bugün
yenile

    tanrı

    20
    +
    -entiri.verilen_downvote
    benim tanrı'nın varlığına dair ikna olma sürecim oldukça uzun bir yolculuğa dayalıydı ve halen de bu süreç devam ediyor burada tanrı'yı keşfetme serüvenimi uzun uzadıya anlatıp sıkmak istemem. sadece bir kaç ipucu... ayrıca evet tanrı'nın varlığına "ikna" olunur. hiç bir zaman bulutların tepesinden bir tanrı ellerini sallayıp merhaba ben zeus al bu da yıldırımım demeyecektir. ya da yanardağlar patlayıp ben sizin tanrınızım imza:yehova da yazılmayacaktır. kuşlar gökyüzüne la ilahe illallah yazmayacaktır. tanrı sizin kulağınıza fısıldamaz. ya da siz fısıldamıyor sanırsınız, basit bir yanılsama! bir kere şu tanrıya karakter gömleği giydirmeyi bırakmak gerek. eğer tanrı var olsaydı, ben onu zaten bilirdim demek ki yok. ?? -zorunda mıymış böyle bir şeye, nerden bu kanıya vardın? tanrıyı sen mi sınırlandırıyorsun? "madem yarattın beni, göstereceksin ulan kendini." -hmm. ok. kardeş. çok da fifiydi tanrıya zaten te allahım ya kajhkm hadi tanrı felsefesini geçtim. teist'lere karşı denilir ya hep, madem tanrı var neden dünya'da hala kötülük var o halde. tanrı'nın gücü mü yetmiyor? -evet kardeş gücü yetmiyor, ama bize bunu söylemeye utanmış zaar. ya hu hangi din dünya hayatının cennet gibi bir yer olduğunu söylemiş, teizmin öyle bir iddiası yok ki neye nasıl savaş açıyorsun? kötülüğün neden var olduğuna teolojik olarak elbet girilir de uzatmak istemem, tanrı'nın böyle bir iddiası yok. he yarın öbür gün gidersin öbür tarafa baktın cennette hala senin tanrı iplemiyor kötülüğü o zaman isyan mı ediyorsun, gözlerini mi kapıyorsun, yüzüne bakıp inanmıyorum ulan sana mı diyorsun artık ne dersen de, eyvallah. ama bu dünya'da bu konuda bir tezatlık yok. ama öbür tarafın cennetinde de kötülük varsa ve sen tanrıya isyan edersen eline yine hiç bir şeyin geçemeyeceğinin de farkında ol bir zahmet. tanrı istiyorsa sana yalan söylemiş de olabilir. "tanrı özgürdür!" -tanrı varsa tek gerçek özgürlük tanımıdır. mutlak otorite karşısındaki acizliğini az buçuk hisset diye söylüyorum bunu. şunu insan olarak kabul etmek lazım, tanrı'ya dair bir tanımlama yapabilmek için aslında o kadar da nesnel hiç bir argümanımız yok. eğer bilim bir gün tanrı'yı nesnel olarak kanıtlayacağım iddiasıyla geriye doğru gitmeye kalkarsa bilin ki ulaştığı nokta hiç bir zaman tanrı olmayacaktır. dünya üzerinde yürüyerek mehtaba ulaşamazsın en fazla başladığın noktaya varacaksın. tanrı iyi olmak, adil olmak zorunda değil. kötülükleri yok etmek zorunda değil. belki tanrı sonsuza kadar bize işkence edecek sadist bir varlık bile olabilir. bunu engelleyecek hiç bir şey yok. bir din adı altında bir basamak yukarı çıkmadığın sürece tanrı'yı tanımlamaya çalışmak tamamen duygusal ve insani bir çabadır. dinler yoksa tanrı üzerine bir eleştiri ya da tanımlama yapmak beyhudedir. kuran okudum çok saçmaydı bence mitoloji bunlar o yüzden ateistim artık, tanrı öldü beybi.. (hm ok.) bütün mesele yazılım ve donanım ilişkisinde başlar bana göre. hayatında hiç saat görmemiş bir insana mekanik bir saat gösterirseniz. dişlilerden