bugün
yenile

    sözlük yazarlarının hikayeleri

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    nasıl giriş yapılırdı bir konuya bilmiyordum. direkt olarak üzerinde düşünülen konu hakkında giriş yapmak, muhattabını rahatsız edeceği yargısındaydım. "bak öykü aslında ben araştırdım da, türkiye hollanda arasındaki mesafe bir hayli fazla. yaklaşık olarak 3.500 kilometre. havaalanından yerleşim birimi arasında da 40 kilometre varmış, gitmemen sence de, hayat standartlarımız göz önüne alınınca, daha makul bir seçenek olarak durmuyor mu?" konuya bu şekilde yaklaşmam onu ürkütebilir, daha çabuk gitmesini tetikleyebilirdi. genellikle, değineceğim konuya, günlük yaşamın içindeki meseleler üzerinden, konudan konuya atlayarak varabilirdim. bu konuda usta olduğum söylenemezdi fakat varmak istediğim konuya, daha gelmeden, konunun vahametinin yol açacağı yaralayıcı olaylar yüzünden, konuşmamdaki tekleme, yapılan konuşmanın en başından itibaren, ulaşılacak konuyu, doğrudan muhattabına hissettirebilmek gibi meziyetlere sahiptim. "bak öykü biliyorsun, bu işi yapmam gerekli. sonunda mustafa abinin oğlanları gibi ortada kalmaktan korkuyorum. geçenlerde lafladık, oğlanların vaziyetinden endişe duyuyor ama ne yazık ki hastalığından dolayı yardımcı olamıyordu. onu da bu alkole karşı tutkusu bitiriyordu. damar tıkanıklığından dolayı yürümekte zorluk çekmesine rağmen karısından gizli dışarı çıkıp sevmediği fakat tutkuyla bağlı olduğu alkole gidiyordu. görünüşe göre pek mutlu sayılmazdı. sence onu, mutsuz kılan şey sevdiğinden gizli iş yapması mı, yoksa sevmediği yere gitmesi mi?" evet böyle girebilirdim konuya, deneyebilirdim. uzun zamandır bunu düşünür olmuştum, allah kahretsin düşünürken başka bir şeye konsantre olamıyor, konsantrasyonun düşünce yollarının önünü keseceğini, düşüncenin ancak boş bir zemin üzerinde istediği gibi hareket etmesi halinde, amacına hizmet edeceğine inanıyordum. önümde differansiyel problemi duruyordu. i̇ki gündür çözememiş, üç sayfa dolusu çözüm bir sonuca ulaşmamıştı. çözememek sinirlendiriyor çözemedikçe kafamdaki problemden uzaklaşıyordum. i̇şime gelmiyor değildi. differansiyel denklemde esas olan sezgiydi ve soruyu basitleştirmekten öte komplike hale sokmaktı. basit bir problemde odak tek noktaya dayandığından kilitlenebilinir lakin karmaşık hale gelmiş bir soru perspektif genişletir, uzak yoldan en rahat çözüme ulaştırırdı. öykü gelmişti odaya farkında değildim. onu gördüğümde kitaplığın önünde duruyordu. tutunamayanlar'ı eline aldı, bir sayfasını açtı, hangi sayfada olduğunu biliyordum genellikle hep aynı sayfasını açardı. hiçbir kitabı en başından okumazdı. ortalarından bir sayfa açar akışa kendini bırakırdı. hayatta böyleydi, bir işe başladığını bilmez, zaman geçtikçe bir olayın içinde bulurdu kendini. okumaya başladı: "hepsinin eli, ayağı, başı var, selim gibi. ne olur bu el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik selim ışık çıkarsalar aralarından; ne olur bir tane selim olsa. elimi sallar çağırırım: koca budala derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın?..." soruyla ilgilendiğimi göstermek istiyordum fakat soruya bakarak ezberimdekini söyledim: " neymiş efendim? hiçbir işin sonunu getirmemişim. siz başlamayı bile göze alamadınız. benimle içinizden gelerek hangi yaşantıma katıldınız? benimle yaşanmazmış. ne biliyorsunuz? ben bile kendimle yaşayamamışım. " "arama beni. istemem. şu koşullar altında dert bile layığından gelmeli.. zaten bir arar iki arar arazi olursun, bu kadar ederim sende.. iyi ki de böyle belki de.. en güzeli de böyle belki de.. bat dünya bat, iki gözün kör olsun da piyango bileti sat! " -"belki de ben gitmeliyim ve sen bir kadının kasıklarına gömülmelisin" dedi öykü. aramızda 15 yaşında ölmüş bir his vardı çok yıldır. gitmesini istiyor muydum? çok iyi bir dinleyiciydi, anlattığım en uçuk şeyleri bile büyük bir ciddiyetle dinler, yapabileceğime inandırırdı. bulaşıkları da yıkıyordu hem. mantar çorbasını da süt oranını tutturduğunda lezzetli yapıyordu. yaşça büyük olmasına rağmen beni büyük bir erkek gibi hissettiriyordu. böyle olmasına rağmen aramızda cinsel çekim yoktu. kahrol kahrol hastalıklı düşünce hemen git! özgür'e ihanet etmiş gibi hissediyordum bu anlarda. -"biliyor musun?" dedim "belki de başka zaman konuşuruz bunu şuan çok önemli bir işim var da."
    ... diğer entiriler ...