bugün
yenile

    yürek burkan anılar

    11
    +
    -entiri.verilen_downvote
    2 sene önce kadar. izmirde kuzenimle gece dışarı çıktık. vaziyetlerimiz pek de iyi değildi. ikimiz de biraz dağıtmıştık o sıralar. gürültülü bir yerde herkes eğlenirken biz birbirimize fısıldaşarak dertleşiyorduk. sonra sabaha doğru küçükparkta üniversite2'ye oturduk. belki bilenleriniz vardır. gece 3 civarı falan, çay içip laflıyoruz öyle. yine hayatı sorguladığımız zamanlardan. "neden böyle?" diye başladığımız konuşmalar.. sol taraftan -cafenin iç bölümünden- baya gürültü sesler gelince kafalarımızı çevirdik. 4 tane ufak erkek çocuğu. yırtık kıyafetler. yırtık olmayanlar da ya üstlerine dar gelmiş, ya da bol. seçilerek, beğenilerek alınmadıkları o kadar belli ki. ellerinde mendiller var hepsinin. ucuzca bir poşete doldurulmuş. gecenin 3'ü. ne yapıyor bu çocuklar? aynen böyle dedim içimden. kuzenimle birbirimize baktık. konuşmadan. "işte bir de hayatta böyle şeyler var" dercesine. güzel kalpli biri, bu 4 afacana kfc'den tavuk alıp vermiş, cafenin içinde onları yiyorlar. çok ses yaptıkları için de kovuldular sonra. biz o ara çocuklarla baya sataşıyoruz falan birbirimize uzaktan. dil çıkartıyorum falan. kovulduklarını görünce gelin diye işaret ettim. biri hemen koşa koşa geldi diğerlerinden önce. ağzından çıkan ilk cümle "bir tane mendil alsana be abi, lütfen". o gün de öyle bir gün ki, bütün paralarım bozukluk cebimde. 15-20 tl vardır belki de. zaten onlar yanımıza gelmeden biz de vermeye niyetlenmiştik kuzenimle. elimi cebime attım, cebim dar biraz, paralar çıkmıyor. 50 kuruş çıkarttım bir tane masaya koydum. çocuğun yüzü düştü. "abi 50 kuruş mu veriyorsun ya? şaka mı? al tamam al benden olsun bu" dedi. o an kızsam mı ağlasam mı bilemedim, ellerim cebimden paraları çıkartmaya çalışırken donup kaldım. diğer çocuklar geldi o ara, benim afacan uzaklaştı masadan. dağıttım her birine paraları. bir sürü mendilim oldu o akşam. mendil niye aldın ki diyeceksiniz. alın arkadaşlar, alın. bedava para kazanmasın, dilenmesin. gerekirse çöp satsın ama bir karşılığı olsun. "kazandığını" hissetsin. benim afacan uzaktan seyretti, pişman da oldu belli. yanıma çağırdım. o soğuk suratından öptüm, sarıldım ona. anlattım biraz. ben öğrenciyim bak ailemden alıyorum para. sen ne güzel birşey yapıyorsun da kendin kazanıyorsun. ama böyle yapma bir daha, parayı beğenmemezlik etme, nankör olma, şükür de at cebine. okumadığını, ailesinin ondan para beklediğini anlattı. "abi ben sana bütün mendilleri bedavaya da veririm. gerçekten. ama evdekiler bana sormaz mı abi, neden bu para eksik demezler mi" cümlesi binlerce kez yüreğime saplandı, çıktı, tekrar saplandı. kaç yaşındasın diye sorduğumda, arkadaşına döndü. "ne zaman doğmuştum ben" diye sordu. 9 yaşında abi o dedi diğeri. olduğum yerde donup kaldım. 9 yaşında bir çocuk. gecenin 3ünde mendil satmaya çalışan. doğum gününü bile bilmeyen. belli ki kutlanmamış hiç. belli ki görmemiş, yaşamamış. ne kahpe dünya be, di mi. diğer çocuk yanıma geldi. abi ben sihirbazlık yapıyorum biliyor musun falan dedi. nasıl ya yap bakalım falan diye ufak bir şaşkınlıkla döndüm çocuğa. cebinden bir telefon çıkarttı. kamerası olan en düşük modellerden bir tane. arkadaşını videoya çekti, sonra durdurdu videoyu, arkadaşı objektiften çıktı, tekrar videoyu başlattı. videoyu izlediğimizde arkadaşı birden yokoluyor gibi oluyordu. bunu hepimiz yapmışızdır belki de küçükken. şaşırmış gibi yaptım. nasıl yaptın ya diye yalandan tepkilerimiz. gülüştüler, büyük büyük güldüler. benim afacan, arkadaşına gururla baktı sanki. o kadar küçüktü işte mutlulukları. bir ara kayboldular ortadan. sonra benim afacadan tekrar geldi. sigara istedi benden. vermem dedim, veremezdim de. belki 15-20 dakika sürdü bu diyalog. illa bulucam abi, deyince mecbur verdim. gebere gebere uzattım sigarayı. ağzına koyup yakar mısın abi, dedi. benim yanımda içme, git hadi dedim. başkasının peşinden mi koşayım ateş için abi ya dedi. gebere gebere yaktım o sigarayı. sonra gittiler. yanımdan ayrıldıkları an ağlamaya başladım. benden birkaç saniye sonra kuzenim de başladı. orda 20 yaşında iki adam karşılıklı ağlaştık. hayatımda ne bu kadar çok incindim, ne kırıldım, ne kahroldum. sabah 5 gibi eve dönerken hala ordaydı o çocuk. beni görünce bir utandı. saçlarından elimi geçirdim. "hadi eve artık" dedim. "şunları da satayım gidicem abi" dedi gülerek. eve dönüşümüz öyle uzun oldu ki, daha önce bu kadar uzun bir yol yürüdük mü bilmiyorum. eve vardığımda tek istediğim uyumaktı. uyuyup unutmak. en azından bir süre. olmadı. ne zaman küçükparktan geçtiysem, hep o çocuğu hatırladım, hep o anı. birkaç kere daha karşılaştık da hatta. başından yine elimi geçirip sessizce uzaklaştım. gücüm yetmedi, bir daha yaklaşmaya. şu yaşadığımız hayat öyle bir hayat ki, hep daha kötüsü var. hep daha acısı inanın var. çok ama çok şükretmek lazım.
    ... diğer entiriler ...