrim sevimay - > muharrem ince * + kamuoyu araştırmalarında ak parti'nin önde çıkmasına sinirlenenler, o araştırmalara inanmayanlar var; siz ne düşünüyorsunuz? - şimdi o araştırmaların bir kamuoyunu yönlendirmek için yapılanları var, bir de bilimsel ölçülerle yapılanları var. bilimsel ölçülerle yapılan bir ankette akp hâlâ birinci parti çıkıyorsa biz chp olarak buna niye kızalım? gerçek buysa, bunu anlamaya ve bunu değiştirmeye uğraşalım. + sizin şahsi gözleminiz nedir; sizce de ak parti açık ara birinci parti mi? - ben akp'nin çok çok fazla oy kaybettiğine inanmıyorum. kendimizi kandırmayalım. oy kaybetti, ama yüzde 22'lere düşmedi. böyle bir düşüş yoksa "akp düştü" diye sevinmenin de âlemi yok. asıl chp ne kadar çıktı, biz ona bakalım. + chp çıkışta mı peki sizce; partinize yönelik ilgide ciddi bir artışa tanık oluyor musunuz? - hayır, olmuyorum. 2007 seçimlerinden daha fazla oy alacağımıza inanıyorum, ama şu anda chp'yi tek başına iktidar yapacak bir artış olduğunu düşünmüyorum. + peki "ne yaparsak yapalım oyumuz yüzde 20'lerden yukarı çıkmaz, biz ancak bu kadarız" mı diyorsunuz, yoksa "başka şeyler denense oyumuz da artar" olasılığını görüyor musunuz? - kesinlikle ikincisi ve bu bence şimdiden sonra da olsa yapılabilir. yeter ki biz chp olarak siyasi krizlerden uzak duralım. bizim korkmamız gereken tek şey bu, çünkü sekiz yıldır çıkan bütün siyasi krizler akp'nin ekmeğine yağ sürdü. 367, 27 nisan, müslüman cumhurbaşkanı tartışması, parti kapatma, vs. biz ısrarla bu siyasi krizlerden kaçınıp ekonomik krizi öne çıkarmalıyız. bizim laiklik, darbe gibi tartışmaların tamamen ötesinde vatandaşın cebiyle, gençlerin işsizliğiyle, emeklilerin geçim derdiyle ilgili tartışmalara girmemiz lazım. çünkü siyasi krizler bunları güçlendirdi, ama ekonomik krizler bunları gönderir. + chp'nin mayıs ayındaki kurultayından da bu dediğinize benzer bir beklenti doğdu: siyasi krizlerden ziyade vatandaşın krizleriyle ilgilenen yeni bir ekip gelecek ve chp çıkışa geçecek beklentisi... siz böyle bir değişime ihtimal veriyor musunuz? - bence deniz bey siyasi yaşamının en güçlü günlerini yaşıyor. bir kere akp'ye karşı direnen en güçlü parti lideri, en güçlü isim şu anda deniz bey. ikincisi deniz bey'e parti içinde bir muhalefet yok. örgütün neredeyse yüzde yüze yakını deniz bey'i başbakan olarak görmek istiyor. arkasında tam destek var. + dolayısıyla partide istediği manevrayı yapabilir mi? - bence yapabilecek güçte. + peki sizce yapacak mı? - bir kere merkez yürütme kurulu'nun yapısı zaten değişecek. artık genel sekreter ve yardımcıları yerine her biri, bir alandan sorumlu olan genel başkan yardımcıları olacak. bunun partiye bir dinamizm getireceği kesin. + ya genel başkan yardımcıları; baykal sizce onları değiştirir mi? - o noktada bence değişimden ne beklediğiniz önemli. eğer partinin yüzlerini değiştirdiniz diye hemen seçmenin yüzde 30-40'larda chp'ye yöneleceğini umarsanız, o uçuk bir proje olur. hiçbir değişim böyle bir artışa sebep olmaz. ikincisi ilahlar kurban istedi diye chp'nin partiye hizmet etmiş evlatlarını kurban vereceğini düşünenler