bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Hikayesini öğrendikten sonra bu türkü benim için daha da anlamlı hale geldi. Gelelim hikayesine. Yazarı Fahri Kayhandır. --- alıntı --- Suna, Fahri kayhanın eşidir. Çok seviyormuş fahri bey sunayı. Her daim söylermiş suna'ya ona olan sadakatını ve bağlılığını. Ve bilirmiş karısının gözlerinin başka kimselere bakmadığını. O dönemin kadınlarının en büyük eğlencesi hamammış. Bir gün yine mahalle kadınları toplanıp hamama gittiklerinde suna'nın sırtında ki ben dikkatini çekmiş yakın arkadaşı olan neriman hanımın Akşam eve gittiğinde neriman hanım Laf arasında eşi mustafa beye sunanın sırtındaki benden bahsetmiş. Aradan zaman geçmiş. Fahri bey evinin yakınındaki kahvehaneye giderken mustafa beyle karşılaşmış. Konuşurlarken aralarındaki sohbet tartışmaya dönmüş ve fahri bey mustafa beye: "bir daha karşıma çıkma seni elaleme rezil ederim" demiş. Bunu duyunca sinirlerine hakim olamayan mustafa bey karşılık vermiş: "sen benimle uğraşacağına karına sahip çık, ben karının sırtındaki beni bile bilirim" fahri kayhan beyninden vurulmuşa dönmüş. Evet inanamamış biricik suna'sının böyle bir şey yaptığına ama bu başına gelen nedir? Bu sorular kafasında iken eve varmış. Dayanamamış ve sunayı karşısına alıp olan biten her şeyi anlatmış. Suna iki gözü çeşme "aman beyim etme bakar mıyım senden başkasına?" Demiş. O gece boyu konuşmuşlar. Fahri kayhan eşine sarılmış ve bir daha hiç açmamak üzere konuyu kapatmış. Lakin durum hiçte öyle olmamış. O günden sonra istemeden de olsa fahri kayhan karısına kötü davranmış. Yine bir akşam yemeğinde Sudan sebeplerden çıkan tartışma sonrasında fahri kayhan ceketini alıp malatya sokaklarında dolaşmaya başlamış. Eve geldiğinde neredeyse güneş doğmak üzereymiş. Eve girmiş ve gördüğü manzara karşısında dona kalmış. Biricik suna'sı kendini asmış. Sallanan ayaklarının dibinde elinden düşmüş bir mektup duruyormuş. O mektupta suna son sözlerinde şunları yazmış: "Kusura bakma beyim, ama günlerdir kafandaki soru işaretlerinin sebebini bilmekteyim… Kendimi temize çıkarmak için başka yol göremedim. Şunu bil ki, ben sana hiç ihanet etmedim…" Fahri Kayhan gözyaşları içinde eşinin cansız bedenini yağlı urgandan ayırmış, yere yatırmış… Islak gözlerini silerken bir bakar ki hava aydınlanmış… İçindeki yangın öyle büyükmüş ki, sözün bittiği yerde, kelimelerin küllerinden o meşhur türküyü yakmış: --- alıntı --- “Şafak söktü, Suna’m yine uyanmaz Hasret çeken gönül derde dayanmaz Çağırırım Suna’m sesim duyulmaz Uyan Suna’m uyan, derin uykudan Nice diyar gezdim gözlerin için Niye kızdın bana el sözü için Dilerim Allah’tan sızlasın için Uyan Suna’m uyan derin uykudan Çektiğim gönül elinden Usandım gurbet elinden Hiç kimse bilmez halimden Uyan Suna’m, derin uykudan…” 2.10 dan sonrasını dinlemenizi öneririm
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Duygusal hikayesi ve sözleriyle insanı etkileyen muhteşem bir eserdir. Şükriye tutkun ve zara ablalarımızın yorumları güzeldir. Benim için önemi ise en sevdiğim türkü olmasıdır. şükriye tutkun zara
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bağlama ile çalmayı çok sevdiğim bir türkü. bunca diyar gezdim gözlerin için niye küstün bana, el sözü için dilerim allahtan, sızlasın için uyan sunam uyan derin uykudan... dörtlüğü kısmı adamı derinden etkiler.