çukur dizisinin en iyi sahnesi diyebilirim ve bununla kalmayıp türk dizileri arasında en iyi sahnelerden biri de diyebilirim.
"kapat muhiddin abi." dediği sahne,ses tonu insanin gözlerini dolduruyor.herkesin çektiği bir acı sakladığı bir şey var kalbinin bir köşesinde illa ki.
mihriban türküsünün hikayesi
(alıntı)
1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan abdurrahim karakoç’un gerçek adını gizleyip, mihriban diye seslendiği o güzel anadolu kızının hikâyesi bu…
köyde düğün olacaktır, civardan misafirler gelmeye başlar. genç abdurrahim köyünde genç bir kız görür, gördüğü kız ailesiyle komşunun düğününe gelen misafir kızdır. tanışmak nasip olur, mihriban’ın kelime anlamı: şefkatli, merhametli, muhabbetli, güler yüzlü, yumuşak huylu manasına gelir, işte bu kız da aynı şeyleri kendi sıfatı yapmıştır. misafirlikleri ilerledikçe aşk da ilerler.
bir sabah abdurrahim kalkar ve mihriban adını koyduğu sevdalısını görmeye gider, gider ki misafirler gitmiştir. abdurrahim’in dünyası artık değişir, hayat manasızlaşmıştır, aşk acısı yüreğini yakar. bu halini gören ailesi, kızı bulmak için maraş’a gider, uzun aramadan sonra kızın ailesini bulur ve kızı isterler. önce “kız küçük” derler, bahane bulurlar bakarlar ki abdurrahim’in ailesi ısrarcıdır gerçeği söylerler: “kız nişanlıdır”…
ailesinin halinden olumsuzluğu sezen abdurrahim kızın nişanlı olduğunu duyunca da: “bir daha bu evde ismi anılmayacak ve konusu geçmeyecek.” der.
7 yıl sonra aşk ateşinin sönmediği anlaşılmıştır:
sarı saçlarına deli gönlümü
bağlamıştın, çözülmüyor mihriban
ayrılıktan zor belleme ölümü
görmeyince sezilmiyor mihriban
yar, deyince kalem elden düşüyor
gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
lambada titreyen alev üşüyor
aşk kâğıda yazılmıyor mihriban
önce naz sonra söz ve sonra hile
sevilen seveni düşürür dile
seneler asırlar değişse bile
eski töre bozulmuyor mihriban
tabiplerde ilaç yoktur yarama
aşk değince ötesini arama
her nesnenin bir bitimi var ama
aşka hudut çizilmiyor mihriban
boşa bağlanmış bülbül gülüne
kar koysan köz olur aşkın külüne
şaştım kara bahtım tahammülüne
taşa çalsam ezilmiyor mihriban
tarife sığmıyor aşkın anlamı
ancak çeken bilir bu derdi gamı
bir kördüğüm baştan sona tamamı
çözemedim çözülmüyor mihriban
bu şiir türküye dönüşünce de duymayan kalmaz tabi mihriban da. bir mektup yazar abdurrahim’e “unutmak kolay değil” der. abdurrahim ikinci bir şiir yazar:
“unutmak kolay mı? ” deme,
unutursun mihriban’ım.
oğlun, kızın olsun hele
unutursun mihriban’ım.
zaman erir kelep kelep..
meyve dalında kalmaz hep.
unutturur birçok sebep,
unutursun mihriban’ım.
yıllar sinene yaslanır;
hatıraların paslanır.
bu deli gönlün uslanır…
unutursun mihriban’ım.
süt emerdin gündüz-gece
unuttun ya, büyüyünce…
ha işte tıpkı öylece
unutursun mihriban’ım.
gün geçer, azalır sevgi;
değişir her şeyin rengi
bugün değil, yarın belki
unutursun mihriban’ım.
düzen böyle bu gemide;
eskiler yiter yenide.
beni değil, sen seni de
unutursun mihriban’ım.
“mistik bir olgunlukla, son bir kez diyor, son bir kez daha görmek istemezdim. o beni hayalindeki gibi yaşatsın, ben de onu hayalimdeki gibi. o aşk, masum bir aşktı. güzel bir aşktı. bırakalım öyle kalsın.”
“bazen aklıma düşüyor. ben unutursun diyorum ama insan hiçbir zaman unutamıyor… o bir mektup üzerine yazılmıştır. benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. “unutmak kolay mı” başlığı mektubun. “unutmak kolay mı deme/unutursun mihriban’ım” diyorum. “düzen böyle bu gemide/eskiler yiter yeni de/beni değil, sen seni de unutursun mihriban’ım” dedim..
2
bütün türküler(şiirler) ne aşk, ne sevgi ile yazılmış... - azkonusninsn 06.12.2017 10:57:12 |#3653942