varsa, bence o da yanlış. + ama kamuoyunun da chp'de yeni yüzler görme beklentisi yok mu? - var, ben bunu duyuyorum. bunu genel başkan da duyuyor, herkes duyuyor. ama o yeni yüzler arasında adı geçenlerden biri olduğum için en azından ben bu konuda daha fazla konuşmamalıyım, değil mi? kaldı ki bence kişileri değiştirmekten ziyade işe önce düşünceleri, çalışma şeklimizi değiştirmekle başlamalıyız. eğer siz sisteminizi yanlış kurmuşsanız, oraya en iyi, en yeni yüzleri de getirseniz bir süre sonra onlar da başarısız olur. + sizce chp'nin sisteminde neyi değiştirmek lazım? - chp'de bir tür sevgisizlik sorunu var; bence ilk oturup üzerine düşünmemiz gereken konu bu. bizim örgütlerimiz birbirini sevmek yerine, sürekli eleştiriyor. oysa bir de akp'ye bakın; kan kusuyorlar, ama kızılcık şerbeti içtim diyorlar. partilerini asla sokakta eleştirmiyorlar. + ama siz de şimdi eleştiriyorsunuz? - ben yıkıcı eleştirilerde bulunmuyorum. olur olmaz yerde, saniye başı yermiyorum. tam tersine ben yanlışlarımızı gidermek için uğraşıyorum. peki siz hiç sokakta tayyip erdoğan'ı eleştiren bir akp'li gördünüz mü? ama ben size deniz baykal'ı eleştiren binlerce chp'li gösterebilirim. + yalnız bu dediğinizden istenmeyenin baykal olduğu sonucu da çıkabilir? - hayır efendim, deniz baykal'ın yerine devrim sevimay gelse üç ay sonra siz de görürsünüz aynısını. bizim seçmenin, bizim tabanın yapısı bu. kim gelirse gelsin aynı muameleyi görür. deniz bey'e özel bir durum değil. hatta deniz bey belki de bu konuda en dayanıklısı. dolayısıyla bana göre bu partinin birinci sorunu bu. + nereden kaynaklanıyor sizce? - birincisi çok eski bir parti chp. bütün hesaplar birikmiş. insanlar hâlâ "83'teki hani şu seçimde senin baban bana oy vermemişti"nin hesabını güdüyor. ikincisi parti içi yarış çok. bazen "acaba bu örgütler arası yarışlar falan hiç olmasa, bu insanlar birbirini daha çok sever mi" diye bile düşünüyorum. üçüncüsü de solun otoriteyi reddetme eğilimi. solun mantığı budur zaten, ama tabii bu tamamen de kontrolsüzlük değildir. bizde ise artık kontrolsüz vaziyette. - sürekli muhalif olmakla alakalı olabilir mi? + tabii, çünkü kendine bile muhalif. şu sokağa çıkalım, chp'li olmayan 100 kişiyi bulalım, onlara "yalova'da muharrem ince'nin milletvekilliğinden memnun musunuz?" diye sorun, eminim ki 100'e yakınından "evet" cevabı alacaksınız. bir de gidelim 100 tane chp'li bulalım, onlara sorun, kesin çok daha olumsuz şeyler duyacaksınız. + ne bu; sahiplenememe sendromu mu? - aynen, sahiplenememe sendromu. diğer partilerde millet hırsızına sahip çıkarken biz namuslumuza sahip çıkamıyoruz. partinin böyle bir kronik bir hastalığı var. tedavisi de biraz zor, söyleyeyim. çünkü bu sadece chp'nin değil, bütün solun derdi. bizim bütün sol bu hastalığı taşır. o da yetmez, ayrıca bir de memleketteki bütün solun en büyük derdi chp'dir. bizim parti olarak bir de böyle bir problemimiz var, biliyor musunuz? adam chp'den daha solda olduğunu iddia eder, ama asla akp'ye laf etmez, sabah akşam chp'yi eleştirir. mesela gidin solcu bir eğitim sendikasını bir chp milletvekili