oluşan iç içe geçmiş bir çarklar bütünü olduğunu düşünecektir. onun için saatin donanımından ötesi yoktur. ancak saat böylesine basit bir donanım değildir. saatin bir de yazılım fonksiyonu vardır ve basit bir mekanik, zamanı tanımlayarak yeni bir kavram oluşturur. günü 24'e eşit olarak böler. her parçayı 60'a böler. donanımdan bir yazılım inşaa edilir. saat anlam kazanır. bir mühendise bir televizyonu tanımlatırsanız size binlerce kablonun bir araya gelmesinden, istenen görüntüyü uydudan radyo dalgalarıyla yansıtmasından bahseder ve sonucunda cam ekranı olan siyah bir kutudan bahseder. bu televizyonun donanımsal işlevidir. halbuki televizyon gibi son 50 yıllık en etkili iletişim araçlarından birisi bu kadar basit bir tanımlamayla anlaşılabilir mi? diziler, reklamlar, filmler, yarışmalar, haberler gibi türetilebilecek bir çok başlık ile sosyal doku, ekonomi, algı kontrolü, toplumsal yapılanma gibi bir çok sosyolojik etkisi vardır ve en küçük bir başlığın tanımlanabilmesi için bile tezler yazılabilir işte televizyonun yazılımı budur ki öyle basit bir tanımlamadan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır televizyon gibi küçük bir aracın yazılımını anlayabilmek için. pozitif bilimler materyalist bir çalışma disiplini içerir. evrenin ve insanın her yönünü madde ile sınırlandırıp sebep sonuçlar çerçevesinde anlamaya çalışır. 20. yüzyıldan bu yana bu konuda çok ama çok başarılıdır. ancak bilim bu disiplin çerçevesinde doğası gereği insanın ve evrenin ancak donanımını tanımlayabilir ve anlayabilir. mesela beyin denen organda ortalama 1 lt su, 160 gr yağ, 110 gr protein, 15 gr karbonhidrat, 10 gr mineral bulundurur. bunu bilim keşfetmiştir. bu malzeme ile mekanik olarak neler yaptığını da bilim keşfetmiştir ve keşfediyor. ancak bunlar beyin organını donanımını anlamaktan öteye gitmez, gitmemelidir de bilimin işi değildir bu. evren ve insan olarak donanımımızın olduğu kadar yazılımımızın da olduğunu keşfetmemiz lazım. "niçin?" evrenin de içindeki insanın da donanımının yanında bir yazılımının, hem de çok ama çok önemli bir yazılımının olduğunu keşfettiğimiz gün tanrı'nın fısıltılarını hissetmeye başlayacağız, başlayacaksınız... iyi ama hangi tanrı dediğimiz noktada dinler üzerine düşünmeye başlarız. o başka entry'nin konusu... dinlere ya da tanrı'ya küsmek, tanrı'ya gözlerimizi kapamak, onu yok sayarak isyan etmek... varlığın içerisindeki anlamda gizli olan tanrı'nın formülünün gerçekliğini değiştirmeyecek!
    2anlamadığım şeylerde olsa + - psikolojisi bozuk 16.12.2016 00:50:18 |#2426229
    2++ yazdığın başka mecralar da var mı? - mumyax 16.12.2016 00:58:30 |#2427824
    4düzenli yazdığım bir yer yok. gerçek ismimi kullanarak bazı ufak çaplı sitelere yazılar yayınlattığım oluyor ara ara. ama onlar biraz daha vakit alan derli toplu özendiğim yazılar olduğu için o şekilde de fazla yazı yayınlatamıyorum. geçen 1 yılda 6-7 tane ancak yayınlatmışımdır. burada reklamını yapamıyorum anonim kalmak konusunda biraz hassasım. :) - devriksekiz 16.12.2016 01:07:41 |#3542577
    butun yorumlari goster (5)
    ... diğer entiriler ...