bugün
yenile

    oblomov

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    geçen dönem modernliğin sosyolojisi kapsamında zorunlu okutturulup sınava dahil edilen bir ivan gonçarov eseridir. kitabı bitirdiğimde neden hocamızın başucu kitabı olduğunu neden ara ara okuma ihtiyacı hissettiğini daha iyi anladım. çünkü modern dünyanın baş döndürücü hızı karşısında, zannediyorum herkesin içinde biraz oblomovluk vardır. kitap üzerine epey konuştuğumuzu, zahar ve oblomov arası ilişki ve diyologlardan bahsederken kahkahalar attığımızı hatırlıyorum. derslerimiz bu kitap sayesinde baya eğlenceli geçmişti:) ne diyim, i̇yi ki tanıştırmış bizi bu güzel kitapla. biraz kitaptan bahsedeyim. kitap yaklaşık 600 sayfa -hatta küsuratlı olabilir- kalınca bir kitaptı. i̇lk yarı biraz zor gidiyor, o da benden kaynaklı olabilir. bu rus isimleri birbirine çok benziyor. karakterleri birbirinden ayırıp, kimin kim olduğunu öğrenene kadar epey geri dönmelerim olmuştur:) bide ilk başta çok betimleme vardı bu da biraz sıkıcı ve durgun hale getirmiş kitabı. ama zaten ilk başta oblomov tanıtılıyor, haliyle okuyanlarda bilir oblomov'un hayatına hareketlilik ve akıcılık yakışmazdı:) kitabın içeriğine gelirsek; bilindiği üzere modernleşme süreci ve kapitalist dönüşüm her toplumda aynı etkiyi yapmamıştır. özellikle batı dışı toplumlarda yıkıcı etkileri olmuştur diyebiliriz. çünkü modernleşmenin ana vatanı batıdır. batı toplumlarının içinden doğmuştur. dolayısıyla modernleşme batı dışı toplumlarda tepeden inme bir şekilde gerçekleştiğinden, kapitalizmin gelişimi ve modernleşmenin seyri bambaşka olmuş, halkın bu sürece ayak uydurması da hayli zor olmuştur. romanda, işte bu doğu-batı karşıtlığını oblomov ve ştolts karakteri üzerinden anlatıyor. bir karşılaştırma söz konusu yani. oblomov; yıkılmak üzere olan toplumun gelenekselci temsilcisi. oblomov derin adam, duygusal, tembel, düz adam. makineleşmenin getirdiği hıza ayak uyduran insanları; ruhsuz, edebiyattan, şiirden, duygudan yoksun birer robot gibi gören, eski geleneğin daha samimi, daha yaşanılası bir hayat tarzı olduğunu düşünen 'güzel insan.' aslında biraz da kendisi uyum göstermek istemiyor diyebiliriz. hem tembelliğinden, -e var biraz oblomovluk:)- hem de insaniliğinden arınmak istemediğinden bu sisteme ayak diretiyor. sanki aydınlanmanın getireceği olumsuzlukları sezmiş gibi gösterilerek bu çarka bilerek dahil olmak istemiyor. her ne kadar kırsal hayat kendi kendini tekrar etse de, insan kalmayı, insanca yaşamayı tercih ediyor ve bu uğurda insani duygularını kaybetmek istemiyor. çünkü ona göre, kapitalizm arzuları kışkırtır, hırsı kamçılar sürekli çalışma ve sürekli alma isteğini aşılar, ama herkese isteklerini elde etmek için aynı fırsatı sunmaz. yani sonu sonsuz mutsuzluktur. modern insan hep mutsuzdur. hep çalışmak çok çalışmak kendine vakit ayırmamacasına çalışmayı gerektirir ki bu da oblomov'un raconuna terstir:) kendisi de bu yüzden, durgun, kapalı, kendi kendini tekrarlayan hayatından oldukça memnundur.. ta ki olga'yı tanıyana kadar :) ştolts ise babası alman olduğu için tam bir alman disiplini ile yetişmiş, modern hayatı temsil eden, kapitalizme entegre olmuş bir karakter. yani ştolts tam anlamıyla aklı, oblomov ise kalbi ve duyguları temsil ediyor. kitapta biraz da yan tutulmuş, başlangıçta yazarın tarafsız olduğu söylense de rus modernleşmesine açık bir eleştiri vardır. ştolts'un oblomov'u modernlik yolunda sürekli teşvik edip, sistemi övmesinde aslında bir iğleneme var. yine oblomov'un hayatının sıkıcı ve durgunluğundan bahsederken, ştolts'un istenilen rahatlık ve hareketli hayatının ön plana çıkarılmasında yine rusya'ya bir gönderme vardır. yani yazar denilenin aksine pek de objektif davranmamıştır. aslında şu bile yeterli oluyor, kitapta oblomov o kadar iyi gösterilmiş ki, adam sanki melek. bütün iyi hasletler -tembel olması dışında- oblomov'a yüklenmiş. yani bir abartı söz konusu. asıl desteklenen karakter ştolts ama hadi oblomov'a da teselli olsun objektif gözükeyim der gibi bütün iyi huylar oblomov'a verilmiş. bu aşırılık bile ortada apaçık bir taraf tutma olduğunu gösteriyor. hatta kurguda yer alan olga karakteri bir nevi ödül olarak kullanılmış denilebilir. şimdi spoiler vermek istemiyorum olga, ştolts ve oblomov üçlüsü arasında ama çalışan kazanır elması kızarır imajı verilmiş biraz bu aşk üçgeninde, diyip susayım bu konuda :) her neyse, kitap bittiğinde, yazar her ne kadar ştolts'u sevdirmeye çalışsa da, okuyucunun aklında oblomov kalıyor.. (canım oblomov) yani aklında ştolts kalan da yani ne diyim kapitalizmin köpeğidir :d:d şaka şaka. ama oblovum'u seveceksiniz biliyorum. yukarda da dediğim gibi, herkesin içinde biraz oblomovluk vardır. biraz da oblomov sevgisi bundandır, içimizdeki özlemi temsil eder oblomov. dönemin sürekli çalışan, makinelerin arasında ruhsuz, kendine bile yabancılaşan insanilikten uzak ve mutsuz olan modern insanların içinde sıcak samimi geleneksel bir tiplemedir. i̇şte oblomov o hayata duyulan özlemin tercümanı olmuştur. son olarak georg simmel'in sözüyle bitireyim. "modernlik kalabalıkta yalnızken, kalabalığa müptela eder."
    ... diğer entiriler ...