bugün
yenile

    geceye bir hikaye bırak

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    (eski bir online mektuptan temize çekilmiştir) sevgili dost, ali ural'ı sever misin? ben çok severim. "sevgili dost," kalıbını da o sevdirdi bana. belki bilmezsin. kitabın adı posta kutusundaki mızıka. bir gün bir kitapçıda görürsen şayet al ve sakla. bilirsin, güzel şeyler çabuk yiter. bol korunaklı kasalara konup saklanmalı nadide şeyler. birkaç güzel kitap, birkaç siyah beyaz fotoğraf, belki bir plak ve birkaç mektup. böyle dokunmatik ekranlarda gerçeğini "andıran" değil de tamamen gerçek bir mektupta okumuştum. eski, kerpiç bir evde şu hasır minderli divanlardan birinin üzerinde saman kağıdına yazılmıştı; "...bilmiyorum, belki de aslında ben de biraz şanslıyımdır. birçoğu uzakta, annesinin kokusuna hasret yaşamak zorunda. oysaki her yağmur yağdığında benim odam senle doluyor, sen kokuyor..." terk edilmiş bir evdi mektubu bulduğumuz yer. ama çok değil. en fazla birkaç ay. biz beş altı kişi kadardık. yıllar önceydi bu olanlar tabi. evin duvarında siyah beyaz bir fotoğraf vardı. şu çok meşhur; adam bir sandalyede oturmuş, kucağında bir bebek, yanında ayakta durmuş bir eli adamın omzunda bir kadın fotoğrafı. hepsi gülüyor ve mutlu. kadın çok güzel. çok belli olmuyor ama bembeyaz bir teni simsiyah uzun saçları çekik gözleri vardı. büyük ihtimalle biraz ötedeki çerçevenin içindeki orta yaşlı kadının ta kendisi. başka fotoğraflar da vardı. zamana göre dizdiğinizde önce kadın eksiliyordu fotoğraflardan. çocuk büyüyordu. zaman çizelgesinin son fotoğrafında çocuk elinde bir çantayla babasıyla yan yana. biraz üzgünlerdi sanki. başka fotoğraf yok. geri dönmemiş demek ki. askere gidip şehit olduğunu düşündük. sadece gidip kendine kurduğu düzeni bozamayan bir adam olduğunu düşünmek istemedik. tabi sonra öğrendik. şu bin dokuz yüz seksenli dönemlerde sağ /sol kavgasında içeri alınanlardan biriymiş meğer. mektup babanın oğlundan aldığı son mektup, oğlundan aldığı son haber. şey demişti bize anlatan amca; -duvara baktı, biliyor musun o. mehmet senelerce o fotoğraf dolu duvara elinde bir mektupla baktı. gitmesin allah'ın gücüne. ölemedim, derdi bize. "ölemedim." ancak yirmi beş sene sonra kavuşabildi ailesine. biz bulduğumuzda cenazenin üzerinden henüz üç beş ay geçmiş. mehmet amcadan geriye camları kırık dökük bir ev, duvardaki o güzel fotoğraflar ve bir de annesine özlemini yitirmeyen ölü bir adamın mektubu kalmış. onca yıla rağmen hiç tadilat görmeden o evin sağlam kalabilmesi saçma gelmişti önce. belki de içinde paramparça bir aile yaşattığından bu yıkılmaya inat. hiçbiri olmasın ama olacaksa şayet; bizlerin evleri yıkık olsun sevgili dostum, bizler yıkık evlere inat diri duralım
    ... diğer entiriler ...