olarak ziyaret edin, iki saat oturun, size iki saat boyunca chp'yi eleştirirler, ama hüseyin çelik'ten, nimet çubukçu'dan bir kez olsun söz etmezler. sanki milli eğitim bakanı benmişim gibi iki saat bana laf yetiştirirler. böyle bir hastalığı vardır solun ve en zarar verdiği de chp olur. villada yaşayan halk, biz seçkinci oluyoruz. + sevgisizlik, sahiplenmeme, eleştirinin dozunun kaçması chp'nin ve solun en önemli hastalığı diyorsunuz; peki sizce ikincisi var mı? - algı sorumuz var bir de. biz hep dışarıdan elit, seçkin, militarist gibi görülüyoruz, oysa tam tersine biz halkın ta kendisiyiz. ben deniz bey'in yaşam şeklini yıllardır biliyorum, hiçbir lüksü yoktur. son derece halk tipi yaşayan bir adamdır kendisi. ama işte öyle bir algı oluşmuş ki bayramlarda otel kapatan, yatlarla tatil yapan, koluna 60 bin dolarlık saat takan, etrafı duvarlarla çevrilmiş villalarda yaşayan insanlar halk tipi oluyor, biz seçkinci oluyoruz. + nereden çıkıyor peki sizce bu algı? - bence en önemli sebebi dinle olan ilişkimiz. o ne yaparsak yapalım bize halktan kopuk bir görüntü veriyor. bunu aşacak olan da yine bizleriz, ama gelin görün ki bizim arkadaşlarımız cem evine aşure gününe gider, gitmelidir de, ama camiye mevlide gitmez. oysa aşureye gitmek ilericilik de mevlide gitmek gericilik değil ki. ama bizde bu var. ikincisi kuşaktan kuşağa aktarılan bazı hikâyeler de bu algıyı besliyor. mesela hâlâ köylerde insanlar bize ezanın türkçeleştirilmesini soruyor. bizim bunları ciddi ciddi oturup konuşmamız ve aşmamız lazım. + iyi ama chp türban veya katsayı meselesinde anayasa mahkemesi'ne giderken ne yaparsanız yapın bu algı değişir mi sizce? - değişir, hem de çok rahat değişir. biz bunu 89 yerel seçimlerinde yaşadık. 89'da belediyelerin çoğunu biz almadık mı; aldık. peki o zaman da bize yönelik böyle bir algı var mıydı; vardı. ama yine de insanlar bize oy verdiler değil mi? neden? çünkü insanlar "bunlar solcu, ama bunlar çalmaz" diyordu. peki sonra bizim o belediyelerimizde yolsuzluk oldu mu; oldu. biz o 89 fırsatını kötüye kullandık mı, evet kullandık. - bu algı nasıl değişecek peki? + şu an bu algıyı tam değiştirme dönemini yaşıyoruz. çünkü şimdi akp için de insanlar şunu diyor, "artık bunlara müslüman diyorduk, bunlar da çalıyormuş." dolayısıyla bizim insanlara hem dinle, dindarlarla ilgili bir sorunumuzun olmadığını hem de ekonomiyle ilgili neler yapabileceğimizi, vatandaşın cebini düşünen tek partinin chp olduğunu anlatmamızın tam zamanı. her iki koldan hareketle şu andan itibaren bütün bu yanlış algıyı değiştirebiliriz. + ama artık insanlar sadece sosyal sınıfıyla ilgili değil, kimliğiyle ilgili de bir şeyler duymak istiyor. "ben kürdüm", "ben türbanlıyım" dediğinde ne diyeceksiniz onlara? - chp'nin her biriyle ilgili diyeceği sözü var, ama bizim insanımızın kimlikle ilgili tarifleri de sandığınız kadar katı değil. bizim insanımızın her şeyden önce tek bir isteği var; adam yerine konmak. birilerinin kendisiyle aynı duyguları paylaştığını görmek. bakın size iki anımı anlatayım: ilki; bir akşam çok kar yağdı, bizim buradaki köylerden birinin