bugün
yenile

    asosyal hikaye

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    --sahil kenarı, güneşin batmaya yakın zamanları, yaz-- oradaydı. beni bekliyordu. kalbim atıyor mu yoksa ben mi hızına yetişemiyorum? elimin titremesini nasıl durduracağım? bakma bu tarafa n'olur. hazır değilim daha. gerçi yüzyıl dikilsem burada, yine de hazır olamam. uzaktan gelirken tanıdım onu. denize en yakın masaya oturmuş denizi seyrediyor. ılık bir esinti var havada. palmiye ağaçlarının yapraklarından görüyorum. hava esiyor ama ben hissetmiyorum. beni gördü. yüzüme koymaya çalıştığım aptal ve şaşkın gülümseme ile ona doğru yürümeye başladım. uzun boylu olmama rağmen kısa adımlar atıyorum. ayağım yere ne kadar çabuk değerse o kadar çok ayakta durabilirim. dizlerim tutmuyor. en son bu kadar heyecanı lisede yaşadım. -"ne zamandır oradasın?" yüzünde her an haşlayacak ama bir o kadar memnun kalmış bir gülümseme var. birden daha uzun süre dikilip de seyretmediğim için özür dilemek istedim. +"çok olmadı. sana şöyle uzaktan bakmak istedim." minyondu. minikti. ben de sırık sayılmam ama aşağı yukarı yirmi santim boy farkı var. eksiği yok fazlası var. benim için önemli değil ama o'nun ne düşündüğü önemli olabilir. beyaz tenli. bu kadar beyaz tenli kutupta yaşamıştır diye düşünüyorum. benim gibi kavruk değil. tek ortak noktamız ince uzun olan yüzlerimiz. benim ince uzun, o'nun da uzunumsu. gözleri ela. ama açık biraz. belli oluyor. gülünce en çok gözleri belli oluyor. toparlak bir burnu var. burun kemiği incecik. fındık gibi. türkü gibi. yanakları da tombiş. benim gibi avurtları çıkmamış. yüzüyle orantılı olarak yaradanın imzasını taşıyan dudaklar. 3 saat oturduk. o anlattı ben dinledim. o konuştu ben sustum. sabaha kadar konuşsa gıkım çıkmaz dinlerim. çocukluğunu anlattı, çocuk oldum. ailesini anlattı, evlatları oldum. arkadaşlarını anlattı, arkadaşı oldum. memleketini anlattı, toprak oldum. ayrılık zamanı geliyor. evine dönecek. bırakmayı teklif ettim. kabul etmedi. fazla da ısrar etmek istemiyorum. ilk buluşmamız. bu zamana kadar bende yoktum hayatında. +"bir daha buluşacağız değil mi? bu kadarla sınırlı kalmayacak?" -"konuşuruz sonra." +"tamam konuşuruz konuşmasına da buluşacağımızı kesinleştirelim." -"tamam." allah'ım o nasıl gülüş. "utanır insan böyle güzel olunur mu?" şarkısı kafamın içinde yankı yapıyor. beynim zaten o'nunla buluşacağım diye çıktı gitti. -"kalkalım mı? yolum uzun biliyorsun." ah ulan einstein. sen de bulamadıysan ışınlanmayı, daha kimse bulamaz. şurada bir saatimizi heba ettin einstein. acaba kuru bir vedalaşma mı yapsak? yoksa şöyle afili bir söz mü patlatsam? +"kalkalım. biliyorum. emin misin senle gelmemi istemediğine?" -"teşekkür ederim. yorulma o kadar. giderim ben." +"tamam." otobüs durağına kadar bir kaç dakikam var. ne diyeceksem demem lazım. düşünüyorum ama bir şey de gelmiyor. +"f. bak ben öyle pek konuşan bir insan olamadım hiç. hep dinledim, hala da dinlerim. ama bir şey söylemek istiyorum sana." -"söyle d." +"bilmem kaç milyar yıldır var olan şu dünyada, seninle aynı dönemde yaşadığım, seninle aynı ülkede doğduğum, bu şehre geldiğim, seninle tanıştığım, seninle karşılıklı oturup muhabbet ettiğim için o kadar mutluyum ki. karşılaşmamız şanssa da, tesadüfse de, kaderse de çok mutluyum." ne saçmaladım be? şimdi tepiği koyacak bana. bir buluşma sözü aldım ama umarım iptal etmez. -"bende çok mutluyum d.. teşekkür ederim güzel sözün için. allah'tan konuşamıyorsun. bir de konuşsan neler çıkacak acaba?" neler çıkacak söyleyeyim sana. sen çıkacaksın f.. senden başka da bir şey çıkmayacak. gecenin bu serinliğinde, gökteki yıldız gibi parlayan, hayatıma yön veren sen... <hikaye şahsıma aittir. okuduğunuz için teşekkür ederim.>
    ... diğer entiriler ...