bugün
yenile

    samimiyet

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    t: içten olma durumu. var olan her şeyde barınması gerektiğine inandığım unsur. hayatım boyunca, bilinçli olduğum her salise, karşılaştığım her şeyde bu unsuru aradım. karşımdaki şeyin en ufak zerresinde samimiyet bulsam benim için kâfidir. arama kabiliyetim mecnun'un çölde leyla'yı araması kadar dillere destan değildi belki ama, yine de kendi çapımda bir takım ara kurtarma çalışmaları yaptım. en azından vicdanımı mışıl mışıl uyutmak ve yarın öbür gün "en azından denedim." diyebilmek için. samimiyeti gerçeklik olarak ele alıyorum. insanın en az maske giydiği hali de denilebilir. odaklanılması gereken tek şey; içtenliktir. karşılaşılan sonucun ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğu değildir. o eleme aşaması bir sonraki adımdır. bir insanın içi gerçekten kötüyse ve kendisini içine yaraşır şekilde kötü olarak yansıtıyorsa, o insan o eyleminde sonuna kadar samimidir. içinde bir katil barındıran kötü bir adamın, bir okulu basıp katliam yapması çok doğal değil mi? başkası yapsa çelişkili olur, ama o yapınca içiyle uyumlu olduğu için bu vahşi eylemi gayet doğaldır. (yanlış anlaşılmasın; şu an olayın etik olup olmamasını değerlendirmiyorum. ya da kötüler maksimum seviye de kötülük yapsın da demiyorum. sadece o vahşet eyleminin ne kadar samimi olduğuna değiniyorum.) aynı şekilde içindeki iyiliği olduğu gibi dışarı aktarabilen birisi de oldukça samimidir. örnek vermem gerekirse; bu güzel adamın, bahsettiği hayvanlar için uğraş vermesi ne kadar anormal olabilir? doğal olanı bu güzel adamın iyilik yapması zaten; link bu sadece insanlar için de geçerli değil. tanrının yarattığı ve insanoğlunun ürünü olan her şey için bu dediğim geçerli. bir sanat eseri samimi olmalıdır, tıpkı bir icat için de olduğu gibi. bir düşünce samimi olmalıdır, tıpkı bir eylem için de olduğu gibi. bir şeyin samimiyeti riyakarlığıyla ters orantılıdır. o şey ne kadar içten, ne kadar maskesiz olursa, sizi aldatmama/yanıltmama ihtimali o kadar fazlalaşır. yeter ki samimi olsun, yeter ki içinden geldiği gibi olsun. ki siz de ona göre uygun hali alıp, en doğru/dürüst tavrınızı sergileyin. sonuçta; kötü olduğunu alenen gördüğün bir şeyle neden muhatap olasın ki? onlarca farklı kulvardan, yüzlerce farklı örnek sayabilirim. misal; yazmakta da, okumakta da samimiyet lazım. emrah serbes yıllarca hak, hukuk, adalet nutukları çekti. ama sonra karıştığı olayı hepimiz biliyoruz.. ee hani samimiyet? sözlükle alakalı olarak da şunu diyebilirim; bilgi entrylerinde bile samimiyet arıyorum. tamam faydalı şeyler aktarılıyor falan ama, samimi gelmedikten sonra ne kadar değerli? hele hele günümüzde en çok bilgilerin yorumlanarak anlatılmasına ihtiyacımız varken? gazali hakkında bir kıssa olduğu rivayet edilir; gençliğinde orta doğu'nun ilim merkezlerini (bağdat ve şam gibi gibi) gezmeye başlar. gittiği her yerde ilim irfan sahibi kişilere talebelik yapar. yıllarca sürer bu işlem. bu süreçte onlarca farklı kitap yazar ve "artık ben oldum." dediği gün doğduğu topraklara dönmeye yola çıkar. yolda gazali'nin kervanını haramiler durdurur. ne var ne yoksa isterler. gazali ilim erbabı olduğunu ve yanında sadece kitaplarının olduğunu söyler. sonra da haramilerin reisinden kendisine, ilime ve kitaplarına saygı duyup zarar vermemesini ister. haramilerin lideri der ki; "sen bilgin olduğunu iddia ediyorsun. ama kitaplarını senden alınca öyle olmuyorsun. bu nasıl bilginlik?" o an gazali'ye dank eder işte. anlar ki; içinden gelmediği müddetçe ne okursa okusun, ne yazarsa yazsın kendisine bir faydası olmaz. ve o andan itibaren yeni bir sayfa açar, öğrendiği hemen hemen her şeyi kendi belleğine atar ve tekrar tekrar yorumlar. (bu rivayet ne kadar doğrudur bilinmez ama içerdiği mesaj fazlasıyla doğrudur.) son olarak da sevdiğim bir yazar olan aret vartanyan'dan bir kesit bırakayım; link not: (#1994837)
    ... diğer entiriler ...