ulaşımı kesildi. benim de kız kardeşimin eşinin çok güzel dört çeker bir cipi var. dedim ki "damat ver bakayım şu cipi bana." gece saat 11, bindim cipe, köye kadar çıktım. hatta son 100 metresini de yürüdüm. baktım elektrikler kesik, insanlar öyle oturuyor. "selamünaleyküm" dedim, "nöbetçi milletvekili geldi. hasta var mı, doğum yapacak hamile var mı, bir probleminiz var mı? varsa cip burada, ben gidiyorum" dedim. o köyde son seçimde biz birinci parti çıktık. içinde türbanlısı da vardı, kürdü de vardı. ikinci anım da 12 yaşımdan kalma. bizim köydeki okulun müdürü cumhuriyet gazetesi okuyan, chp'ye oy veren biriydi. bir cuma namazındaydık, müdür tespihlerin rengini beğenmedi, aldı bütün tespihleri duvara fırlattı. bir de üzerine imama fırça attı. ama cemaatten hiç kimse o müdüre kızmadı. niye? çünkü o camiye giden birisiydi. eleştiriyordu, ama içerden eleştiriyordu. bizim bütün yapmamız gereken de bu. yine eleştirebiliriz, ama içerden olmalıyız. varoşun da içinden olmalıyız, gecekondunun da, caminin de. akp'de 'şeriat', bizde 'asker gelse' diyen var. + chp'ye yönelik bir algı sorunu var diyorsunuz, ancak chp tabanında askerin darbe de yapabileceğini düşünen, hatta bunu ümit eden, mesela çarşaf yırtan bir kesim de yok mu? - kesinlikle var. "türkiye laiktir laik kalacak" lafından başka sloganı olmayan, örtülülere, kapalılara öcü gözüyle bakan, onlara vebalıymış gibi yaklaşan, tıpkı akp içinde "şeriat gelse" diyenler olduğu gibi bizde de "asker gelse kurtarsa" diyen bir seçmen kitlemiz var. +sizce ne kadarlık bir kitledir bu; çoğunluk mu azınlık mı? - çoğunluk değiller, ama sesleri çok çıkıyor. mesela bizim yalova'da 2400 üyemiz var, bu bahsettiğimiz kesim 50 kişiyi geçmez. ama azınlıkta dahi olsalar bu kesim partiye zarar veriyor. + nasıl bir zarar? - bizi daha militarist, daha katı gösteriyorlar. partiye halktan kopuk, sorunlara duyarsız, laiklikten başka bir şey bilmeyen, askerle bütünleşmiş, beyaz türklerden mütevellit bir görüntü veriyorlar. nasıl türkiye'de radikal dinciler varsa, insanlar haklı olarak onlardan korkuyorsa, dindar insanlar da bu arkadaşlardan korkuyor. "eyvah" diyorlar, "bunlar iktidar olsa bizim camilerimizi kapatır." oysa bence bu korkuların iki tarafı da yok edilebilir. + sizce bu radikal kesim partinin her kademesinde var mı? - ilçeden genel merkezine kadar bu kesimler her kademede var ve çok öne çıkıyorlar. çünkü haber değerleri oluyor. dolayısıyla son derece etkililer. + bu çizgideki kimi chp milletvekilleriyle aranızda bir uçurum olduğunu hissediyor musunuz? - uçurum değil, ama bazı konularda çelişiyorum. örneğin katsayı konusunda çeliştim. benim katsayı konusundaki görüşüm ne 28 şubatçıların ne de akp'nin doğru yaptığı yönündedir. ama bazı arkadaşlarımız 28 şubatçıların yaptığının doğru olduğunu savunuyor. orada ayrışıyoruz ve şu biliyorum ki eğer partide bu arkadaşlarımız galip gelirse chp iktidarında halktan koparız. + peki partide sizin gibi düşünenler mi daha çok, diğer taraf mı? - emin olun buna, benim gibi düşünenler daha çok. --- spoiler --- not: (#2240831)
    ... diğer entiriler ...