bugün
yenile

    ölümsüzlük

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    az evvel; (#2191769) ölümsüzlük dedim de aklıma geldi, bazı konularda maziye takılı kalmayı huy edinmiş ben için fazla abes bir olay. yaşadıkça sorunlarımın ve sorularımın artacağını biliyorken nasıl uzun yaşamayı göze alırım? farz-ı mahal öyle bir şey oldu ve ben ölümsüzlüğü buldum diyelim. -mesela ab-ı hayat'a erişerek- yaşamaya dair hevesim bence kaçardı. sonuçta beşer şaşar. bir şeye sahip olunca ona verdiğimiz değer düşer. ama bendeki esas problem bu olmazdı. ölümsüz olunca elbet günü gelir dünyada keşfettiğim şeyler beni tatmin etmemeye başlardı. muhtemelen bir yerden sonra bulduğum her keşfin ölümsüzlük kadar başarılı olmadığını idrak ederdim. en sonunda da ölüm keşfinin, ölümsüzlükten daha nitelikli bir şey olduğu sonuca varırdım. sonra da artık keşfetmediğim tek şeyin tanrı olduğuna karar verip, onu keşfedebilme ihtimalimi değerlendirmek için kendimi öldürmenin bir yolunu bulurdum. belki mülayim sert gibi kendimi öldürmesi için kiralık katil tutardım, belki de altın vuruş yaparak hayatıma son verirdim. ölümsüz hayatımı yaşarken, cehennemi keşfetmek isteyeceğimi sanmıyorum. ama o kadar yıl yaşayıp, en dehşet verici mekanı keşfetmeden de olmazdı herhalde. ama tabi cenneti de keşfetmem lazım. ikisini de keşfetmenin bir yolu var mı emin değilim ama sanırım cehennemlik bir müslüman olarak ölüp önce cehenneme, günahlarımdan arınınca da cennete dikey geçiş yapınca ikisini de keşfetmiş olurum. fazla riskli bir düşünce ama denemeye değer gibi. belki de kıyameti keşfetmeyi göze alıp her şeye rağmen beklerim. beklerken de ne bileyim leyla ile mecnun'u tekrardan izlerim. sonra tekrar, tekrar ve tekrar.. ya da asırları aşan yaşıma dayanarak sevdiğim insanların mezarlarını ziyaret ederim. -bu da kahırdan ölmeyi keşfetmek için etkili bir yöntem- kimisi 21. yüzyılda ölmüş, kimisi 78. yüzyılda.. (gerçi 'hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür' derler. acaba gerçekten öyle mi?) tüm onları dolaşana kadar baya bi' vakit geçerdi herhalde. tabi gelecekte insanları gömecek toprağımız hala kalırsa.. (bkz: toprağı bol olsun sözünün toprak olması) (bkz: betonu bol olsun) sadece toprak da değil, denizler nasıl olurdu acaba? şahsen tuz oranında değişiklik olmasını bile istemem. tuz demişken; size de tuhaf gelmiyor mu normalde yaramıza temas ettiğinde canımızı yakan tuzun, aynı zamanda yaramız nüks ettiğinde akan göz yaşlarımızın içinde olması? ne kadar ince ve şeffaf bir ironi.. kahırdan ölmek konusu da bir acayip. kafama sıkarak ölünce boğularak ölme ihtimalinin yok olduğunu, dolayısıyla da boğulmayı –kötü bir deneyim bile olsa.- bir daha deneme ihtimalimin kalmadığını bilmek biraz da olsa üzücü. bir seçeneğe adım atınca, adım atmadığım onlarca seçenek yok oluyor. bu hem doğal, hem değişim ve gelişimin temeli, hem de biraz üzünç. not: (#2257713)
    ... diğer entiriler ...