bugün
yenile

    teyze

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bende bundan bir adet var. aslında kendisi hariç iki tane daha var ama ben diğer ikisini saymıyorum. varla yok arasında bir şey diğerleri. bu biraz farklı. kendisini anımsadığım her an yüzümde kocaman bir tebessüm oluşur zira. kendisi aklıma geldiğinde sürekli gülümserim. nasıl gülümsemeyeyim ki? şu dünya üzerinde kalbinde bir gram kötülük olmayacağına inandığım tek insan diyebilirim kendisi için. hayatın her zaman güzel yanlarını görüp mutlu olmak için elinden geleni ardına koymayan bir insan. ilkokulu 3'üncü sınıfta bırakmış, yine de bu durumu içine sindirmeyip gece okullarına giderek okumayı-yazmayı çat pat öğrenen ve çoğu kez "az da olsa okuma- yazmayı öğrendim de bir işime yaramıyor" diyerek bizleri tebessüm ettiren meddah. evrende kızdıramayacağı tek bir canlı yok. kendisine şaka yollu takılıp da çileden çıkaramayacağı tek bir insan yok. yıllar önce ben üniversiteyi kazandığımda benim için horoz kesen bir kadın bu. üniversite için çok uzakta bir şehre gittiğimde ise çeyrek altın takıp bana sarılarak saatlerce ağlayan canımın canı. geçen yıl hastalanmıştı. ve o hastane yatağındayken kendisini arayıp geçmiş olsun demiştim. üşütüp bitkin düşmüştü. o hastane odasında hastalıktan dolayı sitem etmek isterken "teyze" demiştim. "nazan yengemi nasıl kovdun yanından bi' daha anlatsana lütfen." ilk önce gülüp, sonra "olmaz" dediğinde, "lütfen" demiştim. "anlat." "hiç mi unutmayacaksın bunları?" diye sormuştu. "evet" demiştim. "hiç unutmayacağım bunları. sırf sen yaşadığın ve sen anlattığın için." sonra anlatmaya başlamıştı. bir gün gittikleri kaplıcada kendisi dayanamayıp kaplıcanın havuzuna işediğinde yanına yaklaşan nazan yengemi uyararak, "gelme nazan, işedim" deyip yanından göndermiş. ve yengem de yarı mahçup yarı şaşkınlıkla ayrılmış yanından. işte böyle bir insan kendisi. doğuştan meddah. güldürme ve eğlendirme kabiliyeti on numara. ve içtenliği. yaşadığı şehre her gittiğimde bir yerlerden bir horoz bulup keser benim için. tandırda pişirir onu. sonra da tandırın dibine patates atar közde buğulansın diye. ve beni çağırıp saatlerce anlatır. anlatacağı o kadar çok şey var ki. ne çocuğu olmayan iki oğlunun durumundan bahseder ne de kulakları sağırlığa doğru son sürat giden eşinin halinden. evrenden bahseder teyzem. insanlardan. "bu kış çok güzel bir danamız oldu" deyip, sohbetin en güzel anında ahıra götürür beni. ve danayı gösterir. ya da yine sohbetin en koyu anında "sus" der. ben de susarım. kendisi de susar. o ara küçük oğlunun beslediği kumruların ötüşü gelir damdan. "ne güzel değil mi?" der, sessizce. "evet" derim ben de. sessizce. bir kaç gece onlarda kalırım. sabahları ben uyanmayayım diye eşini kapı dışarı eder erkenden. kahvaltımı hazırlayıp, mevsim kış ise sobanın üzerinde, yaz ise evin önündeki tandırda bekletir. ve ben uyandığımda "kahvaltın" hazır der. ben kahvaltı yaparken o beni izleyip mutlu olur. teyze için anne yarısı derler. yalan. benim bir teyzem var. iki anne eder. *** ekleme; (#4612911)
    ... diğer entiriler ...